Danganronpa: Naegi Makoto, Jinsei Saiaku no Hi - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 


           
            Not: Bu kısa hikâye herhangi bir Danganronpa ürününden spoiler taşımamaktadır. İstediğiniz vakit gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
            Not 2: Danganronpa oyunlarıyla uyumlu olması açısından çeviride oyunların lokalizasyon kurallarına ve terimlerine sadık kalınmıştır. İyi okumalar.
 
            Bu, okul kolezyumuna katılacak olan öğrencilerin Umudun Zirvesi Akademisi’ne kaydolmasından, her şeyin başlangıcından önce geçen bir hikâye. Bu öykü, daha hiçbir şey olmamışken yaşanan bir olayı anlatıyor.
 
            “Dağılmadan önce,” dedi müdür, “son bir duyuru yapacağım.”
            Umudun Zirvesi Akademisi’nin özel bir toplantı odasının ortasındaki büyük ve yuvarlak bir ahşap masanın etrafında oturuyordu. Kırmızı halı tüm zemini sarmış, pencereler kalın perdelerle süslenmişti. Odada büyük bir ciddiyet vardı, okuldan çok tarihî bir oteli andırıyordu.
            “Ne? Hâlâ bitmedi mi?”
            Toplantının bittiğini varsayıp koltuklarından kalkmaya başlayan Umudun Zirvesi Akademisi Yönetim Kurulu’nun dört üyesi, hiddetlerini gizlemek için hiçbir çaba sarf etmeden yeniden arkalarına yaslandılar.
            “Pekâlâ, nedir bu yapacağın ‘duyuru’?”
            Kendinden emin bir şekilde, “78. Sınıf’ın Üstün Şanslı Öğrenci’si seçildi.” diye cevap verdi müdür. Cevap vermesiyle birlikte hüsran dolu iç çekişlere maruz kaldı.
            “Ha,” dedi yaşlı adamlardan birisi, “çapsız koltuğu dolduruldu desene.”
            Üstün Şanslı Öğrenci unvanı, Umudun Zirvesi Akademisi tarafından her sene yapılan bir çekiliş sonucu seçilen bir lise öğrencisine verilirdi. Seçilmiş öğrenci, herhangi bir koşul gözetmeksizin akademiye kaydolması için davet edilirdi. Yönetim Kurulu da bu kontenjana “çapsız koltuğu” adını takmıştı. Dördü de talihin bir yetenek olmadığına inanıyordu.
            “Tam bir kontenjan israfı.” diye homurdandı birisi.
            “Araştırmaya değecek başka hiç mi yetenek kalmadı?” diye sızlandı bir diğeri.
            Müdür ataması dahil olmak üzere Umudun Zirvesi Akademisi üzerindeki mutlak kontrol Yönetim Kurulu’nun elindeydi. Bu da Kurul’un görüşleri ne kadar farklı olursa olsun müdürün dahi sözlerine dikkat etmesi gerektiği anlamına geliyordu.
            “Saygısızlık etmek istemem ama,” dedi müdür, itirazını sakin bir sesle dile getirdi, “ben talihin bir tür yetenek olduğuna inanıyorum.” İçten içe bu denli dikbaşlı olmalarından rahatsızlık duyuyordu fakat bunu belli etmemek için de var gücüyle çabalıyordu.
            Müdürün bazı emelleri vardı. Belirli bir gaye uğruna çalışıyordu ve bu yolda başarılı olabilmek için Yönetim Kurulu’nun tersine gitmemesi gerekiyordu. Öte yandan, onları memnun etmeye odaklanıp yolundan sapma riskine girmemeye de dikkat etmeliydi. Bu yüzden inandığı şeyleri her zamankinden daha detaylı bir biçimde açıklamaya karar verdi:
            “Bazen şans, en olağanüstü yetenekleri ve en sıkı çalışmaları bile gölgede bırakabilir. Bu sebepten ötürü biz insanlar ona hayranlık ve saygı duyar, onu överiz. Şansı yalnızca bir olanak veya tesadüf olarak görmek kolaydır fakat ben şahsen onun etkisini görmezden gelemem. Talihin sadece bilinmeyen bir değişken mi yoksa gerçek bir yetenek mi olduğunu kesin olarak belirlemek için örneklere ihtiyacımız var–“
             “Defalarca kez söylediğimiz gibi,” diye böldü yaşlı adamlardan birisi, “talih yetenek değildir. Şans bir izlenimden başka bir şey değildir. Gerçekleşme ihtimali düşük olan bir olay gerçekleştiğinde yapıştırılan bir etikettir. O olayı gözlemleyen insanlar bunu şans olarak algıladılar ve o yüzden şans dediler. Bu kadar basit. İşin aslı şu ki o olay da doğal düzen bunu gerektirdiği için gerçekleşti. Ne kadar olanaksız görünürse görünsün, bir şeyin gerçekleşme ihtimali varsa gerçekleşecektir.
            Müdür onaylarcasına başını hafifçe salladı, ardından yavaşça cevabını verdi: “Sadece bundan ibaret olduğuna emin misiniz?”
            “Neden bahsediyorsun?”
            “Geçen senenin Üstün Şanslı Öğrencisi’ni hatırlıyor musunuz?”
            Sözler müdürün ağzından çıkar çıkmaz sanki bir tabudan bahsedilmiş gibi Kurul üyelerinin yüz ifadeleri aynı anda değişti.
            “Eğer her şey doğal düzen onları gerektirdiği için gerçekleşiyorsa,” diye devam etti müdür, “neden her şey o çocuğa fayda sağlayacak şekilde gerçekleşiyor gibi görünüyor? O çocuğa baktıktan sonra kendime talihin sadece bir olayın sonucunu nasıl algıladığımızdan ibaret olduğunu söyleyemem.”
            “Ama öyle bir şeyle sonuçlanınca…” diye tepki gösterdi yaşlı adamlardan birisi. Müdür geçen senenin Üstün Şanslı Öğrencisi’nden ikinci kez bahsettiğinden beri dört Yönetim Kurulu üyesi de burnundan soluyor gibi görünüyordu.
            Kendisi hiç şüphesiz çok sorunlu bir öğrenciydi. Sürekli olarak bela çıkarıyor ve öğrenci akranları arasında sorunlara sebep oluyordu. İşin en kötü yanı da hiçbir zaman kötü niyetli olmamasıydı. Çocuğun okuldaki varlığı müdür için büyük bir endişe kaynağıydı ama…
            “Her halükârda,” dedi, “çocuğun talihinin sahici olduğunu ve bunun bir ‘yetenek’ olarak anılmaya değer olduğunu kabul etmekten başka şansımız yok, değil mi?”
            Tüm Kurul, karşılık verecek sözlerden yoksun bir şekilde sessizce oturdu.
            En sonunda içlerinden birinin sabrı tükendi, sandalyesine yaslanarak dedi ki: “Görünüşe göre fikrini değiştirmeye niyetin yok. Nasıl istersen öyle yap.”
            Müdür sanki tam olarak bu sözcükleri bekliyormuş gibi derhal başını eğdi.
            “Çok teşekkür ederim,” dedi yavaşça kafasını kaldırarak. Sonra uzanıp ahşap masanın üzerindeki bir kâğıt parçasını aldı. Kâğıdın üzerine 78. Sınıf’ın Üstün Şanslı Öğrenci’si seçilen öğrencinin kimliği basılmıştı. Kimlik, öğrencinin kendisinin bile çoktan unuttuğu detaylı bilgiler içeriyordu.
            Peki Umudun Zirvesi Akademisi bu bilgileri nasıl elde etmişti?
            Söylemeye gerek yok.
            Eğer elde edemeseydi Umudun Zirvesi Akademisi diye anılmazdı.
            Yalnızca özel yeteneklere sahip olan öğrencileri kabul eden, onları ülkenin geleceğe yönelik umudunu omuzlamaları için yetiştiren bir okuldu. Mezunları her alanda hayati önem taşıyan görevler üstleniyor ve okul da hükûmet tarafından özel olarak destekleniyordu. Bu akademiyi sıradan bir kuruluş olarak görmeye çalışmak boşa kürek çekmekti.
            Müdür, elinde kimlikle duyurusuna devam etti:
            “Bu sene Umudun Zirvesi Akademisi, adil ve tarafsız bir çekilişle ülke genelindeki tüm lise öğrencileri arasından tek bir kişiyi okulumuza Üstün Şanslı Öğrenci olarak katılması için seçti.” Yönetim Kurulu çoktan ilgisini kaybetmişti ancak müdür yine de devam etti: “Seçtiğimiz isim–“
            Müdür, bakışlarını elindeki kâğıt parçasına yöneltti ve Kurul’a kâğıtta yazan ismi okudu. Liseli bir kızın ismini…

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.