“Buraya gelirken sıkıntı yaşadın mı?” “Ne? Hayır.... rahattı.” “Yine yağmur yağar diye endişeliydim ama bugün güneşli.”
Şiddetli yağmur gününü gelişigüzel hatırlatması ile bir kez daha şok oldu.
“Grozhang sana dün söyledi mi? Bayan Lüen’den davetiye aldım.” “Evet.”
Hadius’un yüzünün bir tarafında bir gamze belirdi. Emilia aceleyle bakışlarını kaçırdı.
“O kadın şimdi şaşkınlık içindedir. Çaylakları topladığı partiye Meyer adıyla iki kişi katılacak.”
Soğuk gözlerinde nedense neşeli bir bakış vardı. ÇN: eğleniyor fakir ne yapsın.
“Nowak’taki en dikkat çekici aşıklar olacağız.”
Bir kere daha, ‘aşıklar’ sözcüğünü oldukça gelişigüzel kullanmıştı.
Emilia kafasına sert bir darbe almış gibi şoka girdi. Hadius yüzünden değilidi. Onun sözleriyle kalbinin çarpmasından dolayıydı.
Sakin ol. Bu sadece rol. Buraya ayrılık anlaşmasını imzalamak için geldin.
Emilia zihnini arındırdı.
“Odelia Lüen sizi zamanı gelince davet edecek.”
Hadius’un neşeli sesi devam etti. Emilia’nın kıpırdamadan durup dinlemesi gitgide zorlaşıyordu.
“Elbette baloya katılmak için biraz programımla oynadım ama...” “Genç efendi.”
Soğuk ses onu durdurdu.
“Ayrılık anlaşmasını. Önce onu bana göster.”
Hadius’un yüzü bir anda sertleşti. ÇN: fakir ya.
“Beni imza için çağırdın. Öyle değil mi?”
Hızla gevşeyen bir yüzle, bir elini cebine soktu.
“Ne bu acele?” “Beni buraya onun için çağırdınız.” “Sonra. Dışarı çıkıp geri döndükten sonra.” “Dışarı çıkmak mı?” “Brogne Boranik Bahçesi yakında. Göl kıyısı yürüyüş yapmak için şu an mükemmel. Yürüyüş yapmayı seversin. Yarım saat yürüyelim ve güzel manzaralı bir restoranda akşam yemeği yiyelim...” ÇN: bakın bu adam anasının korkusundan bugüne kadar bunları yapamamış şimdi fırsat bulmuşken yapmak istiyor. Yazık be! “Şu an benimle.... benimle gideceğini kastetmiyorsun değil mi?”
Adamın gözleri ışıltısını kaybetti ve hemen buz gibi oldu.
“Bunu sormadaki niyetin nedir?” “Çünkü inanamıyorum.” “İnan. Yoksa neden böyle giyineyim ki?”
Hadius kollarını gösterişli bir şekilde açtı. Emilia çabucak gözlerini kaçırdı.
Bu adam şu an inanılmaz harika görünüyordu. Eğer onunla kol kola gerçek bir çift gibi yürüseydi, Charlotte gerçekten bir canavara dönüşmüş ve garip bir büyü kollanmış gibi görünürdü.
Kara büyü ya da bir lanetti. ‘Hoşlanmak’ asılsız sözlerle kör edilerek gerçekliğin tamamen kaybolmasına neden olan korkunç bir lanetti.
“Ayrılık hakkında sonra konuşacağız. Birlikte yürüdükten sonra.” “Olmaz. Öyle düşünmüyorum. Buraya boş boş gezmeye gelmedim.”
Emilia bu düşünceyle büyük masanın önünde eldivenlerini ve şapkasını çıkardı.
“Hadi, lütfen. Anlaşma.”
Bir kez daha kızın talepkar gözlerindeki kararlılığı hissetmiş gibi, Hadius’un yüzü tamamen kaskatı kesildi.
“...Nasıl istersen.”
Kapıya yürüdü ve birini çağırdı.
Birkaç dakika sonra kapı tekrar açıldı ve çengelli burnunun altında bir bıyıkla gözlüklü bir adam belirdi.
“Merhaba de. Bu avukat Stefan Bildermate.” “Merhaba. Genç leydi. Sizinle tanışmak bir şeref.”
Onu kibarca selamlayan adamı izlerken bir kez daha farkına vardı. hepsi numaraydı.
Hadius gibi bir asil içi dışı farklı görünerek kendini maskelemeye alışkındı ama emilia farklıydı. Kendini garip ve rahatsız hissetmesi gayet doğaldı.
“Merhaba Bay Bildermate. Buraya ayrılık anlaşamsını getiren kişi siz olduğunuza göre gerçeği biraz biliyorsunuzdur değil mi? Bu biraz yüzsüzce ama böyle yalnızken beni ‘genç Leydi’ olarak çağırmanıza gerek yok. Bana sadece bayan Bern deyin.”
Hadius’un gözleri kısıldı ve Avukat şaşırdı. Diğer tarafta Emilia bir sandalye çekip oturdu. olabildiğince duygu içermeyen, iş sever bir tavır sergilemek istiyordu.
“Belgeler mi?” “...Stefan Genç leydiye anlaşmayı göster.”
Daha önce olduğu gibi ona gösterişli bir şekilde ‘Genç Leydi’ dedi. Emilia kızgınlığını gizleyerek Hadius’a baktı.
Bir düre sonra ondan fazla kağıttan oluşan bir yığın Emilia^ya verildi.
Başlığı görünce oldukça rahatlamış hissetti. Emilia kollarını sıvadı ve diğer kağıdı aldı. Birkaç kelime okumamıştı ki,
“Burada” Hadius aniden kalemi mürekkebe batırdı ve ona uzattı. Bu hoş olmayan bir aceleye getirme hareketiydi.
“Sadece imzala. Sana zarar verecek hiçbir şey yok. Bu sadece prosedür. Pek anlamı yok...” “Okumalıyım.”
Emilia başını kaldırdı ve yukarıdan aşağıya doğru bakan kibirli gözlerine doğrudan baktı.
“Okumadan bir şeyi imzalayan biri var mı?” ÇN: ben
Kalemi tutan kişi havada tereddüt etti. Sonra yavaşça kalemi yerine koydu.
Son beş yıldır Cavendish malikanesinin defterlerini kontrol ettiğinden belgelerin, şartların ve koşulların önemini herkesten iyi biliyordu.
“Oturma izni ile ilgili belgeler nerede? İlk onları kontrol etmek istiyorum...”
Soğuk bakışları bu sefer avukata yöneldi. Rahatça oturan kişi irkildi ve gözlüğünü düzeltti.
“O O muhtemelen... Madde 7 fıkra 1 veya 2...”
Küçük el tereddüt etmeden sayfayı çevirdi. Gerçekten Madde 7 fıkra 2’de yazılıydı. Citlyn Meyer sözünü tutmuştu.
“Ah, bu rahatlatıcı.”
Emilia bilinçsizce rahat bir nefes verdi. Hadius’un gözleri yavaşça çöktü ama Emilia bunu hiç fark etmedi. Daha sonra acayip bir şekilde belgelere daldı.
Okumak harika bir şeydi.
Her kelimeyi dikkatle okurken bir çok şey bilincinde kayboldu. Harika giyinmiş Hadius’tan ellerini şişkin karnına dayamaya çalışan avukata ve onu asil bir hanım gibi selamlayan hizmetçilere kadar her şey.... Küçük harfler Emilia’yı sıkıca tutuyordu.
Nihayet.
“Pekala.”
Son cümleyi okuduktan sonra kağıtları bıraktı. Canlı tepkisinin aksine, başını Hadius’a çevirmek bile zordu.
“Bana bir kalem verebilir misiniz?”
Azıcık bile hareket etmedi.
“Buyur.”
Avukat bir kalem verdi ve Emilia tereddüt etmeden imzaladı.
Avukat belgeleri aldı, kontrol etti ve mührüne doğru uzandı. Sonra Meyerlerin simgesi olan kalkan ve ok parlak kırmızı balmumunun eridiği yere işlendi.
Ve son.
Kalbi güm güm atmaya başladı. Sonunda yaptılar. Ayrılığı. Hayor, ayrılık anlaşmasını.
Bir anda gerginli kayboldu ve bitkin hissetti. Kafasının buharlaştığını hissetti.
Emilia kırmızı yanaklarını örttükten sonra darmadağınık saçlarını toplamaya başladı.
Dağınık saçlarını bir tarafa toplarken yüzünde kavurucu güneş gibi bir bakış hissetti.
Gözlerini çevirdiğinde onu yiyip bitiren adamın gözleri usulca parlıyordu.
Emilia kağıtlara gömülmüşken Hadius’ta da bir şeyler önemli ölçüde değişmişti.
“İstediğin şeyi yaptık, artık dışarı çıkalım mı?” “Çıkmak zorunda mıyız?”
Hafif adımlar durdu.
“Siz ve aileniz zor durumdasınız biliyorum. Nişanı bozmak için önce kamuoyunu susturmak gerektiğini de anlıyorum. Ama bu kadarına gerek olduğunu sanmıyorum. Botanik bahçesinde yürüyüşe çıkmak ve akşam yemeği yemek; sakın bana sizden hoşlanıyormuşum gibi davranmamı istediğinizi söylemeyin?”
Emilia sanki gülünçmüş gibi omuz silkti ve pencereye yaklaştı.
“Bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum. İnsanlara göstermek için. Bayan Lüen’in balosuna birlikte gitmek yeterli.” “Hatırlamıyor musun? Mümkün olduğu kadar benimle işbirliği yapmayı kabul ettin.” Keskin ses tonuyla Emilia ona şaşkınlıkla baktı. Ama yüzünde öfke, kızgınlık ve hoşnutsuzluk yoktu. Duygu yoktu. Hadius karanlık gece gökyüzü gibi karanlık bir şekilde çöküyordu.
“Tobias.”
Aniden kahyayı çağırdı. Gri saçlı adam oturma odasındaki soğukluk karşısında irkildi ve hemen ifadesini gizledi.
“Eliere’yi çağır. Genç Leydi hazır.”
Emilia otomatik olarak kaşlarını çattı.
“Eliere mi?” “Sana şimdiden söylüyorum, bağımsızlığını görmezden gelmiyorum.”
Ne?
“Bu senin için de değil. Benim için. Eliere bir tasarımcı. Ondan özel olrak istedim. Senin için bir elbise yapmasını.” “...Ne... dediniz?” “Şimdilik giy. Sonra bedenine uyduracak. Yalnızca bir saat süreceğini söyledi, o yüzden elbiselerini değiştirmeni bekleyelim ve birlikte dışarı çıkalım.”
Hadius şok olmuş Emilia’yı görmüyormuş gibi davranarak konuştu.
“Nişanlım olarak görevlerini yerine getireceğini söylemiştin. Yani sadece kabul et.”
Kapı açıldı.
“Merhaba, Genç Leydi.”
Atmosfere hiç uymayan neşeli bir ses. Ardından yoğun bir çiçek kokusu doldu. Hizmetçiler, süslü giysiler giymiş bir kadının arkasından içeri girdiler.
Her biri ellerinde çeşitli renklerde elbiseler tutuyordu. Vinette’nın butiğindekilerle karşılaştıramayacak kadar renkli ve abartılıydılar.
Toplam yedi elbise Emilia’nın etrafına dizildi ama hiçbiri onun dikkatini çekmedi. Emilia başının döndüğünü ve nefesinin kesildiğini hissetti.
“GençEfendi Meyer’in ısrarıyla yaklaşık 20 çalışan birkaç gün bütün gece ayakta kalmak zorunda kaldı. Genç Leydinin ölçülerini almadım ama merak etmeyin. Bugünlerde patron denen şeyi kullanarak elbise yapıyorum. Bunun gibi geçici bir elbise yapıyorum....”
Emilia, tereddüt etmeden yaklaşan Eliere’yi bilinçsizce görmezden gelerek geri adım attı. Sonra Hadius ile göz teması kurdu. Duyarsız gözler hiçbir şey yapmıyordu ama Emilia boğuluyormuş gibi hissetti.
“Genç Leydi?”
Eliere ona seslendi.
“Hayır. Ben Genç Leydi değilim.” ÇN: tam bir yeşilçam filmi sahnesi değil mi?
Sert bir şekilde cevap verdi muhteşem elbiseleri delerek ileriye doğru yürüdü. Masanın üzerindeki şapkayı aldı ve Hadius’a döndü.
“Neden bu kadar ısrarcısınız? Açıkça söyledim daha fazla tazminata ihtiyacım yok.”
Emilia Hadius ona yaklaşırken başını salladı.
“Hayır, gelmeyin...”
Şaşrtıcı şekilde gözleri kızardı. Göz kapakları, yanakları, çenesi; titremeyen yeri kalmamıştı. Emilia tüm gücüyle ağlamamaya çalıştı. Taşan gözyaşları akmadan hemen önce Emilia arkasını dönmeyi başardı.
“Yeter artık... gidiyorum.”
Neden böyleydi? Neden ağlamak istediğini ya da neden kızgın olduğunu bilmiyordu.
Tap, tap, tap.
Eski ayakkabıları zemine her bastığında yanından geçen hizmetçi şaşırıyordu. Emilia hemen koridoru geçip evden çıktı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.