Love Doesn’t Matter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




32   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   34 


           
33. BÖLÜM – GÖLGE
 
İkisi bardan ayrıldı. Orada olduklarına dair tek iz, masanın üzerindeki ceket ve eski şapkaydı.
 
Karanlık sokakta yalnızca loş bir lamba onları aydınlatıyordu.
 
Hadius sessizce tek eli cebinde yürüdü. Diğer eliyle sıkıca Emilia’nın bileğini sanki onu kısıtlar gibi tutuyordu. Ama Emilia bir tayfunun ortasında gibiydi.
 
Bastığı yerin farkında bile değildi. baş döndürücü bir görüntü ve yüzüyormuş gibi bir his. Belki de sarhoşluk budur.
Doğru. Sarhoştu. Sarhoştu, bu yüzden...
 
Tekrar tekrar bunu yineledi.
 
Uzun zaman önce ölen babası da aynı değil miydi?
Alkol sana mantığını kaybettirir.
 
İnsanlara demek istemedikleri şeyleri söyleten, sağduyularını kaybettiren ve telafisi mmümkün olmayan pişmanlıklara neden olan şeyin alkol olduğu söylenir.
İkisi de sarhoştu. Bu  yüzden o ve Hadius böyle tuhaf bir şey yapmıştı.
 
Ama yine de... onlar nasıl yapabildi....
 
Emilia gözlerini sıkıca yumdu. Öpücüğe rıza gösteren kendini  her hatırladığında kalbi çarpıyordu.  
 
Emilia hiçbir şey bilmiyordu ama bir öpücüğün ne olduğunu ve ne  anlama geldiğini  biliyordu. Kadınlar ilk adetlerini gördükleri andan itibaren her zaman uyanık olmalı ve erkeklere dikkat etmelidirler.
 
“Erkekler kadınlardan farklıdır, Emilia. Erkekler bir kadını sevmese bile tuhaf hisleri olur  hatta ilk defa karşılaştıkları bir kadın için  bile.  Şehvetlerine kapılıp asla yapmamaları gereken şeyleri yaparlar.”
 
Kallia her zaman böyle derdi.
 
Tuhaf düşünceler, arzular ve asla yapmaman gereken şeyler. Her zaman belirsiz ve gizemli ifadelerdi. Emilia tam olarak ne demek istediğini sormuştu ama Kallia cevap vermemişti. Sadece başını okşayarak  “ Evlendiğinde anlayacaksın. Papaz bana sen gençken sana anlatmamamı söyledi.” Demişti.
 
Ama şimdi, Emilia onu doğal olarak anlamıştı. Biraz önceki öpücük ‘ asla yapmaman geren şeydi.’
 
Nerede hata yapmıştı? Onu çok mu tahrik etmişti?
Parmağını tişörtsüz adam doğrultmuştu. Hadius dans etmeyi önerdiğinde reddetmedi ve aniden durduğunda itmedi.
 
Emilia son derece dikkatli olmaya başladı.
 
Bu adam ne halt düşünüyordu? O da onun gibi pişman mıydı?
 
Ancak Hadius’un onu tutan eli çok güçlü ve sıkıydı. Kolu oynatmayı bile düşünememişti.
 
Nihayetinde nehir kenarına vardılar. Karanlık nehrin ötesinde şatafatlı konakların ışıkları yıldızlar gibi parlıyordu.
 
Sakin gökyüzü ve sarı ay ışığı onları aydınlattı. Taş yoldaki iki çift ayak sesi bir ahenkle yankılandı. Çarpan kalbinin aksine bu sessiz ve huzurluydu.  Böyle uzun bir yoldan geri döndüler. Basilion Evi, Hadius Meyer’in dünyasına.
 
Emilia daha soğukkanlı olmuştu.
 Bugün il kez geçmiş anılarını birbirlerine anlatmışlardı  ve Hadius en azından bir kez sıradan biri olmak istediğini söylemişti. İçip sarhoş olmulardı. İkisi akıllarını kaybedip tuhaf bir moda girmişlerdi.
 
Emilia onu sadece meraktan öpmüştü.
 
Haley de bunu yapmıştı. Gizlice kilise de değirmencinin oğlunu öpmüştü. Ve o zaman sadece on üç yaşındaydı.
 
“Hyaytımda en çok silmek istediğim anı bu. Ama pişman değilim. Gerçek bir yetişkin gibi hissettim. Kim bilecek ki? Sonuçta öpücük iz bırakmıyor.”
 
Kesinlikle kimse bilmeyecek. Hadius bu konuda asla  dedikodu yapacak bir adam değil.  
 
Hayatı tekrar alt üst olacaktı ama elden bir şey gelmezdi. Tıpkı her zaman yaptığı gibi çabucak unutmaktan başka çaresi yoktu.
 
“Emilia.”
 
Hadius kalkan ve ok ambleminin işlendiği levhanın  önünde dururken Emilia’ya baktı. Muhtemelen kendini toparlamaya çalıştığı için onunla sakin bir ifade ile yüzleşebiliyordu. Söylediği kelimler beklediğin daha doğal çıkmıştı.
 
“Olanları unutun Genç efendi. İkimizde sarhoştuk ve bir hata yaptık.”
 
Emilia bilerek hafifçe gülümsedi.
“Olanlardan bir ders çıkardım. ‘Bu dünyada alkol ve meraktan daha korkutucu bir şey yoktur.’ Sizce de öyle değil mi?”
 
Cevap vermek yerine  Hadius’un yüzünde bilinmeyen bir ifade oluştu. Dayanamayan Emilia boğazını temizledi ve başını çevirdi.
 
O anda demir kapı aniden açıldı ve biri dışarı çıktı. Uşaktı.
 
“Ah Genç efendi.”
 
Efendisini fark ettiğinde garip bir şekilde şaşırmış görünüyordu. Aynı anda uşağın arkasından tanınmadık bir arabanın geldiğini gördü. Yönüne bakarak birinin konağı ziyaret ettiği ve ayrıldığı anlaşılıyordu.
 
Beklendiği gibi araba Hadius’un önünde durdu. Lambanın altına uzun ve koyu bir gölege düştü.
 
“Ne şans ama. Tam ayrılmak üzereydim.”
 
Arabadaki adam şapkasını çıkararak yüzünü gösterdi. Gözlerinin etrafında bir sürü kırışık olan orta yaşlı bir adamdı. Hadius hafifçe gülümsedi ve arabadaki adama yaklaştı.
 
“Bir süre oldu, Meclis Üyesi Richards. Haber vermeden sizi buraya getiren nedir?”
“Annenden duyunca o kadar merak ettim ki dayanamadım. Bu yüzden aniden buraya geliverdim.”
 
Adam cevap verdi ve yan yan Emilia’ya baktı. Emilia bir an sırtında yılan sürünüyormuş gibi hissetti.
 
Garip duyguyu bastırarak onu selamlasam mı diye düşünüyordu ama Hadius aniden uşağa döndü.
“Kirill, Erndorf’a geri dönmeye hazır bir araba varmı?”
 
Şaşkın uşak cevap vermeden önce  göz kırptı.
 
“Evet.”
“O zaman Bayan Bern’i al ve git.”
“Evet. Anlaşıldı.”
“Emilia.”
 
Emilia tekrar Emilia’ya döndü.
 Ani misafir sayesinde Emilia kendine gelmişti tabiki. Terli elini eteğine sürterek Emilia hoşçala demeye hazırlandı.
 
Ne demeliydi? İyi bir şekilde son vermek istiyordu...
Hadius düşünmesine fırsat vermeden sözlerini bitirdi.
 
“Öylese burada ayrılalım mı?”
“...Ne? ah...”
 
Yanlış bir şey yoktu. Hadius’un misafiri vardı o yüzden ayrılması gerekiyordu.
 
 Ama neden garip hissediyordu?
 
Hadius biraz garip görünüyordu, arabadaki adamın ona bakıp durması nedense rahatsız ediciydi.
 
“..O zaman ayrılacağım.”
 
Emilia nazikçe vedalaştı karışık zihninin aksine bedeni tereddüt etmeden uşağı takip etti. Bir anda her şey eski haline dönmüştü.
 
İyi olmuştu. Yollarının hemen ayrılmasına sevinmişti. Tepki vermeden konuşacak özgüveni yoktu.
 
Hadius yan yoldan gittiğinden beri bunun zaten tek gecelik bir rüya olduğunu düşünüyordu.
 
Şakalara yapmasına, onun için paltosunu çıkarmasına ve ona içinde yüzen yapraklar olan bir bira vermesine aldanamazdı. Öpücük sadece bira ve dansın neden olduğu bir hataydı. Herkes hata yapar.
 
“Her şey yolunda...”
 
Uşağı takip eden Emilia bu sözleri tekrar tekrar söyledi.
 
--
 
William Richar uzun bir süre gözlerini ‘sıradan piliç’in olduğu yere dikti. Kadının gidişini izlerken gözlerini kısarak arabanın kapısını açtı ve başını Hadius’a doğru eydi.
 
“Biraz konuşabilir miyiz?”
“Konuşalım mı?”
 
Hadius güldü ve arabaya bindi. Kapının kapalı olduğu karanlık alanda sarkık göz kapaklarının altındaki yeşil gözler kurnazca parladı.
 
“Kız bu mu? Sana sarun çıkaran nişanlın.”
“..Evet.”
“Herkesin dediği gibi oldukça güzel.  Akşam  yemeği partisinde erkeklerin ona sevgili olarak göz dikmesi hakkında duyduklarımı şimdi anlıyorum.”
 
William kıkırdadı ve bir sigara yaktı. Derin bir nefes çekerek, durgun gözlerle bacak bacak üstüne attı.
 
“Her neyse, şimdi ne yapacaksın? Piliç konusunda. Ondan gerçekten kurtulabilir misin?”
“Kamuoyu sakinleştiğinde hemen kralı ziyaret etmeyi düşünüyorum. Nişanı bozduğumuzu duyurmak içim....”
“Hayır , hayır...”
 
William’ın yüzü bir yandan diğer yana sallandı.
 
“Hırlayan bir köpeğe kemik verdin diye gardını indiremezsin. Onlara tepeden bakma. Ayrılmayı kabul edip etmemeniz umurlarında değil.”
“Ama olumsuz bir itibarı öylece bırakamazsın.”
“Kesinlikle. İtibar önemlidir. Bizim dünyamızda. O yüzden buraya aceleyle geldim.”
 
William aniden olumlu bir şekilde başını salladı ve elini sildi.
 
“Gerçek şu ki parlamenterler düşündüğümden daha sertler. Onları kendi haline bırakırsan kral bile onları kontrol edemez. Belki evliliğiniz devam eder. Rochester yasası yüzünden evliliğiniz sembolik hale geldi.  Ne yazık kı reddetmenin bir yolu yok. O boktan mektuba ailenizin mührü basılmış ve kral bunu beş yıl önce notere tasdik ettirmemiş miydi? Bence bu noktada planımızı değiştirmeliyiz..”
“Planı değiştirmekle, güç kullanmayı mı kast ediyorsun?”
 
Youn sigara dumanında ‘güç’ kelimesi yükseldi.
 
“Şimdi bundan bahsettin, ne düşünüyorsun? Sonuçta o senin nişanlın.”
Hadius ifadesizce William’a baktı. Yeşil gözler kurnazca parladı.
 
“Onu öldürürsem sorun olur mu?” ÇN: kendini öldür moruk
 
Arabanın içini boğucu bir atmosfer kapladı.
   
 
 

 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


32   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   34 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.