I Met the Male Lead in Prison (Novel) - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




10   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   12 


           
Bölüm 11 : Bu Nasıl Bir Gelişme?! (2)


Romanda, Ricdorian'ın gücünü kontrol edemediği ve Francia'ya zarar vererek onu yaraladığı bir zaman vardı. Tabii ki bu, onlar sevişirken meydana gelen bir hadise ama yine de saç bandımın başına gelenlerden bir farkı yok.

Tüm hayatı boyunca asla başkalarına zarar vermemesi gerektiği öğretilmemiş. İstemeden yapmış olmasına rağmen hala öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. 'Erken eğitim şarttır.' Ama öğretilmiyorsa nasıl öğrenebilir ki?
 
Elimi yavaşça kaldırdım ve Ricdorian’ın bakışları elimi takip etti. Ama daha önce yaptığı gibi elimi tutmaya çalışmak yerine ona boş boş baktı.

"Şimdi, seni bu havluyla sileceğim." Şal zaten sırılsıklam olmuştu, cebimden bir havlu çıkardım.

“Sakin olursan, sana seveceğin bir şey vereceğim. Anladın mı beni?"

Ne dediğimi anlamıyor değildi, sadece bir süre bu şekilde kalmasını istedim, böylece onu tamamen kurutabilirdim. Beklenmedik bir şekilde Ricdorian başını yavaşça eğdi ve saçlarını kurutmama izin verdi.
 
“İşte böyle, aferin. Şimdi sana bir şey vereceğim ama onu ellerimdeyken ısıramazsın ve elimi yakalamaya çalışmayacaksın!”. Diğer cebimden yiyecek çıkardım ve hâlâ sakince oturan Ricdorian'a uzattım.

Bir keresinde ünlü bir eğitmen, eğitimin başarısının havuç ve çubuklardan geldiğini söylemiş. Ama onu nasıl eğiteceğim? Havuç ve çubuk kullanarak mı? Bunu hayal ettim ve istemsizce gülümsedim.

Onun lezzetli bir şekilde yemeğini yemesini izlerken iç çektim. Ona yiyecek getirmem iyi olmuştu. Eğitildikten sonra kadın kahramanın yaralarının azalması da iyi olurdu.

"Lezzetli, değil mi?"

“Ruff!” dedi ve başıyla onayladı. Bekle! Aslında böyle bir cevap bekliyordum ama ne bir şey duydum ne de başıyla onayladığını gördüm. Cevap gelmedi. Niye cevap vermiyordu ki?

Şaşırdım ve onun olduğu yöne doğru döndüm. Ancak başımı ona çevirdiğimde göğsünde kalan artıkları silip süpürmekle meşgul olduğunu gördüm.

Blöf.

Biraz hayal kırıklığına uğradım, cevap vereceğini düşünmüştüm.

"Ye bakalım ye. Afiyet olsun." Sırıttım ve saçlarını kurutmaya devam ettim.

Bu arada genç canavar tüm kurabiyeyi aldı ve ağzına doldurdu. Çok tatlı görünüyor! Yanakları şişkin, açgözlü bir sincap gibi görünüyordu. Bir an, çaldığım her şeyi ona verdiğimi ve her birini sonuna kadar yalayıp yutuşunu izlediğimi fark ettim.

Ona bakarken şefkatle gülümsedim.

İnsanlar yemek programı izlerken böyle mi hissediyorlar? Onu sonuna kadar beslemek... Daha önce hiç böyle tatmin edici bir duygu hissetmemiştim.

Kısa süre sonra kurabiyeyi bitirdiğinde bana döndü. Nasıl olduysa göz kamaştırıcı bakışları biraz daha parlamaya başlamıştı. Sanki bir şeyler daha istiyordu benden.
 
“Ha? Biraz daha mı? Başka kurabiye kalmadı.” 

Üzgün bir şekilde başını eğdi.

“… Şu an tatlı görünmüyorsun. Hayır. Arkanı dön. Uzaklaş!" dedim, onun sevimli ama acınası hareketleri kendimi üzgün hissettirdi.

Farkında olmadan göğsüne bakmaya başladım. Yapışkan gümüş kumaşı neredeyse şeffaf bir taslak haline gelmişti ve sade cildini görünür hale getirmişti. O kumaşın altında parlak bir şekil görünüyordu.

Desendi bu! Göğsünde kırmızı bir gülle birlikte 'jangma - yağmurlu bir mevsim'i gösteren kırmızı renkli bir ay dövmesi vardı. Bu gül, Anguish Arşidük'ünü sembolize ediyordu ancak daha da önemlisi lanetin ta kendisiydi.

Daha önceden söylediğim gibi, erkek kahraman “refakatçi” ile tanıştıktan sonra prangalarından kurtuluyor ve bu “refakatçinin” gelmesini beklediği süre sonsuz uzunlukta değil.

Belli bir zamanda buluşmazlarsa ikisi de ölecek. Kalan zamanı, vücuduna kazınmış olan bu gül gösteriyor. Lanetli kişi, tam açmış bir gül deseni ile doğar. Ve gülün yaprakları, 'refakatçi' ile buluşana kadar zaman geçtikçe birer birer kaybolur. Birbirleriyle karşılaşamazlarsa son yaprağın da ortadan kaybolması ile ikisi de ölürler. Birbirleriyle tanışmaları demek birlikte olmaları demek ve bu yüzden tanıştıkları zaman bütünleşmek zorundalar.
 
Gerçekten de tam bir +18 roman. Her neyse, Ricdorian'ın başı hâlâ dertte ve Francia'yı 4 yıl daha beklemek zorunda.

“Ah, gitmem gerek.”

Hans'ın beni çağırmasının zamanı gelmişti. Olduğum yerden kalkmaya ve dizlerimin üstünde şalımı almaya çalıştım ama durdum.

"..sen"

Başımı dikkatimi çeken Ricdorian'a çevirdim. Tesadüfen mi bana bakıyordu? Ama neden?

Aniden, ensemden aşağı soğuk bir ter damlasının aktığını hissettim.

Gücünü kontrol edemeyen çocuk beni sebepsiz yere yakalayıp göğsüne çektiğinde ürktüm.

"Şimdi ne olacak?!" diye sordum, şaşırmış bir şekilde.

Ah, Tanrım! Çok utanç verici, şu anda göğsüyle karşı karşıyayım. Hayır, hayır, göğsündeki desene daha yakından bakmak istemiyorum.

“Ah ..” Bu çok berbat bir durum, değil mi? Ricdorian'ın tehlikelerinin tamamen farkında olmama rağmen bu kadar dikkatsiz ve gevşek davranmak benim hatamdı.
 
Sertçe yutkundum. Sanırım bunu yaparken çok tatlıydı. Ahhh! Ne diyorum ben? Bu kadar saçmalık yeter! Odaklanmalıyım. Ne yapmalıyım?

Endişeli hissetmeye başladım.

Ama sonra soğukkanlılığımı korumak için çok uğraştım. Sadece delirmiş bir köpekten utanmamalıydım. Şimdi, erkek ana karaktere neden köpek muamelesi yaptığımı düşünüyordum.

Göz kamaştırıcı yakışıklı yüzüne baktım ve sonra soğuk mavi gözlerini inatçı bir şekilde bana bakarken buldum. Onun şiddetli ve sert doğasını iliklerime kadar hissediyordum.

Zincirlerin sesleri gittikçe arttı. Yüzü yüzüme yaklaştı… Bu bir… Acıtıyor… Bileğimi çok sıktığı için istemsizce inledim. Yüzü biraz uzakta olsa da nefesini duyabiliyordum ve gözleri bana kilitlenmişti.

Tereddüt etmeden yaptığım en küçük hareketleri bile yakalayabilmişti ve içgüdülerine göre hareket eden bir canavar gibi görünüyordu.

Sniff. Sniff. (Kokluyor)

Nefesini boynumda hissedebiliyordum. Yüzünü yavaşça aşağı indirdi, bileğimi kaldırdı ve bana baktı. Ağır ağır ağzını açtı ve elimi ağzının içine koydu. Isırmak üzere olduğu parmağıma baktım.

Hoşçakal.

Ben canavarın ziyafeti olacağım…

Slurp… Slurp… (Yalıyor)

Hayır, Bekle… Bekle. Ne? Islak bir dilin elimi yalarken çıkardığı iffetsiz ses yüzünden kulak mememin yandığını hissettim. Durduk yere zor anlar yaşamaya başladım. Romanda böyle bir sahne yoktu!

Bu nasıl bir gelişme, yazar!?

--------Çevirmen Notu-------

Eveet arkadaşlar beklenen toplu geldi. Mangatrye atmaya üşeniyorum. Duyuru olsun diye attım bunu da. İlerleyen günlerde zamanım oldukça buraya da yüklerim ama beklemek istemeyenler sitemizi ziyaret edip izleyebilirler. Keyifli okumalar dilerim :)

Herhangi bir hatamı söylemek için, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza beklerim.
https://discord.gg/9GhxJCn

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


10   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   12 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.