##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Her şey bittiğinde, tutulan nefesler bir anda salındı ve Arena’nın içinde hafif bir meltem etkisi yarattı. İki üyemiz bize meydan okuyan diğer partiyi dümdüz etmişti. “Max yeğenim, bizim işimiz bitti!” Şükrücük, henüz düşmanın kanları üzerindeyken geri döndü, onun aksine Rimel tertemizdi. Tankımız hünerini ispat etmişti, bütün hasarı ve saldırıları karşılayıp Şifacımızı korumayı başarmıştı. “Elinize sağlık abi!” Ne diyebilirim ki? Benim gibi anonsu yapan adamda şaşkındı ama tecrübesini kullanarak hemen dönüş yaptı. “İnanılır gibi değil, biri gözüyle şahit olmazsa inanması mümkün değil? Akıncılar partisinin iki üyesi, Cesur Köpekler partisini yenmedi adeta ezip geçti. Merhamet göstermeden burada patronun kim olduğunu öğrettiler.” Çığırtkan sözlerini tamamlayınca alkış tufanı onu izledi, deli dana gibi böğürüyorlardı. “Şimdi sırada, Korkusuzlar partisinin meydan okuması var. Haydi, öne çıkın Korkusuzlar!” Rakip partinin ismi epey manidardı, özellikle geri geri giden ayaklarını görünce gülmemek için kendimi zor tuttum. Neyse ki arenanın ortasına gelebildiler, artık kendimizi gösterme zamanıydı. “Lider, bunları ben halletmek istiyorum!” Elenora asasını önüme uzattı ve yolumu kapattı. Sözlerine bakılırsa isteğini belirtiyordu ama beden dili emretmekle meşguldü “Tek başına mı gideceksin! Ben de geliyorum!” Toraman işe uyandığından hem konuştu hem düşmanın karşısına koştu. Büyücümüzün dikkati benim üzerimde olduğundan onu yakalayamadı, bu kez Elenora ve Toraman beraber dövüşecekti. Saflar belirlendi, altı kişilik Korkusuzlar’ ın karşısında iki kişilik Akıncılar ordusu vardı. “İnanılır gibi değil diyemiyorum sayın seyirciler, Akıncılar, yine iki kişiyle savaşıyorlar. Ne düşünüyor bunlar? Rakipleri mi çok güçsüz görünüyor yoksa kendilerini Yedi Katlı Dehliz Şehri içinde dokunulmaz mı sanıyorlar?” Anonsu yapan veriyor gazı, işe de yarıyor gibi. Korkusuzlar’ ın yüzündeki bitik ifade gitti, yerine savaş arzusuyla dolu bakışlar geldi. “Önüme çıkma Toraman!” “Öyle bir niyetim yok. İzin ver eşit paylaşalım, ne dersin?” Elenora kafasını sallayarak onay verdi ve aynı anda çığırtkan kendini parçalamak ister gibi bağırdı. “Başlayın!” Düşman altı elemanıyla beraber hücuma kalktı. Belki, Yedi Katlı Dehliz Şehri içinde en güçlü parti değillerdi ama aptal hiç değillerdi. Karşılarındakilerin Şaman ve Büyücü olduğunu gördükten sonra yakın mesafeye gelip savaşmak en mantıklı seçenekti. Buraya kadar her şey doğaldı ama tek sorun Toraman’ın da onlara doğru koşmasıydı. Destek sınıfı bir kişinin geri kaçarak dövüşmesi gerekmiyor muydu? “Savulun ulan!” Havada ilerleyen genç irisine bakılırsa cevap belliydi, hayır! Dev asa üstlerine inince savunma durumuna geçtiler ama nafileydi, silahın etkisi tetiklenerek hepsini farklı yerlere savurdu. “Çığ!” Elenora bunu bekliyordu, asasını kaldırıp yeteneğinin adını fısıldadı. Sol tarafa savrulan üçlünün üzerine, nereden geldiği belli olmayan bir buz kütlesi indi. O anki durumları neyse, o şekilde içine sıkıştılar, milattan önceki zamanlardan kalma fosiller gibiydiler. “Bu üçü benim, diğerlerini halledebilecek misin?” Büyücümüz herkesin duyabileceği bir ses tonuyla bağırdı, amacı kendisinden izinsiz arenaya çıkan Toraman’ı utandırmaktı. “Bunlar mı? Elimde silahım olmadan bile parçalarım!” Genç irisi özgüven patlaması yaşıyordu, yayvan ağzından çıkanlar arena boyunca yankılandı. “Silahını at! “Silahını at!” “Silahını at!” Seyirci söylenenlere tepkisiz kalmadı, hepsi buradaki partilerin üyesiydiler ve Toraman’ın sözleri kanlarına dokunmuştu. “Emin misiniz? Sizinle silahımı atarak mı savaşayım?” Şamanımız, dağıldıkları yerden kalkarak iç içe girmiş üçlüye seslendi, onların cevabını istiyordu. “Evet!” “Delikanlıysan silahını at!” “Söz ağızdan bir kere çıkar. Söz vermek, yanaktan makas vermeye benzemez!” Düşman bir açıldı, pir açıldı. Tribünler at, at diye inliyor. Toraman’ın başka seçeneği kalmadı. “Bunu siz seçtiniz! Sopamın altında ölmeyi isteyeceksiniz!” Genç irisi sopasını yavaşça yere bıraktı, üçlü bunu bekliyordu, silahlarını çekerek üzerine atıldılar. Gözlerinde, Toraman kesimi bekleyen besili bir danadan farksızdı ama yüreklere korku salan bir kükreme duyuldu. Şamanımızın elleri ve ayakları pençeye, koca kafası daha da büyük bir ayı başına dönüştü. Boyu uzadı, yüksekliği üç metreyi aştı, pasif yeteneğinin armağanı dönüşüm gerçekleşiyordu. “Canavar!” “Bu nasıl olabilir?” Koşan üç kişiden ikisi, şaşkınlıklarını dile getirdiler ama üçüncünün böyle bir şansı olmadı. Her biri karış uzunluğundaki dişler kafatasını delip geçiyordu, beyninin pekmezi arenanın kumlarındaydı. “Kaç!” Ölmeden önce birçok belgesel izledim ve yoğunlukla vahşi hayata özgüydüler. Kaç diyen adamın aksine bir şey biliyorsam, insanların ayılardan kaçmasının mümkün olmadığıydı. Koşacak mıydınız? Sizden hızlı koşabiliyordu. Ağaca mı çıkacaksınız? Siz çıkmadan iki kere in çık yapabilir. Suya kaçarım mı dediniz? Muhtemelen üç kulaç sonra kulağınıza, nereye bebeğim diye fısıldayıverirdi. Cehennem’ de de değişen bir şey yoktu, ellerindeki silahlar Toraman’ın pençe ve çenesiyle boy ölçüşemiyordu. İkinci kurbanı on adım atamadan yakaladı, pençeyi beline indirdi, kıyafetler üzerinden uçup gitti. Yalnız değillerdi, iç organları da onlara eşlik ediyordu. Toraman’ın istihkakına düşen üçlüden hayatta kalan son kişi, buzların içinde mahsur kalan arkadaşlarına doğru yöneldi ve bir şey gördü. Elenora tek başına savunmasız haldeydi, belli ki ölecekti ama bu olmadan önce büyücümüzü öldürebilirdi. Ya da sadece bunu düşünebilmişti, koşmaya başladı. Adım adım hedefine yaklaşıyordu, çok değil birkaç metre daha ilerlerse amacına ulaşabilirdi. Neyse ki dev gölge arkasında belirdi ve bacak arasından pençeyi yediği gibi havalandı. Siz deyin beş, ben deyim on metre havalandı ve Elenora’nın ayaklarının dibine kafa üstü çakıldı. Bedeni bir tuhaftı; kolu, bacağı, gövdesi, olmayacak açılarda kıvrılmıştı. “Parçalarım derken şaka yapmıyormuşsun!” Elenora şuh bir kahkaha attı ve sözlerine devam etti. “O zaman ben de âdeti bozmayım!” Elini, buzun içine hapsettiği üçlüye doğru uzatıp fısıldadı. “Öl!” Dev buz bloğu içindekilerle beraber paramparça oldu, en büyük buz kütlesi avuç içini doldurmayacak kadardı. Buzun içinde hapsolmuş beden parçaları gözle görülebiliyordu, ölümleri hiç hoş olmamıştı. “İkinci Raundun galibi Akıncılar!” Anons sadece formalite oldu, yaşananlara şahit olanlar sonucu anlayacak kapasitedeydiler. “Elenora, Toraman! İyi iş!” Tebrik ederken şöyle bir gerindim, parti üyelerinin son durumu karşısında sevinçten uçabilirdim. Diğerlerine kendimizi ispat faslımız iyi gidiyordu, sadece son noktayı koymak kalmıştı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.