Banyodan çıkar çıkmaz kalem ve bir parça kağıt aradım.
Penelope olduğum süre boyunca hayatta kalmak için bir yol bulmam gerekiyordu.
Bu zor modda birinin ilgisini artttırmak zordu ve negatife düşürmekse ölüm demekti.
Dükün ikinci oğlu için çok daha kötüydü. Onun ilgisi çoktan negatifdeydi. Eğer ilgisi yakın zamanda pozitif olmazsa bana gelen şey ölüm olacaktı.
Oyun hakkındaki bilgileri organize etmem lazımdı.
Sahte leydinin, bir leydi olarak hak ettiklerine sahip olması bir şanstı.
Kocaman bir odada ayakta durun kitaplık ve masa.
Ona gidip oturma konusunda tereddüt etmedim.
İri kuş tüyünü mürekkebin dibine bandım.
"Öncelikle karakterler"
Oyunda totalde 5 ana erkek vardı.
Dükün iki oğlu, taht prensi, büyücü, şövalye.
Normal modda hepsine %30 ile başlamasının aksine zor modda %0'la veya eksi yüzde ile başladı.
Hatırladığım her şeyi beyaz boş kağıda yazmaya başladım.
Öncelikle Derrick Eckart
O dükün ilk oğluydu. Teknik olarak da genç dük. Derrick tipik bir soyluydu.
Penelope'a karşı ilgisizdi ve ilerdeki varisçi olmak için hazırlanıyordu.
Ancak kan bağı olan kardeşinin yerini aldığı için içinde güçlü ve yoğun bir hor görme ve nefret vardı.
Oyunda Derrick'in Penelope'u kendisinin öldürmesi nadirdi. Ancak ne zaman hata yapsa onu cezalandırmayı unutmadı.
Sonra oyuncuya bir ceza verilir ve seçtiği replikler sınıflandırılır.
Bugünkü gibi, dün verilen ceza yüzünden odayı terk edemem.
Herneyse sonraki, Dükün en genç oğlu, Reynold Eckart.
Bu çocuk, peki bunda açıklayacak pek bir şey yok.
Bir tahtası eksik ve zinde biri, sinirli, eleştirel bir kişiliği var ve Penelope'a her rastladığında kavga çıkarıyor.
Penelope'u istismar eden kişilerin lideri olarak, Penelope'u ilk istismar eden kişi olması şaşırtıcı bile değil. Şaşırtıcı olan şey, her zaman en beklenmeyen tuhaf şekillerde Penelope'a ölümü getiren kişi olması.
"Şimdi düşününce bu iki piç bizim evdekilere bayağı benziyorlar, değil mi?" (Çn: oyundan önceki yaşamından bahsediyor)
Dilimi şaklattım (çn:cık cık), bu ikisi hakkında yazdığım yazıyı detaylıca inceledim.
Normal modda bu ikisi en kolay rotaya sahiptiler.
Çünkü bunlarda "aşık aşığı" yoktu da kan bağları olduğı için "aile aşkı" vardı.
Bununla beraber, Penelope'un bunlarla kan bağı yoktu. Bu yüzden normal moddan farklı bir sonu olması yüksek olasılıktı.
Ancak kafamı salladım.
Yazdığım isimlere kocaman bir "X" çizdim.
"Bunların cevapları yok. Bunlar umutsuz vaka."
Buna eklemek gerekirse Reynold'un ilgisi negatifle başlıyor.
0 bile değil, negatif.
Neden negatif, negatif olur ki?
Bu yapımcının bana söylediğiydi:
En başta hiç umut yok, bu yüzden Reynold'la bitmeyi unut.
Ki ben birinin "Oppa*" dediğini duyduğumda bile tiksinen biriydim, bu yüzden onlardan tamamen vazgeçtim.
"Sonraki, taht prensi."
Callisto Regulus, taht prensi.
Onla ilgili tüm bilgim normal moddan olanlar.
Veliaht prens, talihsiz çocukluk olaylarından dolayı hayatını küçümsüyor, melek gibi bir ana karakterle tanışıyor ve kötü kadın Penelope'u cezalandırmadan önce kalbini iyileştiriyor.
Bu adalet yerini buldu idi ama Penelope'un tarafından bakarsak taht prensi azraildi.
Zor modda Penelope'u en çok öldüren kişiydi.
Onun rotasını yaparken sıfırlama tuşuna o kadar bastım ki tüm oyunda neler olduğunu bile hatırlamıyorum.
"Hadi bu adamın yakınına bile gitmeyelim"
Callisto'nun defalarca kez boynumu kestiği illüstrasyonları hatırladım.
Tüylerim diken diken oldu.
Veliaht prensin adına defalarca kez "X" çizdim.
Sonra hemen sonrakine geçtim.
Sonraki Vinter Vernandi'ydi. O bir marki ve büyücüydü.
Bir büyücü olarak, marki şeklinde kimliğini gizliyor.
Büyü ve gizemli obje değiş tokuşu yapıyor, ve buna şükür ki dükün kayıp kızı olan ana karakteri buluyor.
Sonra kötü kadının kötü planlar yaptığı bilgisini buluyor. Ya ana karakteri uyarıyor ya da kendisi önlem alıyor.
Üstüne üstlük o en çok cazibe ve onur kazanmadaki en yararlı karakterdi.
Normal modda romantik büyüler sundu. Ana karaktere arkadan yardım eden tatlı bir adamdı.
Ama zor modda nasıl olduğunu bilmiyorum.
Veliaht prens ve dükün oğulları yüzünden Vinter'ın rotası bile başlamadan ölmekle meşguldüm.
Her neyse, o önceki 3 veletten daha yüksek ihtimalliydi bu yüzden şimdilik kalmasına izin verdim.
"Ve son olarak Eclise"
Dük ailesinin şövalyesi olarak, Eclise aslında halktan biriydi.
Gece şehre inen dük Eclise'in üstün silahşörlüğünü görür, onu yüksek bir paraya satın alır ve onu çırak şövalye yapar.
Sonra, o en genç kılıç ustası olur ve soylu ünvanı verilir. "Genç ve yakışıklı adam" ünvanını kazanır.
Eclise, 5 erkek karakter arasında en çok son bekleyebileceğin kişiydi.
Sonuna kadar Penelope'a karşı sempati hisseden tek kişiydi.
Penelope onun hizmet ettiği son efendisiydi, ve bence o olması gereken kişiydi, Penelope'u ana karaktere zorbalık etmesini en azından durdurmaya çalışmıştı. (Çn: kalbim ağrıdı şimdi Eclise'im ya adamım be.. Diğer onun bunun evlatları arasında bi sen mi vardın be...)
Gerçi onunla zor modda hiç tanışmamıştım...
"Hah... Bana bu durumda yardım edebilecek pek bir şey yok..."
Bitmiş listeme bakarken derin bir iç çektim.
Zor modun nasıl olduğunu bilmiyordum çünkü her şey yolumu kapatıyordu.
Bilseydim bile, yararlı olur muydu bilmiyorum sistemin oyun ile gerçekliği nasıl benzeteceğini bilmiyorum.
Bildiğim şeyse erkek ana karakterlerin ilgisi 0'a veya negatife düşerse öleceğimdi, ve her sona erişmem için zamanımın kısıtlı olduğuydu.
Penelope'un reşitlik seromonisi.
O günden önce en azından bir karakteri bitirmeliyim.
Çünkü o gün ana karakterin geldiği gün.
'Zavallı Penelope'
Yetişkin olur olmaz dükün gerçek kızı geldiği için her şeyini kaybediyor.
Bu normal modun başlangıcıydı.
Eğer herhangi biriyle olmazsam, kötü kadın gibi davranmasam bile içlerinden biri yüzünden öleceğim.
Tabi başlamadan (seramoni) ölmeyeceğimin garantisi de yok.
"...Ölemem"
Kederli geleceğimi düşünerek dişimi sıktım.
Evet. Ölemem.
O çürümüş evden daha yeni kaçtım. Böyle bir oyunda ölemem.
"Ne olursa olsun ölmeyeceğim"
Okuldaki sabah dersim beni bekliyor.
Yaşayacağım ve ait olduğum yere döneceğim.
'Neyi bilmiyorum' diye boş boş gözlerle baktım. Kararımı verdim. (Çn: bu cümle kötü ya)
O zamandı. Nok nok- (kapı sesi)
Kapımdan iki kere tıklatma sesi duydum. Yazdığım bilgi içeren notları saklamaya fırsat bile bulamadan kapı ansızın açıldı.
"Leydi"
Kapıda beliren kişi eski beyaz saçlı uşaktı.
İçeri gelmedi onun yerine kapıda durdu ve konuştu.
Kağıtta yazan kelimelerin gözlerinde görünmeyeceğini biliyordum ama onun kaba davranışı yüzünden tatsız hissettim.
Yaşadığım evde de bir idareci vardı.
İdareci beni sevmiyor gibi görünse de o hiçbir zaman kapıyı kahyanın açtığı gibi açmamıştı.
Üstüne üstlük bu dünya demokrasiyle değil de sınıfçılıkla yönetiliyordu.
(Çn: Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir.{kaynak: https://www.google.com/amp/s/m.sabah.com.tr/demokrasi-ne-demek/amp} Sınıf ayrımı, diğer adıyla sınıfçılık, sosyal sınıf temelindebir önyargı veya ayrımcılıktır. {https://tr.m.wikipedia.org/wiki/S%C4%B1n%C4%B1f_ayr%C4%B1m%C4%B1}
Çn2: Anlamlarını benim dilimden değil de daha düzgün bir şekilde anlayın diye internetten aldım, internetten aldığınız bir şeyde, aldığınız yerin kaynağını da paylaşmayı unutmayın! Tabi bizim gibi bir iş yapıyorsanız başka ;(
Çn3: sınıf ayrımı derken burada kraliyet,düklük... falan diye kullanıyor.)
Bu tür bir şeyle uğraşmalı mıyım ona karar vermeye çalışıyordum.
Ama ne yapacağıma karar vermeden önce beyaz kutu önümde belirdi.
1.(Odadaki tüm eşyaları atarak) Benden izin almadan odamı açmaya cürret mi edersin! Ölmek mi istiyorsun, ihtiyar!
2. Eğer söyleyecek bir şeyi varsa gelsin kendisi söylesin!
3.(5 saniye dik dik bakar ve sonra ayağa kalkar) Tamam.
'Ah'
Yine unuttum. Ben istediğim gibi bir şeylere sinirlenebilecek bir durumda değilim.
Ancak bende bu üç seçeneğin bana söylediği gibi davranmak istemedim.
Rahatsız olarak üçüncü seçeneği seçtim.
İlgi ya da her neyse bu seçenek kartıyla ilgili bir şey yapmalıydım.
"...Tamam."
Dükün beni böyle bir zamanda çağırması şarttı.
Yazdığım kağıtları sakladım, kalktığımı fark etmeden çekmecenin dibine doğru.
Odamın dışına çıktıktan sonra kahyayı takip ettim.
İllüstrasyonlar sayesinde malikaneyi biliyordum, bu yüzden bu şansı dikkatlice etrafa bakmak için kullandım.
Malikane Avrupa'daki kalelerin filmlerde gösterildiği bazı yapılar kadar devasaydı.
Penelope'un odası ikinci kattaydı.
Malikanenin içi meşgul göründü. Koridorlarda yürüken bir sürü çalışan gördüm.
Ben yürüken çalışanların bakışlarını üzerime dikmişlerdi, kibar görünmüyordu.
Ancak hiçbir yaygara yapmadan onu görmezden geldim.
Bu tarz bakışlar beni rahatsız bile etmiyordu çünkü buraya gelmeden önce bunlardan daha kötülerini yaşamıştım.
Yolu gösteren kahya, aşağı kata indi ve bayağı iyi dekore edilmiş kapıya geldi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.