Cehennem Online - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




187   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   189 


           


##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

Son gaz, son hamle, son kumar derken, geldik zurnanın zart dediği yere, atılacak kurşun kalmadı. Üzerine saldığım iki totem bossu savaşa başladılar, hemen küçük bir konsey toplantısı yapacağız.
“Şükrücük abi, ne durumdasın?”
“Yeğenim, ben bunu tek başıma savunurum ama canı hiç gitmiyor. Yalan yok, bir önceki savaşçı orkun yarısı kadar güçlü değil!”
Anlaşılıyor ki Ayıboğan yüksek savunma puanına sahip bir yıpratma bossu. Çağırdığı devasa miktardaki minyonlarını kullanarak, rakiplerini alt etmenin peşinde. Şapdudak burada olsaydı çok iyi olurdu, yüksek hasar verme özelliğini kullanabilirdik.
Bunları düşünmenin faydası yok, zaman su gibi akıyor. Yapmamız gereken aralıksız hasar vermek ve hemen başlasak çok iyi olacak.
“Şükrücük abi, tanklama işini totem bosslarına bırak. Üç kişi bütün gücümüzle saldıracağız!”
Komutumla saldırıya geçtik, üç farklı yönden aynı anda çullandık. Yancıları etrafında olmayınca saldırı gücü düşen Boss, bir de obur ikiliyle uğraşmak zorunda kaldığından aptala döndü. Beşli yumruk kombinasyonumla beraber bana döndüğü an Toraman’ın sopası kafasına iniyor, o tarafa bakayım derken Şahmerdan’ı sırtına yiyor.
Sağlam dövüyoruz ama nasıl bir iştir anlamadım, Hp Barı gıdım gıdım iniyor. Onun aksine totem bosslarının canları yarılanmış, Şükrücük atak gücü düşük dedi ama sanırım kendi kapasitesine göre konuşuyordu.
Savunma ekipmanları ve üstün hasar dönüştürme yeteneği olmayan Köy Yıkan Ve Doğal Afet, yumrukları yedikçe ah ediyorlar. Neyse ki Boss onların özelliğini bilmiyor, bir tanesine yoğunlaşıp yere devirdiğinde diğerinin canı doluyor. Ona dönüp saldırdığında, diğeri iyileşiyor. İkisini aynı anda indirebilecek ne zekâsı ne de imkânı var.
Beş dakikayı geçti ama durum vahim; potlar su gibi harcanıyor, ön cepheyi tutan üç üyemiz durmaksızın yetenek kullanmakta ve en önemlisi Ayıboğan’ın Hp Barı daha %70 i yeni gördü. Böyle giderse %25 olduğunda totemleri kaybedeceğiz ve sonumuz gelecek.
İksirler bitince duvar yıkılacak, yancılarıyla buluşan Boss’ un neler yapabileceğini düşünemiyorum bile. Gözlerim ellerime kayıyor, metal zincirler bileklerime kadar uzanmış. Aklımsa Dört Yüz’ü indirdiğim zamanda, ne yapıp edip o moda girmem lazım.
Düşün, düşün, seni harekete geçiren neydi? Boss’ un kibrimi, özgürlüğünün elinden alınması mı yoksa sadece arkadaşlarından ayrılacak olman mı?
Hiçbiri soruma cevap değil. Boss kibirli değil, özgürlüğüm elimden alınmayacak ve burada ölsek bile yeniden deneyebiliriz. Nasıl Zincirkıran pasif yeteneğini aktif edebilirim, Kefaretini ödemeye razıyım. Değil bir gün, bir ay acılar içinde kıvransam yine de razıyım. Yeter ki Akıncılar Partisi’nin lideri olarak bu zindanı tamamlamayı başarabileyim.
“Sistem isteğinizi onayladı. Bir ay süresince Zincirkıran’ın Kefareti etkisi altında yaşamak karşılığı, pasif yetenek aktif duruma getirildi.
“Lannnnnnnnnnnnnnnn!”
Sadece içimden geçiriyordum ama nasıl olduysa dilimden de dökülmüşler. Sistem bunu isteğim olarak algılayıp bana yanıt verdi, bileklerime kadar uzanan zincirler şimdi dirseklerimde. Durmaksızın ilerleyerek omuzlarıma kadar ulaştılar, iki kolum alev rengini almış metallerle kaplandı.
“Açılın!”
Dedim ama zaten ilk narada öyle bir bağırmışım ki totem bossları bile Ayıboğan’ın yanından uzaklaşmışlar. Büyük bir adım attım ve ardından sağ yumruğumu geriye çekip kayarak savurdum. Ayıboğan hamleme aynı şekilde, sağ yumruğunu kullanarak cevap verdi.
Günün başında bunu yapsa, belki bir saniye duraksardım ama artık çok geç. Kırılan parmakların sesi kulağıma ulaştıktan bir an sonra kaburgalarınki de onlara katıldı. Hızımı alamadım ve birkaç adım ileri savruldum, vurduğumun yarısı boşa gitti resmen.
“Saldırın!”
Nasıl oluyor bilmiyorum ama aklım çok net. Dört Yüz’e giriştiğim zaman yaşadığım bulanıklıktan eser yok. Komutumu alan parti arkadaşlarım ve totem bossları da katılıyorlar, Ayıboğan’ın benden kaçacak yeri kalmadı.
İki dakika kala canı %30, ucu ucuna ya yetişeceğiz ya da yetişemeyeceğiz. Alan lazım bana, diğerlerini uzaklaştırmam gerek.
“Geri çekilin. Ben işini bitiremezsem, ne olursa olsun öldürün!”
Sözlerimin bitimine eklediğim kükremeyle beraber saldırıya geçtim, kollarımı kaplayan zincirlerin kor alevini hissediyorum ama canım yanmıyor. Benim aksime, yumruğumu tadan Ayıboğan’ın acı çığlıkları alanı inletmekte, iş savaş olmaktan çıktı.
Hızım o kadar arttı ki sadece savunma yapmaya odaklanan Boss bedenini kollamanın peşinde. Nasıl oluyor bilmiyorum ama sanki o da bizimle beraber zamanı sayıyor. Her darbede ikiye katlansa da gözlerinde pes eden birinin bakışları yok, sabırla bekliyor.
Son dakikaya %18 ile girdim, düz matematiğe vurduğunda Boss benim ellerimde ölmeyecek gibi. Gözüm, kulağım düşmanımın üzerinde ama ön cepheden gelen sesi duymamam mümkün değil.
“Max, iksirler bitti. Buz duvarını en fazla iki kere daha oluşturabilirim!”
Kaçarı yok, bu işi ben bitireceğim.
“Şükrücük, Toraman, ön cepheye gidin. Köy Yıkan ve Doğal Afet, siz de geçidi kullanarak moblara saldırın!”
Kaldık baş başa, son enerji iksirini de içtim ve yetenekleri boşaltmaya devam ettim. Neresine gelirse orasına vuruyorum, otuz saniye kala yüz %10 u gördüm.
“Haydi oğlum, yaparsın sen bunu!”
Sözler dudaklarımdan döküldüğü an, gözümün önüne bir fotoğraf geldi. Fakülteden atıldığım gün ve herkesin içinde beni aşağılayan seyrek bıyıklı.
“Sen mi yapacaksın?”
Bu kelimelerle başladığı konuşmasının sonunda yediği yumruğu hatırlıyor mudur bilmiyorum ama benim dün gibi aklımda. Sinirden sımsıkı kapadığım sağ elimi, aşağıdan yukarı savurarak çenesine sağlam bir aparkat indirdim.
Acıyla bağırması bile kulaklarımda sanki bir daha duyuyorum. Evet, duyuyorum ama bu ses Ayıboğan’a ait. Sağ elimdeki zincirler kırıldı ve yumruğumu oluşturan kemiklerle kaynaştılar.
Durma Max, şimdi düşmanın üzerine yürüme zamanı. On saniye kala %5, beş saniye kala %2 ve işte son yumruk. Son saniyede Ayıboğan’ın işini bitiriyorum, devasa ork bedeni ayaklarımın altına seriliyor.
 “Max, yeğenim!”
Önde Şükrücük, arkasında bütün parti yanıma koşuyorlar. Bilincim yerinde, bedenimden taşan enerjiyi zor zapt ediyorum. Derken ayak bileğimi kavrayan bir el hissediyorum. Kafamı çevirdiğimde, bedeninin büyük kısmı yumruklarımla harap olmuş Ayıboğan’ı görüyorum.
“Beyim! Beyim beni affet!”
Son sözleri bunlar oldu, gözlerindeki bakışların muhatabı ben değilim. Kimin suretinde görünüyorum bilmiyorum ama ciğerinin yumruklarım yüzünden yanmadığı belli.
Arkadaşlarım yanıma ulaştılar. Yavaşça toza dönüşerek havaya karışan Boss, cehennem üzerindeki ilk ölümünü benim ellerimden tadıyor.
 
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


187   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   189 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.