Yukarı Çık




9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 

           
Çok titreyen Emily her an bayılabilirmiş gibi göründü.

Ancak eli toplu saçına doğru gitmeye başladı.

Hemen, saçından gelen devasa iğne elinde görüldü.

'Oh, ho, ne güzel saklanmış, değil mi'

Elbette ki Penelope her zaman kurbandı. Bu kadar isteklilerdi.

Onu sürekli taciz eden hizmetçiye bağırmak istedi ama yapamadı çünkü hiç kanıtı yoktu.

"Bu, burada..."

Emily titreyen elleriyle iğneyi verdi.

Şimdiye kadar sürekli Penelope'u inciten nesneye dik dik baktım. Beklediğim kadar büyük olmayan sıradan bir metal parçasıydı.

Ancak dün bu küçük ve ince iğnenin bir insanı nasıl sağlayabileceğini fark ettim.

'Onun için ne kadar acılı olmuş olmalı.'

Kolları her sabah hissettiğin acı yüzünden kanlı yaralarla zayıflasa bile kimse kimse fark etmezdi.

"Kafanı kaldır."

Dişlerimi sıktım ve emir verdim.

Emily tereddütle kafasını kaldırdı.

Umutsuzluk onun dalgalanan gözlerinde görülüyordu, muhtemelen vahşi gong-nyuh'dan nasıl şeyler deneyimleyeceğini düşünüyordu.

"Bunu yakından izle, Emily."

Elimi iğnesizce Emily'nin önüne koydum.

O sütsü beyaz renginde yarasız kırılgan bir eldi. Elim ters dönmüştü bu sayede elimin arkası tavana bakıyordu.

Sonra Emily'nin tereddütle bana verdiği iğneyi elimin üzerine diktim.
(Çn:iğneyi kendi eline batırıyor)

"Ay! Leydi!"

İğneyi derine batıran bendim ama Emily kendisine batırılmış gibi çığlık attı.

Elimin yarısına dikilen iğneyi çıkardım.

(Çn:yukarda dikilen deyince saçma gelmişti ama şimdi anladım bende yuh Pene arkasından çıkaraydın?)

'Ah'

Deldiğim yerden kan düşmeye başladı.

Kendimi bunun için hazırlamıştım ama gerçekten acıttı. Gözlerimin sulanacağı bir andı.

Kendimi bir dakika önce iğnelediğim yere yakın bir yere yine batırdım, ama elimin arkasını iğnelediğimde yüzümü göstermedim.

"Ah"

Bu sefer acıya tahammül edemedim ve bir ses çıkardım.

"Le, leydi!"

Emily panik atak geçiriyormuş gibi nefes aldı.

Emily ne yapacağını bilmeden, benim düşüncesiz davranışlarıma göz yaşlarını saldı. Bu izlenmesi bayağı eğlenceli bir sahneydi.

'Önceden yaptığı şeyler daha kötüydü neden bu kadar korkuyor?'

"Leydim, hih(ağlama sesi)! Leydim, neden bunu yapıyorsun!"

"Böyle ağlamaya gerek yok, Emily. Sonuçta bunlar benim üzerimde yaptığın yaralar."

Nazik bir tonda cevap verdim. Sonra yüzündeki ifade karardı.

"........ Huh?"

"Şu anda iki tane olabilirler ama her zaman üç, dört ve beş de olabiler. Hatta daha fazla bile."

"..... ."

Emily sözlerimle nefes almayı kesti. Titremesi de onunla beraber durdu.

"Şu andan itibaren senin yapacağın her şeyi şüphesiz bir şekilde kabul edeceğim. Hazırlayacağın banyo suyu, kıyafetler, yiyecek. Her şey."

"Le, leydi...."

"Sen daha çok yaptıkça, bu elde daha çok yara olacak. Bir gün kesinlikle görülebilir olur. Öyle olursa, bir gün biri fark etmez mi?"

"..... ."

"Bazı insanlar 'Eckart ailesinin bir üyesini haddini bilmeden görmezden gelip, istismar edebilir ki' diye merak edebilir. Örnek vermek gerekirse, ağabeyim Rennald gibi."

Açan çiçek gibi gülümseyerek Emily'ye sözlü olarak saldırdım.

"Sadece bunun senin tavrına bağlı olduğunu söylüyorum."

Kişisel hizmetçim tehdit edici sözlerime bir cevap vermedi.

Yüzü o kadar solgundu ki şu anda biri tarafından boğulduğunu düşündüm.

"Şimdi ayağa kalk. Efendin yemeğini bitirdiği için işini yapmalısın."

(Çn: anlaşmadıysa şöyle diyeyim, Emily itaatsizlik ederse elini delecek.)

Ona uzattığım elimi geri çektim.

Sonra bakışlarımı masadan büyük pencereye çektim.

Emily biraz daha eğildikten sonra aniden olduğu yerde ayağa kalktı.

Sonra robotsu bir hızla ve yetenekle masayı temizlemeye başladı.

'Görünüşe göre, hızlı öğrenenlerden.'

Bu talihliydi. Bence onu şimdi ve gelecekte kolayca kullanabilirdim.

Eğer kişisel hizmetçi olarak yeni birini alsaydım da insanların bana bakışı aynı olurdu.

Sonsuza kadar hiçbir şey yapmadan duramazdım bu yüzden kullanabileceğim müttefikler yapmaya karar verdim.

Penelope'u istismar eden kişisel hizmetçim.

Ve doğru zamanlamada, şans benden yana olmuştu.

Söyleneni hiçbir soru sormadan düz bir şekilde yapan Emily'nin kişiliğini de beğenmiştim.

Emily hızlı bir şekilde masayı organize etmeyi bitirmesini izlerken kafamda bu tarz düşünceler vardı.

O zaman oldu.

Pat-! Kapı öyle bir güçle aniden açıldı ki bir an nasıl kırılmadığını merak ettim.

Bakışlarımı sürprize çevirdim.

Pembenin tatlı bir tonu olan saç havada sallandı.

Rennald Eckart somurtan bir yüzle bana dik dik bakıyordu.

"Sen."

Odada acele etti. [İlgisi -3%] kutusu bana yakındı.

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

Bana karanlık bir aura yaratarak yaklaşan Rennald daha fazla sinir oldu ve masanın yanında duran Emily'ye şahit olunca daha fazla ölümcül bir aura verdi.

"Sen......!"

"Ge, genç efendi!"

Emily solgun bir yüzle orada durdu.

Acele edip masaya baktım.

Bütün bulaşıklar tepsideydi ve sadece çatal benim önümdeydi.

(Çn: az not yazmaya çalışıyorum ama gene mi çatal KXKXLCKCOXPZÖKXĞDMSLDĞSL
EN ölümcül 10 silah:1)çatal 2)nükleer bomba... MZKCOFLDPŞSİAQÜ YAZIK KIZA YA)

'Hiya!'

Bu durumla ilgili kötü hislerim vardı bu yüzden çatalı alıp tepsiye koydum.

Etrafta silah olarak kullanılabilecek bir şey var mı diye baktım ve bunu da bir şey olmadığını fark ettikten sonra söyledim.

"Şimdi gitmelisin Emily."

Bunu söylememi beklermiş gibi tepsiyi masanın üzerinden birdenbire kaldırdı. Ancak o öyle yaptığında Rennald bağırdı.

"Gitmeye cürret bile etme!"

"Acele et."

Agresif genç efendi etrafta yaygara çıkarmadan önce git dermişçesine Emily'ye baktım. Emily sözlerimin anlamını anlamış gibiydi çünkü aceleyle odayı terk etti.

Dünkü Derrick'ten delicesine kaçan ben gibi göründü.

Emily sonunda gittiğinde Rennald'ın memnun olmayan bakışları bana kenetlendi.

"Cevap ver. Sana bunu yaptıran planın ne?"

Bir dakikalığına ne deyeceğimi düşündüm.

Penelope oyunda Rennald ile her zaman her zaman gayri resmi bir şekilde konuştu.

Rennald Penelope'dan iki yaş büyüktü. Aralarında büyük bir yaş farkı olmadığı için eğer savaşsalardı kedi köpek dalaşı gibi olacağı anlaşılırdı.

'Evdeki ikinci piçle benim ilişkim gibi.'

Doğrusu o beni hep suistimal etti ve hep dayak yiyen bendim.

Derrick'in benden büyük olması sebebiyle onunla resmi bir şekilde konuştuğum gibi Rennald'la da öyle konuşmayı düşündüm, ama bu düşünce hemen sona geldi.

Dün gayri resmi konuşan birinin bugün resmi konuşması komik olurdu.

"Dümdüz bir şekilde düşüncelerimi görmezden gelmeye mi başladın?"

Rennald ben cevap vermeyince memnun olmayan bir şekilde sordu.

'Şuna bak, ne kadar da sabırsız.'

....Penelope'un yapacağı gibi ona cevap verdim.

"..... Bu yaptığım 'şey' de ne?"

"Neden o sürtüğü tekrar kişisel hizmetçin olarak kullanacağını söylüyorsun!"

Uçuşan pembe, güzel saçın üstünde [İlgisi -3%] tehlikeli bir şekilde parladı.

Ölüm bayrağını engellemek için nasıl cevap vermeliyim?

Bir an seçenekleri açmayı düşündüm ama yapmamaya karar verdim.

'Hayır. Yapsam bile sadece işe yaramaz replikler olur.'

Hiddetle burnundan nefes alıp veren Rennald'a bakıp, yutkundum.

Eğer Penelope olsaydı o kesinlikle onu ölüme yaklaştıracak olan 'seni alakadar etmez' ya da 'odamdan çık' repliklerini derdi.

"Endişeleneceğin bir şey yok. Bunun hakkında endişelenmene gerek yok."

Ancak ben Penelope değildim bu yüzden kelimelerle daha çekilir bir hale getirdim.

Rennald söylediğim hiçbir şeyi nazikçe algılamazdı zaten.

Gerçi kelimeleri daha çekilir bir hale getirmiştim bu yüzden bu durumla ilgilenmeye yeteceğini düşündüm.

".....Ne?"

Ancak görünüşe göre beklediğimden ters bir etkisi oldu çünkü Rennald'ın bakışları karanlıktan ölümcüle doğru gitmişti.

"Efendisini çürümüş yemekle beslemek senin için endişelenecek bir şey olmaması mı?"

"Hayır, bu..."

"Bir Eckart'ı yok etmenin sınırları var. O ne cürretle, sıradan düşük rütbeli haddini bilmiyor!"

"..... ."

"Malikanede o tür bir hizmetçiye ihtiyacımız yok. Para ödenmese bile ölene kadar burada çalışmak için yalvaran sayısız insan var!"

Rennald bağırdı.

Ben tüm bu olayları hiçbir yaygara yapmadan sonuçlandıracaktım ama bu beklenmeyen durum karşısında suskun kaldım.

Onun kurban olan benden daha sinirli olması beni güldürdü.

Ne cürretle sen, sıradan bir düşük seviyeli haddini bilmiyor.

Bu Rennald'ın her zaman Penelope'a söylediği replikti.

"Bu durumda gülüyor musun?"

O somurturken kısa bir süreliğine gülümsediğimde söylemişti.

"Diğerleri tarafından ne kadar aşağı görülüyordun da bu tür hakaretleri onaylıyorsun?"

Evet, doğru.

Aynen söylediğin gibi, insanlar dükün kızını nasıl gördüler de burada çalışanlardan hiçbiri söylediğim tek kelimeyi direk yapmıyor?

Bunu söylersem öleceğimi bilerekten kendimi sakinleştridim.

"Dünkü olay yüzünden babamla buluştum."

Ona daha soğuk gözlerle baktım.

"Evet. Babam büyük ihtimalle katıldı. Çünkü ona o sürtüğü hemen kovmamız gerektiğini söyledim."

Rennald şişmiş bir göğüsle kendinden emin bir şekilde ekledi sanki davranışlarından gurur duyuyor gibiydi.

Şimdiye kadar nefret ettiği sahte küçük kardeşinden övgü falan mı istedi?

Ona yazık ki, böyle bir şey yapmayı planlamıyorum.

"Babam ve ağabeyim Emily'yi kovmamayı istediler."

"Ne?"

Sakin bir tonla devam edince Rennald'ın mavi gözleri büyüdü.

"Babam ve...... ağabeyim yaptı?"

___

Merhabalar! Yorumlara fotoğraf ve spoiler atacağım. Bunu söyleyeyim dedim. Okuduğunuz için teşekkürler!


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


9   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   11 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.