Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 

           
   Nishin'in babası için duyduğu anlık endişeyle kutuyu harekete geçirdiği yeri merkeze alan çembersel bir alan kuruluydu. Çeşitli boyutlarda ve vahşilikte ağaçlar alan içinde devriye gezer gibiydi. 

    

    Gerçekleşen savaşın acılı izleriyle kaplı kızıla dönmüş toprakların sahipleri , yurtlarının ikinci işgalcileri tarafından atıştırma muamelesi görüyordu. Doğduğundan beri kabilesinin karakteri , onuru ve ilkeleriyle iç içe büyümüş olan Nishin için çok zor bir durumdu. 

    

      Kahramanlarını , hayallerini , en başında varlığının sebebi olan her şeyi kaybetmişti. Hissettiği karışık duyguların hepsi birlikte tek bir şekle büründü. Nefret.


      İntikamını almalıydı. Önce o aptal ağaçları , ardından köyüne saldıran akıncı birliğini cehennemin dibine yollamalıydı. Öyle bir yerin olup olmaması önemli değildi. Yoksa bile onların cehennemini buraya inşa edecekti. İçinde yanan tüm intikam ateşiyle , güçsüz ve çelimsiz vücuduna bakmadan koşmaya başladı. 


     Elinde herhangi bir silah yoktu. Sadece bağırarak koşuyordu. "Hıaaaahğğğ!" 

     Bu dezavantajların farkındaydı ama aklına yapabilecek başka bir şey gelmiyordu. Tekrar eski günleri istiyordu. Onlara ulaşamayacağının farkındaydı. O anlar zamanla canlılığını yitirecek mutluluktan ziyade devamlı sızlayan bir yara olarak kalacaktı. Ölüme gittiğini o da biliyordu. Her ölüm bir son olacak değil ya. Belki de ruhu tekrar sevdikleriyle bir araya gelecekti. Kendini kaybettiği her şeyi geri getirmenin yolunun bu olduğuna inandırmıştı.


    Sevdiklerine doğru son sürat koşan , umutsuzluk ile umutun iki tarafını oluşturduğu terazinin ortasında sallanan bu çocuk yolu yarılamıştı ki bir ses duydu. 


    "TIKK" 


 Başı ağrımaya başlamıştı. Çevik vücudu dengesini yavaşça kaybediyordu. Gözleri yavaşça kapanmaya başladı. Yapabildiği son şey ulaşamadığı ve onun uğruna hiçbir şey yapamadığı kabilesine doğru elini uzatmak oldu. Küçük çocuk kör noktasından başına aldığı darbe yüzünden yerde baygın vaziyette uzanıyordu. 


   Gözlerini henüz ışığa açmamış , karanlıklar içindeki  çocuk at sesleri duyuyordu. Sesler yakından geliyordu. Vücudu hafifçe sallanıyor, bulunduğu zemin zıpladıkça kendisi de zıplıyordu.  Başındaki her saniye zonklayan ağrı sebebiyle sesler anlaşılmaz birer uğultuya dönüşüyordu. 

    
   Sersemlik halinin birazını atlatan çocuk gözlerini hafifçe araladı. Bir esip bir kaybolan rüzgarın belirsizliği gibi kendi görüşü de net değildi. Hareket halindeki bir araçta olmalıydı. Seslere bakılırsa bir at arabasıydı. Etrafını incelerken belli belirsiz birkaç gölge ile karşılaştı. Gözlerinin  ortamın ışığına uyum sağlamasıyla gölgelerin asıl kimliği ortaya çıktı. Kendi boylarında tanıdık gözükmeyen birkaç çocuk , taşıdığı ürünlerin zamanla dökülmesi sonucu oluşmuş lekelerle dolu arabanın gıcırdayan tahtalarının önünde yan yana dizilmişlerdi.


   Üstleri ilk bakışta hepsi delikli, yıpranmış kıyafetler olarak gözüksede dikkatle incelendiğinde küçük farklılıklarla kendilerinden ayrılıyordu. Nishin dahil toplam 5 çocuk vardı. 3 ü yan yana birbirine sığınmış gibi temas halinde otururken bir tanesi onlardan ayrılmış, tek başına oturmuştu. 
  

   Diğerlerinden ayrılmış olan siyah kısa saçlı çocuk başını ayaklarının arasına almıştı. Koyu tenliydi. Sıkı bir pozisyonda durmamalarına rağmen kasları dikkat çekiciydi. Vücudu yara ve  boğuşma izleriyle doluydu. Ayaklarını oynattığında bir metal sürtme sesi etrafa yayıldı. Nishin dikkatli incelediğinde kelepçeleri fark etti. Ayakları ve elleri kelepçelenmişti. Yara izleri de düşünülürse yakalanmamak için büyük çaba göstermiş olmalıydı. Nishin analizine devam ederken çocuk başını kaldırdı. 

   Nishin karşısındaki manzara karşısında şaşkındı. Kısa saçları ve kaslı vücuduna rağmen karşısındaki suratın güzelliği o kadar dikkat çekici ve fark edilesiydi ki Nishin bir süre başka bir şey düşünemedi. Kız Nishin'in bakışlarını üzerinde hissettiğinde rahatsız olmuş bir şekilde biraz daha içe kapandı. Nishin kızın tedirginliğini fark edip diğer çocuklara doğru döndü.


   " Nereye gittiğimiz hakkında bir fikriniz var mı?" 



 Yanaklarında ufak birer kuş lekesi taşıyan bu üç çocuk boş gözlerle Nishin'e bakmaya devam ettiler. Kendi aralarında fısıldaşmaya başladılar. Beyaza çalan ten renkleri ve kıvırcık saçlarıyla sanki bir peri masalından fırlamış gibiydiler. Gerçi şuan bulundukları durum pek iyi sonu olan bir masala benzemiyordu.


  "Sanırım sizinde fikriniz yok.  Fakat birden kendimi burda bulmak. Gerçekten son zamanlarda başıma hep böyle şeyler geliyor." 


  Nishin ne söylerse söylesin karşısında sürekli aynı anlamsız suratları görmekten bıkmış , konuşmamaya karar vermişti. Dışarıda neler olduğunu anlamak için etrafa bakmak istesede arabada uygun bir boşluk veya delik bulamadı. Ümidi yitirmiş başını önüne eğdiği anda hoş ve ince bir ses duydu.


   "Bizim dilimizi bilmiyorlar. İstediğin kadar konuş cevap alamazsın. Senden önce bunu çoktan denemiştim. Yardım etmeyecektim ama ben bir şey söylemezsem bu durumu anlayabilecekmişsin gibi gözükmedin." 

   
   Nishin susuzluktan kurumak üzereyken bir su kaynağı sesi duymuşcasına canlı gözlerle başını kaldırıp sese doğru baktı. Karşısındakiler bu sefer anlamsız gözler değildi. Belki de kimileri için daha kötüsüydü. Acıyan ve küçümseyen gözlerdi bunlar.


   "Ne o sende mi bildiğin dili unuttun? O derece bir aptal olamazsın değil mi?" 


  Konuşmadan sadece uzun ve dik dik bakan Nishin'i bu sesler bozmuştu. Kendini toparlayarak devam etti.


  "Öyleyse sadece senle anlaşabileceğim. Senden sorularıma cevap vermeni isteyeceğim. Gerçi senin de bilip bilmediğine emin değilim ama kelepçelenmiş olduğuna bakarsak aramızda yakalanmamak için karşılık veren tek kişi sensin gibi gözüküyor. Neden bizi bu arabaya topladılar? Samanmışcasına taşındığımıza göre çok da önem görmediğimizi hissediyorum. "


  Kız gözüne düşen saçlarını bir baş hareketi ile sağa savurduktan sonra söze girdi.


   " Pek bildiğim söylenemez. Birdenbire karşıma bir kaç asker çıktı. Giydikleri üniformalara baktığımda bir ülkenin resmi birliğinden olabileceklerini düşündüm. Durup dururken bana saldırdılar. Bende karşılık verdim. Şerefsizler, aklıma geldikçe sinirleniyorum. Hazırlıksız yakalanmasam onlara günlerini gösterebilirdim." 


   Hırçın kişiliği olduğu hissedilen kız yaşadıklarını tekrar hatırlamış olacakki bir anda büyük bir öfkeyle dolmuştu. 


  "Resmi birlikler mi? Çok tuhaf. Yaşadığımız bölgenin herhangi bir devletin himayesinde olmadığını sanıyordum. Üstelik sen hangi kabiledensin ve adın ne ? Şu anlık sadece birbirimize güvenebilirmişiz gibi duruyor."


  Kız ufak ve ima dolu bir sırıtmanın ardından karşılık verdi. 


   "Gerçekten bir aptalsın. Kabile veya her ne saçmalıksa çok umrumda değil. Gene de sana adımı söyleyeceğim. Sahra. Devam edersem asıl sorunu kendin söyleyip hala anlamıyorsun. Doğru , bu topraklar herhangi bir yönetime bağlı değil. Kimileri için tarafsız özgür bir yer kimileri içinse yargı ve toplum yasalarına sahip olmayan insanların kafasına göre istediği suçu işlediği bir bataklık. Tek bir kişinin bu topraklarda söz sahibi olmaması kalan herkesin hak talep etmesine varıyor. Burada onları durduracak herhangi bir kanun yok. Bu yüzden de istediklerini yapıyorlar. Belki şuan birisinin kölesi olmak için veya ömür boyu itaate zorlanacak bir asker olarak eğitilmek için uzak bir krallığa götürülüyoruz. İstediğin kadar senaryo uydurabilirsin. Tabii bu söylediklerim sizler için geçerli. Başkasının emri altında söz dinleyecek birisi değilim ben. Hem tecrübe ettiğim kadarıyla bu askerler çok da iyi eğitimler almamışlar. Bizi bekleyen şeyin çok gelişmiş ve modern bir yer olacağını sanmam." 


   Sahra'nın açıklaması aşağılayıcı olsada gerçekten bilgili birine benziyordu. Cesareti , bilgeliği , tepkileri , teslim olmayacak kişiliği... Bu özelliklerin hepsi Nishin'in aklına babasını getirmişti. Sahra birkaç yönden ona babasını anımsatmıştı. 


  "Aptal bir kuş gibi suratıma bakmaya devam mı edeceksin? Kendi ismini söylemeyeceksen başkasının adlarını sorma." 

  
  Tamam. Belki de tam olarak babası kadar nazik biri olmayabilirdi. Nishin daha çok kızdırmadan ağzını açtı.


  " Nishin, yani ismim Nishin. Sahra , vücut yapın bana gerçekten bir savaşçıymışsın gibi hissettiriyor. Kendi yaşlarımda bir erkekte bile böyle bir vücut görmemiştim."

  Nishin son cümleleri söylerken Sahra'nın kaşlarının çatıldığını fark etti. Hemen konuyu değiştirdi. 


  "Söylediklerini düşündüm. Senin kadar savaşçı ruhlu olmasam da bende köle olmak istemiyorum. Diğerlerinin de olmak için can attığını sanmıyorum. Hem bu çocuklarla nasıl anlaşacağız. İsimlerini bile bilmiyoruz. "

  Çocuklar karşılarındaki ikilinin zaman zaman tansiyonu yükselen konuşmasını anlamasalar da pür dikkat dinliyorlardı. 

   "Soldan sağa 1,2 ve 3 olarak onlara numara verdim. Ayırt etmenin yolu da basit. Gözleri mavi olan ve lekesi  tombul bir güvercini andıran 1 numara. Gözleri yeşil olan ve lekesi şahine benzeyen 2 numara. Gözleri tamamen siyah ve lekesi yılan tarafından boğulan yavru kuşa benzeyense 3 numara." 

   Sahra konuşmasını bitirir bitirmez 3 numara olarak adlandırdığı çocuktan garip bir enerji hissetti. Sanki gözlerine uzun süre baktığınızda aynı bir  karadelikmişcesine  kişiyi hiçliğe doğru çekiyordu. Üstelik yanındaki diğer iki kişiye nazaran Sahra'nın bakışlarından çekinmiyordu. Aksine karşılık verip onunla savaşıyordu. Sahra kendini ayak parmağından başına kadar bir yılan tarafından boğuluyormuş gibi hissetmeye başladı. Bakışlarını hemen Nishin'e çevirip nefes nefese kaldı. Bu sırada Nishin kendi kendine bir şeyler sayıklıyordu. 


   "1,2,3. Tamam anladım. Bir kaç kez tekrar etmem yetti." Başını arkaya yaslamıştıki aniden duran arabanın yarattığı etkiyle öne fırladı. 


  "Buda neydi?" 


  Hareketi kesmişlerdi. Dışarıdan bir kaç konuşma sesi geliyor ama yeterli şiddette olmadığından anlaşılamıyordu. Sesler gittikçe yaklaşırken herkes kendini olacaklara hazırladı. Sahra kelepçeli olmasına rağmen ona en hızlı hareket şansı verecek bir konumda ayakları üzerine çömeldi. Nishin gözlerini kapıya doğru dikti. Herhangi bir durumda kaçmak için nereden fırsat bulabileceğini düşünüyordu. 3 numara yanındakilere birkaç şey fısıldadı ve bakışlarını kapıya yöneltti. 1 ve 2 numaranın önüne geçerek kapıdan bakan birinin onları hemen fark etmemesi için görüş açısını kapatmak istiyor gibiydi.


   Konuşma ve ayak sesleri durdu. Kilit sesi duyuldu. Kilidin açılma sesi de yayıldıktan sonra  geniş tahta kapı gıcırdayarak açıldı.

---------------------
   Herkese merhabalar birkaç bölüm ardından kendimi tanıtmak istedim. 16 yaşında bir lise öğrencisiyim. Edebiyata ve anime-manga-novel kültürüne ilgim var. Daha çok yazarak yazdıkça kendimi geliştirmek istiyorum. Bu yüzden eleştirilerinize ve önerilerinize açığım. Şimdiden teşekkür ediyorum.







   




    


   


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.