‘ Nefret ettiğim kadar çirkin bir suratla gerçek bir gangster gibi görünüyorsun.’
Bakımlı köşk, bu pireler yüzünden bir anda kaos halindeydi.
Gözleri giydiği elbiseye baktı.
Gittiği bir butikten muazzam bir fiyata aldığı bir elbiseydi. Herkes için pahalı görünen bir elbise.
Ama onun önünde geri ödeyemediği için kabadayılarla mücadele eden bir baba ve yanında ağlayan bir anne vardı.
Bu manzara oldukça muhteşem. Bu gerçekti.
‘‘Bu yüzden lüksün üzerinde çalışmalıydım’’
Biraz mırıldandı ama bu kargaşa içinde kimse onu duymadı.
Acınası ve ağlayan Baron Prosier onlara yalvararak ‘‘Bana biraz daha zaman ver. Eğer biraz daha zaman verebilirsen aldığım parayı geri ödeyebilirim’’ dedi.
"Paraya değer bazı şeyleri teminat olarak alacağım, bu yüzden size iki ay daha vereceğim. O zamana kadar geri ödemezsen, o zaman sana bakmayacağım. Kızını da alacağım. "
Adam ona tepeden tırnağa baktı.
Werazel, rahatsız bakışları altında titredi. Derisinin her yerinde tüyleri diken diken oldu ve midesi ağrıyordu.
‘‘Ne demek bu!’’
‘‘O zaman parayı ödesen iyi olur.’’
‘‘Tamam’’
Baronun kuyruğu bacaklarının arasındaydı. Yanında duran barones, sanki bacakları zayıflamış gibi kocasının kolunu sıkıca tuttu.
"Hadi gidelim."
Kabul odasında perişan halde kalan üç kişilik aile duruyordu. Baron Prosier, eşi ve tüm bu dört ayı yaratan baronun kızı Werazel Prosier.
‘‘Üzgünüm Lizelle babanın hiç utancı yok’’ dedi Baron. Tek başına duran kızın gözlerine bakarak.
Werazel ne yapacağını bilemeyerek babasına baktı.
Baron yere çökerken irkildi. ‘‘Hayır, babam bunu ailemizi kurtarmak için yaptı’’
Baron kendisini azarlayacağını düşünen kızının onu rahatlatması üzerine gözyaşlarına boğuldu.
Kızım şu an gerçekten olgun.
‘‘Lizelle!’’
Werazel babasının sırtını okşayarak ona sarıldı.
‘Senin sorunun ne. Hepsi Werazel’in yüzünden’
Werazel Prosier. Bu yıl 20 yaşına girdikten sonra, sosyal dünyaya girdiği andan itibaren her türlü lüksün tadını çıkarmaya başladı. Sadece kendisine uymayan kıyafetler ve mücevherler satın almakla kalmadı, aynı zamanda bulması zor olan sınırlı sayıda üretilen ürünleri de satın aldı ve evini altından soydu.
Tek kızına bu kadar değer veren Baron Prosier, kızının lüksünü durduramadı. Bunun nedeni, ebeveynlerin ona daha iyi ve daha pahalı şeyler verme arzusuydu.
Sonuç olarak, baronun kasası hızla tükendi. Yüksek rütbeli bir asil olmamasına rağmen, yemek ve yaşamak için yeterli parası olan baron, kısa sürede dibe vurmaya başladı.
Çalışanların maaşları geri çekildiğinde, Baron gecikmiş bir şekilde bir şeylerin yanlış olduğunu fark etti ve bankadan borç para aldı.
‘Ama bu para aynı zamanda Werazel'in lüks oyuncaklarıyla oynaması için de kullanıldı.’
Baron bankadan kredi aldı ve Werazel artık lükse sahipti ve bu kalıp tekrarlanmaya devam ettikçe artık borçlanmanın imkansız olduğu noktaya ulaşıldı.
Banka, daha önce ödünç aldığı parayı geri ödeyemediği için Baron'a artık borç veremiyordu, ama yine de Werazel, ailenin ekonomik durumunun nasıl değiştiğini umursamıyordu.
Diğerlerinden daha pahalı ve değerli eşyalar arayışına girdi, bunların görünüşünü daha da güzelleştireceğini düşündü ve böylece babasından para istedi.
Sonunda, baron bir banka kredisiyle sıkışıp kaldığında tefeci işine el koydu. Sonuç olarak, bugünün felaketi gerçekleşti.
‘‘Lizelle! Endişelenme! Ben seni asla sefalete sürüklemeyeceğim!’’
Babasının kızından gerçekten etkilendiği söylenilebilir.
Gülümsedi ve başını salladı.
‘‘Evet. Baba. Hadi beraber çalışalım’’
‘‘Lizelle… Kızımız!’’
Babasının geniş kollarında tutulurken yüzü hoş bir gülümsemeyle sertleşti.
‘Wooooo. Hiçbir yolu yok’
Açıkçası, bunlar doğrudan kendisinin satın aldığı bir lüks eşyalar değil, bu bedenin ilk sahibinin lüksü tarafından yaratılan bir borçtu.
Ve kahretsin, kemerimi sıkmak zorunda olan benim.
Zamanlama inanılmazdı.
Bu Werazel’in vücuduna yerleştikten bir hafta sonrasıydı.
‘Bu parayı ödemek için yeterli olmalı’
Soyunma odasını dolduran çanta ve aksesuarları taradım. Kapıyı açtığımda sayısı çok fazlaydı.
Demek bu yüzden evin direği ortadan kayboldu.
Werazel dilini şaklattı ve yeniden satılabilir öğeleri kontrol etti. Bazı elbiseler özel yapımdı ve satılsa bile fazla para kazanamayacağı belliydi. Bu nedenle çanta, kolye gibi çeşitli aksesuarların yeniden satılması daha iyi olacaktı.
Bu sınırlı sayıda üretilen kolyeler, küpeler ve çantalar kesinlikle para edecekti.
‘‘Merfin’’
‘‘Beni mi çağırdınız efendim?’’
Uşak Merfien, Werazel'in çağrısını bekliyormuş gibi kapıyı açtı.
"Bunlar dışında, her şeyi iade edin, geri ödeme yoksa geri sat. Bunlarla ilgilenen biri her zaman olacaktır. "
Werazel aile yadigarı olan yüzük dışında ve gözlerini alamadığı zümrütlü kolye dışında bütün mücevherleri satmak istedi.
Kolye, küçük bir zümrüt ile basit ve monoton bir tasarımdı, bu yüzden tekrar satılsa bile çok pahalı olmayacaktı.
‘Bunlardan en azından birisini bırakabilirim.’
Bu kolyeyi bırakmak istedim çünkü ilk gördüğümden beri beğenmiştim.
Werazel, birisinin eşyalarını karıştırması ihtimaline karşı aile yüzüğünü yüzük parmağına ve boynuna kolyeyi taktı.
‘‘S-siz bunların hepsini mi kastediyorsunuz?’’ Merfin gözlerine inanamayarak onları kocaman açtı.
"Evet. Çok var, değil mi? Üzgünüm ama çabanı takdir ediyorum. "
‘‘Ah, hayır, o değil. Ama iyi olacak mısınız?’’
Werazel yaşlı uşak Merfin'e baktı. Merfin, bu kızın deli olup olmadığına şüpheyle baktı.
Yalan değilmiş gibi sert bir bakışla cevap verdi.
"Sat çünkü gerçekten sorun değil."
Baron ve uşak bir hafta içinde davranışlarını değiştirdiği için şok olmuşlardı.
Sıkıldığım için okuduğum bir roman vardı. Kitabın orta kısmını okuduktan sonra uyuyakaldım ve gözlerimi açtığımda artık romanda bir kum tanesi bile olmayan destekleyici bir rolün bedenine sahiptim.
Lükse alışkınlığı nedeniyle evinin sütunlarını çıkan kadın, Leydi Werazel. (Evini sefalete sürükleyen kadın anlamına geliyor)
Sadece birkaç gün önce kitaptaki olaylara çok az maruz kalmamla destekleyici bir rol olduğumu fark ettim.
Romanın ortasında baronun unvanını parayla satın alan bir kötü adam vardı. Unvanını satan Baron Prosier’di.
Sonunda, baronun Werazel yüzünden unvanı satmaktan başka seçeneği kalmıyordu. Werazel, yanından geçen herkes tarafından hemen dönüp bakılabilecek büyüleyici bir kadındı.
Zengin ve düzgün açık kahverengi saçları ve yeşil gözleri ile taze zeytine benzer ve kabarık burnun altındaki kırmızı dudaklar insanlara bir demet gülü hatırlatırdı.
Her zaman kendine yatırım yaptı ve o kadar pürüzsüz ve beyaz bir cildi vardı ki, düşen çiy bile içinden geçebilirdi.
Başlangıçta güzeldi ama bunun ötesinde güzelliği parayla işlenen bir çabaydı.
‘‘Hmm. Merfin yirmi yıldır seninleyim ve hiçbir zaman bugün olduğum kadar ciddi olmadım’’
Merfin hareket etmiş olmalı çünkü bir mendil alarak gözlerini sildi. Werazel garip bir şekilde gülümsedi ve çabucak odadan ayrılırken ‘‘Lütfen bana iyi bakın’’ sözleriyle uzaklaştı.
Werazel, ‘Merfin'in gözleri sanki her an elimi tutacakmış gibi parladı.’ diye yakındı.
Alacaklıların sorun yaratacağı zamanın şimdi olduğuna inanamıyorum. Romana göre Baron Prosier yakında sefalete sürüklenecek ve unvanını kötü bir adama satacak.
‘Sonra bana ne olacak? Bana ne yapılacak? Burası asil unvandan genel statüye geçiş zamanı değil miydi?’
‘‘Hayır, kesinlikle hayır’’
Werazel titreyerek başını salladı. Hikayenin ne hakkında olduğuna ya da kadın ve erkek karakterlerin kim olduğuna bakılmaksızın, Güney Kore'deki herkese göre para toplamak bir önceliktir.
‘‘İki ay içinde tefecilerin eline geçebilirim. Babam kesinlikle gücünü kullanmaktan aciz, bu yüzden kollarımı kıvırıp onlara savaş açmanın yolunu bulmaktan başka çarem yok.’’
Artık parayla boğuşan bir hayat yaşamak istemiyordum. Geçmişte böyle bir deneyim yaşamak benim için yeterliydi. Bu sefer bu zor hayattan çıkmak istedim.
‘‘Ama nereden bu kadar parayı ele geçirebilirim?’’
80 milyon şilinden fazla değil. Zayıf adımlar atarak amaçsızca sokaklarda dolaşmaya başladı.
Aslında orijinal Werazel olsaydım bu kısa mesafe için araba kullanır her elbisenin birbirine benzediğinden yakınırdım.
Yeterli değilmiş gibi her zaman dışarısı için yanında ayakkabılar taşırdı. Dışarıda kullanılan pahalı ayakkabıların zarar görebileceği için. Ama ben farklıyım.
Pahalı elbisenin uçları zemine değiyordu ama ben çok fazla dikkat etmiyordum.
Bir araç çağırmak, ayakkabıları değiştirmek… Bu kadar işi yapmak yerine iki ayakla yürümek daha basit.
Yürürken ‘‘Bu arada nasıl para kazanacağım?’’ diye söyleniyordu ve rüzgar oldukça kuvvetli esiyordu.
Aniden bir kağıt görüşünü kapattı ve şaşırmış Werazel çığlık attı. Gergin el hareketleriyle kağıdı hızla yüzünden çekti.
"Bekle ... bu gerçek mi?" Daha önce bunun çöp olduğunu düşünen ve kağıdı buruşturan Werazel, ‘şilin’ kelimesini görünce kağıdı hızla açtı.
Sonra kağıttaki cümleleri okudu.
[Kayıp bir çocuğu bulmak. İsim: Rapelion Halos Yaş: 5 yaşında Özellikler: Siyah saçlı ve kırmızı gözlü. Kayıp olma tarihi ve saati: bir ay önce. Kayıp olduğu yer: Bernie ile başkent arasındaki yol.
※ Eğer bir çocuk bulursanız, lütfen Halos Düklüğüne gelin. Bulanlara ödül olarak 100 milyon şilin vereceğiz. ※]
‘‘Dük Halos?’’
Bir anda romandan bir cümle Werazel'in kafasından geçer.
[Ülkenin en zengin adamı olarak bilinen Halos Dükü, kayıp çocuğu bulmak için mücadele etti.]
"İşte budur."
Werazel'in yeşil gözleri coşkuyla yandı ve kırmızı dudaklarında bir gülümseme belirdi.
************************* Evet, yorumların üzerine biraz erkenden atmış bulunmaktayım. Umarım beğenirsiniz ve şu anda yazılarım da renkli olan yerler var umarım site bunları aynen yazdığım gibi yayınlar. Eğer eskisi gibi yayınlamazsa ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ve sizden öneri bekliyorum. Umarım bir sıkıntı çıkmaz. İyi okumalar….
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.