Caville gözyaşlarını durdurmaya çalıştı ve Elody’nin beline dolanan kolunu yavaşça serbest bıraktı.
‘Artık eşimi rahatsız edemem. Eğer rahatsız etmeye devam edersem atılırım’
Caville Elody ile birlikte fazla rahatlamış olduğunu düşündü. Her gün tek yaptığı ağlamak ve yardım istemekti. Sanki……. Bir yük haline gelmiş gibi hissetti.
Sevilmeye layık olmadığını hissetti ama yine de ona sarıldı. Onun şefkatine, sarılmalarına ve onun sevgisinin en küçük fısıltısına bile sarılmıştı. Bu mutluluğun sonsuza kadar olmadığını biliyordu ama ondan ayrılmak istemiyordu. Terk edilmektense tekrar istismara uğramayı tercih ederdi çünkü bunun neden olacağı acıyı tamamen kavramıştı.
‘Bana vurabilir ve beni taciz edebilirsiniz…’
‘‘Eşim….’’
‘’Huh?’’
‘‘Seni dinleyeceğim…….’’
‘‘…..’’
‘’Seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim’’
‘Bu yüzden beni bir kenara atma’
Caville acı içinde ağladı. Korku, aç bir canavar gibi üzerine süzüldü ve onu esir tuttu. Terk edilmekten korkuyordu, reddedilmekten korkuyordu ama en önemlisi, onu en çok seven kişiyi kaybetmekten korkuyordu.
‘’Sorun ne Caville?’’
Elody endişeli bir yüzle Caville’e bakarak kafasını okşadı.
‘Neden aniden geçmişe döndü?’
‘‘Korkutucu olmalı….’’
Brien onlara acıyarak baktı ve ‘’Sanırım öyle…’’ dedi.
Elody tekrar Caville’i kollarının arasına aldı ve sırtını okşadı. Yüzünden kaynaklanan yorgunluk bu sırada net bir şekilde görülebiliyordu. Elody'nin midesi, ağır yükü gördükçe üzüntü içinde dondu.
‘’Bahsetmişken burada böyle çocuk çok var mı? Yaşamak için hırsızlık yapıyor gibiler’’ Brien kaç çocuğun yoksulluk içinde böyle yaşadığını merak ederek dedi.
‘’Evet, ben birçok evsiz çocuk gördüm ama sayıları son zamanlarda artmış gibi. Yiyecek yeterli yemekleri olduğunu sanmıyorum….’’ Elody iç çekerek dedi.
Seranın inşası biter bitmez Elody, bölgeye bir göz atması gerektiğini düşündü. Yoksulluğu azaltmak ve yoksulların ayağa kalkmasına yardımcı olmak için bir şeyler yapması gerekiyordu.
Birdenbire, beton duvarlardan aşağı yankılanan yaklaşan ayak sesleri duyulmaya başlandı. Köşeden şık giysiler giyen bir adam geldi. Bronzlaşmış teni ve uzun bir yapısı vardı ama ifadesi çaresizlik ve endişe gösteriyordu.
Kalın, tuzlu boncuklar halinde derisinden ter döküldü ve nefesi kesik kesik geldi. Nefes almaya çalışırken endişeli gözlerle sordu.
‘‘Af edersiniz, bu iki küçük çocuğu gördünüz mü?’’
Brien ve Elody, adamın sözlerine baktı.
‘‘Soyulmuş muydun?’’ dedi Brien
‘Bu çocuklar ondan da mı bir şeyler çalmışlar?’
Brien'in sözlerini duyan adamın kaşları şaşkınlıkla kalktı ve bağırdı, ’’ Bu doğru! Sen de soyuldun mu? O hırsız alçaklar… ”dedi,“ Kahretsin! Bu yerin nesi var? "
“....”
Sonra Elody iğneleyici bir yüze sahip olan adama sordu.
‘’Neyi kaybettin?’’
‘’….. Annemin hatırası…. Bir broş…. Ortasında bir mücevheri olan bir broş…. Benim için çok değerli…’’
‘’Bu mu?’’
Elody broşu eliyle kaldırdığında adam broşu hızla elinden aldı.
Beklenmedik bir şekilde adam ağlamaya başladı. Gözyaşları bir baraj gibi birikip akmaya başlamıştı. Herkes böyle garip bir durumda ne yapacaklarını bilmeyerek susarak birbirlerine rahatsız bakışlar atıyordu. Yetişkin olmasına rağmen adam hala bebek gibi ağlıyordu. Caville bile onun ağladığını görmekten utanıyordu.
Brien utanç verici olay yerinde alnını buruşturdu ve "Haydi geri dönelim madam" dedi.
"Peki. Caville, sırtıma binmek ister misin? "
Elody’nin sorusu üzerine Caville başını iki yana salladı.
"O zaman Brien seni taşıyacak."
"… Pekala," dedi Caville, konuşurken yerden yukarı bakmayarak.
Brien Caville'i nazikçe kaldırdı ve sırtına koydu. Caville memnun görünmüyordu ama ağzını kapalı tuttu. Artık Elody'yi rahatsız etmek istemiyordu, bu yüzden onu Brien'in taşımasına izin verdi. Ayrıca Brien tam teşekküllü bir yetişkin olduğu için daha güvenli olacaktı.
‘’Lütfen bekleyim!’’
Adam gitmek üzere olan üçünü yakalarken bağırdı.
‘’Bunu nasıl buldunuz?’’
Adamın gözleri sertti ve yüzünde ciddi bir ifade vardı.
‘’Şimdi bizden şüphe mi ediyorsun?’’ Brien sert ifadesinin altında için için yanarak sinirlendi. Adamın sözleri onu rahatsız etmiş gibiydi.
Korkan adam elini hızla sıktı ve “H-hayır! Bu doğru değil! Sadece… Yani, sadece merak ettim. Eminim o iki çocuk bunu daha önce çalmıştır… ama… sen… onlara bunu yapmalarını emretmiş olabilirsin… ”.
Brien dişlerini sıkarak, "Cernois'in gururlu bir şövalyesiyim ve şövalyelerin ikinci komutanıyım" dedi Brien, "Benim gibi bir kişiden şüphe etmeye nasıl cüret edersin?"
Yakasından yakalayacağı sırada. Elody ayağa kalktı ve onu durdurdu.
"Onu alan bendim!" Elody açıkladı. "İki çocuk daha önceden kaçarken düşürdü."
Brien’in ani saldırganlığından irkilen adam, bakışlarını Elody'ye çevirdi ve dedi.
“Ah… Bu küçük leydi çok akıllı. Eşyalarımı bulduğunuz için teşekkür ederim ve sizi tanımadığım için özür dilerim sör şövalye. "
‘Küçük leydi…? Sen neden küçük…’
Elody bu yıl on dört yaşına basmıştı ve hala kısa bir kızdı. Öyle olsa bile, "küçük hanım" başlığını duymak oldukça rahatsız ediciydi.
‘Ben küçük bir leydi değilim. Ağzından çıkan kelimelere inanamıyorum. ‘
İçinde bulunduğu durumu okuyamayan ve Elody’nin keyifsiz yüzünü gören adam kendini tanıtmaya devam etti. Her şey yolundaymış gibi hala gülümsüyordu.
‘’Benim adım Sirka. Rhondia’nın sahibi’’
Brien kısa, kıkırdayan bir ses çıkardı, “Anlıyorum. Hadi gidelim, efendim. "
‘’Bekle!’’ Elody şaşkınlıkla göz kırpıştırdı.
‘’Sen ünlü Rhondia tüccar loncasının sahibi misin?’’
‘’Evet, bu doğru’’
Elody’nin gözleri parladı ve ‘Bu bir fırsat!’ diye düşündü.
"Hmm ... broşunu iade ettim, bu bana bir iyilik borçlu olduğun anlamına mı geliyor?"
"Evet tabi ki. Annemin hatırasını buldun…. Sana bir hediye sunarak iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum. "
"Nezaketin için teşekkürler, ama buna gerek yok." Elody, "Bunun yerine neden Dük'ün malikanesini ziyaret etmiyorsun?" Diye yanıtladı.
‘’Efendim?’’
‘’Caville Cernois’in düküdür. Konağı ziyaret edebilirseniz harika olur. Dükalığı ne zaman terk etmeyi planlıyorsunuz?’’
‘‘Uh ... burada bir ay veya daha fazla kalmayı düşünüyorum ..." diyerek sözlerini devamı geldi, "Buradaki manzara çok güzel, bu yüzden ..."
Sirka, Elody'nin dükün malikanesine yaptığı ani davet karşısında şaşkın görünüyordu.
‘’Öyleyse ayrılmadan birkaç gün önce konağa gelmelisin.’’
“... H-ha?” kekeledi.
"Şimdi gidelim, Sör Vedos!"
Elody konuşmayı bitirirken Brien'in kolunu tuttu ve onu ara yolun dışına sürükledi.
‘’Bundan emin misiniz, efendim?’’ Diye sordu Brien şaşkınlıkla.
Doğrusu, Elody de ani ve aceleci kararıyla şaşırmıştı. Bir yabancıyı evlerine davet etmenin cahil ve düşüncesizce olduğunu biliyor.
Fakat….
İş ortaklarına sahip olmak, para kazanmada önemli bir faktördü. Bunu yapmak için tüccarlarla bağlantı kurması gerekiyordu.
Etkileri ne kadar büyükse o kadar iyidir. Bu nedenle Elody, onun ünlü tüccar loncası Rhondia'nın sahibi olduğu öğrendiği için ikinci bir düşünceye sahip değildi.
Ne yazık ki Eloldy'nin takas edecek hiçbir şeyi yoktu.
‘Ama hala bir ay var ...’
Elody, ay bitmeden ticarete değer bir şey hazırlamak zorundaydı.
Düşündüğü bazı şeyler vardı ama henüz onlarla ilgili deney yapmadığı için emin değildi.
Tabii ki, Elody ticareti yapmasa bile, ünlü tüccar loncasının sahibini tanımak için hala iyi bir fırsattı.
Elody aniden pazarı ziyaret etme öncelikli sebebini hatırladı.
‘Otlar!’
Elody ‘’Acele et! Gitmeliyiz’’ şifalı bitkiler satıcısının bulunduğu yere aceleyle giderken dedi.
‘’Be- bekleyin, efendim!’’
Üçü koşarken, Caville’in kabarık gözlerini gördükten sonra şaşkın görünen Marie'ye çarptı.
“Ah ?! Ekselansınız! Neden gözleriniz… ağladın mı? "
Caville cevap olarak başını Brien'in omuzlarına gömdü ve utanç içinde yüzünü örttü.
"Ah, hadi ama! Zamanımız yok! "
Elody öyle bir acele içerisindeydi ki Maria Caville’nin şişmiş gözleri hakkında tam açıklama alamadı.
Görünüşe göre Elody’nin sabırsızlığı pazar gezme işini sonlandırmıştı. *** Elody konağa döner dönmez ilk yaptığı şey topladığı örnekleri düzenlemek oldu. Bu arada Caville, yolculuklarındaki oluşan üzerindeki kiri temizlemeye gitti.
“Hmmm ...”.
Elody, birkaç ay önce Caville'i yıkamayı bırakmıştı. Vücudu gelişmeye başladığından onu yıkamaya devam edemedi. Onun yerine Elody, uşak Norman'a onu yıkamasını emretti.
‘Geçen yıldan beri çok büyüdü’
Norman Caville ile iyi ilişkisi olan birkaç yetişkinden birisiydi. Bu yüzden işi ona emanet etti. Bunun için mükemmel olacağını düşündü.
Sonra Elody, piyasadan satın alınan bitkilerin ve sihirli hapların bir listesini düzenledi.
Piyasadaki sihirli hapların çoğu ya sahteydi ya da etkinliği düşüktü. Düşük kaliteli olanlardan bazıları, kullanıcının kalıcı yan etkilere sahip olmasına bile neden olabilirdi.
Terapiler ve ağrı kesiciler gibi işe yarayan sihirli haplar da vardı ama ne yazık ki çok pahalılardı.
'Çok pahalı.'
Bu nedenle, halk sadece yerel tüccarlardan bitki alabiliyordu. Ancak bilgisizliklerinden dolayı otları kurutur ve çay gibi içerlerdi. Onların haberleri olmadan bitkiler etkilerini yitirirlerdi.
Dahası, yıllar geçtikçe hasta ve yaralıların sayısı büyük ölçüde arttı, bu yüzden tedavi istemek için rahibe gitmekten başka seçenekleri yoktu.
Maalesef Cernoir’in topraklarında rahip yoktu. Eskiden biraz vardı, ama şimdi sadece boş bir tapınak kalmıştı.
‘Ne yapmalıyım…?’
Eğer bir ay içinde değerli bir ürün üretemezsem, bir cephe oluşturamam ve onlarla bağlantı kurmak için elimden gelenin en iyisini yapmam gerekir.
Hizmetkarlara Sirka'ya ellerinden gelen en iyi şekilde davranmalarını söyleyeceğim ve onu daha sonra tekrar gelmeye ikna etmem gerekecek.
‘Misafirleri üzemem bu yüzden onlara daha saygıyla davranmak daha iyi olur. Aşçıları ziyaret hakkında bilgilendireceğim ve tüccarlar gelmeden önce bazı abartılı yiyecekler hazırlamalarını sağlayacağım.’
Elody'nin tüccarlarla işbirliği yapmak istemesinin bir nedeni vardı. Arazideki ticaret sisteminin, nispeten küçük toplulukların bile piyasalara erişebilmesi için geliştirilmesini istedi. Bunu yaparak, tezgah sahibi ücretlerinden bir miktar gelir elde etmeyi ve alışveriş yapanların çevresel hizmetleri kullandıkça yerel ekonomiyi artırmalarını umuyordu.
Elody’nin gözünde soylular kendilerini para ve güç için aptal gösteriyorlardı.
‘’Eşim….’’
Elody arkasını döndü ve yıkanmış Caville'in yatak odasına girdiğini gördü.
‘’Yıkanmayı bitirdin mi Caville?’’
"Evet…."
Caville, pazardaki olay nedeniyle hala travma geçirmiş görünüyordu. Kaleye vardıklarından beri depresyondaydı.
‘’Hadi, bu gece erken yatalım. Seni uyutacağım. "
‘’Ya sen, eşim? Şimdi uyumuyor musun? "
"Daha sonra uyuyacağım, hala yapacak işlerim var. Burada çalışacağım için hiçbir yere gitmeyeceğim, bu yüzden endişelenmene gerek yok. "
"Gerçekten mi? Gitmiyorsun, değil mi? "
"Tabii ki de. Nereye giderim her zaman senin yanında olacağım. "
"Tamam ...," Caville isteksizce yatağa uzanırken.
Elody, Caville'i battaniyeyle sıkıştırdı ve yanındaki yere kaydı. Elini tuttu ve "Sana ninni söylememi ister misin?" Dedi.
Caville bu fikre gülümsedi ve ‘’….Evet lütfen’’ dedi.
Sonra Elody, yatmadan önce ona söylediği ninniyi söylemeye başladı ve saçını okşadı. Caville’nin nefes alış verişi yavaşlarken nazik ninniyle uykuya daldı.
‘’İyi geceler, hayatım….’’
Sadece birkaç dakika sonra, nefesi sabit bir ritme oturup derin bir uykuya sarılırken uyku göz kapaklarının üzerinde toplandı.
Uyuyan figürü bir melek kadar sevimliydi.
Elody, Caville’in elinin arkasını öptü, sonra elini nazikçe bıraktı ve işine devam etmek için geri döndü.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.