Love Doesn’t Matter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 


           
20. BÖLÜM – PARLAK GÜN IŞIĞI
 
Hadius, Turnia’daki bütün programını tamamladıktan sonra güvenli bir şekilde Nowak’a geri döndü.
 
Caitlyn Meyer onu hemen Krambitz Villa’ya çağırdı. Oğlunun yoğun programından dolayı yorgun olmasından pek de endişe duymuyordu.
 
Annesiyle görüşür görüşmez, Hadius maden anlaşmasını bir hediye gibi açtı. Ayrıca ayrılığı tartışmak için yakında kral ile görüşmeyi planladığını da söyledi.
 
Caitlyn bir anda içinin haifilediğini hissetti. Mükemmel oğluyla gurur duyuyor ve onu çok seviyordu.
 
“Uzun zaman oldu; birlikte akşam yemeği yemek ister misin?”
“Bir dahaki sefere seni görmeye geleceğim.”
 
Hadius, yatalak babasını görmeden evden ayrıldı.
 
Krambitz Villa’sının dışındaki ağaçlı yolu geçtikten sonra Grozhang ona yaklaştı.
 
“Majesteleri kraldan bir mesaj var. Üç şartı da kabul ediyor. Yalnızca, insanları ikna etmek ve Bayan Meyer’in şüphelenmesini engellemek için bir bahaneye  ihtiyacı olduğundan, üçücü şartı hazırlamak için zamana ihtiyacı olduğunu söyledi. “
“Tamam.”
 
Nihayet en kritik anı atlatmışlardı.
 
Endişeli kalbinin aksine, renksiz gözbebekleri Grozhang’ın yüzünü geçerek gökyüzüne yöneldi. Erken yağmur sezonu başlamak üzere olduğu için çok fazla kara bulut vardı.
Karanlık ve bunaltıcı hava bütün bedenini bir yılan gibi sardı. Şiddetli yağmur geliyordu.
 
Hadius sessizdi, düşüncelerinde kaybolmuştu.
 
Beş yıl önceki o günün havası da tıpkı böyleydi.
 
Sadece annesi değil, akrabaları, Reinen ve diğer müttefik aileler, parlamento, medya... Herkes bunu söylüyordu. Meyer ailesi tamamen Kral’ın ‘evlilik’ adı altında kurduğu tuzağa yakalandı.
 
On altı yaşındaki Hadius da böyle düşünmüştü. Bu rahatsız edici ve sinir bozucuydu.
 
Bu Hadius’un politik evliliklerden nefret etmesinde dolayı değildi. ailesinin iyiliği için, ister çirkin, ister güzel, ister soylu ister se sıradan bir kadın olsun kişisel tercihlerini bırakıp o kadını eş olarak kabul etmeye kararlıydı.
Fakat bu kralın emri ve ailesinin finansal statüsünü kontrol etmek için kurulan  tuzak gibi bir evlilikti...
 
Hadius sabırla bekleyecek ve doğru an geldiğinde bundan kurtulacaktı. Ayaklarının altında yatan kendini beğenmiş krala güldüğünü hayal ederek kaynayan öfkesini kontrol altında tuttu.
 
Annesi de dahil diğerleri sıradan nişanlının kaba ve ahlaksız olmasını bekliyordu.  O zavallı bir köy çiftçisinin kızı ve bir sıradan  değil miydi? Okuma yazma bilmediği için boş kafalı olması doğaldı, pürüzlü bir cildi, çürük dişleri ve kötü bir kokusu olabilirdi.
 
Pes etme. Biraz orada bekle ve her şey bitecek.
 
Hadius, tiksintisini gizlemeden tören salonuna girdi.
 
Ve sonra onu gördü. Büyük salonda kocaman bir pencerenin altında sakin bir yüzle duran bir kız.
Yoğun kara bulutlar yavaşça dağıldı ve bir ışık hüzmesi yayıldı.
Çocuk parlak gün ışığının altında altın gibi parladı. Hadius farkında olmadan kaşlarını çattı.
 
Ve bir sonraki an gözleri buluştu. Derin mavi gözler zihnine saplanıp kaldı.   
 
**
 
Geniş kumsala br hasır serildi, sepet ve su şişesi yerleştirildi. Hava kasvetliydi ama kavurucu bir güneş olmaması biyik şanstı. Gölgeli plaj tam dans pratiği yapmalık bir yerdi.
 
“Pekala, hadi başlayalım.”
 
Mitch, emilia’nın elini tuttu ve belini kavradı. İlk bakışta oldukça iyi görünüyorlardı. Oğlanın başının kızın çenesine zar zor ulaşması hariç.
 
“3,2,1!”
 
Şarkıyla birlikte birbirine yönelmiş olan iki çift bacak aynı yönde hareket etmeye başladı. Mitch üç vuruşlu bir vals melodisi mırıldanıyordu.
 
Oldukça düzgün adımları saniyeler içinde birbirine karışmaya başladı. Mitch’nin ayağı sola döndüğünde Emilia’nın ayağı sağa döndü ve Mitch döndüğünde Emilia durdu.
 
İkisi vidası gevşemiş bir makine gibi sendeledi ve sonra yıkıldılar. Önce Mitch’i düştü Emilia onun yanına yığıldı. Yüzü kumdayken kıkırdadı.
 
“Gerçekten nasıl dans edileceğini öğreniyor musun?”
“Benim dediğim de o! Dersleri eken sen değil misin?”
 
Mitch ve Emilia birbirini suçlarken kahkaha ile güldüler.
 
“Bir kere daha?”
“Bir kere daha.”
 
Su içtikten sonra ikisi yerni yeniden aldı. Kararan kumsalda iki kardeş defalarca dans edip durdular, dans ettiler ve güldüler.
“Mitch Bern, korkarım ki valsten kalacaksın.”
“Ne! Kendin için endişelen. İlk balonda dansa kaldırılmayıp kenarda duran bir kadın gibi olacaksın.”
“Popülarite dans yeteneklerine bağlı değildir.”
“Ne kadar güzel olduğun önemli değil. Eğer iki tane sol bacağın varmış gibi dans edersen caziben yarıya iner.”
 
Emilia kahkaha attı.
 
“Ara verelim mi?”
 
İkisi hasıra oturdu. mitch kaşlarını çattı ve uzun bir süre gökyüzüne baktı. Endişeli görünüyordu.
 
“Yağmur yağacak gibi  duruyor. Annem çamaşırları asmadı  mı?”
 
Emilia da karanlıkta etrafına bakındı.
 
“Evet, gidip onları içeri almalıyım.”
“Ben yaparım. Gidip hazırlanayım... peki ya sen ne yapacaksın?”
“Biraz daha burada kalacağım. Rüzgar çok ferahlatıcı.”
“Peki. O zaman ben önden gidiyorum.”
 
Böylece Mitch patikada kayboldu.
 
--
 
Emilia hasırı ve su şişesini topladı. Sonra hamağa doğru yürüdü.
Gökyüzü acayipti. Her ana yağmur yağacak gibi görünüyordu, eve gitmeli miydi?
Arkasını döndüğünde şaşırtıcı bir şekilde Hadius Meyer oradaydı. Hadius şaşırmadı bile, sihir kullanıyormuş gibi bir anda ortaya çıktı.
 
Emilia durdu, rüzgarda dans edermiş gibi savrulan siyah saçlara sakince baktı.
 
Adam yaklaştıkça kendini daha da tuhaf hissediyordu.
Bir şeyler farklıydı...
 
“Nasılsın?”
 
Hadius’un gözleri çok tuhaftı.
 
“Sen Turnia’ya gideceğini... Söyledin.”
“Döndüm.”
 
Kalbi rahatsız edici bir şekilde atıyordu.
Hadius’un soğuk bakışı, kayıtsız gözleri, her şey aynıydı; ama neden farklı görünüyordu?
 
Hadius öyle bir mesafede durdu ki frakının ucu neredeyse Emilia’nın ulaşabileceği bir yerdeydi.
 
“Neden buradasın... yine?”
“Güneşi görmeye geldim.”
“Güneşi mi?”
 
Aynı anda gökyüzüne baktılar. Güneşten ziyade her ana yağmur yağacak gibi görünüyordu.
 
Emilia yeniden aşağıya baktığında Hadius’un gümüş grisi gözleri tuhaf bir şekilde duygu patlaması yaşıyordu.
 
Doğru, sorun buydu.
Sanki dünyadaki hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi onu her seferinde aldatan gözleri.
 
“Ama... şimdi yağmur yağacak gibi görünüyor.”
 
Emilia, hadius’un bakışlarından kaçınırken sanki üzgünmüş gibi mırıldandı.
 
“Dün gelseydin daha iyi olurdu. Güneş parlıyordu...”
 
Küçük burnunu kırıştırarak bir kez daha gökyüzüne baktı. Hadius bakışları hemen onu takip etti. İlgisizmiş numarası yapan gözleri Emilia’nın ince, beyaz boynuna ulaştı.
 
“Umurumda değil.”
 
Gökyüzüne yönelmiş olan başını orijinal konumuna geri döndü. Adamın Adem elması kıpırdadı ve gözleri sanki kaçar gibi başka yere çevrildi.
 
“Ama siz gerçekten neden buradasınız?”
 
Emilia ciddi bir ifadeyle aniden sordu. Büyüleyici mavi gözlerinin soğuk ve kayıtsız uyanıklık da içermeye başladığını fark eden Hadius, hoşnutsuzluğa kapıldı.
 
“Dans ediyor gibi görünüyordun.”
“Ah, gördün mü?”
“Yaptığınız şeyi bir süre izledim. Birbiriniz ayağına basmanızı ve düşmenizi...”
 
Emilia kızardı. Bu, adamın sapkın içgüdülerini körükledi.
 
“Biraz daha dans pratiği yapan gerek.”
 
Kırmızı yanakları daha derin parıldadı.
 
Ancak o zaman Hadius tatmin oldu. Parlak bir şekilde gülümseyerek etrafta dönen Emilia, Hadius’un aklında kaldı ve Hadius Emilia’yı üstelemeye devam etti.
 
“Sana yardım edeyim mi?”
“Ne? Hayır, gerek y...”
“Bu benim için zaten.”
“...Ne?”
“Mezuniyet töreni.”
 
Emilia’nın ağzı bir şey söylemeye çalışıyormuşçasına bir midye gibi açıldı. Sonra tekrar kapandı.
 
“Onun için değil mi?”
 
Hadius tereddüt etmeden elini Emilia’ya uzattı. Uzun zaman önceki nişan törenlerinden bu yana ilk kez.
“Ah...!”
 
Kurtulmaya çalışan elini yavaşça çekti.
Adamın eli Emilia’nın bileğini tuttu ve yukarı kaldırdı. Emilia’nın elinin Hadius’un omzuna dokunduğu sahneye boş boş bakmaktan başka seçeneği yoktu.
 
Diğer el  beline dolandı. Vücutları birbirine bastırdı.
 
Hadius sıska erkek kardeşinden tamamen farklıydı. Daha güçlü ve çok daha etkileyiciydi.
 
Emilia bilmiyordu.
Bu gürültülü zonklama sesi rüzgara mı, şiddetli dalgalara mı ya da sadece kalbinin atışına mı ait olduğunu gerçekten bilmiyordu.
 
Emilia yavaş yavaş iradesini kaybederken, gökyüzünü kalın kara bulutlar sardı. Bu sırada Hadius güçsüzce düşen diğer elini kavradı. Parmakları birbirine sürtündü  ve avuçları birbirine çarpıp sımsıkı kenetlendi.
 
Tuhaftı. Hadius yalnızca eline dokunmuştu neden kalbi çarpıyordu?
Adamın nane gibi keskin, temiz kokusuyla birlikte Emilia başının döndüğünü hissetti.
 
“Yukarı bak.”
 
Emilia’nın başı, her dans dersi başladığında duyduğu şeymiş gibi otomatik bir şekilde kalktı.
 
Gözleri buluştu. Bir uçurum gibi derin, gümüş grisi gözlerinin önünde Emilia’nın nabzı, kontrolsüz bir şekilde hızladı.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.