Yukarı Çık




10   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   12 

           
Bunu beklemiyormuş gibi yüzünde şaşkınlık ifadesi vardı.

Doğrusu, o ikisi öyle bir şey söylememişti.

Derrick'in Emily'nin burada 10 yıl çalıştığını söylemesinin sebebi Penelope'u bunaltmak istemeseydi.

Benim varlığım kovulması gereken bir hizmetçinin değerinde bile değildi.

Ama buna ne dersin? Sözlerim tamamen yalan falan değil.

'Ve reddetmeye gelse bile bunu söylemeye çalıştıklarını düşünmüştüm diyebilirim.'

Rennald sordu ve ben kafa salladım.

"Ve bu yüzden sen o hizmetçiyi kovmayacaksın ama onu kişisel hizmetçin olarak mı kullanacaksın?"

"Evet."

Onun yakışıklı yüzü yine sinirlendi. Ondan gelen ani bağırma yüzünden kulaklarım acıdı.

"Aptal mısın? Sen bile bu fikri beğenmediğini söyleyebilirdin!"

"O zaman ne değişecek?"

"Ne demek ne değişeçek! O zaman bu andan itibaren sen çürümüş, tarihi geçmiş yemek yemeyi mi planlıyo...!"

"Yeni hizmetçinin aynısını yapmayacağını söyleyebilir misin?"

".... ."

Benim söylediğim şey yüzünden Rennald'ın bana bağırması durdu.

Rennald'ın kafasının üzerindeki [İlgisi -3%]'ye bakarak ikna edici sözler seçtim.

Eğer bunların hepsinin bana olan tavrınız yüzünden oluyor deseydim, onun ilgisini sadece negatif olarak etkilerdim ki bu da bana ölümü getirir.

Gerçekten de ilgi kutusunun öfke kutusu olmasını diledim.

Öyle olsaydı onunla olan konuşmamı takip eder sürekli değişen kutuya her saniye bakardım.

Şimdiki -3%'den düşerse ölüm olurdu.

'Hah....'

Bu yüzden ilgisi artsa bile mutlu değildim.

"Onunla hizmetçiyi kovup kovmaması için konuşmaya gitmedim."

Cümlelerimi gözden geçirdikten somra yavaşça konuştum.

"Zaman aşımında yaygara çıkardığım için diz çöküp yalvardım."

"Ne?"

Rennald yüzündeki şaşkınlığı saklayamadı.

Daha önce hiç özür dilememiş olan Penelope'un diz çöküp yaptığını duyunca şok edici bulmuş olmalı.

"Senin suçun......? Hayır, babam sana.... affedilmek için yalvarmanı mı söyledi?"

Tabiki de hayır. Kendi irademle yaptım.

Ama tekrardan bir şöylemeyip konuyu değiştirdim.

"Şimdiden itibaren zaman aşımında yaygara çıkarmamak için dikkatli olacağıma söz verdim."

".... ."

"Bu yüzden lütfen bu konuyu koyver."

Aslında ona kendi işine bakmasını söylemek istedim.

Bence bu agresif piç sessiz kalırsa ölümlü sonun ihtimali yarım(çn:0.5 diyor) artardı.

'Bu yüzden birbirimizi aşağılayalım ve bundan sonra sessizce yaşayalım. Hmmm?'

Ama yüksek sesle söyleyemeceğim için rica tonuyla söyledim.

"Lütfen, ağabey."

Rennald bunu artık umursama diye yalvarırcasına sallanan kafama dik dik baktı.

Rennald konuşurken tereddüt etti, konuşmadan önce hangi kelimeleri kullanacağını bulmaya çalışıyordu.

"Sen gerçekten..."

Onun tekrardan sinirlendiğini görünce ondan çıkacak olan sonraki sözleri kısaca bekledim.

O beni tekrardan aşağılayacaktı ve aşağılamasının yine her zamanki gibi anlamsız olacaktı. Benim deli olup olmadığımı sorabilirdi ama çürümüş yiyecek yedikten sonra delirdiğime emindi.

"Gururun yok mu?"

Ancak kelimeler ağzından çıktı.

"O kadar şey yaşadıktan sonra bu konuyu burada bitirecek misin?"

Beklediklerimi karşıladı ve söyledikleri içimdeki şalteri kaldırmak için yeterliydi.

"Kafayı mı yedin sen? Bu durumda her zaman yaptığın gibi çığlık atarken bir şeyler yok et ve fırlat! Bu daha çok senin gibi olur!"

Rennald olayın kurbanı kendisiymiş gibi bağırdı.

Ama ne yazık ki onun için hiç üzgün hissetmedim, hiç de bile.

"Gong-nyuh'un kolyesini alıp odama getirdiğinde bunu beklemiyor muydun?"

Kontrol edilemez bir şekilde ağzımdan keskin bir ses çıktı.

"Bana bu şekilde davrandın çünkü benden bu tür tutum bekledin, hayır mı?"

".....Ne?"

Rennald'ın ağzı bir karış açık kaldı.

[İlgisi-3%]'yi düşünseydim bunları söylemezdim. Ancak şu anda o bile beni durduramadı.

'Penelope'u her şeyde bu noktaya kadar getiren kimdi?'

Onun yaptıklarına kıyasla kahyanın, baş hizmetçinin, Emily'nin yaptıkları eşek şakasıydı.

Benim keskin kelimelerimden sanki nefes almayı bir saniyeliğine durdurmuş gibi ezildi.

".....Penelope. Bu......"

"Artık bu noktaya geldiğim için senden her şey için içerlemeni istemiyorum. Sonuç olarak buraya kadar aptal ve küstah gibi davrandım."

".... ."

"Artık her şeyden bıktım."

Mavi irislerin içine bakarken konuştum.

"Neredeyse yetişkinim, reşitlik seramonim için hazırlanıyorum. Tüm hayatım boyunca sadece Eckart Malikanesinde kalamam."

Hemen sonra Rennald'ın yüzü soldu.

"Sen..... Ne demek istiyorsun? Bana senin gibi birinin gideceğini mi söylüyorsun?"

"Her şey babama ve en büyük ağabeyime bakıyor."

Omuz silktim. Söylediğim her şey söylemek istediğimden farklıydı.

Babam ve ilk genç efendi tarafından zorlandığım bir evliliğe kurban gitmeyecektim sonuçta ve bu, bu dünyanın kodlarından biriydi.

Ama oyuna göre ki bu talihliydi, böyle bir şey olmayacaktı.

Ne olursa olsun bir ana karakterle bir sona erişecektim, ve bu yeri bir daha arkama bakmadan terk edecektim.

'Ve sen de seçtiğim erkek karakterlerden biri olmayacaksın yani endişelenme.'

Ona bir kere daha bu konuyu düşünmemesini söyledim.

"Yani benim işime alakadar olmana gerek yok, Rennald."

Kendi işime kendim bakmalıydım. İşlerim hakkında düşünmeyi kes, aşağıla beni ya da onun gibi bir şey yap ve git.

"Duş almam gerekiyor. Şimdi gider misin?"

Kapıya kısa bir bakış atarken söyledim.

Rennald kaşlarını çattı.

Şaşırmıştım çünkü bu ifade daha önce oyunda bile görmediğim bir ifadeydi. Ve aynı zamanda aklıma gelen ani bir düşünceyle yüreğim ağzıma geldi.

'Bekle, şimdi ilgisi daha da mı aşağıya düşecek? Hayır-!'

Rennald'ın önünde Penelope gibi davranmadım. Onu kabul edeceği kelimeleri dikkatlice seçtim, ama neden!

O zaman oldu. Tatlı pembe saçının üzerindeki ilgi kutusu parladı....

[İlgisi 3%]

'Ne'

Beynim durdu.

'Neden arttı?'

%6 arttı.

Rennald'a ve kafasının üzerindeki kutuya ileri geri baktığım için küçük dilimi yutmuştum. Ondan sonra Rennald ağzını açtı ve gevezelik etti.

"..... Sana kısa bir anlığına kaygı gösterdiğim için buradaki aptal benim."

Ağır bir üzgünlük tutar gibi görünen mavi gözleri bana ters ters baktı.

Cümlemi bitirdiğimde kapıya doğru yürüdü.

'Büyük ihtimalle hayal görüyordum.'

Onu odadan ayrılırken izleyen benin hayal gördüğüne karar verdim.

Pat-!

Kapı hızlıca kapatıldı ve ondan hemen sonra sessizlik kapladı.

Dirseğimi masaya koyup eğilirken kendimi destekledim, düşünmeye başladım.

Bir şey tuhaf hissettirdi. Hiç bir umut olmadığını düşündüğüm karakterlerin ilgilerinin artmasını kendi gözlerimle görmek kötü değildi.

"Seçenekler kapatıldığı için repliklerim daha mı iyi?"

Sonuçta benden nefret eden kardeşlerin ilgi oranları negatife düşmemişti.

"Hep kapalı tutmalıyım."

Buna karar verdikten sonra, kararı verdiğim noktadan ayağa kalktım. Rennald'a duş almam gerek demem yalan değildi.

Hizmetçilerin geleceğinin sinyallerinin iplerini ellerimde bulundururken kafamdan bir düşünce geçti.

Artık Rennald'a negatif diyemezdim.

***

Sonsuza kadar süreceğini düşündüğüm zaman aşımı düşündüğümden daha hızlı bitti.

"Saraydan bir davet?"

"Evet, leydi. En büyük genç efendi bana, leydinin hazırlanması gerektiğini söyledi."

"En büyük genç.... hayır, en büyük ağabey mi dedi?"

Buradaki çalışanların yaptığı gibi ona en büyük genç efendi demekten kendimi durdurdum ve kendime onların önünde en büyük ağabey demem gerektiğini hatırlattım.

Ben bu ailenin kızıydım, en genç üyesiydim sonuç olarak.

'Her neyse, Derrick'in böyle yapmamı söylediğini düşününce....'

Bana direkt olarak söylemedi ama zaman aşımının bittiğini ima etti. (Çn: oda hapsi cezası)

"Bu davet, leydim."

Emily usulüyle bana daveti verdi.

Penelope'un adı yazılan kağıtta aşağıda kraliyet ailesinin sembolü olan altın ejderha vardı.

İkinci prensin doğum günü seramonisi. Yarındı.

"Acele edip bunun için hazırlanmalıyım..."

Bunu söylerken bile zaman aşımımın bitmesi üzerine memnun hissetmemiştim.

Zaman aşımı süresince iki ağabeyle yüz yüze gelmeden ve Emily tarafından iyi hizmet edilmek çok iyiydi.

Oyunun konusuna göre Rennald, Derrick ve ben birbirimizin işine burnumuzu sokmaya devam edecektik....

'Bekle'

Gelecekte olacak etkinlikler hakkında düşünüyordum ki aklıma aniden bir düşünce daldı.

'Eğer saraya gidiyorsam... Veliaht prensi görebilirim!'

Hayır, 'bilirim' bile değildi bu kesindi.

Penelope'un saraya gittiğini gösteren bir sahne yoktu ama taht prensiyle tanışacağım gerçeğinden emindim çünkü bu veliaht prens rotasının ilk bölümüydü.

Penelope'un boynunun defalarca kez kesildiği illüstrasyonları hatırlarken refleks olarak çığlık attım.

"Hayır-!"

"Le, leydi?"

Emily bana şaşırmış gibi baktı.

'Gitmemeliyim. Sadece hasta olup gidemeyeceğimi mi söylemeliyim?'

O deli veledi önlemek için elimde olan tek seçeneğim buydu.

Yanlış bir şey yaptığını düşünüp aşağı bakan Emily'ye panikleyip sordum.

"Emily. Ayriyetten babam da yarınki seramoniye katılıyor mu?"

"Majesteleri yarın işiyle meşgul bu yüzden ilk genç efendi leydiye eşlik edecek."

Siktir...






Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


10   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   12 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.