Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 

           
‘‘Burası mı?’’
 
Werazel karanlık sokağa bakarken mırıldandı.
 
Birisi benim içinde bulunduğum ender, düşündürücü romanı okuduğunda bu gecekondu çöplüğünün bir yerlerinde Dük Halos’un aradığı Rapelion’u bulabileceğini bilecekti.
 
Rapelion Halos
 
İmparatorluğun Büyük Babası olarak bilinen eski Halos Dükü Iord Halos'un gizli oğlu ve romandaki erkek kahramandı. Erkek başrolün babası Halos dükü unvanını aldıktan sonra uzun süre evlenmemişti çünkü sevdiği bir kadın ve oğlu vardı. Altı yıl önce sessiz bir villada dinlenmeye çekilen Lord lord sıradan bir köy hizmetçisine aşık olmuş ve kadının ondan bir çocuğu olmuştu.
 
Ve her neyse… Dük kadını eşi yapmaya çalışmıştı ama babası onun halktan olduğunu söylediği için muhalefetle karşılaşmış ve birkaç ay önce babası öldükten sonra lord sevdiği kadını ve çocuğunu arayabilmişti. Ancak dükün geride bıraktığı sevdiği eşi ve çocuğu ve de kendisi malikaneye geri dönememişti.
 
Ne yazık ki araç kazasında eşi ve kendisi ölmüştü. Rapelion’u bu dünyada yalnız bırakmışlardı. Rapelion kazada çeşitli şekilde yaralanarak hafızasını kaybetmiş ve etraflar da dolaşmaya başlamıştı.
 
Daha sonra eski Halos Dükünün oğlu bir adam tarafından bulunmuş ve sağ salim eve dönmüştü.
 
‘‘Bu erkek ana kahramanın geçmiş hikayesi… Yine de başka ne olay örgüsü vardı?’’
 
Sadece kaba komployu hatırlayabilmişti.
 
Romanın asıl konusu Halos’la yakın ilişkisi olan ve tek bir kıza sahip olan Marki çifti Einsi Heneron ileydi.
 
Erkek ana kahraman kaybettiği anılarından dolayı aşırı derecede acı çekiyor ve her bu olay yaşandığında Einsia gizemli iyileştirme güçleriyle ona yardıma geliyordu.
 
Bu fırsatla ikisi arkadaş haline gelip ilişkileri bir aşk ilişkisine döner ve bunalımlarının üstesinden geldiklerinde birlikte olurlar.
 
Diğer bir deyişler ‘Büyümenin suyu’ (Beslenerek büyüyen bir bitki gibi diyor)
 
Yani şimdi Dük Chester Halos bütün parasını ve zamanını çocuğu bulmak için harcıyordu.
 
Çöp yığınındaydı, emindim. Romanda hafızasını yitiren Lapel'in amaçsızca dolaştıktan sonra bir süre çöplükte kaldığı yazılmıştı. Erken bulunamamıştı çünkü kimse onun çöplükte olacağını düşünmemişti.
 
‘Bu fırsatı kaçıramam’
 
Ödül yüz milyon şilindi. Muazzam bir paraydı, tüm borçları ödedikten sonra geriye yirmi milyon şilin kalıyordu.
 
Werazel yüzünde görünen gülümsemeyi kontrol etmeye çalıştı. Parlak gün ışığında büyük umutlarla karanlık bir sokağa adım attı.
 
Sokakta yürüdüğüm her adımda ayaklarımın altında bir parça çöp eziliyordu. Orijinal Werazel olsaydı, ayakkabılarındaki çöp kokusu için çıldırırdı ama umurumda değildi.
 
‘Çöp önemli mi? Önümde 100 milyon şilin duruyor.’
 
Karanlık bir sokaktan geçip çöplüğe giren Werazel'in adımları aniden durdu.
 
‘Gerçekten böyle bir yerde yaşadı mı?’
 
Beklenmedik görünümle çok şaşırmıştım. İnanamıyordum. Gerçekten insanlar böyle bir yerde yaşayabilirler miydi?... Görünüş berbattı. Çöplükte her çeşitten çöp vardı. Kırık mobilyalardan ince atık kağıtlara ve çürümüş yiyeceklere kadar. Yer çöple doluydu. Basabileceği bir yer bile bulamıyordu.
 
"Ugh!"
 
Werazel burnunu asitli, çürümüş kokudan dolayı çabucak kapattı. Nefesini tutarken yüzü her an bayılacakmış gibi kızardı.
 
Etrafına bakarken bakışları bir tepeye dikildi.
 
‘Bu sadece çöp……’
 
Uzaktan tepeye benzeyen yerler, bir çöp dağı gibi yığılmıştı. Etrafında sinekler kaynıyordu ve aç köpekler, kediler yiyecek arayarak bir çöp yığınını kazıyordu.
 
Hışırtı. Hışırtı.
 
O sırada beni şaşırtan ve sertleştiren bir ses duydum. Ses çok yakınımdan geliyor gibiydi.
 
‘‘Kim var orada?’’
 
Yiyecek arayan bir canavarın sesi gibiydi ama içeridekinin Raphael olabileceğinden şüphelenen Werazel dikkatlice hareket etti.
 
‘‘Lapel?’’
 
Ama her tarafı çöple doluydu ve hiçbir şey insan şekline benzemiyordu. Werazel, hatalı olabileceğini düşünerek arkasını döndü.
 
Bir an önce buradan çıkmak istiyordu.
 
Esen rüzgarla birlikte etraftan iğrenç bir koku çıktı. Vücudumun aşağısından bir mide bulantısı dalgasının geldiğini hissettim. Burada gerçekten kusabilir miyim bilmiyordum. Burası insanların yaşayamayacağı bir ortamdı.
 
Bir ay kimse burada kalamazdı… Hayır, hayır kimse buraya bir haftadan fazla dayanamazdı.
 
‘O burada olmamayı tercih eder’
 
Çocuğun bu kirli ve ürkütücü hendek gibi bir yerde olmaması çok iyiydi.
 
‘‘An-anne…’’
 
Ancak geç gelen küçük bir ses onu tekrar durmaya zorlamıştı.
 
 ‘‘Burada kimse var mı? Lapel mi? "
 
Acilen etrafıma baktım ama tek görebildiğim çöptü
 
"Anne…. Baba…."
 
Yine etrafta zayıf bir ses duyuldu. Werazel aceleyle hareket etti.
 
Bu elbisenin çöpe takılması veya ayakkabıların tökezlemesi umurumda değildi.
 
‘‘Huh…’’
 
Bir iç çekiş ağzından kaçtı.
 
Yürümeyi bıraktığı yerde yatan güçsüz bir çocuk vardı.
 
Kaba siyah saçlar çöplere yayılmıştı ve kırmızı gözler sanki yakında kaybolacakmış gibi donuk ve bulanıktı. Siyah saç ve kırmızı gözler. Sadece Halos ailesi bu özelliklere sahipti. Bu çocuk kesinlikle Rapelion Halos’du.
 
"Raphelion ..."
 
Werazel ağzını kapattı. Ölmekte olan çocuğun gözleriyle karşılaştığı an, hissettikleri hiçbir sözle anlatılamazdı.
 
Lapel'in yüzü ve bacakları çamurlu suda yuvarlanmış gibi kirliydi ve ince yüzü neredeyse iskelet gibiydi. Dudakları cansız bir mor renkteydi. Dudaklarındaki kan kurumuş ve çatlamıştı.
 
"…… Anne?"
 
Küçük, titreyen bir el kayıp annesiyle tanışan bir çocuk gibi kızın elbisesinin eteğini tuttu.
 
O anda Werazel kaşlarını çattı ve gözleri kızardı.
 
"Hayır ……. Ben senin annen değilim. Üzgünüm."
 
Sempatiyle birlikte yüreğine suçluluk duygusu düşmüştü. Utanmayla birlikte pişmanlık duyuyordu.
 
‘‘Annem nerede….?’’
 
Lapel'in sorusu üzerine, Werazel hiçbir şey söyleyemedi.
 
Cevabı bilerek, bu yalnız çocuğa ebeveynlerinin artık bu dünya olmadığını söyleyecek kadar acımasız değildi ve ebeveynlerinin yakında geleceğini yalanlayacak kadar utanmaz da değildi.
 
" Anne baba ……."
 
Raphelion'un yanaklarından yaşlar süzüldü. Werazel, Lapel'in gözyaşlarını eli ve hüzünlü kalbiyle sildi. Küçük bir çocuk ağlayarak dünyada olmayan bir ebeveyni arıyordu……. Parmak uçlarım kederli bir kalple karıncalanıyordu.
 
"Huuuu… ..waaa…"
 
Lapel gözyaşlarına boğuldu ve düzensiz nefesler almaya başladı. Lapel’in yüzü kırmızı tatlı bir patates kadar sıcaktı.
 
Werazel şaşırarak elini hızla alnına koydu.
 
"Bu bir ateş topu."
 
Çocuğun vücudu bir ateş topunun içindeymiş gibi çok sıcaktı, göz kapakları ağırdı ve bir süre sonra çocuğun gözleri kapanıp tekrar açıldı.
 
Çocuğun nefes sesi, sanki duracakmış gibi zayıftı.
 
"Kalkabilir misin?"
 
Öncelikle çocuğu bir an önce doktora götürmem gerekiyordu. Werazel ellerini yere uzanmış Lapel'in arkasına koydu. Lapel güçlükle ayağa kalkmaya çalıştı ama çocuk düzgün bir şekilde bile oturamadan bilinci olmadan yere düştü.
 
"Huck, hava soğuk ……."
 
Lapel havaya boş boş bakarak mırıldandı. Yarı akılsız bir insan gibi.
 
‘‘Soğuk? Bekle bir dakika seni neye sarabilirim…’
 
Biraz uzakta küçük bir battaniye gördüm ama hasta bir çocuğu etraftaki yiyecek ve tozla saramazdım.
 
Werazel elbisenin ucunu eliyle yırtmakla tereddüt etmedi. Yırtık elbise bezini çocuğun vücuduna dikkatlice sardı. Neyse ki, vücudu sıcak tutmaya yardımcı olacak üç katmanlı bir kumaştı.
 
Werazel eşsiz önü açık ayakkabılarını çıkarıp onları yakına atıp bulduğu eşleşmeyen botları giydi. (Buradan emin değilim ayakları çıplak mı yoksa botu bulup giydi mi anlayamıyorum. Ama büyük ihtimalle giydiği yazıyor.) kötü kokuyordu ama önemli değildi. Ayakkabıları giyip çocuğu tutarken düşmekten iyiydi.
 
‘‘Önemli değil. Yakında seni iyi hale getireceğim’’
 
Lapel’in üst gövdesini  kaldırdı. Onun yürümeye gücü olmadığı için taşımak zorunda olduğunu hissetti.
 
Yetersiz beslense de o bir çocuktu ve kollarında bir ağırlığı vardı. Çocuğu tuttu ve dizlerine ulaşan elbiseyi umursamadan çöplükten dışarıya doğru yürümeye başladı. Diğer yandan Werazel’in kollarında tuttuğu çocuk onu annesi gibi hissetmişti. Yardım istese de kimsenin onu dinlemeyeceği bu yerde ilk defa bir el uzanmıştı.
 
Çocuk, ona Lapel diyen bu kadının bir umut ışığı gibi olduğunu hissetti.
 
"Anne…. "
 
Yani öyleydi. Lapel küçük elini kaldırdı ve Werazel'in kolunu sıkıca tuttu.
 
Özlemekten nefret etmiştim. Lapel, sürekli bulanıklaşan sahneyi yakaladı ve Werazel'in kendisini taşımasındaki mücadelesi yüzünden terleyen yüzünü, sanki kalbine kazımış gibi yakaladı.



************************************

Yeni bir bölüm... Umarım beğenirsiniz...


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.