Yukarı Çık




3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 

           
Pembe saçlı kapıya doğru bağırdı.

Çok süre geçmeden kahya yanında başka çalışanlarla berbaber kapıyı patlatarak içeri girdiler.

"İkinci genç efendi! Sorun nedir!"

"Bu sürtüğü alın ve hücreye kapatın!"

"G, genç efendi! Özür dilerim! Genç efendi! Genç efendi!"

Sabahtan beri sinirimi bozan hizmetçi pembe saçlının tek bir kafa hareketiyle odadan dışarı sürüklendi.

Bedenimle uğraştığım için o durumda hiçbir şey yapamadım.

Bir elim hala ağzımı kapatırken sandalyede arkaya yaslandım. Pembe saçlı elini bana uzattı.

Elleriyle hafiften kollarımı salladı. Beklenmeyecek şekilde nazikti.

"Hey, sen iyi misin?"

"....."

"En başta neden sadece oturup öyle şeyler yedin ki? Çığlık atmalı ve masayı fırlamalıydın, her zaman yaptığın gibi yaygara çıkarmalıydın, göt"

Ya benimle kavga etmeye çalışıyor ya da gerçekten beni teselli etmeye çalışıyor.

Gerçekten oyundaki pembe saçlı karakter gibiydi.

'Eğer onu yemeseydim bana saplayacağın çatalla ölürdüm'

Sinirlendim.

Onunla ağır bir şekilde konuşmak istedim, ama bana konuşma seçenekleri verilmeden ses bile çıkaramazdım.

'Hahh, bununla bitti, değil mi?'

Hizmetçiyle olan kavgayı beklenmeyen bir adam sayesinde biraz yardım alarak kazanmıştım.

Ancak bir gram bile müteşekkir değildim.

Kötü kadına zorbalık eden tek hizmetçi o muydu?

'Hayır'

O kişisel hizmetçi sadece onlardan biriydi. Büyük ihtimalle malikanedeki herkes kötü kadın hakkında aynı düşüncelere sahip olarak kötü kadını suistimal etti.

Bu eleman büyük ihtimalle acınası kötü kadını görse bile hiçbir şey olmamış gibi görmezden gelmiştir. Sonuç olarak bu kötüler için en kolay muamele.

Uyandığımdan beri çok zaman geçmedi ama çoktan aşırı yorgun hissediyorum.

"Hey, şu anda çok berbat görünüyorsun. Doktora ihtiyacın var mı?"

Pembe saçlı ona cevap vermeyişimle rahatsız olmuş gibiydi, söylediği sözler eminim ki isteksizceydi.

Yere doğru eğilip yüzümü incelerken elini nazikçe ellerime doğru götürdüğündeki görüntüsü, benim için endişelenmiş gibi göründü.

Ondan sonraydı. Beyaz kutu, bir çizelge belirdi.

1. Seni ilgilendirmez...

2. Sen kimsin ki umursuyorsun? Odamdan çık!

3. Kibar davranma. Bu iğrenç.

Yaşayabilmek için, bu durumda bile ne kadar içten bir seçim yapmam gerektiği berbattı.

Yapımcının yaptığı bu üç delicesine seçenekten en az gücendireni seçtim.

"Seni ilgilendirmez..."

Şu andaki hislerimle uyuşan bir replikti bu yüzden tüm kalbimle söylemek istedim.

Ancak, kusmuğumu geri tutmakla meşguldüm bu yüzden sesim zayıf çıktı.

"Sen...."

Sözlerimi anlayan pembe saçlı, sinirlendi.

Bir dakikalığına tabi.

Ona tekrar baktığımda, onun yüzü benim tüylerimi diken diken edecek kadar soğuk ve duygusuzdu.

Belki de bir şeyler görüyordum, hiçbir şeyi gözlem yapabilecek durumda değildim.

"Evet, senin ne yaptığın beni ilgilendirmez. Verilen bir şey yeyip, dilenci gibi hastalandığında bile."

Benin durumumu kontrol etmek için eğilen adam kimsenin duymak istemeyeceği sözleri söylüyordu.

"Eckart malikanesinde değerli zamanını seninle harcayacak tek bir doktor bile yok"

Pembe saçlının kafasında birkaç harf parladı.

[İlgisi -3%]

İlgisi artmıştı.

Dün -10%'du. 2, hatta 1 bile arttırmak çok zorken yüzde 7 büyük bir miktardı.

'Eğer ilgisinin bu kadar artacağını bilseydim, en başta bu bölümü bitirirdim...'

Ancak, mutlu değildim. İlgi oranının artması konusu ilgimi bile çekmemişti.

Negatif hala negatiftir.

***

Vücumdan bazı şeyleri çıkartarak kalktım.

Ağzımı lavaboda duruladıktan sonra aynada solgun yüzlü güzel kadına baktım.

"Penelope"

Şu ses başıma bir şey gelmeden çıkmaz şimdi yalnız olduğum için çıkıyor.

Ben konuştuğumda aynadaki kız da benimle aynı anda konuştu.

(Çn: konuşmazsa sıkıntı zaten)

Turkuaz gözlerim zümrüt gibi parladı.

Pembenin güçlü bir tonu olan saçlarım açelya çiçeğinin rengiyle eşleşti.

Arzu edilen bir saçla muhteşem güzel bir kadın yaptığım her harekette hışırdıyordu.

Ne kadar bakarsam bakayım o benim yüzüm değildi.

"Penelope Eckart. Eckart...... Ha."

Oyunda Eckart 'Inka İmparatorluğundaki' tek dük ailesinin soy adıydı.

Zor modun başlangıcında geçen bölümde çok fazla öldüm, dükün oğlunun beni eve hapsettiği kısımda.

Bunun sebebi karakterlerin kişiliklerine uyan replikleri seçmemdi. Basitçe, umursamaz replikler.

Bu bölümde öldükten sonra birden fazla denemem çok talihliydi. Eğer yapmasaydım...

Bunu düşününce uzun ve içten bir iç çekiş çıktı ağızımdan.

"Hahh........ güzel? Çok, çok güzel. En azından aşırı güzelim....."

İllüstrasyonlardan gördüğüm kadarıyla onun güzel olduğunu düşünmüştüm ama şu an Penelope'un yüzünü kendim görüyorum, sahip olduğu güzellik bu dünyada var olan tarzda bir şey değildi.

Eğer evimi bırakmadan önce olsaydı, büyük ihtimalle heyecanlanır ve Penelope'un güzelliğini överdim.

Ben ayrıca bu durumu mutlulukla kabul edebilirdim.

"Düşününce bu hayat Tanrı tarafından acınası bana verilen bir hediyeydi..."

Ancak ben başarıyla dayandım ve o lanet evden kaçtım.

Tüm dünyanın bildiği o ünlü üniversiteye kabul edildim.

Küçük ve kirli olmasına rağmen tamamen rahatlayabileceğim bir ev vardı.

O iki piçi bıraktıktan sonra geriye bir şey kalmadı ama en parlak geleceğe giden yolda bana yardım eden şeyler vardı.

Demeye çalıştığım şey Penelope'un en küçük hatada ölüme giden hayatı da pek iyi değil. Boş ver. Bayağı kötü.

Eğer en azından ana karakter olup her yaptığım seçim beni çiçekli yollara götürseydi farklı olurdu.

"....Ama neden?"

Ama neden, neden ben, o cehennemsi evden kaçmayı yeni başarmış olan bana.

"Sadece neden?"

Slam!(çn; kapı kapanma sesi falan herhalde çn2: ha yok lavaboya vurmuş)

Lavaboya vurarak çığlık attım. Kızın güzel yüzü korkunç bir ifade göstererek aynaya yansıdı.

Onu üzülmekten çok öfkeli olan yüzünün görüntüsü kesinlikle onu oyundaki en iyi kötü yapardı.

"Hah..."

İçten bir iç çektim ve saçımı savurmak için elimi saçıma soktum. Penelope ile ilgili şeyleri düşündüm.

Penelope Eckart. Oyunun kötü karakteri, zor modun ise ana karakteri.

Penelope aslında soyadı olmayan halktan biriydi.

[ Fakir annesi ile bir yerden başka bir yere giderken büyüyen Penelope, kayıp makne kızını arayan dükün ilgisini çekiyor,

annesi bir hastalık yüzünden acı çekip öldüğünde Eckart dük ailesi tarafından alınıyor]

Dük ailesine alınabilmesinin tek bir sebebi vardı.

Dükün kayıp kızına benzediği içindi.

Ölü düşess tarafından gelen pembe saçlar ve Eckart ailesini simgeleyen mavi gözler.

Az önce gördüğüm dükün ikinci oğlu aklıma geldi.

Onun saçı tatlı bir pembeydi.

Ancak aynadaki kadının saç rengi pembeden çok alev rengiydi.

Ve turkuaz gözler ise ailenin geri kalanından daha farklı görünüyordu.

"Kızını aramaya devam etmeliydi, neden random bi çocuk aldı ki?"

Penelope büyüdükçe kızı gibi görünmemeye başladı. Dük hemen ilgisini kaybetti ve onu gözünün önünden uzaklaştırdı.

Dükün ilgiisni kaybetmiş Penelope için kalan tek şey iki üvey kardeşi ve çalışanların istismarıydı.

"Hayatıma o kadar benziyor ki artık rahatsızlık veriyor"

Penelope'un hayatı ve davranış şekli benimki gibi gittikçe kötüleşti.

Bu oyunu oynarken fark etmediğim bir şeydi.

Bir anda üzgün hissettim.

"Sahte leydi"

Malikanedeki her çalışan Penelope'a bunu dedi, sahte.

Penelope'un kendisi nefes kesecek kadar güzeldi ama diğerlerine göre orjinaline benzemeyen bir klondu.

Belki birazcık tatlı davransaydı hikaye daha farklı olabilirdi, ama onun kişiliği tesadüfen aileye yeni katılmış olmasına rağmen dipe vurdu.

Prolog hikayeyi hatırlarken, açıklanmıştı, dikenleri havada olan bir kirpi gibi herkese karşı tetikteydi, yer veya durum fark etmeden nereye giderse gitsin bir yaygaraya sebep olurdu.

"Seçimlerin neden hemen yaygara çıkaracak bir şekilde olduğunu merak ettim"

Bütün seçebileceğim seçeneklerin neden delice olduğunu anlayınca kafamı salladım.

Penelope sadece adıyla güçlü olan bir kötü karakterdi.

Normal moddaki ana karakterin ne kadar naif görünmesine karşın o sivri ve keskindi.

Ama Penelope'u da bir şekilde anlıyordum.

Sadece bir gün. Hayır, sadece birkaç saatliğine Penelope'un aldığı muameleyi aldım, ve bu onun nasıl hissetiiğini anlamam için yeterli oldu.

'Sahte denmesine rağmen'

Onu nasıl iğne batırarak uyandırabilirler? O dükün kendisinin seçip aldığı kızı.

Bir hizmetçi bile diğer hizmetçileri o şekilde uyandırmaz.

Penelope 12 yaşındayken dük ailesine alınmıştı.

Eğer o günden beri istismara uğradıysa....

Ne kadar bağırırsa bağırsın onu dinlemeyen yetişkinlere karşın küçük bir çocuğun yapabileceği pek bir şey yoktu.

"Bu onun kötü karakter olarak muameleye uğradığının kanıtı değil midir?"

O zamandan bu güne kadar istismara uğradığı geeçeğini hiçbir şey değiştiremezdi.

Hiçbir karakter Penelope'a karşı merhametli değildi, ve Penelope'u öldürme yolları kaba ve deliceydi.

"Onun için biraz üzgün hissediyorum"

Elimi kaldırdım ve Penelope'un kırılgan
yumuşak yanağını sevdim.

Pembenin tonu olan saçın güçlü tonu aynaya kederli olarak yansıdı.

Ancak ona karşı olan acıma duygusundan kurtuldum.

"Ha, kim kimin için üzgün?"

Barış içinde bir şeyler düşünmenin zamanı değildi.

Artık Penelope'tum.

Penelope'un oyunda yaptığı gibi ana erkek karakterlerin elinde her an ölebilirdim.

Bana bunu hatırlatan şey korkuydu.


Yorumlara bakın lütfen! Fotoğraf bırakacağım. Instagramdan gördüğüm için çok emin değilim ama sanırım bu novelin manhwası çıkacak. Çevirmeye başlayalı çok olmamıştı! Gerçekten çok güzel bir noveldi bu okurken ellerim titriyordu, bırakamamıştım. Umarım manhwası da bir o kadar güzel olur. Eğer ingilizcesini görürsem onu da çevirmek isterim -bizden daha hızlı biri olup almazsa .d-

Okuduğunuz için teşekkürler.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.