Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 

           
Merdivenlerde acele edip yatağıma gittim. Kısa ve sert bir şekilde arkamdaki kapıyı kapatırken dümdüz yatağa atladım.

"Fiyuv...."

Vücudum yumuşak şilte temas eder etmez eridi.

Sadece öğle yemeği zamanıydı ama sanki tüm gün gitmiş gibi hissettirdi.

Derrick'leyken hissettiğim tedirginlik yüzünden hızlı atan kalbimi sakinleştirmek için nefes alıp verdim.

Bir süre sonra ağzımdan absürt bir gülme kaçtı.

"Haha. Bak. Hala hayattayım."

Oyunda sürekli başarısız olmama rağmen durmadan tekrar etmem işe yaramaz bir olay değildi.

Gerçi tüm zaman boyunca paniklememe rağmen Derrick'e 'genç efendi' diyebilmeme dayanarak ona öyle hitap edebileceğime karar verdim.

Bir süre sonra aklımda resimler belirdi.

İlk defa oyunu zor modda oynarken diğer karakterlere karşın Derrick'in ilgi kutusu büyük bir endişeydi.

Onun bana olan ilgisini dikkatlice seçim yaparak biraz bile arttırsam, diğer yaptığım seçimde hemen inerdi.

Gerçekten nedenini bilmiyordum.

'Neden bu oyunda ortam bu kadar çok değişiyor?'

Benim sorularımın cevapları sayısızca ölümden sonra cevap buldu.

Derrick Penelope'dan o kadar nefret etti ki ona 'ağabey' dediğinde dehşete düşerdi.

Bu yüzden ne zaman içinde 'ağabey' olan bir kelime seçsem ilgisi dibe batardı.

"Ne kadar seçici. En büyük piçten bile kötü."

Somurttum ve şikayet ettim.

Her neyse buna şükür ki kendimi hayatta tutabildim.

'Hadi artık bundan sonra ona asla ağabey demeyelim.'

Bunu kafamda birkaç kez daha tekrar ettim.

Elbette ki onunla yüzleşmemeye çalışacağım ama bir olay olursa diye aklımda bulundurmalıyım.

Bunu yataktayken düşününce kafam dumanlı hissetmeye başladım.

'Bir şey yemeliyim.'

Yiyecek ihtiyaç olunan her şeyin ana kaynağıydı. Şimdi öğlen yemeği zamanıydı.

Ancak bugün kazandığım şok yüzünden gerçekten aç hissetmedim.

'Ah, her neyse'

Tembel hissederekten gözlerimi kapadım. Uyumak aklımda olan ilk şeydi.

Belki de sebebi gerçeklikten kaçma isteğimdi.

Gözlerimi kapatır kapatmaz uykuya sürüklendim.

***

"Neden bu senin odanda?"

Kış ortasındaki sarkıçlardan daha soğuk olan ses kafamın üstünden duyulabiliyordu. Sonra yandan gürültülü bir bağırma duyuldu.

"Cevap ver, sinsi orospu! Sen çaldın!"

"Rennald."

Küfür sözcükleri saçan Rennald'ı dük uyardı.

Öfkesini ağzı kapalı tutmak istemiyor gibi göründü ki ayağını yere vurmaya başladı.

'Bu da ne?'

Boş gözlerle etrafıma baktım ve kafamı eğdim.

İki küçük el.

Bakınca söyleyebiliyordum, bu Penelope'un rüyasıydı.

"Konuş, Penelope. Nasıl sende gong-nyuh'un* kolyesi var? Sana o odaya giremeyeceğini söylediğimi hatırlıyorum."

(Çn: gong-nyuh Kore'de dükün soylu kadını/kızı için kullanılan bir terim. "Leydi" ile aynı anlama geliyor ama gong-nyuh resmi değilken leydi resmi bir kelime)

"Baba. Sana söylemiştim, o orospu şüphesiz ki çaldı!"

Dükün uyarısıyla bile Rennald hiddetini geri tutmadı.

Penelope bağırmış gibi ona ölümcül bir şekilde gözünü dikti.

"Ben çalmadım! Ben bir şey yapmadım!"

"Kapa çeneni! Yalan söylemeyi kes! O zaman neden babamın Yvonne'ye verdiği hediye senin çekmecenden çıktı?"

Rennald elinde sallanan kolye ile bağırdı.

O zaman Penelope ilk defa takı görmüştü. Şüphesiz ki Penelope bağırdı ve her şeyi kabul etmeyi reddetti.

"Bilmiyorum! Ben asla o odaya gitmedim!"

"Her şeyi gördüm."

O zaman oldu. Kalabalıktan kaynak yaparak bir adam geldi.

Dük ve Rennald onunla yüzleşmek için kafasını çevirdi.

"Kahya."

"Bu birkaç haftada Penelope'u 3.kata sık sık çıkarken gördüm. Ne olur ne olmaz diye Leydi Yvonne'nin odasını kontrol ettim ve kapı kilitli değildi."

Dük de dahil olmak üzere herkesin bakışları küçük kıza döndü.

Penelope bile bu kadar bakışı görmezden gelemedi, hiçbir şey gibi davranamadı.

"....ben, ben değildim."

Geriye adım attı.

3.kata sık sık çıktığı doğruydu.

O katta en az sayıda insan yürüyordu ve ayrıca tavan arasına bağlı bir kattı.

O oraya gitti çünkü onu taciz eden hizmetçisiyle birlikte olmak istemedi, bir şeyi çalmak gibi bir niyeti yoktu.

O dük ailesinin gerçek kızına ait bir şeydi.

"Ben gerçekten yapmadım, baba! Bir kere bile o odaya girmedim!"

Penelope düke bakarak bağırdı.

Yakınlık ve güvenle düke gözünü dikti. Sonuç olarak onu buraya getiren kendisiydi.

Ancak dük onu soğuk bakışıyla görmezden geldi.

"Sen, kahya. 3.kattaki her odayı güvenlice kilitle. Özellikle Yvonne'nin odasını."

"Elbette, majesteleri."

"Ayrıca, yarın malikaneye mücevher imalatçısı getir."

"B, baba..."

Penelope orada dondu, onun yüzü beyaz bir kağıt kadar solgundu.

Dük orayı terk edene kadar bir kelime bile söylemedi.

"Biz sana söylediğimizde malikaneyi terk etmeliydin, gerizekalı aptal."

Rennald dükün gittiğinden emin olduktan sonra fısıldadı.

Sonra sertçe Penelope'u iterek dükü takip etti.

"Çöp."

Derrick soğukça geveledi, Penelope'un yerde yorgun bir çöp gibi yuvarlanmasını izlerken.

Sahne değişti.

Ondan sonra, Penelope bir sürü mağaza ziyaret etti ve korkunç miktarda mücevher ve aksesuar aldı.

O kadar çok para harcadı ki Derrick ve Rennald delirip 'Haddini bilmeyen sürtük' dediler.

Ve ondan sonra düke asla 'baba' demedi.

.....Nak nak.(kapı sesi)

Küçük bir ses bilincimi geri almam için yeterliydi. Uykulu bir şekilde gözleri açtım.

Nak nak nak.

Benden bir cevap almadıktan sonra başka bir kapı sesi seti geldi.

Kapıyı çalma görünüşe göre aceleye gelmişti ki çalan kişiden gelen öfke ve sabırsızlığı hissettim.

Yavaşça oturdum ve ağzımı açtım.

"Kim..... ."

Kilit sesi- Cümlemi bitirmeden önce kapı patlar gibi açıldı.

"Leydi. Benim."

Kapının açıldığı yerden parlak bir ışık odada parıldadı.

Oda karanlıktı, ve buna dayanaraktan hava kararmış gibi göründü.

Gözlerim içeriye aniden giren ışık yüzünden yandı ve bakışlarımı kapıyı açan kişiye yönelterek somurttum.

"Kahya.....?"

"Buraya geldim çünkü yapmam gereken acil bir iş vardı."

Kahyanın beni bu kadar aceleyle aradığı çokça zaman yoktu.

Sonra kalbimin düşeceğini düşündüm. Daha da fazla olaraktan az önce gördüğüm rüyaydı.

"Acil iş nedir?"

O veletler yine beni mi suçladı? Şimdi neyden suçluyum?

Soruyu sorduğumda sesim çok titredi. Kahya neden odama daldığını açıkladı.

"Düşündüm ki leydinin yeni kişisel hizmetçisini akşam yemeğinden önce seçmek en iyisi olur, bu yüzden..."

O adamın ağzından çok gelişigüzel çıkan sözcükler yüzünden gözüm karardı.

"Bekle."

Elimi kaldırdım ve onu durdurdum.

Kahya durdu. Ancak onu durdurmamdan hoşnutsuz göründü çünkü bayılacakmış gibi gözkapaklarını kırıştırdı.

'Hepsi bu mu?'

Kahyanın söylediklerini duyunca ilk hissettiğim şey saçma bir rahatlamaydı.

Hemen, ancak bu rahatlamanın yerini öfke almaya başladı.

'Odamın kapısını benden izinsizce açıp girmesi sadece yeni bir hizmetçi seçmek için miydi....?'

Kahyanın sunduğu sebebi duyunca küçük dilimi yutmuştum.

".......Kahya."

Ona derin ve kısık bir sesle seslendim.

"Evet, leydi."

"Senin adın ne?"

".....Pardon?"

Sanki beklenmeyen bir soruymuş gibi sordu. Büyük kalpli olmaya karar verdim ve sözlerimi onun için tekrar ettim.

"Senin adın ne."

"...... Pennell, leydi"

"O zaman benim adım ne?"

"Leydi, neden bu tür soruları aniden soruyorsunuz...... ."

Buradaki konuyu ilgilendirmeyen sorular sormamdan rahatsız olmuş gibiydi. Göz kapaklarındaki kırışıklığı daha da derine indi.

"Sorulana cevap ver. Benim adım ne?"

"..... Siz Penelope Eckart'sınız."

Başka bir seçeneği olmadan cevap verdi.

"Evet. Penelope Eckart, bir soylu."

Adımı söyleyince güç uyguladım ve kafamı salladım. Sonra kelimelerime devam ettim.

"Ben hiç soyadı olmayanların soyluların odasına dalmasına izin veren bir yapmacık bir kural duymadım. Sen duydun mu?"

(Çn: soyadı yok derken halktan birine diyor, genellikle halktan insanların soyadı olmaz.
Çn2: hem soylu değil hem de kahya ne kadar bu heriften nefret etsem de büyük başarı)

Aptal Penelope.

Eğer bu görmezden gelmeye ve nefrete sinirliyse çığlık atıp yaygara çıkarmamalıydı bunun yerine ünvanını kullanmalı ve bir soylu olarak aşağı olanlara yerlerini göstermeliydi.

Bu sayede seni incitmeyi kolay görmezlerdi.

'Resmi olarak dük tarafından evlatlık alınmış soylu.' Ve buna gong-nyuh da eklenmeli.

Bu tür durumlarda kullanmak için ne güzel bir ünvan.

'Zengin bir ailenin bilinmeyen fahişeden çocuğu'ndan daha iyiydi.

"Buna ekleyerekten, bir adamın soylu bir kızın odasına dalması hikayesi ancak halktan insanlarda olan bir olay gibi görünüyor."

"...... ."

"Haksız mıyım?"

Kelimelerimi bitirdikten sonra masumca gülümsedim.

Elbetteki beklendiği gibi etkisi iyiydi.

"L, leydi!"

Başka biri tarafından duyulması mümkün olmayan kelimelere karşın kahya panik içerisinde bağırdı.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.