Sigara bitmişti. Grozhang aceleyle söndürdü ve efendisinin çalışma odasına yöneldi.
“Genç efendi, benim Grozhang.” “Gel.”
Kapıyı açıp içeri girdiğinde Hadius her zamanki gibi belgelerle boğuşuyordu. Grozhang elindeki birkaç belgeden ilkini çıkardı.
“ Bu önceden bahsettiğiniz Bernen Cavendish hakkındaki soruşturmanın sonucu. Beklendiği gibi, Baron Cavendish Quirren yün işine yöneldi ve işin içinde büyük ölçüde dolandırıcılık ve yasa dışı anlaşmalar vardı. Borç da gırtlakta. Buyrun.”
Hadisu belgeleri okudu. Tekrar bakışlarını kaldırdığında Hadius’un gözleri memnuniyetle parlıyordu.
“Aferin” “Bilmeniz gereken bir şey daha var. William Richards Sör Cavendish’i birkaç gün önce ziyaret etmiş.” “...WİLLİAM MI?”
Kendisine bakan genç adamın yüzünde hiçbir iz yoktu ama Grozhang artık çok iyi biliyordu. Efendisi duygularını gizleme konusunda herkesten daha iyiydi. Gözleri çok sakin görünüyordu ama belki de kanı kaynıyordu.
“Bütün hizmetçileri gönderip gizli gizli konuştukları söyleniyor. Ama daha garibi en genç kızı, Shayla Cavendish de onlarla birlikteymiş.” “Peki sebebi neydi?” “Bu kadarını çözemedim. Ayrıca ne hakkında konuştukları hakkında da bir fikrim yok. Soramadım çünkü Richards’ın fark edebilme riski vardı.”
Hadius çapraz kollarını çözdü ve perdeyi kapattı. Pencere pervazında dururken daha önce hiç hissetmediği bit endişeye sahipti.
“William Richars, Bayan Bern hakkında ilginç bir söylenti duyduğunu söyledi. Merak ediyorsam anneme sormamı söyledi belki de bununla alakalıdır.” “belki Bayan Bern bir şey fark etmiştir?” “Hayır, bir ey fark etseydi hemen seni çağırırdı. Başka bir şey var mı?”
Grozhang not defterini aldı ve diğer şeyleri rapor etmeye başladı. Her yere yerleştirilen casuslarla ilgili haberler ve şurdan burdan söyletilerdi... Hadius sandalyeye yaslandı ve sessizce dinledi. Grozhang sessizce efendisine baktı ve deferi kapattı.
“Genç efendi aslında Hilden Çiftliğinden bir paralı asker geldi, Komutan Maesen’in kendisi.” “Ne sebeple?”
Grozhang askerlerle yaptığı konuşmayı anlattı.
“Cüretimi mazur görün ama Bayan Bern’e artık bazı gerçekleri söylemenin iyi olacağını düşünüyorum. Hilden çiftliğinde paralı askerler varken bir şeyleri saklamaya devam etmek işleri daha da karmaşık hale getirecek.” “Sanıyorum bu soruna gayet açık bir cevap verdim.” “En azından onlara bir öncelik verin. Güvenlik mi gizlilik mi?” “İkisi de.”
Bir an için Grozhang boğuluyormuş gibi hissetti. Gökyüzü kadar yüksek bir duvara bakıyormuş gibi histi. “O zaman... izninizle.”
Dışarı çıkan Grozhang rahatsız edici duygulardan kurtulmak için başını salladı.
Eh, insanlar kolay kolay değişmez. Hadius Meyer bunu sonuna kadar saklayacak.
**
Uzun zamandır ilk defa Zelkova ormanında şiddetli bir yağmur yağdı. Gök gürültüsü ve şimşek eşliğinde serin bir su akışı kuraklığın hüküm sürdüğü ormandaki tozu süpürdü.
Zamanın her şeyi iyileştirdiğini söylemek doğru mudur? Emilia günlerdir ona işkence eden anıların yavaş yavaş silinip gittiğini hissetti. ‘Unut gitsin, bir hataydı’ sözlerini tekrara tekrar söylemek işe yaramış gibi görünüyordu.
Belki de ormanın ortasında büyük bir ağaca tırmanırken gördüğü o araba o adama aittir. Şaşırdığı zamanlar olmuştu ama yalnızca kısa bir süreliğineydi. Ormanın yakınına bile ulaşmadan uzaklaşan o araba gibi, ‘Elver’de olanlar zihninde kayboldu.
Belki de birbirlerini bir daha böyle görmeyecekler. O gün ayrılmadan hemen önceki tavrı ve şimdiye kadar hiç iletişim kurmamaış olmasına bakılırsa Hadius da pişman olmuş olmalıydı. Belki de Kral ile ayrılık için pazarlık yapmakla meşguldür.
Emilia bunun olması için içtenlikle dua etti.
Şiddetli yağmurdan sonra gökyüzü sanki hiçbir şey olmamış gibi aydınlandı. Emilia da huzurlu günlük yaşamına geri döndü.
Temmuz ayında sebze bahçesi, yağmur durduktan sonra o kadar hareketliydi ki bir an bile yalnız bırakılamıyordu. Kalın yabani otlar tekrar büyüyordu ve bir sonraki şiddetli yağmura hazrlık olarak direklerin sıkıca sabitlenmesi gerekiyordu. Böcekleri uzaklaştırmak ve çürük yaprakları toplamak da önemli bir işti. Bu dönem kaçırılırsa önümüzdeki sonbaharada hasat sevinci azalabilirdi.
Her zaman çatı katında kilitli olan Charlotte de dışarıda çok fazla zaman harcadı. Çocuk ablasının yüzünün güneşte bronzlaşmasından endişe ediyordu. Birinin yüzünün bronzlaşması ne demek tam olarak bilmiyordu, ama soylu kadınlara asla şapkasız güneşte kalmazdı. O yüzden ablasına yardım etmekten başka şansı yoktu.
Charlotte gözleri hariç bütün duyularını çürük yaprakları ayıklamak için kullandı. Sonra bir an durdu.
“bu garip. Kim yaprakların yarısını yiyip gerisini atar ki?”
Charlotte’nin elleri yırtık ve delikli yapraklarla doluydu. Onu uzaktan izleyen Emilia gülümsedi.
“Sana suçlu kim söylemeli miyim?”
Emilia, Charlotte’nin elini tuttu, avucunu yukarı kaldırdı.
“Korkma.”
Biraz sonra çocuğu ufak avucunda yeşil ve uzun bir şey yer aldı. Charlotte irkildi ve şaşırmış bir yüz ifadesi takındı. Yine de sessizce elinde kıpırdayan yaratığa baktı. Sanki sadece bunu yaparsa görecekti.
“Bu bir tırtıl. Suçlu o küçük adam.” “Gerçekten mi? Bu bir tırtıl mı?” “O nasıl?” “O tuhaf. Hissettiriyor....”
Charlotte kaşlarını çattı ve yüzünde ciddi bir ifade ile sordu.
“Emilia, o böyle mi? ‘İğrenç’ olan bu mu?” “Belki.”
Charlotte aniden somurtkanlaştı. Emilia nedenini anlamış gibiydi. Tek gözlü canavardan sonra hep iğrenç kelimesi gelirdi.
“Ama bilmen gereken önemli bir şey var. İğrenç tırtıllar büyüdüklerinde ne oluyor biliyor musun?” “Ne?” diye sordu Charlotte. “Bu küçük adam bir kelebek olacak. Kar beyaz kanatlı güzel bir kelebek.” “Bu yalan.” “Ciddiyim.”
Ne yazık ki Charlotte bun asla inanmadı. Ablasının onu rahatlatmak için yalan söylediğini düşünmüş olmalı.
“Bütün bu iğrenç bacaklar nereye gidiyor ve kanatları nereden geliyor?” “Bir tırtıldan bir kelebeğe hemen geçmiyor koza adı verilen bir süreçten daha geçiyor.” “Koza mı?”
Charlotte soruyu sorduğu anda Cesur çılgınca havlamaya başladı. İkisinin bakışları aynı anda sesin geldiği yere çevrildi. Belli ki bir araba sesiydi.
“O genç efendi değil mi?” “Ne?” “Eminim. Araba sesi kesinlikle Genç efendi Meyer’in olmalı.”
Kalbini bu kadar çok atmasına neden olacak başka bir şey var mıydı?
Emilia aceleyle sepeti bıraktı ve Charlotte’nin kolunu çekti.
“İyi dinle, ablan şimdi burada değil.”
Charlotte ne saçmalıyorsun der gibi dudak büzdü. Gizemli büyüler yapan bu çocuk neden böyle zamanlarda cahilleşiyor? Diye düşündü Emilia ve sinirlendi.
“Ablan şimdi Mitch ve bay Beppy ile pazara gidecek anladın mı?”
Charlotte sonunda balamıştı ve somurttu.
“Lütfen, sana yalvarırım. Bana yardım et himmmm?”
O an arabanın sesi gittikçe yaklaşıyordu. Emilia çocuğun cevabını dinlemeden eve koştu. Hızlıca merdivenlerden çıktı ve çatı katının kapısını kitledi.
Bir an nefes verdi. Emilia terli sırtını duvara yasladı.
Karanlık ve sıkışık yerde çömelmiş halini komik buldu.
Neden böyleydi? Her zaman kaçmanın ve saklanmanın korkakça olduğunu düşünmüştü. Ama korkuyordu.
O günkü olayı yavaş yavaş unutmuştu ama şimdi Haidus ile karşılaşırsa her şey yeniden başlayacak gibi görünüyordu. hala onunla yüzleşecek cesareti yoktu.
Şimdi ulaşmış olmalı değil mi? Lütfen Charlotte iyi bit yalancı olsun...
Emilia çenesini dizlerine dayadı ve sabırsızca bekledi. Zaman yavaşça geçti.
Charlotte artık geri dönmeliydi, peki neden bu kadar uzun sürdü? Yine salıncağa mı bindirmişti?
Emilia dayanamayarak yavaşça kalkarken bir tıkırtı duydu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.