Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 

           
Bölüm 9 : Bugün Birazcık Fazla Oluyorsun! (2)


Ertesi gün şiddetli yağmur yağdı. Bazıları bunu bereket olarak düşünürken bazı insanlar böyle düşünmeyebilir. Şanslıyım ki Ricdorian'ı gizlice ziyaret etmek için bu yağmurlu hava bana harika bir fırsat oluşturuyordu. 

Dün Hapishanenin Genel Merkezine gittim ve Lenag Tuge Valtege ile tanıştım.

Onunla Ricdorian'ın şu anki durumu hakkında konuşmak ve iyi biri gibi davranarak Ricdorian'a diğer mahkumların sahip olduğu özgürlüğü vermeye ikna etmek istemiştim. Hatta Ricdorian'ın ara sıra yürümesine izin vermesini bile istedim. Ve sürpriz bir şekilde Lenag hemen kabul etmişti.
 
Dahası, onun, İana'nın gerçekte kim olduğunu bilmesini beklemiyordum. Ve sadece onu değil, aynı zamanda taleplerinin yerine getirilmesini isteyen babasını ve ağabeyini bile tanıyordu.

Bu romanda iki kötü adam vardı ve Lenag kesinlikle onlardan biriydi. Sevmediği mahkumlara işkence eden ve cezalar veren, 19 yaşında olan, soğuk kalpli bir kişiydi. Kötü tarafına denk gelen insanlara neler neler yapıyordu. Chaser Rube Domulit ve Lenag Tuge Valtege'in kombinasyonu, etraflarındaki dünyayı kesinlikle zulüm ve kederden nasibini almış hâle getiriyordu. Bu düşünceyle titredim.

Onu bu romanda asla görmeyeceğimi sanıyordum. Birbirimizle bu şekilde karşılaşacağımızı tahmin edemezdim.

Bu arada İana’nın ağabeyi ve babası ne tür insanlardı? Lenag'ın isteklerimi kabul etmesini sağladıklarına göre onlara kibar insanlar diyebilir miydim? Beni umursuyorlar mı yani?

Bir süre merak ettim ama sonra üzerinde fazla düşünmedim. Zaten cezam bittikten sonra onları tanıyacağım muhtemelen.
 
'Serbest bırakılınca öğreneceğim nasıl bir ailem olduğunu.'

Baş gardiyan suçumun hafif olduğunu söylemişti, bu da yakında burayı terk edeceğim anlamına geliyordu. Bu yüzden burada kalan kısıtlı zamanım boyunca zaman zaman erkek ana karakteri göreceğim.

Lenag'ın öfkeli birisi olduğunu sanıyordum ama onunla konuşurken o gayet sakindi.

Altın paraşüt dediğiniz şey mi bu?
ÇN:Altın paraşüt, bir şirket ile çalışan arasında, istihdamın sona erdirilmesi durumunda çalışanın belirli önemli faydalar sağlayacağını belirten bir anlaşmadır

İana’nın ailesinin parasal gücü çok hayranlık uyandırıcıydı. Buradan çıktıktan sonra onlara 'teşekkür ederim' demeliyim.

Ama…hayır. Zaten onların işledikleri suçlar yüzünden burada hapsedilmiş haldeyim.

Ahhh, artık ne düşüneceğimi bilmiyorum!

Böyle şeyleri kavramak çok zor. Her neyse, onlar sayesinde bu hapishanede özgürce yaşayabiliyorum. Bu yüzden onlara karşı hiç kötü bir hissim yok.

"Hey, naber?"

“Seni iki gündür görmedim. Hayat nasıl gidiyor?" 

Ricdorian'ı ziyaret etmeme izin vermesi karşılığında Hans'a takas olarak vereceğim küçük bir kutu ile birlikte Ricdorian'ın hücresinin önüne geldim. Hans'a bakarak gülümsedim ve normal bir şekilde konuşmaya başladık. 

"Bugün de mi hücreye gidiyorsun?" diye sordu, ona verdiğim küçük kutuyu açarken.

"Evet" dedim. Ricdorian'ı gördüğümden beri sürekli buraya geliyordum. Onu görmek neredeyse bir alışkanlık olmuştu. Yine de her şey Hans sayesinde olmuştu. Vahşi Ricdorian'ı onun sayesinde tanıdım.

Bana her zaman büyük iyilikler yaptığı için elbette bir ödülü hak ediyordu. Bir keresinde benim gibi biriyle daha önce tanışmamış olduğunu da söylemişti. Ödül olarak Hans'ın alabileceği en tatmin edici şeyin sigara olduğunu biliyordum.

Ah, İana. Bugün biraz tehlikeli, bu yüzden lütfen dikkatli ol.”

"Tehlikeli mi? Neden?"

“Ah, önemli değil ama bugün zemin kaygan, bu yüzden adımlarına dikkat edin. Yağmurlu günlerde sızıntılar nedeniyle zemin biraz nemli oluyor.”

“Bu binayı sağlam ve güçlü olacak şekilde inşa etmediler mi?”

"Evet, ancak bodrum katı yerin altında inşa edildi, bu nedenle sızıntılar mümkün." Hans belirsiz bir ifadeyle başının arkasını kaşıdı.

“Ah, bazen mahkûm çığlık atıyor. Belki bodrum daha soğuk olduğu içindir. Ayrıca, unutma…yeraltı hücreleri çok soğuk oluyor.”

Dışarıda dururken Ricdorian'ın çığlık attığını duydum ve her yerde böceklerin süründüğünü gördüm. Daha önce hiç görmediğim kadar böcek vardı. Ne kadar iyi bir bina inşa ederseniz edin, inşa edilen bina bir hapishane ise her zaman mahkûmların hapsedileceği bir yer olacaktır.

Benim elimde olsa ona hapishanede kalması için kesinlikle iyi bir oda verirdim. Daha iyi olabilirdi. Her hücrede bazı sıkıntılar oluyordu ama bu suçlunun kaldığı yer çok kötüydü. Her yerde sıçanlar, böcekler vardı ve hücre yosun kokuyordu. 

Omuzlarımı silktim. Bugün havanın biraz soğuk olduğunu düşünüp bir şal takmıştım, sıcak kalabilmek için bir kendimi bir Burrito gibi sarmıştım.

"Benim hakkımda endişelendiğin için teşekkürler." Daha önce yaptığı uyarı için teşekkür ettim. Böyle zamanlarda sağlıklı ve güçlü kalmak her zaman en iyisidir.

Kısa süre sonra Hans'ın yanından ayrıldım ve hücrenin kapısını açtım.

Kapı zaten paslıydı, yağmur yağdığı için de ıslanmış olan kapı açılırken bugün daha yüksek bir ses çıkardı ve içeri girerken yosunlu bir koku burnumu deldi. Bugünkü koku normalde olduğundan çok daha kötüydü.

Yağmur yüzünden miydi? İleri doğru bir adım atar atmaz ayaklarım ıslandı.

“Burada su birikintileri var!?”

Bir yerlerden su fışkırıyormuş gibiydi, yerde çok fazla su vardı. O anda küçük bir su damlası yanağımla temas etti ve yukarıya baktığımda suyun tavandan damladığını gördüm.

'Birisi bunu görse muhtemelen bu hücrenin içinde yağmur yağdığını düşünür.'

Her nasılsa ortam çok nemliydi. Sanki sular bir yerde toplanmış ve birikmiş gibiydi. Zemin çok kirliydi ve üzerinde böcekler sürünüyordu. Daha ne kadar kötü olabilirdi?

 -Tap, tap, tap

Yeraltında olmasına rağmen yağmurun sesini tavandan net bir şekilde duyabiliyordum. Kaşlarımı çatarak lambayı yerden kaldırdım. Ricdorian'ın yüzünü gördüm ve ona doğru yürümeye başladım.

Deri ayakkabılarım ağırdı ve pantolonlarım ıslaktı ama bunlar, beni durdurmadı. Önümdeki çocuğun sırılsıklam olduğunu görünce kendimi durduramadım.

“Grrrrrr!” Bana bakarak homurdandı. 

En çok görmek istediğim rasyonel tarafının şu an uykuda olduğu görülüyordu.

"Üşümüyor musun?" diye sordum. Her zaman yaptığım gibi önce oturmaya çalıştım ama sonra çömelmeyi seçtim. Zemin çok ıslaktı. Kısa süre sonra mavi gözlerinden yaşlar düşmeye başladı.

“Grrr! Ruff! Ruff! Ruff!” (Havlama sesleri)

“İyi olup olmadığını söyleyemiyor musun?” Zincirleri hareket ederken bir ses çıkardı. Bugün alışılmadık derecede kabaydı. Çömelmek beni rahatsız hissettirmişti, kıçımı biraz hareket ettirdim.

“Seni neyin rahatsız ettiğini sormak istiyorum ama bence insan dilinde konuşmanı istemek çok fazla…” 

“Ruff! Ruff! Grrr… Her zaman!” 

“Şşşt. İyi çocuk. Yağmur yağıyor, o yüzden bu kadar ses geliyor.”

“Ruff!” 

…Bugün birçok köpek sesi çıkardı. Ona her soru sorduğumda bana 'Ruff' ve 'Grrr' ile cevap veriyor. Bu sefer uygun bir konuşma yapamayacağız gibi görünüyor, bu yüzden ayrılmaya karar verdim.

Omzuma sardığım şalı açtım, ona ulaşmaya çalıştım ama sonra tereddüt ettim… Ya beni ısırırsa?

Bugün havlama sesleri normalden daha yüksekti ve bir bakışta ona ulaşmaya çalıştığımda ne kadar tetikte olduğunu görebiliyordum, sanki çok yanlış bir şey yapmışım gibi davranıyordu. Buna alışmasını istedim ama her denediğimde yüzünün daha da öfkelendiğini görünce sanırım buna alışması imkansızdı. 

Ama bugün bir şey onu gerçekten rahatsız ediyordu. Onu bu kadar rahatsız eden neydi? Sudan nefret ettiği ve suyun onu batırdığını hissettiği için mi böyleydi?

Bu romana göç etmeden önce Ricdorian'ın su fobisi olduğunu okumuştum. Sudan özellikle korkuyordu. Bence sebebi bu olmalı.



-----Çevirmen Notu-----

Herhangi bir hatamı söylemek için, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza beklerim.
https://discord.gg/9GhxJCn

Bu arada toplu için oylama yapmaktan vazgeçtim arkadaşlar, tüm serilerden atmayı planlıyorum zaten. O yüzden oylama yok ama yine de discord kanalımıza gelin. :D

Bu bölümü her zamanki çeviren ingiliz çevirmenden başka birisi çevirmişti ve inanılmaz yorucuydu arkadaşlar. Kötü demek istemiyorum ama yani olmamış bu bölüm be İngiliz çevirmen. Yakışmamış. Ben elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım ama yani bu kadar oldu ancak.
Umarım diğer bölümden itibaren çeviriler düzelir de kesintisiz bir şekilde devam ederiz.
İyi okumalar :)


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.