Emilia salona girdiğinde Kontes Lüen’in dersi neredeyse bitmişti. Bir fare kadar hızlı ilerleyerek köşede bir yere oturdu. Kanepeye tembelce yaslanmış olan Nathan Malvin’e bakmamaya çalıştı.
Sıkıcı dersin sonunda Kontes gençlerin kapanan gözlerini açacak bir şey söyledi.
“Ne yazık ki, sizinle olan ilişkim bu ayın sonunda bitiyor gibi görünüyor. Nowak’a geri dönmeliyim. Pişmanlığımı hafifletmenin bir yolu yok, bu yüzden herkesi Delloui’deki şatoya davet ediyorum...”
Her yerden sesler yükseliyordu. Kontes’in daveti herkes için övünmeye değer bir şey idi.
“Balo salonunu açıp bir balo düzenlemeyi planlıyorum. Bunu sosyal çıkışınızdan önce bir prova olarak düşünebilirsiniz.”
VAY.. Neşe dolu sesler bütün salonu doldurdu.
Emilia bir an için tuhaf bir düşünceye kapıldı.
Acaba bunu Hadius mu ayarladı? ÇN: paranoya vol1
Odelia Lüen, Nowak’ın sosyal çevresinde parti fanatiği olarak ünlü olduğu için mümkündü.
Mezuniyet partisinde hata yapmasından mı endişe ediyordu? Belki de bunu, onun düzgün dans edememesi yüzünden aşağılanma ihtimaline karşı hazırlamıştır.
Emilia gözlerini kıstı ve Kontes’e baktı. Elbette bunu yaprak hiçbir şeye bulamazdı. Derinlere daldı ve kısa bir süre sonra omuzlarını düşürdü. Her neyse, o ayarladıysa ne olmuş? Sadece aşağılanma.
Sitmer’deki buluşmalarından beri Hadius ile savaşma isteğini kaybediyordu. Bunu bir düşününce, Hadius ona zarar verecek hiçbir şey yapmamıştı. Araba, Beppy ve Cesur vazgeçilmez hale geliyordu ayrıca bu sayede tenha olan ormanın da çok daha güvenli hale geldiği aşikardı.
Her şey için agresif olmaya gerek yoktu. Unutma. Herkse huzurlu bir ayrılık istiyor.
Günlük dersi bittiğinde çalışma odasına uğradı. Bugün de konağı ödünç alınmış bir kitapla terk edecekti ama Nathan yolu bir kez daha kesti.
“Haspel’den duydum. Aldığın parayı geri verdiğini.”
Sabahki olay olmamış olsaydı, belki de etrafı aslanlarla çevrili bir antilop gibi tetikte olurdu. Ama artık kesin olarak biliyordu. Nathan Malvin ona tuzak kurmuyordu. Ona bakan turkuaz gözler herhangi bir düşmanlık ve hile olmadan saf nezaket ile doluydu.
“Evet, geri verdim.” “Ne sebeple?” “...o zamanlar, şu an önümde olan kişiye güvenemezdim.”
Ne demek istediğini anlayan Nathan kahkahalara boğuldu. Nathan’ın yüzündeki can sıkıntısı ifadesi kaybolduğunda Emilia nedense kendini daha iyi hissetti.
“Doğru, sana göre, Shayla’dan benim bir farkım yok. Şey, açıkçası, çok da farklı değiliz.”
Nathan zoraki gülümsedi ve omuz silkti.
“Malvin adı üzerine yemin ederim, bu parayla sana tuzak kurmak gibi bir niyetim yok. Benim yüzümden emeğinle hak ettiğin parayı reddetme. Kabul et.”
Şaşırtıcı bir şekilde Nathan’ın elinde bir zarf vardı. içinde Haspel’e iade ettiği para vardı. Kısa süre içerisinde aklından sayısız düşünce ve duygu geçti. Düşünürken bu seferlik risk almaya karar verdi.
“... Eğer öyle diyorsanız. Size güvenip kabul edeceğim.”
Titreyen elleriyle zarfı aldığı an Nathan’ın yüzü sanki kata kat maske ile kaplanmış gibi yine değişti.
“Bu sefer biraz umutluydum.” Onun yaramaz sesi Emilia’nın kulalarını gıdıkladı.
“Ne umuyordunuz?” “Bir teşekkür.” “Ah! Teşekkür ed..” “Elbette başka bir şey olsa daha iyi olurdu. Bayan Lüen’in partisine birlikte gitmek gibi.”
Emilia aniden başını kaldırdı. Adama bakan gözlerinde şaşkınlık ve fevkalade tetiklik vardı.
“Tabi ki, seni zorlamıyorum. Eğer tıpkı Shayla Cavendish gibi olduğumu hissediyorsan.”
O an Emilia garip bir hisse kapıldı. Bir soyludan beklemediği samimiyet kalbini titretiyordu. Ama Emilia duygulara kapılmayacak kadar mantıklı idi.
“... Teklifini kabul ederdim. Özgür bir insan olsaydım.” “Ne demek istiyorsun?” “Bildiğiniz gibi ben Meyer ailesinin nişanlısıyım.”
Nathan’ın gülümsemesi bir an için kayboldu.
“Yanlış anlaşılmak istemiyorum.”
Hadius’a söz vermişti. Ayrılığa kadar nişanlı olarak görevlerini yerine getirecekti. Emilia elinden gelenin en iyisini yapmak istiyordu.
“Şey o zaman, ben önden gidiyorum. Para için çok teşekkürler.”
Bazı nedenlerden dolayı Nathan ile göz teması kurmak zordu, o yüzden Emilia arkasına bakmadan döndü.
--
Konaktan çıkıp depoya vardığında uzaktan Beppy’nin arabasını gördü. Beklendiği gibi yalnız değildi.
“Mitch!”
Emilia durmadan kardeşine doğru loştu. Fırfırlı bir gömlek ve okul üniforma ceketi giyen çocuk, ablasını her zamanki gibi kocaman bir gülümseme ile karşıladı.
“Mektupta bana bunu önceden söylemeseydin, onu yakardım.”
Küçük eli arabaya dokundu.
“Belki Bayım’ı bile yumruklardım. Tabi ilk ben nakavt olurdum.” Mitch beppy’e zoraki gülümsedi ve Beppy de gülümsedi. Emilia o an rahatladığını hissetti. Mitch’nin söylediği gibi her şeyi önceden açıklamıştı ama çabuk sinirlenen bir çocuk olduğu için endişeliydi.
“...Açım. hadi eve gidelim Emilia.”
Araba hareket eder etmez, Emila arkasına yaslandı ve sessizce kardeşine baktı.
Yüzü yaralı mıydı? Okul üniforması yırtık değil mi?” “Endişelenme.” Mitch iki kolunu gururla kaldırdı.
“Bir soylu okuluna bile gitmiyorum, neden bu kadar endişe ediyorsun? Erndorf’lu olduğum için taşralı bir hödük muamelesi görüyorum ama sorun değil. Zorbalık ya da başka bir şey yapmıyorum.”
Bu cevabı duyunca biraz rahatlamıştı.
“Senden naber? Hm.. çok daha mutlu mu görünüyorsun? Bence o pislikler tarfından yeterince dışlanmışsın.”
Mitch pencereden dışarıdaki Cavendish konağını başıyla işaret etti. Emilia başını sallayarak kardeşine baktı.
“Onları durduramam.” “Demek istediğim sıkıntılarını saklamamalı ve dışarı çıkmasına izin vermelisin. Fazla hoşgörülüsün. Böyle olmaya devam edersen sonunda dayanamayacak ve patlayacaksın...”
Emilia’nın gözleri küçüldü.
“Unutma Mitch. Eve vardığımızda söylediklerine dikkat et. Charlotte’nin önünde aklına estiği gibi konuşamazsın. Anladın mı?” “...Anladım.”
İsteksizce başını sallayan kardeşine hiç güvenemedi.
“Charlotte’nin önünde dilin sürçtüğü için buraya her gelişimde kız uyuyamadı, seni küçük hergele.”
Emilia kulaklarını çekerken ‘tamam, tamam’ diyerek af diliyormuş gibi yaptı.
“Ama senin de unutmaman gereken bir şey var. Gerçek bir tığ gibidir ve bir gün delip geçecektir.” “Vay canına, havlıyorsun ama ısırmıyorsun..”
Şikayet etti ama yüzü mutluluk saçıyordu.
O gece kırmızı tuğlalı ev uzun zamandan beri ilk kez gürültülü ve canlıydı.
Bayan Bern üç ay sonra eve gelen oğlu için et kavurdu ve fırından yayılan sıcaklık bütün evi sardı. Ortaya sebze doldurulmuş bir kaz yerleştirdiler ve beş aile üyesi şundan bundan sohbet ettiler.
“Gerçekten mi?” En heyecanlı olan Charlotte idi. Charlotte kendisi ile aynı yaşta olan kardeşinin anlattığı dışarıdan gelen haberlere tamamen kendini kaptırmıştı.
“Erndorf’a gerçekten yeni bir yol yapılacak mı? Bir durak ve posta arabası da mı olacak?” Mitch’i başını sallarken sıcak patatese üfledi.
“Elbette, önce onaylanmasını gerekiyor. Kralcılar buna karşı olmasaydı çoktan yapılmış olurdu.” “...Neden.. karşı çıktılar?” “Buraya gelirken görmek istemedikleri bir şey var. Rondio gecekondu mahalleleri...” “Ne? Neyden bahsediyorsun?”
Mitch çatalı bıraktı. Bir yudum su aldı, “Dinle Charlotte.” Dedi ve ciddiyetle açıklamaya başladı.
“Diyelim ki çok zengin bir aristokratsınız. Tüm ailenizi bir tatil yerine götürdünüz. Ama sokaklar dilencilerle dolu. Bunu ister miydiniz?”
Yoğun alay nedeniyle mod garip bir şekilde gerginleşti.
“Ayrıca yeşil ormanı ve açık denizi görmek için pencereden dışarı baktınız. Ama bunu yerine çöp ve pislikle dolu gecekondular var. Bunu ister miydiniz?”
Gecekondunun ne olduğunu bilmediği için Charlotte hala anlamamış gibi görünüyordu.
“Soylular böyledir. Onlar bütün insanların eşit olduğunu söyleyerek felsefe ve fikirler hakkında konuşurlar ama masummuş gibi yaparak, geçmeye cesaret edemeyeceğiniz duvarlar örerler.”
Mitch çatalıyla yine patates aldı. Patatesler tabağa dağıldı. Mitch sinirli bir şekilde ‘kahretsin’ diyerek gevezelik etti. Emilia ve üvey annesinin yüzlerindeki gülümseme yavaşça kayboldu.
Özgürlük Yatılı Okulu devrimci parti tarafından kurulan bir okuldu. Mitch’in onların benzersiz radikalliğinden etkilenmiş olabileceğinden endişe ediyorlardı.
“Htırlayın millet. Attıkları ekmek kırıklarına atlayamazsınız.”
Mitch ‘ekmek kırıntıları’ derken aklına tatsız bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı.
“Bu arada Emilia, o pi*in yakında mezun olacağını duydum. Hadius Meyer’in.”
Mitch uzun zamandan beri ablasının nişanlısına ‘p*ç’ diyordu. İlk başta şaşıran üvey annesi bile bir yerden sonra alıştı.
“Evinden ayrıldı ve artık yalnız yaşıyor. River nehrine bakan oldukça gösterişli bir konak var o Hadius Meyer’in yeni evi. Bundan böyle sosyetenin merkezi olacak. Er ya da geç büyük bir parti verecek.” “Gerçekten mi?” “Bunu nereden duydun?”
Charlotte ve üvey annesi aynı anda sordular. Beş yıl önce insanların sert bakışlarından kaçmak için kovalanır gibi bu kulübeye sığındılar.
Her hafta şehir merkezindeki Cavendish konağına giden Emilia’nın aksine üvey annesi ve Charlotte, dışarıdan gelen haberlerden tamamen ilişkisini kesmiş bir şekilde yaşıyorlardı. Mitch’nin az söylediklerina şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
“Okulda. Sınıf arkadaşlarım özellikle ben etraftayken Hadius Meyer hakkında çok konuşuyorlar.”
Mitch’i önemli değilmiş gibi cevapladı ama sınıf arkadaşlarının nasıl konuştuğu belliydi. Kızarırken yakalanmaktan korkan Emilia kepçe ve bir kase tutarak sessizce ayağa kalktı. İç ısıntan hava dağılmıştı.
“Şu p*ç aile işini ciddiye alıyor. Yakında ‘Dük Meyer’ olacak. Ve sonra...” “...Kim biraz daha güveç ister?”
Emilia araya girdi ama boşuna bir çabaydı.
“Şu p*ç kesinlikle ilk olarak Emilia’dan ayrılacak, değil mi? Ve...” “Mitch..” “Maden kralının kızıyla evlenecek.”
Sesszilik çöktü.
Onlara ayrılıktan bahsetmişti ama Bianca'dan bahsetmemişti. Aile üyelerinin yüzleri gerildi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.