##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
“Ah yandım! Anam anam anam, offfffff!” Kemiklerime kadar acıyor, bu nasıl bir his böyle? Etlerimi koparıyorlar, kancalarla bir sağa bir sola çekiyorlar. “Rimel, neler oldu böyle?” Veba’nın sesini duydum, kısık gözlerimle seçmeye çalışıyorum ama nasıl bir ağrı ki göz kapaklarımı kaldırmak için üç hamal gerekiyor. “Ne mi oldu? Akıncılar Partisi Lideri savaştı, şaşırdın mı?” Dışarıya nasıl bir izlenim veriyorsam, Zincirkıran pasif yeteneğini kullandığımda oluşan görüntü karşısında, geçici elemanın dili tutuldu. “Ben, ben bu kadarını hiç beklemiyordum!” Nevşehir patatesi gibi yamru yumru görünen Veba, kekeleyerek cevap verdi. Sanırım, evet demek istiyordu. “Ya Veba kardeş. Öyle süslü püslü giyinip, büyük büyük konuşmakla bu işler olmuyor. İşte kendi gözlerinle gördün, liderimiz böyle bir adam. Belki görünüşü pek etkileyici değil, belki meydanı boş bulduğunda atıp tutmuyor ama arkasında binlerce insan var!” Şükrücük konuşunca bir hoşuma gidiyor anlatamam, sadece acıyla inleme kabiliyetim olduğundan ona eşlik edemiyorum. Kendi aramızdaki konuşma sürdüğü sırada etraftaki büyük bir değişim başlıyor. Tepe, yavaşça diğer zeminlerle aynı hizaya iniyor. Hemen yanı başımda, toprağın içinden adeta fışkıran bir filiz göz açıp kapayana kadar ağaca dönüşüp, sırtımı yaslamam için eğiliyor. “Orklar, orklar geliyor!” Veba bastı çığlığı, o ana kadar sürekli çıkıştığı Şükrücük’ ün arkasına saklanırken çok komik görünüyor. “Sakin ol Veba’cım. Zindan bitti, şimdi acı çeken Düşmüşlerin şifalanma zamanı!” Sağ olsun Rimel, geçici elemanımızı sakinleştirmek için devreye girdi. Şükrücük’e kalsa, korkudan ölene kadar kılını kıpırdatmayacak. “Şifalanma mı?” Vah garip, ilk defa bir alanın son zindanını temizlediğinden neler döndüğünü anlayamıyor. Koca avm sahibini alaşağı edip sakinleriyle piknik yaptığımız sırada, ne mutlu ki biz bu zevki tatmıştık. “Evet, aslında onlar da cehennemde cezalarını çeken varlıklar. Bizim aksimize, Düşmüşlerin kurtulma yöntemi savaş ve ilerle değil, savaş ve yok ol. Başlangıç Köyü zindanında da böyle oldu, korkmadan bu anların tadını çıkarmaya bak!” Mantar gibi türediler, ağaçlık alanın içindeki koca boşluk bir ork köyüne dönüştü. Kırmızı çadır yerli yerinde, etrafı beyaz renkte ve daha küçük olanlarla dolu. Meydandayız, şenlik ateşi yakılıyor. Rüzgâr estikçe, sallanan dallardan yükselen melodi havayı doldurdu, ah bir de her dakika kendini hatırlatan acı olmasa. Dedim ve kafamda bir soğukluk hissi peydah oldu, bedenimi baştan aşağı geçip toprağa karışıyor. “Rimel, teşekkür ederim!” Ağrı kesilince şifacımıza şükranlarımı sunmak için kafamı çevirdim ama bir de ne göreyim? Ayıboğan’dan önce savaştığımız üç orktan şifacı olanı, bir karış uzağımda. Vallahi korktum, öyle korktum ki bir hamlede ayağa fırlayıverdim. Ayağa fırladım dedim, değil mi? İki ayağımın üzerindeyim ve sanki Zincirkıran’ın Kefareti etkisi altında değilim. Sankisi biraz fazla oldu, parti ekranından kontrol ettim üzerimde hiçbir etki görünmüyor. Ork Şamanı, inim inim inleten, derdim yokken dert sahibi yapan, arabeskin en acılısından daha acılı ağrıyı söküp attı bedenimden. Ver elini öpeyim abi diyerek atılmamak için kendimi zor tutuyorum. Madem ayaklandık, biraz dolaşalım, ortalık panayır yeri gibi. Daha önce çevrimiçi oyunlarda ve fantastik kitaplarda gördüğüm yaratıklar etrafımda cirit atıyorlar. “Sağ ol birader!” Adam bizi iyileştirdi, bir teşekkür edeyim bari dedim ama Ork Şamanı çoktan partimizin kadınları tarafından rezerve edilmiş. O da dünden meraklıymış, Rimel ve Elenora sordukça anlatıyor. “Şükrücük abi?” Sesleniyorum tık yok “Toraman!” Cılız bir sesim yok, bağırdım mı iki mahalle öteden duyulur ama o kadar ork var ki avazım çıktığı kadar da yırtınsam nafile. İş başa düştü, iç Anadolu menşeli iki bıçkın delikanlıyı araya araya bulacağım. Kafamı çevirdim Veba, yalnız başına kalmış. Rimel ve Elenora şamandan tavsiyeler alırken yanlarına neden gitmedi acaba? “Veba, bizim kızlara katılsana!” Küçük desem değil, büyük desem değil, Veba’nın fiziki yapısını çözmeye aklım sırrım yetmedi ama şu an karşımda yedi yaşlarında küçük bir çocuk var sanki. “Benle gel o zaman, biraz dolaşacağım!” Konuşmadan elimi tuttu, küçük kardeşini parkta gezmeye çıkaran abi gibi ork köyünde dolaşmaya başladık. Gerçekten panayır yerinden bir farkı yok, her köşede başka bir tantana. Kavga edenler, sevişenler, şakalaşanlar ve çılgınca dans edenlerin hepsi, aynı köy içinde birbirine karışmış. “Nasıl? Aynı öldüğümüz dünya gibi değil mi? Sadece biraz ufak ölçeklisi!” Kafasını sallayarak evet dedi, geçici eleman da şifalanma etkisinden faydalanıyor. Bakına bakına köyün biraz dışına çıkınca, aradıklarımı buldum. İki erkek güzeli, başka âlemdeki rakipleriyle buluşmuşlar. Savunma ustası orku izlerken ne düşündüysem gerçekleşiyor. Hayret bir şey, bu aralar bir dediğim iki olmuyor. “Max, hele şükür gelebildin?” Toraman bana seslenmek için döndüğü an, kalkanı sırtına yedi. Yalan yok, on takla attı bizimki, artık nasıl vurduysa. Kim mi? Öldürmek için ardımızdan şıpır şıpır ter akıttığımız savunma üstadı ork. Hemen birkaç adım yanlarında, savaşçı ork Şükrücük’le kapışıyor ama yüzündeki ifade bambaşka. Günün ortalarında nefret saçarken, meşalelerin aydınlattığı gecenin içinde bilge bir öğretmen tavırları sergiliyor. Bizimkiler, bulabilecekleri en iyi öğretmenlerle beraber antrenman yapıyorlardı. Daha fazla rahatsız etmeden, bir köşeye geçip oturduk. Tamam, birbirlerini öldürme maksatları yok ama mücadeleler acayip çetin geçiyor. Orkların kudretine bir kez daha tanık oluyorum. Bu halleri, yok ettiklerimizden hiç yoksa iki kat daha güçlü görünüyor. “Max yeğenim, oturmaya mı geldin? Şu tosuna bir destek çık!” Şükrücük beni de işin içine katmak istiyor. Bu arada Toraman’a dokundurmadan da edemiyor. “Ben iyiyim, sen Şükrücük’e yardım et. Baksana, baltayı kafasına ha yedi ha yiyecek!” Güler misin, ağlar mısın? Veba’dan izin isteyerek ayağa kalktım ve bizimkilere katıldım. Biraz savaşçı orkla savunma, canım yumruk savurmak isteyince Toraman’la saldırı, keyfim yerine geliyor. Epey vakit geçtikten sonra Veba aklıma geldi, panik içinde onu bıraktığım yere döndüm ama ne göreyim. Daha önce hiç rastlamadığımız bir ork sağında ve yine ilk defa gördüğüm sıska ork solunda oturuyorlar. Geçici elemanımızın sırtında beyaz bir ayı kürkü var. Siyah saçları omuzlarına kadar inmiş iri yarı orka bir şeyler anlatıyor. Sıska olan can kulağıyla dinliyor, orada da keyifler yerinde. Sabahın ilk ışıkları üzerimize düştüğünde şok oldum, vaktin nasıl aktığını sormayın, anlatamam. Önce çadırlar yok olmaya başladı, ardından köy ahalisi sessizce silindi. Uzaktaki şaman orku ve yanındaki iki üyemizi rahatlıkla görebiliyorum. Biz de savaşmayı bıraktık, baltasını yere saplayan orka döndüm ve sağ elimi uzattım. Karşılık hemen geldi. Şöyle avuçlarımızı birleştirip birbirimizi salladık, veda vakti yaklaşıyordu. Savunma üstadı orkun kalkanına sağlam bir yumruk indirdim, cevap olarak aynı kalkan omzuma indi. Şükrücük ve Toraman’da benim gibi vedalaştıklarında, Veba yanımızdaydı. Gece boyu konuştuğu iki orku göremiyorum, bir nefes sonra hiçbir şey kalmıyor. Son zindan nihayet bitti, rüzgâr gibi geçti derler ya bu resmen fırtınaydı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.