##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Totemler mi? Hemen çantaya baktım ama bir parıltı gözümü aldı. Ancak on nefes geçince yeniden görmeye başladım. Depolama çantasını açtım ve bir saniye baktıktan sonra dedim ki; keşke görmez olaydım. “Max yeğenim, ne oluyor yahu!” Olur ya, zaten kafanız bir şeye takılmıştır ve hiç olmadık bir ses gelip sırtınıza yükü bırakır. Eğer bu konunun olimpiyatı yapılsa, altın madalyanın tek sahibi Şükrücük olurdu. Ses çıkarmadım ama bizimkinin durmaya niyeti yok. “Adamı çatlatacak mısın? Çantadan çıkan ışıltının nedeni ne?” Ulan, sendeki inat da bende ki hava gazımı, söylemiyorum işte. “Sürpriz olsun abi, gerektiği yerde kullanman için vereceğime emin ol yeter!” Somurttu bizim tank, diğerleri de merak içinde ama niyetim yok. “Veba, yolu göster lütfen!” Yeni geçici elemanı önüme kattım ve yola koyuldum. Nasıl homurdanıyor, bulabildiği en ufak delikten içeri girmeye çalışan su gibi şekil değiştirerek yükleniyor. “Şükrücük, yeter! Lider bir şey diyorsa, illaki bildiği vardır!” Elenora tatlı sert çıkıştı, Şükrücük sustu ama bu sefer Veba başladı. “Partin üstündeki hâkimiyetin, dillere destan!” Aklı sıra dalga geçecek. Garibim, daha nereye düştüğünün farkında değil. “Doğru diyorsun, akıllı bıdık. Bizim lider biraz yumuşak başlı ama neyse ki hiç birimiz en büyük düşmanımızla bir olup, arkadan iş çevirmeyi düşünmüyoruz!” Elenora vanayı açtı bir kere, önüne gelene yargı dağıtıyor. Tek kelime cevap yok, nasıl olacaktı ki herkesin içinde ihanete uğradılar. İş zayıf yerden saldırmaya geldi mi, bizimkilerle boy ölçüşmesi için daha on fırın ekmek yemesi lazım. Tantana dindi, uygun adım yürümeye devam. İki saat sonra istediğimiz yerdeyiz. Yeşilin her tonunun birbirine karışarak oluşturduğu portal, etrafını saran taş halkanın içinde dalgalanıyor. “Burası mı?” Geçici elemanla diplomatik ilişkilerimizi Rimel seviyesine indirdik, bir tek onunla kıvılcım çıkarmadan konuşabiliyor. “Evet, yeşil suyun içine adım atınca, son zindana ışınlanacağız!” Başka zaman olsa ilk onu gönderirdim ama Jennifer aradayken kelek yapacağını düşünmedim, lider olarak önceliği aldım. Adımı atmaya çalıştığım an yeşil perde beni içine çekti, başım dönüyor, gözlerim kapanıyor. Yeniden açtığımda bir vadinin içindeyiz, etrafımız hafif eğimli sırtlarla çevrili. Hiçlikten biri beliriyor, Şükrücük. Tahmin ediyordum, tankımızın benden hemen sonra geleceği üzerine bahse bile girebilirdim. Huysuz, bazen mızmız ve genel olarak geçimsiz olsa da kimse onun yüreğini sorgulayamaz. Ardından Toraman geliyor, Elenora, Rimel ve Veba. Bunu hiç gözüm tutmuyor ama neyse, aynı parti içinden iki hain çıkarsa, şansıma küseyim. “Gevşemeyin, geliyorlar!” Veba boyundan büyük bir sesle bağırdı, hemen ardından başlayan ayak seslerine bakılırsa boşa yaygara yapmıyordu. “Dört bir yandan geliyorlar, savunma duruşu alın!” Bizimkiler ne demek istediğimi anladı ama Rimel kolundan tutup yanına çekmese, Veba şaşkın bakışlarla etrafı süzmeye devam edecek. “Elenora, bir kısmını yavaşlatma işi sende!” “Rimel, kalkanını kullanmaktan çekinme?” Çemberin içinde kalanlar işlerini çok iyi bilse de ben söylemeden duramadım. Yanımdakilere bir şey diyemediğimden, onlara sarıyorum galiba. “Gelin bakalım!” Şükrücük silahını çekti, diğer elinde heybetli kalkanı var. Toraman’ da vaziyet aldı, üzerinde dükkân sahibinin etkisi yok ve bu durum benim içimi çok rahatlatıyor. Derken, vadinin içine adeta yeşil renkli yaratıklar yağmaya başladı, koşmuyor sanki akıyorlardı. Ağızlarından taşan dişleri, mat yeşil renkleri ve saçtıkları salyalarla üzerimize akın ediyorlar. “Çığ!” Buzlardan oluşan kütle, alev alev yanan orkların üzerine indi. Düştüğü yeri donduran yetenek, etrafındakilerinde savrulmasını sağladı. “Çiğköftecinin Kefareti!” Rimel’ de boş durmuyordu. Onları, düşmanları menziline giren Şükrücük izledi. “Kopya Kalkan!” Çığ ile donmuş olanların ters tarafında bir kalkan belirdi, buna alışkındık ama hemen ardından beliren ikinciyi ilk defa görüyordum. Neler olduğunu soracak vaktim yok, yumruklarımı sıktım düşmanlarımı bekliyorum. Konsantrasyonum üst seviyede ya da bir nefes sonra duyacaklarıma kadar öyleydi. “Bu ne ya, ben bu şiddet dolu ortamda kalmak istemiyorum!” Sağımda Toraman var, ses de sağımdan geliyor, o zaman konuşan Toraman. Motor becerilerim iptal oldu, kurmalı oyuncak gibi beş hamlede kafamı çevirdim. Bir de ne göreyim Genç irisi pis pis sırıtıyor. “Şaka, şaka! Kafalarını kıracağım onların!” Derin bir oh çektim, bir yandan da onu izlemekten geri durmuyorum. Ne zaman kalın odun parçasını kaldırıp saldırmaya başladı, o zaman ben de önüme döndüm. Sabit duruş aldık, düşmanı tarttıktan sonra diğer seçeneklerini değerlendireceğiz. Bir yumruk oturttum, tam gaz gelen ork aynı hızla geri uçtu. Kalıpları ancak benim kadar ya var ya yok, ork diyorlar ama goblinden yeni evrimleşmiş gibi bunlar. Bir iki kombo yaptım, kabak çiçeği gibi açıldılar. “Ben bunları, ekmek arası yerim ulan!” Şamanların en ayısı, sopasını savura savura öne çıktı. Benim fark ettiğim şeyi o da fark etti; düşman çok zayıftı. “Max, ben arka tarafı komple dondurabilirim, siz ön tarafta rahatça savaşın!” Elenora, sözlerinin ardından sırtımızı yaslayabileceğimiz geniş çaplı bir savunma hattı yarattı. Hiç sevmem düşmanların arasına dalmayı, olduğum yerde bekleyeceğim diyorum ama bu tabii ki şaka. Çeviklik arttıran pasif yeteneğimle, ağır çekim saldıran düşmana karşı savaşıyor gibiyim, her vuruşu direkt kafalarına yapıyorum. Tankımızın keyfi yerinde. Şaman desen, halı döver gibi sopayı vurdu mu üç beş demeden topluyor. Daha Rimel’ in şifa yeteneğinin ışıltısını göremedim. Aslında tam olarak anlayamadım, biz mi güçlüyüz yoksa bunlar mı zayıf!” “Ne oluyor ya, olamaz!” Veba kendi kendine söyleniyor, iki üç kere aynı şeyi söyledi ama benim kulağım yeni sözlerinde. “Bu kadar güçsüz değillerdi, neden şimdi kolayca ölüyorlar!” İşin rengi belli oldu, geçici elemanın tepkisi bana gereken yanıtı verdi. Sanırım, bu goblin kırması orklara göre bir değil, birkaç siklet ağır basıyoruz. “Yolumuz uzun, enerjimizi kontrollü kullanalım!” Dedim ve yanımdan uçarak geçen Toraman’ın on tanesinin üzerine inmesini izledim. Kime ne anlatıyorum ki ben, bunlar ne laftan anlar, sözden arlanır. Bırakayım bildikleri gibi dövsünler, bu fırsatı Veba’nın yeteneklerini görmek için kullanabilirim. “Veba, ekipmanlarını ve istatistiklerini sormayacağım ama yeteneklerini öğrenmem lazım!”
Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz. https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEAhttps:/
/www.instagram.com/novelturkiye/
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.