##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Kasabanın kapılarından içeri girme şansımız kalmadı, kaçsak nereye kadar? Üstelik parmağımı bile oynatamıyorum, yük olmanın dışında hiçbir işlevim yok. “Leo, sana son bir şans vermek istiyorum. Ne de olsa biz, eski parti arkadaşlarıyız!” Şark Kurnazı bu sıralar gösteriyi ele almıştı, önceki çekingen ve suskun hallerinin aksine, gevşeklik konusunda ders veriyordu. Demek ki sakin ve gizemli duruşu kerametini değil de mallığını gizleme yöntemiymiş. “Yanındaki ölüleri bırak ve saflarımıza katıl. Eminim bu yeteneklerinle, Kara Bilek birliği içinde bir yer bulursun!” Kara Bilek birliği mi dedi o? Haksız da sayılmaz, yüz partiden fazlası toplanmış. Ne yapabiliriz bilmiyorum, sadece içimden geçenleri söyleyebilirim. “Leo, bu bizimle Kara Bilek partisi arasındaki bir mevzu. Dediklerini yap ve kasabaya girene kadar hayatta kal!” Bütün samimiyetimle konuştum, cevap olarak kesik kesik gülme sesi geldi. Leo gırtlağını zorlayan gülme isteğini bastırıyordu, neler olduğunu anlayamıyorum. “O dediğini bir kez yaptım ve kendimi burada buldum. Onca şey yaşadıktan sonra eski ben olamam, varsın yerimiz ikinci kat olsun. Leo gözünden aşağı kayan iki damla yaşı elinin tersiyle sildikten sonra kılıçlarını yere saplayıp bir şiir okumaya başladı. “Har içinde biten gonca güle minnet eylemem Arabî, Farisî bilmem dile minnet eylemem Sırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim'i İblisin talim ettiği yola minnet eylemem... Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına Bugün buldum bugün yerim, Hakk kerimdir yarına Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem... Ey Nesimi can Nesimi ol gani mihman iken Yarın şefaatkârım Ahmed-i Muhtar iken Cümlenin rızkını veren ol gani Settar iken Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem...” Kargaşanın hâkim olduğu alanda sükûnet başını kaldırdı ve haykırdı, bir dakika boyunca çıt çıkmadı ta ki Şark Kurnazı ağzını açana kadar sessizlik sürdü. “Yağdı yağmur çaktı şimşek Sende mi şair oldun eşek oğlu eşek” Ardından yeri göğü sallayan kahkaha tufanı, sizin espri anlayışınıza ben. “Neyse, senden hayır yok. Sen bak bakalım iri kıyım, sırtındakini bize verirsen canını bağışlarız. Ne diyorsun, güzel antlaşma değil mi?” Bu kez şansını Toraman’la deniyor, neden yaptığını anlamasam da bizi birbirimize düşürmekten zevk aldığı o kadar belli ki. Kafamda deli düşünceler birbirini kovalarken genç irisi yürümeye başladı, üç adım attığında kulağımda tiz bir kadın sesi çınladı. “Toraman, ne yapıyorsun sen?” Rimel öyle bir bağırdı ki diğer taraftakilerin bile yüzü ekşidi, Çiğköftecinin Kefareti’ni kullandığından beri sesi epey güçlendi. Buna rağmen Toraman cevap vermedi, beş adım daha atıp elindeki koca dal parçasını yere sapladı. “Bunu görüyor musunuz?” Altı yüz kişinin gözleri aynı noktada toplandı, dikkatler Toraman’ın silahının üzerindeydi. O ise sadece tek bir kişiye, Şark Kurnazı’na bakıyordu. “Bana bak yamuk ağızlı! Bunu sana bir eklerim, bir santim bile boyun uzamaz!” Kelimler ayrı ayrı, en az üç defa boş alanda eko yaptı. Kasabanın surlarına çarparak yavaşlasalar da nereye kadar ulaşabileceklerini hayal edemiyordum. “Kesin traşı, ardına güvenen gelsin!” Şükrücük ezeli rakibinin çıkışı üzerine iyice coştu, Toraman posta koyar da o geri kalır mıydı? “En fazla hepimiz ikinci kata gideceğiz, ite köpeğe boyun eğecek değiliz!” Elenora konuştuğunda soğuk bir rüzgâr sırtıma vurdu, büyücümüzün aurası çoktan savaş moduna geçmişti. “Beraber başladık, beraber bitireceğiz!” Rimel kalkanını önüne alarak savunma duruşu aldı, Akıncılar partisi olarak bir orduyla yüzleşmeye hazırız. Ah bir de ben kendimde olsam, sinirden kafayı yiyeceğim. Sadece bir gün sonra olsa ne olurdu, en azından bir düzineden fazlasını benimle beraber götüreceğime o kadar eminim ki. “Demek öyle, birlikteliğiniz gözlerimi yaşarttı. Öyleyse hepinizi birden gebertmeyeceğim!” Kara Bilek partisinin lideri Şark Kurnazı’nı elinin tersiyle ittirip nihayet öne çıktı. Tek kaşı havada konuşurken, arkasında duranlardan aldığı güç bana Dört Yüz’ü hatırlattı. “Önce büyücü kaşar gidecek, ardından diğer yosma. Sonra şu iki hıyar tipliyi öldüreceğim, elin ayağın tutmaz haldeyken bunların hepsini izleyeceksin!” Meydanı boş buldu ya hem atıyor hem tutuyor at hırsızı sıfatlı, ah ağzımı bir açabilsem. “Seni yazdım oğlum, kafanı kasaba surlarına sürte sürte eritmezsem bana da Toraman demesinler!” Kara Bilek partisinin liderinin giderine gider yapan Toraman’ın bedeni hızla ısınmaya başladı, kollarımı doladığım boynu kömür sobasının boruları gibi renk değiştiriyordu. “Saldırın, bir tanesini bile sağ bırakmayın!” Atışmalar bu emirle son buldu, arkalarında tozdan bir bulut bırakan kalabalık topyekûn harekete geçti. Kara Bilek partisi en önde gelirken, aramızdaki husumetin temelini atan diğer parti hemen arkalarındaydı. Onların gözleri Elenora’ ya dikilmişti, yarım kalan işlerini bitirebilecek olmanın heyecanıyla topukları kıçlarına vurarak koşuyorlardı. Şükrücük’ de bunu sezdi ve sanal kalkanını hemen önlerinde ortaya çıkardı. Hızlarını alamayıp çarptılar, bunun etkisiyle infilak eden kalkan biraz hızlarını kesti ama tamamen durdurabilmekten uzaktı. “Demek kendine manita yaptın ha!” “Tadına bakmadan ikinci kata gitmek yok, her gece rüyamdasın!” Herifler arsızlığı ele aldığında Şükrücük öfke dolu bir sesle kükredi. “Sizin ecdadınızı saksıya oturturum ulan. Köpek soyları!” Muhataplarıysa gayet rahattı, dillerini dışarı çıkarıp tankımıza sövüyorlardı. “Sus ulan. Onla işimiz bitsin, senle de oynayacağız, kart kodoş!” Şükrücük ağzını açacak gibi oldu ama Kara Bileklerden biri üstüne geldiği için kalkanını kaldırıp onu karşıladı. Çaresizlikten delireceğim gibi hissettim ama Hemen yanı başımdan iki gölge havalanıp diğerlerinin üzerine uçtu. “Sen benim Şükrücük abimle nasıl konuşuyorsun ulan!” “Senin ağzında torpil patlarım ulan ben!” Haydutlar’ın içine bomba gibi düşen iki kişiyi, sadece bir iki saniye süresince görebildim. Hiç yabancı gelmediler, özellikle Şükrücük’le ilgili konuşurken ki tavırları çok tanıdıktı. “Ana partiyi çembere alın!” Bu sesi gerçekten biliyorum, Başlangıç Köyünde tanıştığımız Kakao’nun sesi bu. Hayal mi görüyorum, gaipten sesler mi duyuyorum, neler oluyor?” “Saldırın, hepsini öldürün!” Derken bir ayak sesi ama sanki yer yarılıyor. Toraman’ın bedeninden geçerek bana kadar ulaşan titreşim, hissiz bedenimi bile sarsıyor. Derken şamanımız saldıranlara sırtını dönünce, hayatım boyunca unutamayacağım bir manzarayla karşılaşıyorum.
Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz. https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEAhttps:/
/www.instagram.com/novelturkiye/
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.