Hadius kutuya baktı ve Emilia’nın yüzüne baktı. Bilinmeyen bir bakış kutuya ve tekrar Emilia’ya yöneldi.
Emilia hala aynıydı.
Uzun zamandır sinirlerini bozan çocuk gururlu ve inatçı olmasının yanı sıra hala soğuk ve düşman gibiydi.
Hadius bunu biliyordu.
Bunu beklese de böyle çocukça bir şeyi yapmasının nedeni gökyüzünü delip geçen o ulaşılmaz bakışı kırmak istemesiydi. Çocukça, değersiz ve önemsiz bir duygu gibi miydi?
“İstenmeyen hediyeler Cesurla son buldu. Bir kere daha reddetmemin nedenlerini duymak istemezsiniz. O yüzden lütfen geri alın.”
Sanki onu zorlar gibi kutuyu salladı.
Hadius değişen biriydi. Beklentilerin aksine, bu pek memnun edici değildi. garip bir şekilde tükenmiş hisseden Hadius yavaşça konuşmaya başladı.
“Kıymetli nişanlımı ikinci planda bırakmak istemezdim. Ama Emilia, ne yazık ki bugünlerde acayip yoğunum. Burada böyle dikilmek zaman kaybı.” “Hareketsiz duran o kolları uzatmak ne kadar sürer? Bir saniye mi? Ya da iki?” “Öyleyse yaklaşacak mısın? Zaman tasarrufu için.”
Derin mavi gözleri sinirle alevlendi. Bir an için sönmüş yüreğinde bir yangın başlar gibi oldu.
Garip bir huysuzluk tarafından ele geçirilen Hadius, Emilia’nın yanından geçti.
“Bunu almayacağım mı diyorsun? O zaman atsam da sorun değil mi? Şimdi tam burada.” “İstediğini yap.”
Sinir bozucuymuş gibi omuzlarını silkti, yavaşça ön kapıya yürüdü. Uzun bacakları her yere bastığında Emilia’nın yüzü gözle görülür bir şekilde kızardı.
Bir saniye sonra kutu yere çarptı. Hadius başını çevirseydi belki gülerdi. Çıkan yüksek sesten dolayı şaşkın olan bir Emilia görürdü.
Ancak Emilia buraya sevinçli gelmemişti. Aniden yürümeyi bırakan adamın geniş sırtına bakarken Emilia kararını verdi.
“Eğer bunu yapmaya devam ederseniz artık oylece oturmayacağım. Mezuniyet töreni ya da her neyse, onu yapmayacağım.” “...” “dinliyor musunuz? İtaatkar bir şekilde işbirliği yapmayacağım. Ayrılık anlaşmasını imzalamamalı mıyım?”
Hadius zarif bir şekilde arkasını döndü. Hafif bakışları yerde duran kutuya vardı. gözleri ondan daha önemsiz bir şey yokmuş gibi bakıyordu.
Grozhang kıpırdamadan efendisinin hareketlerini birkaç adım öteden izliyordu.
Hadius kutunun önünde durdu ve eğilmeye başladı. Zarif ve yakışıklı heykelimsi vücut yavaşça yere eğildi. Kutuyu yavaşça kaldırdı sonra tozunu silkeledi. Önemli bir şey değildi ama Grozhang’ın kalbi garip bir şekilde atıyordu. Aniden aklına gelen bir hatıradan dolayı gibi görnüyordu.
Ne zamandı?
Uzun zaman önce olmuş olmalıydı Dük Meyer’in yürüdüğü zamanlarda.
O zamanlar, iyi bir görünüşe sahip olan Dük Meyer alışkanlıktan dolayı oğlunun kafasına şiddetle vurdu. İzleyen hizmetçiler dehşete kapıldı, kendi oğlu olmadığına dair bir söylenti vardı.
En çok hatırladığı an Hadius beş yaşındaykendi. Çocuk çözülen bağcığını bağlamak için eğilmişti. Fakat Dük Meyer herkesin önünde koca elleriyle çocuğun kafasına bir kere daha vurdu. ÇN: Şeref yoksunu herif
Sebebi çok saçmaydı. Neymiş efendim Markiz Valendorf’un oğlu’nun karşısında bir yerdeyken dikkatsizce eğilmiş... ÇN: böyle insanlardan nefret ediyorum ya
“Kahretsin.”
Grozhang bilinçsizce arabadan atladı. Casus olmadan önce usta bir hizmetçiydi. Caitlyn Meyer’in profesyonel bir casusu değil de Grozhang’ı sona bırakmasının nedeni yardımcı olarak ana görevinde harika bir iş çıkarmasıydı.
“Lütfen onu bana verin genç efendi.”
Grozhang sanki çalarmışçasına hemen kutuyu aldı. İçindekiler sesli bir şekilde sallandı.
Bu sırada Emilia Hadius’a yaklaşıyordu.
“Böyle bir hediyenin her şeyi çözeceğini düşünüyor gibisiniz...” “Sana daha önce açıkça söyledim. Hiç de böyle düşünmüyorum.” “O zaman neden bunu yapıyorsunuz? Bir sorununuz mu var? Beni hayır demeye zorlamak eğlenceli mi?”
Hadius cevaplamak yerine güldü. Olumlu anlamda kullanılan sapkın bir gülümsemeydi. Emilia bir an ne diyeceğini bilemedi.
“Biri doğru, biri yanlış. Tepkini görnek düşündüğümden daha eğlenceliydi aöa gerçekten bundan nefret edeceğini düşünmemiştim. Tam aksine.”
Bu ne anlama geliyor? Gözlerini kırparak şaşırtıcı konuşmasına devam etti.
“Sen küçük ve zayıf şeylerden hoşlanırsın. Aile, Beppy, böyle küçük bir hediye, sevimli bir köpek falan filan.” “HI! Bu şekilde ifade etmeyin. Genç efendi garip bir insan. Siz ölümüne sıkılan ve eğlence için insanlara eziyet eden kaba aristokrat bir adamsınız.” “Ne düşündüğün umrumda değil.” “Gördünüz mü sadece kendinizi düşünüyorsunuz.” “Doğru. Sadece kendimi düşünüyorum. Çok bencilim.”
Emilia sözlerine nasıl karşılık vereceğini düşünerek kaşlarını çattı. Sonra omuzlarını düşürdü. Ayrıca yanan her ne ise sönmüşçesine Emilia vazgeçer gibi olmuştu.
“Bay Beppy, araba, cesur. Bunlar yeter.”
Emilia güçsüzce mırıldandı.
“Söz verdim. Ayrılık anlaşmasını imzalamaya hazırım. O yüzden lütfen durun.” “Neden bu kadar ciddisin? Meyer’in burnunu parayla sildiğini biliyorsun. Sana verdiği anlamsız bir şey.”
Emilia savaşma gücünü kaybederken Hadiius da hızla tükendi.
“Gerçekten yeniden paketleyip sana vermek istiyorum ama reddedeceksin.” “Evet, kendine geldiğiniz için çok teşekkür ederim. O zaman artık gidiyorum.”
Konuşmayı bitirir bitirmez Emilia arkasını döndü. Sonra bir şey tarafından kovalanıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladı. Adımların sonunda Beppy Dilson vardı. Kıpırdanıyor, elleriyle şapkasını kıvırıyordu.
Emilia arabaya binmeden hemen önce Hadius konuşmaya başladı.
“Söylemek bir şey var. Annem olan kadın seni ziyaret edecek.”
Annesi olan kadın mı? Emilia kaşlarını çatmamaya çalışarak yavaşça başını çevirdi.
“Neden? Neden o beni ziyaret ediyor?” “Emin olmak için.” “Emin olmak... neyden?” “Bariz ve yorucu şeylerden. Küçük köylü kız düşes olacağı günün hayalini kuruyor mu ya da ailesinin varisinin kalbinde o kız farklı bir yere mi sahip.”
Sözleri devam etti
“İlk başta gelmesine engel olmayı düşündüm ama onu kendi haline bırakacağım.”
Kendi haline bırakmak mı*
Emilia şaşkınlıktan ağzını kapatamazken Hadius kemerli demir kapıya yöneldi.
Uzaklaştıkça aralarına parlak güneş ışığı düşüyordu.
-- Beppy kavisli kaşlarla bir kez daha yan tarafın baktı.
İfadesiz görünen Emilia onu en az kutuyu görür görmez sinirlene Emilia kadar geriyordu. Sert eli çenesini, başının arkasını ve tekrar çenesini kaşıdı.
Endişeli bir şekilde oturan Emilia bir süre sonra onun davranışlarını fark etti.
Onun derdi ne? Kendini kötü hissettiği için yanındakini rahatsız etmemeli.
Emilia zorla ağzının kenarını Beppy’e doğru kaldırdı. Ancak o zaman Beppy Emilia’ya düzgünce bakabildi.
“Ben bayımı suçlamıyorum. Sen sadece sana emredileni yaptın. Karşılığında bana bir şey için söz ver.”
Beppy sanki ‘Ne olursa’ der gibi gözlerine sert bir bakış koydu.
“Lütfen hiçbir şey söylemeden Genç Efendi Meyer’in yanına gitme, Cavendish sorunu olduğu zamanki gibi. Bir şey olursa ve gitmek zorunda kalırsan ilk bana söylemelisin. Anladın mı?” “İlk Emilia’ya söyle. İlk Emilia’ya söylemeliyim.”
Beppy şiddetle başını salladı. O kadar şiddetli salladı ki şapkası arkasına düştü. Emilia’nın bir an için her şeyi unutup kahkahalara boğulmaktan başka şansı yoktu.
Çok sıkı bir şekilde söz vermesine rağmen bir gün bile geçmeden Beppy tekrar Efendisinin ona yapmasını söylemediği bir şey yaptı.
“Bir ahır mı? Bir ahır mı inşa edeceksin?”
Başını sallayan Beppy’nin arkasında bir yığın tahta, tuğla ve aletler vardı.
“At uyuyacak ve Beppy de uyuyacak.” “Neden? Bayım... çiftlikte uyumaya devam edebilirsin.”
Dedikten sonra biraz üzüldü bir açıdan onu kovuyormuş gibi görünüyordu.
Dün gece Charlotte bütün gün Bay Beppy ile kalmak istediği için sızlanmıştı. Anneleri de üzülüyordu gecenin bir yarısı çiftliğe döndüğünü gördüğünde yan odada kalmasını istediğini söyledi.
Ama nihayetinde Beppy Dilson Hadius ‘un adamıydı.
Emilia kararını verdi.
“Şöyle yapsak nasıl olur? Charlotte’nin çatı katında uyu. Gecenin bir vakti çiftliğe dönemeyecek kadar yorgun olduğunda.” “Hayır. Beppy, Beppy’nin evini yapacak.” “Ama sen burada yalnızca birkaç ay kalacaksın.”
Yutkundu ve oldukça kararlı bir şekilde konuştu ama onun bu konuda ağırbaşlı olduğunu söyleyebilir miydi? Beppy dinliyormuş gibi bile yapmıyordu.
“Beppy, Beppy’nin evini yapacak.”
Emilia içini çekti. Kim onu durdurabilir? Bu aşırı inatçı adamı.
Sözüne sadık bir hizmetçi olan Beppy istediği şekilde yere bir direk dikiyordu.
“Neden bu kadar ileri gidiyorsun bilmiyorum.” “Gece tehlikeli. Emilia’yı korurum.”
Korumak mı?
Mavi gözleri yavaşça kırpıldı.
“Birçok serseri var. Çok dilenci var. Beppy Emilia’yı korur. Kallia’yı korur. Charlotte’yi korur. Zelkova ormanı tehlikeli.” Burası tenha bir orman ve yalnızca üç kadının burada yaşaması pek iyi değil. Charlotte de uzun zaman önce korkunç bir şey yaşamıştı.
Ama....
“Bunu kim söyledi? Buranın tehlikeli olduğunu?” “Hadius.”
Yüreğinden garip bir his geçti. Aynı zamanda garip bir gerçeği fark etti. Beppy’nin buraya geldiği ilk gün.
Hadius yüzünden şok olduğundan fark edememişti ama şimdi düşünce o gün Beppey bir kez bile kaybolmamış ve yolu bulmuştu.
“Bayım, daha önce hiç burada bulundun mu? Biz tanışmadan önce.” “Bir kez. Uygulamak için geldim.” “Uygulamak mı?”
Bunu hemen fark etti.
“Alıştırma yapmak için olmalı, uygulama değil.” “Doğru. Alıştırma, alıştırma yaptım.” ÇN: şunu fark ettim bu Hadius baya adamları eğitip falan işe gönderiyor tam bir mafya babası
Saysısız soru aklını doldurdu. Hadius ile başlayıp Hadius ile biten....
Elbette, hiçbir şey sormadı.
Emilia’nın hayatı normale dönüyordu. Huzurunu bozacak bir şey istemiyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.