Love Doesn’t Matter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 


           
12. BÖLÜM – KARŞI KONULMAZ ARZU
 
Basilion evi
 
Nowak’ın merkezinde yeni inşa edilen konağa insanlar böyle diyordu.  Efsanevi Güneş Kral’ından sonra anılacak kadar görkemli ve ihtişamlı olan konak, son birkaç gündür ışıklarını kapatamayacak kadar gürültülü ve yoğundu.
 
Yeni ev, yeni efendi, yeni hizmetçiler.
 
Devam eden karmaşa ve uğraş sırasında işleri sabırlı bir şekilde  dengede tutan biri vardı: yardımcı Gronzhang Tureda. O bir sekreter, bir haberci ve küçüklüğünden beri efendisinin yanında yer alan bir danışmandı.
 
Öğleden sonra, güneş batarken yeni efendisinin kapısını çaldı. Acil bir mesele vardı.
 
“Genç efendi, hemen yola çıkmalısınız. Kıyafetlerinizi çabuk değiştirin.”
 
Gronzhang’ın arkasında beyaz saçlı bir uşak ve genç bir hizmetçi vardı. Her birinin elinde bir gömlek, bir kemer, bir ceket ve bir sepet vardı. Grozhang hep gergindi. Efendisi en geç saat altıda kermesin yapıldığı ‘Dimitri Konuk Evi’nde olmalıydı.
 
“Organizatör bay Haleston, Bayan Meyer’in eski arkadaşı ve önemli bir yatırımcıdır. Geç kalırsanız anneniz büyük bir  hayal kırıklığına uğrayacak.”
 
Genç hizmetçi acele ediyormuş gibi ona gömleğini uzattı.
 
“Ah doğru. Genç efendi.”
Grozhang aniden sesini alçalttı.
“Reinen evinden bir telefon geldi.”
 
Hadius’un düğmeleri çözen eli tereddüt etti.
 
“ Genç Leydi Bianca’nın mezuniyet töreniniz zamanında eve döneceği söylendi. Aziz Burge Manastırı’nın  gelin okulunun tatile girdiğini söylediler.”
 
Bianca Reinen.
Eski nişanlısının adını duyan Hadius’un anlaşılmaz bir yüz ifadesi vardı.
 
Bu arada genç hizmetçi kolunu giderek daha fazla acıtmaya başlamıştı. Çocuk yeni çalışmaya başlamıştı bu yüzden nasıl yapacağını bilmiyordu. ÇN: arkadaş şuna da ölüyorum giyin kendi kıyafetinizi işte eliniz ayağınız yok mu?
 
Alnından terler akıyordu. Bilinçsizce omuzuyla alnındaki teri sildi.
 
Hadius üzerine sürten kumaşın sesiyle uyarıldı. Ancak o zaman arkasındaki çocuğu fark etti ve elini gömleğin kolunun içine koydu. Sonra sordu.
 
“Adın ne?”
Çocuk ani soruyla irkildi.
“p-pip.”
“Pip.”
“Evet.”
“Kaç yaşındasın?”
“...On iki.”
“Gençsin.”
“Yi-yine de uzunum. Genç efendinin omuzlarına ulaşabilecek kadar...”
 
Abuk sabuk mırıldanan Pip, sarardı ve ağzını kapattı. Ona Hadius Meyer’in anlayamayacağı biri olduğu söylendi. Kıdemli hizmetçiye göre, bu cömert gülümseme sadece maskeydi aslında çok korkutucu bir insandı.
 
“Şu andan itibaren konuşabilirsin. Bekleme.”
 
Pip’in cevap vermesine fırsat vermeyen Hadius gömleği koluna geçirdi. Devamı sorunsuz ilerledi. Pip özenle düğmeleri ilikledi ve yeleği giydirdi.
 
Pip işini bitirdikten sonra bir adım geriye çekildi ve yaşlı uşak Efendi’nin kravatını bağlarken hevesle izledi. Uşak aynı zamanda kemer ve bağcıklardan da sorumluydu.
 
Bir süre sonra Hadius kravattan ayakkabılarına kadar mükemmel bir takım elbise giymişti. Parlak siyah saçlarından  başlayarak her şey bir kış gecesini andırıyordu.
 
Pip, sanki bu dünyadan değilmişçesine mükemmel figüre sahip adamdan gözlerini alamıyordu.
 
Hadius doğduğundan beri bu şekilde yetiştirildi. Dış görünüşünden gurur ve huşu akan bir insan olmalıydı.
 
Bu yüzden hayran bakışlar onu etkilemedi. Kalbi kaya gibi sertti ve uzun süredir atmıyordu.
--
 
Meyer ailesinin varisi, Nowak’ın merkezindeki kulüp binasına geldiğinde tüm alan hareketlendi.
 
Kermesi organize eden Kont Haleston ve karısı onu karşılamak için istisnai bir şekilde ön kapıya geldiler.
 
Sadece seçilmiş konuklar değil ayrıca dedikodu peşindeki muhabirler  de yüksek sosyetenin merkezi olacak genç varisin önüne yığıldılar.
Hadius resmi toplantılarda her zaman kibar ve nazikti. Yaşının aksine sağduyulu, sessiz ve konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ederdi.
 
Caitlyn Meyer oğluna gururlu gözlerle uzaktan bakıyordu. Girişinden itibaren etrafı insanlarla çevrili olan Hadius yavaş yavaş annesine yaklaştı.
 
“Buradasın.”
 
Anne oğul herkesin önünde yanaklarını birleştirip sevgiyle kucaklaştılar.
“Geç kaldığım için üzgünüm.”
“Ne diyorsun? Meşgulken seni buraya zorla çağırdım.”
Hafifçe gülümsedi ve elini oğlunun omuzuna koydu. Hadius da gülümsedi.
 
Disiplinli bir şekilde gülümsediler ve yan yana kermes stantlarını gezdiler.
 
“Ah, o çocukla görüşmene ne oldu? Erndorf’lu çocukla yüz yüze görüşeceğini söylediğini sanıyordum.”
“Evet. Görüştüm.”
 
Ne çok kalın ne çok ince ritmik bir ses.
 
“Konuştun mu? Ayrılık hakkında.”
“Evet.”
“İtaatkar bir şekilde kabul etti mi?”
“Annemin endişelenmesi gereken bir sıkıntı yaşanmadı. O da ayrılmak istedi.”
“Bu iyi.”
 
Caitlyn eldivenlerine yapışan tozu hafifçe silkeledi.
 
“Bu arada onunla konuştun mu? Yeni Dünya’ya göç etme meselesini.”
“Biraz bahsettim ama ayrıntı vermedim. Onu kovup şimdiye kadar yaşadığı yeri elinden alıyormuş izlenimi uyandırdı.”
“Bu doğru..”
 
Başını sallayarak, hannes ve meclis üyesi Richards’ın önünde çocuğu Yeni Dünya’ya götürüp orada bırakacağını söyleyerek övünmeyi düşündü.
 
“Sert davransan ne olur? Tazminat, ödüller, neden işleri karmaşık hala getiriyorsun? Arsayı bile satın aldın, onu kov ve işi bitir..”
 
Kendi kendine mırıldanırken ona bir belge verildi.
 
“Bu ne? Ayrılık... anlaşması mı?”
“Ayrılık ile ilgili meseleleri tartışıp bir sözleşme yazmaya karar verdik.”
 
Caitlyn’ın cevap vermesine zaman bırakmadan soğuk ses devam etti.
 
“O da kabul etti ve ayrılmadan önce görevini sadakatle yerine getirecek.  Ayrıca mezuniyet töreninde sadakatle emrini yerine getirdiğini kralın görmesine izin vereceğini söyledi. Ayrıldıktan sonra Yeni Dünya’ya taşınma konusunda karar vermek için çok geç olmaz.”
 
Sorun ne?
Hadius bir kağıt parçası kadar duyarsız bir bakışla soruyordu. Caitlyn oğluna boş boş baktı sonra tekrar kağıda döndü.
 
“Bir ayrılık anlaşması... Bu iyi bir fikir.”
 
Caitlyn mırıldandı ve belgeyi zarfa koydu.
 
Bir grup insan onları uzaktan tanıdı ve neşeli yüzlerle onlara yaklaştı.  Kalabalığa karışan anne ve oğul el sıkışıp selamlaşırken yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaştılar.
 
Soyluların ev sahipliği yaptığı her kermeste olduğu gibi bütün stantlar lüks ve nadide eşyalarla doluydu.
 
Yaldızlı süs eşyaları, fildişi heykeller, antika kitaplar ve hatta küçük, el yapımı ürünler. Bunlar sıradan insanların hayal bile edemeyecekleri pahalı ve lüks eşyalardı.
 
Elbette Hadius hiçbiriyle ilgilenmiyordu.
 
Sihir gösterileri ve eğlence amaçlı kart oyunları da ilgisini çekemedi. Meyerler birkaç nesildir servet biriktirmiş büyük, soylu bir aile idi; maddi şeylere karşı ilgisini kaybetmişlik ailenin simgesi gibiyidi.
 
Hadius bir bardak şampanya aldı ve süslü  bir arabesk sütunun altında durdu. Güzel bir gülümsemeyle can sıkıntısını gizleyerek yaklaşan insanlara memnuniyetle elini kaldırdı.
 
Etkinlikten ayrılmak için doğru zamanı beklemeyi düşünüyordu.  Salonun ortasında bir fil göründüğünde doğru zaman gelmişti. Türbanlı aktör filin tepesinde performans sergilerken  insanlar alkışladı ve tezahürat yaptı.
 
Caitlyn ayrılmak üzere olan Hadius’a seslendi.
 
“Gidiyor musun?”
“Evet.”
“Bekle. Ondan önce sana söylemem geren bir şey var. Bir dakika.”
 
Yine omuzları dipdipe balkona gittiler.
 
Gece çoktan kararmış ve her yeri aydınlatan bronz lambalar yıldızlar gibi parlıyordu.
 
“Bir ihtimal hikayeyi duydun mu? Bianca hakkındaki.”
“Evet. Mezuniyet töreni zamanı Nowak’a geleceğini duydum.”
“Ondan önce, bir fırsat bulmalıyız. Son ve Binaca doğal bir şekilde görüşebilirsiniz. Büyük dük Reinen’in çok üzgün olduğunu biliyorsun, değil mi?”
“Evet.”
“Onu bazen ziyaret edip selamlamalısın.”
“Yapacağım.”
 
Kısa yanıtları duyan Caitlyn bir an suskun kaldı. Hadius yüzünde ‘bir sorun mu var?’ ifadesi ile baktı. Caitlyn özenle gözlerini kırptı. Gül rengi dudaklar tekrar gülümsedi.
 
“Bianca’yı görünce şaşıracaksın. Bilirsin, gençken biraz tombul ve erkek fatmaydı. Oğlan gibi davrandığını düşünmek...”
 
İçini çeken Caitlyn ellerini salladı.
 
“Ama şimdi, tamamen farklı. Tanrı ne tür bir büyü kullandı da bu kadar güzel oldu? Aynı kadın olsa bile  bu heyecan verici.”
“Nasıl değiştiğini gerçekten merak ediyorum.”
 
Hadius cevap verdiği an balkonun kapısı açıldı. Birkaç hanım gülerek korkuluklara doğru yürüyordu ve anne ile oğulu fark ettiklerinde mutlu görünüyorlardı.
 
“OO? Prens Hadius mu? Hatta Bayan Meyer mi..?”
 
Nazik bir selam veren Hadius annesinin kadınlarla sohbet edebilmesi için bir adım geri çekildi.
 
Mekana ilgisizce bakarken gözleri bir anda sahnenin arkasında bir yere takıldı. Kadınlarla konuşmayı bitiren Caitlyn başını oğluna doğru eğdi.
 
“Sorun ne?”
“..Bir şey yok.”
 
Caitlyn oğlunun baktığı yere şüpheli bir şekilde dikkatle baktı.
 
Belki de bir kadına bakıyordu?
 
Ortamda birkaç tane büyüleyici güzellikte kadın vardı. yirmi yaşındaki genç bir adamın kadınlar tarafından büyülenmesinde garip hiçbir şey yoktu. Ancak baktığı yerde kadın yoktu. Tek görebildiği canı sıkılmış gibi esneyen bir müzik kutusu satıcısıydı.
 
Şey, bu olamaz.
 
Hadius tam bir münzevi idi. Annesi olarak onu böyle olması için iyice disipline etti. En ufak bir arzu ya da duyguya kapılmayan oğlundan memnunken aynı zamanda endişeliydi.
 
Hayır. O köylü kızıyla ilgilenmiyor.
Caitlyn gözlerini kırptı ve bu saçmalığı kafasından attı.
 
“Bu arada ayrılık anlaşmasını ne yapacaksınız? Ne zaman imzalayacaksınız?”
“Mümkün olduğunca çabuk yapacağım.”
“Doğru uzatmanın anlamı yok. İnsanın fikrinin nasıl değişeceğini bilemezsin. O çocuk şu an açgözlü görünmüyor ama...”
“Bununla ilgileneceğim anne.”
 
Caitlyn şaşkınken kapı bir kez daha açıldı. Fil gösterisi bittiğinde  yüzü gülen insanlar balkona döküldü. Anne ve oğulu tanıdılar ve selam verdiler.
 
“O zaman ilk ben ayrılıyorum.”
 
Hadius kaostan faydalanıp balkondan kaçtı. Aslında Caitlyn tamamen yanılmıyordu. Kesinlikle bir şey görmüştü.  müzik kutusu gerçekten dikkatini çekmişti.
 
Çıkışa gitmek yerine soluk soluğa adımlar stantın önünde durdu. Satıcı sevindi.
 
“Bu Papa III. Benedict’e adanmış bir eşyadır. En iyi karaağaçtan yapılmıştır.”
 
Müzik kutusunu gururla ona  uzattı. Az öncekinin aksine, alev alev gözler dönen mekanizmaya sabitlenmişti.
 
Ama gerçekte gördüğü müzik kutusunun uyandırdığı bir ‘hatıra’ idi.
 
Fildişi sehpanın üzerindeki müzik kutusuna bakarak kaşlarını çatan bir kız, ona bir kez dokunabilir miyim diye düşünüyordu.
 
Muzipçe parlayan gözleri nişanlısının sokağın karşısında belirdiğini görünce ışığını kaybetti.
 
Onu kibarca selamlamak için dizlerini kırdı ve başını slladı. Ama derin mavi gözlerinde yalnızca kayıtsızlık vardı. Sıkıysa dene kıvamında arsız bir beyan gibi.
 
Belki de bu doğal bir tepkiydi. İlk akşam yemeği partsinden beri kendisi de dahil herkes ona havada uçan toz gibi davranmadı mı?
 
Yine de Hadius hoşnut değildi. o şaşkındı. Ne istiyor? Onu hoş karşılayacağını mı düşündü?
 
Çocuk sanki müzik kutusu ile hiç ilgilenmemiş gibi soğuk bir şekilde arkasını döndü. Ona yapılmış gibi görünüyordu  bu yüzden ruh  hali bir kez daha kötüleşti.
 
O an fark etti.İki  gün önce dekoratif masanın üstüne ne koyacağını düşünen Chamberlian’a aniden müzik kutusu önermesinin nedenini.
 
Müzik kutuları o zamanlar genç soylu hanımlar arasında en lüks eşyalardandı. Gururlu ve özgüveni yüksek sıradan bir çocuk için mükemmel bir görüntü olacağını düşündü.
 
Bir süre sonra Hadius bir hizmetçiye müzik kutusunu çaldırdı.
 
Beklentilerinin aksine tıpkı şimdi olduğu gibi içinden çok hüzünlü bir melodi çıktı. Kasvetli ve uğursuz olduğunu düşünerek ona hemen kapatmasını emretmeyi düşündü.
 
Ama o anda, şeffaf bir renkte cansız görünen çocuğun gözlerindeki duygu tekrar aklına geldi.
 
Hüzün müydü? Yoksa keder mi? Belki de nefret yada kızgınlıktı. Gizemli, koyu bir tonu vardı ve Hadius’la karşı karşıyaymış gibi görünüyordu.
 
Acı kalbini deldi ve amansız bir tatmin uyandırdı.
Evet, kesinlikle onlardan keyif alıyordu.
Her akşam yemeği partisinde amaçsızlığı kontrol edemeyen gözler.
 
“Nasıl? Eğer  Meyer ailesinin reisi olacak kişi onu alırsa bu büyük bir onur olacaktır.”
 
Satıcı gurula eşyayı kaldırdı. Karşı konulmaz bir arzu tahta kutuyu sıkıca kavradı.
 
İki gün sonra Beppy Dilson atını dörtnala heyecanla Zelkova ormanına doğru sürdü. Yanında muhteşem bir şekilde ipeğe sarılmış bir müzik kutusu vardı.
 
 
Arkadaşlar bazı yerleri çevirmekte zorlandım bu bölüm saçma geldi ama yine de yazdım. Kusurlarımı affedin artık. Bu arada kızımızın her parçasından başka biri hoşlanıyor. Geçen bölümlerde saç olayımız vardı bu bölümde de gözler ve bakışlar girdi devreye. Hayırlısı. Bakalım  neler olacak.

 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.