İçeride 3 metrelik bir Harpy vardı ve bir dinazor gibi görünüyor.
Böyle bir şeye karşı mı savaşmamı istiyorlar? Ayak adımlarımı en üst dereceye kadar çıkardım ve ilk hamleyi ben yaptım.
Ama Harpy'nin uzun kanatları olduğu için kolayca uçtu ve sırtımdaki açıklığa ayaklarıyla saldırdı.
Tırnaklarını sırtıma geçirdi ve beni metrelerce yukarıya kaldırıp fırlattı. Sanırım birkaç kaburgamı kırdım.
Hemen toparlandım ve ona karşı saldırıya geçtim. Bacaklarından tutup yere defalarca kez vurdum ama elimden kurtulmayı başardı.
Ve fazla ağır olduğu için kaslarım yorulmaya başladı, bu savaş en fazla 10 dakika sürer.
"AGHHHH!!!!"
Sağ kolumu gagasıyla yardı ve haraket kabiliyetimi biraz kısıtladı. Aramıza mesafe açtım. Şifa iksiri içtim ve birazını açık yarama sürdüm.
'Bu savaş kolay olmayacak.'
Aklımdan bunları geçiriyorken Harpy havaya doğru uçtu ve hortum oluşturmaya başladı. Odanın dört bir yanında küçük hortumlar vardı.
"Çüş lan!!"
Hortumlardan bir şekilde kaçınmayı başardım derken arkamdan bir hortum beni yakalamayı başardı.
Hortum beni attığında başka bir hortum yakaladı ve bu böyle bir süre devam etti.
Havada savrulurken Harpy beni havada bir balık yakalarmış gibi kaptı ve pençelerini iyice derine sokmaya başladı.
Ben de bunun bacaklarından tutup sırtına çıktım. Yumruklamak için uygun değildi o yüzden kılıcımı çıkardım ve sırtını bıçaklamaya başladım ama...
"Bıçağım neden girmiyor?"
Ucu da biraz yamulmaya başladı. Sanırım bunun derisi demirden daha sert. Ve ben kazık mal almışım. Gerçi silah bakımını hiç yapmadığım için de olabilir ama kendimi haksız çıkaramam.
Bıçağın işe yaramayacağını anladığım zaman yumruklamaya başladım, anotomik yapısı nedeniyle yumruklarımın işe yaradığını pek söylemem ve ani manevralar ile beni sırtından atmaya çalışıyor.
Ben de körelmiş bıçağımı aldım ve uçmasını engellemek için kanatlarında büyük bir delik açtım. Bu vesileyle 20 metre yukardan yere düştüm.
-Boom!!!
"Çat çat!"
... Bazı kemiklerim kırıldı, sanırım göğüs kafesim de çok büyük oranda hasar aldı.
20 metre yüksekten düşerek ölmemek zaten yeterince şaşırtıcıyken Harpy'nin ölmemesi daha şaşırtıcı.
Hızlıca ayağa kalktım ve Harpy'ye doğru yürüdüm, her adımım beni öteki tarafa daha da yaklaştırıyordu.
Harpy'nin gözlerinin bulunduğu yerden yumruklamaya başladım, saatler süren yumruklama seansından sonra anca öldürebildim.
"Sonunda... Bitti, ben de bittim."
Kaburgalarım kırıldı, elimin bir kısmı kırıldı, bacak kemiklerimin çoğu kırıldı. Elim işe yaramaz bir durumda
Ve açık bir kanamam var, bu oyun benim için biter. Sanırım bir "insan" olarak uzun süre dayandım.
"S-Siktir... Burada ölmek istemiyorum!"
Yanaklarımdan göz yaşı dökerken bunları söyledim. Ama ne birisi ne de başkası beni kurtarmak için geldi. O tanrılar bile şu an sessizler, onların hatasını ben çekiyorum.
"Vücudum... Parçalara ayrılıyor."
Neden bilmiyorum ama vücudum toz oluyor, aynı undertaledeki canavarların ölüm efekti gibi, acıtmıyor ama hislerimin yok oluşunu izlemek biraz rahatsız edici.
Şu ana kadar yaptığım her şey gözlerimin önünden geçiyor, ne güzel sınıfta resim çiziyordum. Bir grup aptalın peşinden sürüklendim
Cidden çok acizim. Üstüne bu dünyaya geldiğimde en güçsüz olan bendim. Oksijen seviyesinin farkından dolayı ilk haftalar çok fazla zorluk çektim ve buranın yer çekimi dünyadakine kıyasla daha fazla.
Benim için işkence gibi bir yer, yavaş yavaş güçlendim ama bir planım yoktu. İnsanlığımı bir kenara koyamadım, öğrene bildiğim tek şey saf güç ve teknik gerektiren dövüş sanatlarıydı ama onların da bir sınırı var.
Saf kas gücünü kullanarak asla bir ejderhayı veya başka bir şeyi yenemem, gelişme potansiyelim çok sınırlı, yüzleşmem gerektiren tehlikelere karşı. Ve büyümem de çok yavaş.
Bu dünyada ne kadardır kaldığımı hatırlamıyorum, vücudumun yarısı toz oldu bile. Yavaş ama emin adımlarla işliyor. Acaba bu dünyaya çağırılmasaydım ne olurdı?
Muhtemelen hayatın monotonluğunun altında ezilirdim. Ölmeme rağmen hiç üzgün değilim. Hala suçlayacak birilerini arıyorum.
'Göğüs kafesime kadar geldi. Fazla zamanım kalmadı.'
Yukarıya doğru bakarken bunu düşünüyordum, keşke daha fazla zamanım olsaydı. İnsan olduğum için bir şekilde hayatta kalırdım.
Şimdi öyle bakınca benim o mağarada ölmem gerekiyordu, sanırım sadece ölümüm ertelendi.
Ve çok fazla boş yapıyorum... Sanırım insan ölmeye yakınken fazla düşünüyor.
[Meslek: Çaylak Dövüş Sanatçısı]
[Irk: Üst İnsan↑]
[Yetenekler: İrade, Optik Zaman]
Yeteneklerim, kutsamam ve kanım gitmiş, sanırım bu normal. Yok olmadan önce son kez bakmak istedim.
"... Artık göremiyorum."
Görüşüm karardı ve düşüncelerim yavaş yavaş parçalanmaya başladı.
'Acaba...'
Ve tamamen yok oldum, zihnimi hissediyorum ama hiçbir duyum yok. Düşüncelerim çok bulanık, saatlerdir düşündüğümü biliyorum ama belli bir zaman sonra çoğu düşünce parçalara ayrılıyor.
Beyin olmadığı için çoğu anı saklanamıyor. Ölüm... O kadar da kötü değilmiş, buna alışabilirim.
Yavaş yavaş duyularım geri gelmeye başladı. Şaşkınlıktan bağırmak istedim ama bağıramadım. İlk önce koku, sonra tat ve en son da dokunma ve görme geldi.
Yerde yatıyordum ve bilinçsizce tavana bakıyordun, beni bu transtan uyandıran tanıdık bir ses duydum.
"Hoş geldiniz kahramanlar!"
Ha?! Ne oluyor lan!?
'HAAAAAA???!!!!'
Hızlı bir şekilde olanları kavramaya çalıştım ama ne olduğunu dahi kavrayamadım
'Tamam, şu anda şaşkınlık olayı kavramamı geciktirir. Sakinleşmem lazım'
Öldüm ama bir şekilde geri döndüm. Etrafa bakınmak için haraket etmeye çalıştım ama sadece kafam oynadı. Bedenim hala haraket etmiyor.
Rahibe ve diğer çağırılan kişiler dahi aynı. O beş öğrenci aynı hatırladığım konuşmaları yaptılar ve aynen ilerlediler. Ben de ruh kitabımı açıyorum fakat bir gariplik göremiyorum.
[Meslek: Çaylak Dövüş Sanatçısı]
[Irk: Üst İnsan↑]
[Kan: Venom]
[Yetenekler: İrade, Optik Zaman]
Mesleğim ve Irkım aynı kalmış, diğer yeteneklerim sıfırlanmış ve "Venom" da geri gelmiş.
'Tanrı aşkına, ne oluyor burada.'
İlk günümü pasif bir şekilde geçirdim ve çoktan akşam olmuştu.
"Acaba ben zihnimin son hatıra parçacıkları mıyım?"
Bunu birkaç saattir düşünüyorum, vücudum hala parçalara ayrılıyor olabilir. Ben de zihnimin son kırıntıları olabilirim.
Ama bunu düşünerek moralimi bozamam, hala öğrenmem gereken cevaplar var.
"Çoktan gece oldu... Güzel."
Krallığın kütüphanesine girme vakti, belki aradığım cevaplar oradadır.
Yazar:Yasir00 Editör:SherFSiz
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.