##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Tuhaf başlayan ve aynı tuhaflık içerisinde süren yemek faslı bitince; bana kibar, kalanlara ıstırap garsona seslendim. “Hesap lütfen!” Işık hızında gelen hesabı görünce önce şaşırdım, kâğıda bir kez daha baktım ve tepemde dikilen garsona döndüm. “Bir yanlışlık mı var?” “Hayır efendim, mümkün değil!” “Yediklerim ve içtiklerim bunun iki katı tutuyor!” Son sözlerimden sonra donuk yüzünde ufak bir tebessüm belirdi ama bir nefes geçmeden kendisini topladı. “Efendim, Yedi Katlı Dehliz Şehri işletmelerinde sizin için geçerli olan %50 indirim hakkınızı kullandım!” Oh, suyundan da koy! Zaten yemek meclis yemekhanesi seviyesinde fiyatlandırılmıştı, şimdi o bile yarı yarıya düştü. “Çok güzel, ödemeyi nasıl yapıyoruz!” “Efendim, ağzınızla iyilik puanlarınızı verdiğinizi söylerseniz otomatik olarak tahsil edilecektir!” Söylerken gülmemek için kendimi zor tutuyorum, üç kuruşa beş köfte yedim. Benimle beraber partimin diğer üyeleri de ayağa fırladı ve o an daha önce görmediğim başka bir garson yanlarında bitti. “Hesabı alabilir miyim?” “Şey, bizimkini de Lider ödeyecek!” “Kusura bakmayın, aynı masada oturmayan misafirler diğerlerinin hesabını ödeyemez!” Vay çakal Şükrücük, onca şeyden sonra bir de hesabı bana kilitleyecek!” “İyi madem, bizim borcumuz ne kadar?” “Buyurun!” Hesap fişini alınca hepsi birden üzerine çullandı ama Toraman’ın sıfatı bir kasa limon yemiş gibi ekşidi. “Eeee, bize neden %50 indirim yok!” Soru sorgular tonda çıkınca cevap tokat kıvamında geldi. “Hepinizin İyilik Puanlarının toplamı Değerli ve Saygıdeğer konuğumuz kadar etmiyor. Hangi hakla kendinizi onunla bir tutabilirsiniz? Şimdi, hesabı ödüyor musunuz, yoksa iki katı ceza kesip kapıdan dışarı atayım mı?” Gidere gider geldi, bakalım bu gider Toraman’ın hoşuna gidecek mi? “Şiddete gerek yok, ödeyeceğiz!” Elenora araya girdi, Şükrücük Toraman’ın koluna girerek dışarı yöneldi. Avcılar Kasabası Pasif Yetenek Dükkânı içinde gerçekleşenler, hepimiz içi büyük bir ders olmuştu. “Hava ne kadar güzel!” Lokantadan çıkınca şöyle bir gerindim, temiz havayı ciğerime çektim ve avazım çıktığı kadar bağırdım. Etrafta kimse yok, ılık rüzgârlar tenimi yalayıp geçerken nihayet bizimkiler dışarı çıkabildi. “Max yeğenim, oldu mu şimdi?” “Hayırdır abi?” Tankımız dümeni kırdı, diğerleri de onu izlerse hiç şaşırmam. “Tamam, gelirken biraz haylazlık yaptık ama bizi orada bırakıp çıkman oldu mu?” “Oldu abi, oldu. Ödeşmiş sayalım, hesap kapansın!” Kafasını sallayıp kabul eden Şükrücük elini omuzuma atıp buzları eritti, ben de çok uzatmadım. Ne yapayım, Cehennem’e düşmüşken böyle arkadaşları nereden bulacağım!” “Millet, derim ki önce dükkânları bir turlayalım, bakalım yeni yer bize neler sunuyor!” Bütünleştirici tavrımı takındım, bu kadar maymunluk yeter. Saat yönünde ilerlemeye başladık, hedefimizde yüksek duvarlara sahip yuvarlak bir yapı var. Mesafe uzun değil, birkaç on nefes sonra kapısındayız, karşımızda Spartacus dizisinden fırlamış bir adam var. “Saygıdeğer konuk ve partisi, hoş geldiniz!” Vay, vay, vay, ne güzel oluyor bu hitabı duyması. Anlaşılan, forsum sadece tavernalarla sınırlı değil, isminin Arena olduğunu tabelasından öğrendiğim yerde de hürmet ve ikram devam ediyor. “Alana yeni geldik, Arena hakkında bilgi almak istiyoruz!” “Başımla beraber, lütfen içeri buyurun!” İnsan azmanı adam başımla beraber dediği an biraz gerildim ama esas şoku içeri girince yaşayacaktım. Burası, bildiğin Roma Arenalarının aynısı; kumlar, tribünler, yüksek duvarların içindeki demir kapılarla beraber hiçbir eksiği yok. Şu an bomboş olsa da tribünlerden gelen uğultu sanki kulağımda, silahların birbirine vurdukça çıkardığı kıvılcımlar güneşin ışıklarına saklanıyorlar. “Arena, Yedi Katlı Dehliz Şehri üzerinde savaşa izin olan tek yerdir. Sıralamalar, anlaşmazlıklar, bahisler ve kişisel meselelerin çözüm yeri burasıdır. Savaşlar ölümüne olur, affetmek yoktur. Öldüğünüz zaman, dirilme şelalesinde İyilik Puanı karşılığı yeniden hayata dönersiniz ama bir gün boyunca Arena’ya girişiniz yasaklanır.” Devasa adam bir solukta neler olduğunu açıkladı, ben de dâhil parti üyelerimin akılları sorularla doluydu. “Sadece bu kadar mı? Kurallar nedir, kim kiminle savaşıyor?” “Sakin ol ufaklık, hepsi vereceğim kılavuzda yazıyor!” Şükrücük kendisine ufaklık diyen adama diklenecek oldu ama ancak omuzuna kadar geldiğinden teşebbüsü başlamadan bitti. Görevliler bana karşı olabilecek en kibar hallerini takınırken, diğerlerine o kadar da özen göstermiyorlardı. “Teşekkür ederiz, kılavuzları alabilir miyiz?” “Tabii ki değerli misafir. Sadece size versem yeter mi yoksa tebaanız içinde birer kopya ister misiniz?” “Onlar benim arkadaşlarım, tabii ki onlara da birer kopya vereceksin!” “Özür dilerim efendim, hemen isteğinizi yerine getiriyorum!” Güldük, eğlendik ama bir yere kadar! Kimse, benim yanımda Akıncılar Partisi üyelerine hakaret edemez, adamın aklını alırım. Kaşlarımı çatarak dışarı çıktım, dilerim hep böyle tek parça ayrılırız Arena’dan. “Devam edelim!” Arena olur da hemen yanında Bahis Bürosu olmaz mı? Burayı anlatmalarına gerek yok, günün programı asılı panosunu incelediğimizde nasıl çalıştığını anladık. İnsanlar birbirlerine meydan okuduğunda gün ve saat belirleniyor, Bahis Bürosu bunları programa alıp diğer Günahkârların bahis oynaması için imkân sağlıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bahisler İyilik Puanları karşılığı oynanıyor, hani bende milyon kadar olandan. İleride büyük bir bina görünüyor, varana kadar irili ufaklı tavernalar olsa da en dikkat çekici yer orası. Kaymak gibi beyaz mermerden yapılmış, koca sütunlarının arasında yükselen kapısında içeri bakmaya doyamıyorum. Devasa camlardan giren ışık ortamı aydınlatırken sakin adımlarla giriş yaptık, kuş sesleri bizi karşılıyor. “Hoş geldiniz Akıncılar, uzun süredir sizleri bekliyorduk!” Tamam, biraz vakit geçti ama o kadar da uzun sürmedi buraya gelmemiz. Bu düşünce beynimde yankılanırken yansıması ifademe düştü galiba, derin göğüs dekolteli kadın görevli sözlerine devam etmek zorunda kaldı. “Avcılar Kasabası son zindanını bitirdiğiniz an isminiz bildirildi, çok daha erken bekliyorduk sizleri!” “Şey pardon, biz tam olarak neredeyiz?” Nutkum tutuldu, benim yerime Elenora lafa girdi. “Yedi Katlı Dehliz Şehri, Birlik Salonu içerisindesiniz. Ben Mirage, size yeniden Hoş geldiniz diyorum.” “Birlik Salonu?” “Evet, burası Birlik Etkilerini satın alacağınız yer. Vaktiniz varsa sizi ağırlamak isterim!” Görevli bir içim su, elini zarifçe büküp işaret etiği yerse geniş koltukların olduğu, tülle çevrilmiş bir alan. Teklifi reddetmemiz mümkün değil, üç adam koşar adım ilerliyoruz ama partimizin hanım efendileri pek memnun değil. Neyse, şimdilik görmezden gelebilirim, olabilecek şeyler için sıkıntıya girmenin manası yok. Geniş koltuklara kendimizi atınca içine gömüldük, Mirage karşımızdaki koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı. “Yedi Katlı Dehliz Şehri Birlik Salonu, sadece en iyilere hizmet etmek için inşa edilmiştir. Başlangıç Köyü ve devamında gelen kasabaların son zindanlarını ilk önce bitiren kişiler içindir, aynı bütün Yedi Katlı Dehliz Şehri işletmeleri gibi!” Cümle epey uzun olduğundan başını biraz kaçırdım ama sonunda söylenenlerden sonra yerimden fırlayacaktım. “Bir dakika, işletmeler sadece iki bölgedeki son zindanı ilk önce bitiren için mi? Diğerleri ne yapacaklar?” Görevli beni baştan aşağı bir süzdü, şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. “Diğerleri mi? Onların burada olduğunu nereden çıkardınız?”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.