Cehennem Online - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




198   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   200 


           

##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

O ana kadar bilmediğimiz birçok gerçeği öğrendikten sonra modumuz dibe vurdu, elimi kaldıracak halim yok.
“Hanım efendi, Prometheus nereye gidiyor?”
Cevaplarla öylesine boğulmuştuk ki sormamız gereken soruyu sormak için bir süre bekledik. Naif hanım kızımız Rimel, bize onca yardımda bulunmuş adamın akıbetini merak ediyordu.
“Aslında bunu size söylemek gibi bir mecburiyetim yok ama aranızdaki ilişkinin hatırına biraz anlatacağım. Prometheus deneyimde kendisine verilen görevin dışına çıktı ve bu nedenle yeni bir rolle deneyime katılacak!”
“Deneyim dediğiniz ne?”
“Nasıl anlatsam ki? Dünya denen yerde geçirdiğiniz zamanı ne olarak tanımlıyorsunuz?”
Soruya soruyla karşılık verildiğinde dikkatlerimiz o yöne çevrildi, demek ki çetrefilli bir konuya giriş yapıyoruz.
“İşte, yaşadık ve öldük. Son anda bir günah işlemeseydik, burada olamayacaktık!”
“Nerede olacaktınız?”
“Bilmem ki günahlarımızla sevaplarımız eşit olacaktı. Araf’ta mı olacaktık?”
“Doğru bildin küçük kız, hiçliğin ortasında duracaktınız veya Başlangıç Köylerinden birinde satıcı olacaktınız ama siz burada olmayı seçtiniz.”
Konu buraya gelince dayanamadım, ne demek biz seçtik?
“Hanım efendi, bizim bunları yapacağımız bilinmiyor muydu? Nasıl kendimiz seçmiş olabiliriz ki?”
“Ah, hep aynı sözler! Bir bilseniz bunları kaç milyon kere duydum ama her seferinde beni kızdırmaya yetiyorlar. Büyük resmin birazını göstermeden anlayamayacaksınız, geçin koltuklara oturun!”
Kızmışmış, bana ne kim ne kadar söylediyse söyledi, ben ilk defa söylüyorum. Neyse, içimden yüksek sesle bağırdıktan sonra sakince denilen yere geçip oturdum.
“Sen, ben, parti arkadaşların ve gözünle görebildiğin her şey ortak bir deneyimin parçalarıyız. Sonu veya başlangıcı olamayan bir enerji, yüksek bir bilinç düşün. Duygulardan, eksikliklerden, kusurlardan yoksun, müthiş bir var oluş.
Onun bütün bu muaf olduğu şeyleri deneyimlemek istediğini düşün, kendisinden milyarlarca parça ayırıp onları bedenlendirdiğini hayal et. Kimisi mutluluğu, kimisi acıyı ve diğerleri onun istediği şeyleri deneyimleyecektir.
Sanıyor musunuz ki sadece sizin yaşadığınız dünya var ve her şey sizin başınıza geliyor. Binlercesi aynı zamanda deveran ediyor ve mutlak deneyime hizmet ediyorlar.”
Kafam kazan oldu ama bir soru hepsinin içinden fırlayarak ağzımdan çıkıverdi.
“Peki, acı çekenin ne suçu var. Neden, mutluluk deneyimleyenden kötü bir hayat sürüyor?”
“Kötü bir hayat? Hâlâ anlamadın mı? Bir bütüne aitken, biriniz mutluyken diğeriniz nasıl acı çekebilir. Aslında hepiniz bütüne aitsiniz ve bütün de sizsiniz?”
“Cennettekiler ile burada, Cehennem’ de azap çekenler biz biriz yani?”
“Kesinlikle doğru, onlar başka bir deneyimdeler siz başka bir deneyimdesiniz. Tek fark bu ve hiç durmayacak bir döngünün sadece tek bir faslını yaşıyorsun. Ne oldu, o bakışlarda ne? Yoksa ilk defa mı deneyimin içinde olduğunu sanıyorsun?”
Ben iptal, kafam içinde sigara içilmesine izin verilen eski şehirlerarası otobüse döndü.
“Sanırım bu kadarı şimdilik yeterli, düşünmek yerine önünüzdeki yola odaklanmanızı tavsiye ederim. Bakın, neredeyse akşam oldu, dehlizlerden çıkanlar sizi görünce çok sevinecekler!”
Kibarca kapı dışarı edildikten sonra Yeniden Doğuş Çeşmesi’ne doğru ilerledik. Pek bir numarası yok, bildiğin içine dilek parası atılan koca bir havuz ve ortasında fıskiye.
“Akıncılar Partisi, size meydan okuyorum!”
“Akıncılar Partisi, size meydan okuyorum!”
Dört bir yandan gelen bağırışlarla çevrelendik, sistem bildirimleri yağmur gibi yağıyor.
“Höst ulan, yavaş gelin!”
Şükrücük kendini tutamayıp üzerimize çullananları kalkanıyla öteledi, ona dev sopasıyla Toraman’da eşlik ediyordu.
“Dağılın, dağılın!”
Yok, bunlar ne sözden anlıyor ne laftan. Ben yapacağımı bilirim.
“Cesur Köpekler, Korkusuzlar ve Arka Sokaklar. Üçünüzün meydan okumasını kabul ediyoruz!”
Başka türlü kurtuluş yok, seçtiğim gibi çil yavrusu misali dağıldılar. Topukları kıçlarına vura vura Bahis Bürosu denen yere koşuyorlar, üzerimizden para kazanmaya çalışanların sayısını tahmin bile edemiyorum.
Bu akşamı Arena’da geçireceğiz, önce kısa bir konuşma yapmamız lazım. Burada konut alanı yok, açık havada kalıyor herkes ama kendi alanlarını belirleyen yerler yapmaktan geri durmamışlar. Gözden uzak bir köşeye çekildik, çember olup birbirimizin yüzünü göreceğimiz bir şekilde oturduk.
“Max yeğenim, önce ben konuşmak istiyorum!”
Şükrücük oturur oturmaz lafa girdi, belli ki buraya kadar kendini zor tutuyordu.  
“Buyur abi.”
Sözü verdiğim gibi bizim hırçın delikanlı hızlı bir giriş yaptı.
“Biliyorsunuz, o tuhaf isimli ekmek arası canavarını hiç sevmezdim, elime geçirsem bir kaşık suda boğardım. Ta ki bugüne kadar, meğer adamın hasıymış da kıymetini bilememişiz.
Ben de çok karşı çıktım, inkâr edersem taş olurum ama baksana, burada her şey İyilik Puanı ile alınıp satılıyor. Yastık altı yapmak istediğim altınların zerre değeri yok.
Bunları bize söylediği için deneyim mi meneyim mi bir yere gönderildi, benim bunu içim hiç almadı. Demem o ki ben bu akşam Arena’ya çıkınca kendimi tutmayacağım, ekmek arası seven herifin şerefine vuracağım Şahmeran’ı!”
Oooo hararet tavan yapmış, Toraman’a dönüyorum o da tankımızdan aşağı kalır değil. Yalan yok, benim aklımdan geçenler de tam olarak bunlar ama motivasyonum diğerlerinden farklı. Eğer akşam bir zayıflık gösterirsek her gün bunlarla uğraşmak zorunda kalırız, gözdağı vermek istiyorsak şimdi tam sırası.
“Haklısın abi, borcumuzu ödeyemeyeceksek bile adını onurlandırmalıyız. Bu akşam, Arena’nın kumları kan ve gözyaşıyla sulanacak!”
Spartacus müsün be mübarek, bir hışımla kalktık. Arena’ya girerken bütün gözler üstümüzde, sistem bildirimi de geldi, ilk müsabakalara bizi yazmışlar. Programa ne çabuk girmişiz öyle, neyse hiç önemi yok.
Tribünlere doğru seğirtirken görevli bizi karşıladı ve daha önce geçmediğimiz bir pasajdan götürüp arenanın kumlarına açılan kapının önüne bıraktı. Parmaklıkların arasından bakıyorum, sabah bomboş olan tribünler hınca hınç dolu.
“Hoş geldin demek için mi gelmiş hepsi?”
Elenora suskunluğunu bozdu, sallanan tavan ve uğultular belli ki onu da gaza getiriyordu. Göz ucuyla Rimel’e baktım, gözlerinde korkudan eser yok. Tamamdır, bu akşam şov vaktidir.
“Kıymetli Günahkârlar, Yedi Katlı Dehlizin Fatihleri. Arenaya Hoş Geldiniz!”
Çığırtkan ortaya çıktı, aynı anlarda demir parmaklıklara sahip kapı yavaşça kalkarak arenanın kumlarına bizi buyur etti. Davete icabet etmemek olmaz zaten bugünkü rakiplerimiz yerlerini almışlar bile.
Göz göze geldik, nasıl mutlular. O söz doğruymuş, gerçekten cehalet mutlulukmuş.
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


198   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   200 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.