Cehennem Online - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




172   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   174 


           
##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

Son düşmanda öldüğünde, beni kapının yanına kadar taşıdılar. Akıncılar, Kaplanlar ve alt partimiz bir araya geldik. Kakao, sadece alt partinin değil, Başlangıç Köyündeki herkesin idaresini eline almış görünüyordu, diğerlerinin etrafımızda dizilimine kadar her şeyi ayarladı.
“Max, çok özür dilerim.”
Jennifer dolu gözlerle konuştu, sesi öyle ahenkliydi ki benim saçlarımı okşayıp geriye doğru dağıldığında bütün ahali mest olduk.
“Ne yani, sadece kuru bir özürle mi kurtulabileceksin bu işten!”
Tabii ki bundan etkilenmeyenler yok değildi. Başta tankımız Şükrücük olmak üzere, kalın sopasına yaslanıp kafasını kaşıyan Toraman, Kaplanlar’a dik dik bakıyorlardı.
“Doğru söylüyorsun abicim, bunca zaman nasıl anlamamışlar o kasa çenelinin hain olduğunu?”
Şükrücük konuşur da yancıları durur mu? Hemen abilerine destek atıyorlar. Ben mi, ağzımı açabilsem konuşacağım ama kaşım gözüm dışında oynayabilen bir uzvum henüz yok.
“Nasıl bilebilirdik ki? Gerçekten fark edemedik, eğer en ufak bir şüphemiz olsa ben dışarıda yakalanır mıydım?”
Leo arkadaşlarını korumak için atıldı, kendi canının tehlikede olmasını öne sürerek tepkileri hafifletmek istedi.
“Leo, gerek yok. Ne derlerse desinler haklılar, içimizdeki haini görememek bizim suçumuz!”
Jennifer kesik kesik konuşunca, daha fazla dayanamayan Kaplanlar’ ın tankı Hükümet araya girdi.
“Senin diline düşmektense, o haini ellerimle gebertirdim!”
Ortam bir anda gerildi. Bunu anlayan Rimel, mevzuyu değiştirmek için çareyi Kakao’ ya bir şeyler sormakta buldu.
“Kakao, sahi siz nasıl böyle hep beraber gelebildiniz!”
Göz göze gelemedik ama şifacımız onca zamanın tecrübesiyle bizimkilerin işin peşini bırakmayacağını anladı ve müthiş bir soruyla çıkageldi.
“Siz Başlangıç Köyü’nü terk ettikten sonra kalanlara önderlik etme işi bizim partiye kaldı. Verdiğiniz ekipmanlarla beraber hızla son zindana kadar geldik. Bu sırada diğerleri de boş durmadılar, sürekli Düşmüş keserek seviyelerini ve ekipmanlarını yükseltmeye çalıştılar.
Ne yazık ki sizin gibi son zindanın bossunu kesemedik. İnanın iki kere denedik ama olmayınca mecburen son teklifini kabul etmek zorunda kaldık.”
Kakao konuşmasına es verince, Şükrücük bir kabardı, bir kabardı. Bunu gören yancıları hemen söze girdi.
“Senin gibi tankımız olmadığından beceremedik abi, ikimiz bir olduk ama yine tutamadık herifi!”
Her ne kadar onu gazlamak için yapsalar da gerçek buydu. Şükrücük, tuhaf ismi ve başlangıçtaki şapşal adlara sahip ekipmanlarına rağmen taş gibi bir tanktı.
“Son zindanı geçtikten sonra Başlangıç Köyünü terk etmedik, kalıp diğerlerinin ilerlemesi için uğraştık. Son zindana girenlere ekipmanlarımızı verdik, ikinci katman bossların da takılanlara yardımcı olduk.
Son kişi de çıkmaya hak kazanınca, hep beraber köyü terk ettik. Bu arada, satıcıların size selamı var. Cennete yükselmelerini sağladığınız için, çok teşekkür ediyorlar!”
Demek ki cehenneme düştüğümüz yer olan Başlangıç Köyü artık yok. İnsan hüzünlenmiyor değil, tuhaf mobları ve onlardan da ilginç bosslarıyla, güzel bir sınavdı.
“Köyden çıkınca bir süre yürüdük ama sonra çok ilginç bir olay gerçekleşti. Sesi tuhaf biri zihinlerimizin içinde konuştu. Nasıl desem, sanki ağzı dolu konuşuyordu. Bize dedi ki “ Akıncılar Partisi tehlikede, hemen haritadaki noktaya gelin!”
Vay sen çakal dükkân sahibi! Koca göbekli işgüzar! Nasıl mı bildim onun olduğunu? Ya söylesenize, ağzı dolu konuşabilecek kaç kişi var ki etrafımızda.
“O an koşmaya başladık ve en sonunda sizi saldırı altında bulduk. Sonrası malum, bize nasıl öğrettiyseniz öyle ezdik düşmanın başını. Haddimi aşmış olmazsam bir sorum var, siz nasıl bu kadar insanı kendinize düşman edebildiniz?”
Kakao, belki Başlangıç Köyünden gelmiş olan herkesin aklındaki soruyu sordu. Cevap vermek isterdim ama malum, ağzımı açamıyorum.
“Sanırım, bu soruya cevabı benim vermem uygun düşer!”
Elenora öne çıktı, hem sorularına cevap alacak olmak hem de ilk defa bir büyücü görmüş olmanın şaşkınlığıyla, binlerce kişi ona bakıyordu.
“Haritanın kuzey tarafındaki karla kaplı bölgede ölmek üzereyken, Akıncılar Partisi beni kurtardı. Adına haydutlar denilen bir avuç soysuz, eski parti arkadaşlarımı öldürdüler ve sırada ben vardım!”
Elenora o gün yaşananları, Avcılar Kasabası’nın işleyişini ve meydanda çektiğimiz ayarı anlattı. Gözlerim doldu, duygulandım. Özellikle, herkesin önünde atar yaptığımız zamanı anlatırken, binlerce kişinin gaza gelmesi inanılmazdı. Alkışlar, ıslıklar ve küfürler birbirine karıştı, bariyerin diğer tarafındaysa mutlak bir sessizlik vardı.
Nasıl olmayacaktı ki, taraf olmayıp kendilerini olayın dışında bırakmışlardı ama şu anda ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Yok olmasını bekledikleri taraf artık binlerce kişiden oluşuyordu, eğer onlara bilenip kafayı takarsak, kasabadan bir adım dışarı atmaları mümkün değildi.
“Demek öyle, tam da ana partiden ve liderden beklenecek bir hareket!”
Kakao olaylara olumlu yönden baktı ama partisindeki herkes onunla aynı açıda durmuyordu.
“Hadi Kaplanlar denenleri anladım, çıkmak istedikleri halde becerememişler ve bir üyeleri de ana partiyle sırt sırta savaşmış. Peki, kalanlara ne demeli. Bunca insan altı kişiye karşı durduğunda, neyi beklemişler. Neden ileri çıkıp yardım etmemişler.
Çok beklememe gerek kalmadı. Bizim ateşli ikiliden biri, aklımdan geçenleri dile döktü. Hemen ardından binlerce kişiden oluşan kalabalığın içinde homurtular baş gösterdi, insanlar kendi aralarında analiz yapmaya başlamıştı bile.
Yaklaşık beş dakika, kimse öne çıkıp bir şey demedi. Sesler gitgide yükseliyordu. Kimisi dışarı çıkmayanlara anlayışla yaklaşıyor, kimileriyse görüldükleri yerde kesilmeleri gerektiğini ısrarla savunuyordu.
“Sessizlik!”
Derken tanıdık bir kükreme alanı kasıp kavurdu. Şükrücük davudi sesiyle, diğer bütün sesleri ezip geçti.
“İçeride kalanlara ne yapılacağına karar verecek olan tek kişi, liderimiz Max’tir. Ne derse, o olacaktır!”
Ferman padişahımızındır diye başlasaydı tam olacaktı. Oturtulduğum yerde hareketsiz beklerken, sayıları beş yüze yakın insanın kaderi oynatamadığım iki dudağımın arasındaydı.
İçeride kalıp bize saldıranlara katılmamaları iyi bir şey ama dışarı çıkıp yanımızda dursalardı belki destek gelmeden de herifleri indirebilirdik. Seçim yapmak çok zor olacak, tam bir iki ucu boklu değnek durumu yaşanıyor.
“Vay, vay, vay, bak sen şu olanlara!”
Çiftli ekmeğe kavurma kaşar yaptırmış dükkân sahibi önümde belirdiğinde, tam bu düşünceler içindeydim. Sesi pek memnun çıkıyordu, bunun bizim galibiyetimizden mi yoksa elindeki ekmeğin içinin tıka basa dolu olmasından mı kaynaklandığını bilemiyorum.
“Böcek gibi ezileceksiniz sandım ama iş nerelere vardı. Amma sağlam arkanız varmış, birilerinin geldiğini görmüştüm de bu kadarını hiç beklemiyordum!”
Yağ tulumu konuşmasına ara verip ekmekten bir ısırık aldı. Piton gibi herif, yarısını yuttu bile. Nasıl alışmışsa, ağzını alabildiğine doldurmasına rağmen beş çiğnemede yutup yeniden konuşmaya başladı.
“Şimdi, Akıncılar olarak bir seçim yapmanız lazım, soru şu?”
Bir süre durup önce kalkanın içindekilere sonra arkamızda duran kalabalığa bakan dükkân sahibi, kelimelerin üstüne basa basa devam etti.
“Bir görevi kaldırma hakkınız var. Hangisini seçeceksiniz?”
 
Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.
https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEAhttps:/

/www.instagram.com/novelturkiye/

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


172   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   174 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.