Kıtanın batısını sınırlayan Grossen, nesillerdir Malvin ailesinin evi olmuştur.
Geniş dağ zincrinin altında, ağaçlar ve bitkilerle kaplı ovalar, yün üretimi için mükemmel bir alandı. Orada üretilmiş olan yünler o kadar kaliteli idi ki kıtanın ve dünyanın her yerine ihraç ediliyordu. Bu sayede ailenin reisi Elowie Malvin, etrafta takılmayı ve yememk yemeyi seven haylaz bir aristokrat timsaliydi.
Bu ailesi için de geçerliydi. Karısı, Pianne Malvin, şii, şarkı ve sanata takıntılıydı ve her gün eve sanatçı davet ederdi; ve en küçük kızı Cynthia için en büyük endişe gelecek haftaki balo için elbisesinin mavi mi yoksa beyaz mı olmasıydı.
Ailenin en anlaşılmaz üyesi en büyük oğulları Nathan Malvindi. İnsanlardan çok kitaplardan ve sosyalleşmekten çok tefekkürden hoşlanırdı, can sıkıntısından zevk alması bakımından daha çok Malvin gibiydi ama aynı zamanda düzen, adalet, felsefe ve fikirlerden büyülenmekte daha az Malvin gibiydi.
Son zamanlarda Nathan’ın tuhaflaştığı gerçeği küçük kız kardeşi Cynthia’nın ilk fark ettiği şeydi.
Ağabeyi ciddi bir yüzle, özgürlük ve adalet hakkında, onu dinlemek istemeyeceğiniz kadar kalın kitaplar okuyan bir tipti ve onunla oynadığında savurgan bir adam gibi etrafta dolaşmayı severdi.
Ama son birkaç aydır ağabeyinin gülümsemesi yok olmuştu.
Bugün de Nathan odasındaki yatakta dikkatsizce yatıyordu. Son birkaç aydır onu rahatsız eden ve uykusuz bırakan duyguları kabul ediyor ve onaylıyordu.
‘Ben Meyerlerin nişanlısıyım. Yanlış anlaşılmak istemiyorum.’
Kararlı bir şekilde reddedişi aklından çıkmıyordu. Emilia haklıydı. Zaten nişanlı olan bir kadından onunla baloya gitmesini istemek mantıklı mıydı?
Yine de Nathan garip beklentilerinden kurtulamıyordu. ‘Yanlış anlaşılmak istemem’ demişti. ‘hayır’ dememişti. Dahası, sosyetede dolana söylentiye göre, Emilia yakında nişanı bozacaktı. Özgür olacaktı.
Ne farkeder?
Kaynayan kanı bir anda soğudu.
Emilia özgür kalse bile ne yapacaktı? Onu tutacak mıydı? Onu tuttuğunda ne yapacaktı?
Nathan kaşlarını çattı. Geçen ay boyunca, o kısmı düşünüp durmuştu.
Hadius Meyer ve onun arasındaki fark neydi?
Yüzünü tavana dönerken ağzında alaycı bir gülümseme vardı. Farklı olduğunu söylerken gösteriş yapıyordu ama Nathan her zaman aynı durumdaydı. Kendini onlarda görürken Cavendish’ten nefret etmesiyle aynı kafaydı.
Malvin ailesinin sıradan bir kadına vaat edebileceği pek bir şey yoktu. En fazla, metres gibi bir şey....? emilia kabul eder miydi?
“Ha!”
Bu gülünçtü. Emilia Bern ona bakmıyordu bile, ama o onu metres olarak hayal ediyordu. Kesinlikle, bu tek taraflı bir histi. Net bir tek taraflı aşk. Yine de onu görmek istemeye devam ediyordu.
Nathan birbirine geçmiş elleriyle başını destekledi. Karmaşık duyguları nemli bir bataklık gibi yeniden yükseldi.
Uzanan vücudunu destekledi ve çalışma odasına yöneldi. Emilia’yi ne zaman düşünse aklına tek şey geliyordu.
[ Muhasebenin Temelleri]
Nathanlüks deri kaplı kitabın kapağını okşadı.
Kesinlikle hoşuna gidecek. Bunu ona verdiği an gülümseyecek. Acı soğuk kış boyunca bir an parlayan güneş ışığı kadar kısa olsa da. Yine de çok fazla endişelenmeye gerek yok. Arkadaşlık namına her şey kabul görür. Bu kadarı sorun olmamalı. Nasılsa nişanı bozacaklar.
Nathan’ın dudakları hafifçe kıvrıldı.
**
“Pekala, okumaya çalış, Charlotte.”
Charlotte parmak uçlarıyla Mitch’nin gösterdiği yeri takip etti. Pütürlü kör alfabesi çocuğun zihninde sesler oluşturmaya başladı.
“B..Ba..ba.Baba?” “Doğru. Aferin. Sıradaki.” “...Çem..Çom?” Charlotte başını eğdi.
“Çam. ‘çam’ diye okunur.” “Çam mı?...Çam.. Ağacı.” “Oldukça iyisin ha. Peki sonuncusu.”
Charlotte kaşlarını çattı ve son harfi takip etti. Sonra ‘Ş..şapka.’ diye mırıldanırken Mtch alkışladı ve tezahürat yaptı.
“Bu harika! Kör alfabesi dahisi Charlotte Bern!”
Mitch kız kardeşinin sırtını sıvazladı. Charlotte gülümsedi. Kambur gözleri yüzünden ağlıyor gibi görünüyordu ama açıkça gülümsüyordu.
“Bütün soruları bildiğine göre bana istediğin bir şeyi söyle. Sana her şeyyi vereceğim.”
Mitch emin bir şekilde konuştu. Charlotte’nin bulaşık ve temizlik yapmak gibi bir şey isteyeceğini düşünmüştü. Ama charlotte’nin ağzından çıkan şey yine buydu.
“Emilia’yı üzme artık. Nişanı bozmasına memnun olacağını söyleyip durma. Sen bunu her söylediğin nasıl bir ifade takındığını görmüyor musun?”
Mitch şaşkınlıktan öte bir şey yaşıyordu. Kör bir çocuk yüz ifadeleri hakkında konuşmaya nasıl cesaret ederdi?
“Emila’yı ilk defa böyle görüyorum. Neşeliymiş gibi davranması daha iyiydi. Şimdi ağzını tamamen kapatıyor. O gün Genç efendi Meyer ona ne verdi ki? Meraktan ölüyorum.” “Ne bilmek istiyorsun? Ayrılık anlaşmasıydı. Böyle bir şey alan kim mutlu olur? Şey, neyse çok fazla endişe etme. Emilia yakında iyileşecek. Onlar birbirlerini sevdiklerinden bu ilişkiye başlamış değiller.” “Hayır. Öyle değil. Eğer Emilia ayrılık belgelerinden dolayı üzgün olsaydı başından beri böyle olurdu. Neden şimdi böyle yapsın ki?”
Öyle mi? Mitch’nin kaşları ortada toplandı.
“Emilia ve genç efendi arasındaki ilişki bu kadar basit değil. Onların arasında daha derin bir şey var.” “Ne?”
Bu kez kaşlarını çattı.
“Bundan bahsetme Charlotte. Emilia ondan ne kadar nefret ediyor? Emilia aptal mı? Bu kadar acı çektikten sonra kalbine o p*çe verir mi?” “Ha! Bilmiyorsun çünkü annele uyuyorsun.”
Neden şimdi bu kız uyumaktan bahsediyordu?
“Ben Emilia ile uyuyorum. Genç efendi ile buluştuğu günler uyuyamıyor.”
Bir anda Mirch bir öfke hissetti.
Bu olamaz... Emilia açıkça hisleri olmadığını söyledi. Gerçekten ayrılmak istediğini söyledi. Soylu bir adama karşı kalıcı hisleri olmadığını söyledi... Yalan mı söylemişti?
“Bana istediğin kadar gül. Bu benim hislerimi değiştirmeyecek. Genç efendi Emilia’dan hoşlanıyor. Emilia da ondan hoşlanıyor.”
Mitch, Charlotte’ye şaşkına dönmüş gibi baktı.
“Sen tamamen çıldırmışsın. Psişik güçlerinden konuştuk diye bunun gerçek olduğunu mu sandın?” “Hayır! Bunun psişik güçlerle alakası yok.” “O zaman bana kanıt göster.” “Kanıt mı?” “Hadius Meyer’in Emilia’dan hoşlandığına dair kanıt.” “Her şeyden önce Mitch, seni affetti.”
Mitch’nin suratını kızardı.
“A-affetmek ne demek! Neden bizi affedecekmiş? Ne kadar acı çektik....!” “Bu doğru Mitch hatalı değilsin. Ama böyle yalan söylemek yanlış. Fazla sertti.” “Ha!” “Ve bize çeşitli hediyeler verdi. Bay Beppy, Cesur, Emilia’dan hoşlanmasaydı yapmayacağı şeyler bunlar.”
Mitch dilini cıklattı.
“Kendine gel. Charlotte. O sıradan bir adam değil. Bir soylu. O bizim gibi halktan insanlara kayıtsız davranan bir adam.”
Ama Charlotte dinlemiyor gibiydi.
“Peki, hadi bunu kabul edelim ve haklı olduğğunu söyleyelim. Diyelim ki kafasında bir sorun var ve Emilia’ya karşı garip hisler besliyor. Ne yapacak? Diz çöküp evlenme teklif edeceğini mi düşünüyorsun? Ondan her şey için özür dilerken onunla evlenmesini mi isteyeceğini düşünüyorsun?”
Charlotte’nin masum gözleri evet diye cevap veriyordu. Mitch içinde bir alev hissetti.
“B u yüzden sana domuz gibi davrandılar!o kadar safsın ki sana aptal gibi davranılıyor!”
Charlotte dünya hakkında fazla bir şey bilmiyordu. Elbette o çocuğun dünyayı algıladığı tek pencere ablasının ona okuduğu kitaplardı. Romanlarda ana karakter her zaman kazanır ve aşık olurdu. Mitch, Charlotte’ye soğuk gerçeği hatırlatmak istedi.
“soylu bir adamın sıradan bir kadına duyduğu his romantik değildir. Genellikle ne derler biliyor musun?” “...?” “Şehvet derler.” Şehvet mi? O ne?”
Sorgulayan masum yüzle karşılaştığında kalbi sıkışmaya başladı. O çocuğun önünde erkeklerin ve kadınların yaptığı pis şeyleri konuşmak... ablası öğrenirse azarlanırdı.
“Böyle bir şey var. Büyüdüğünde öğreneceksin.”
Yüzünde boş bir ifadeyle mitch, Charlotte2nin bakışlarından kaçındı ve devam etti.
“Neyse, bir soylu sıraan bir kadını arzuladığında ne olur biliyor musun? Ve yalnızca sıradan da değil bizim gibi zavallı bir kadından bahsediyorum. Bundan daha talihsiz bir şey yoktur.”
Charlotte odaklanmış gözlerini bir kez daha Mitch2ye çevirdi.
“Ne demek istiyorsun?” “Sen... bunu duymadın mı?” “Neyi duymadım mı?”
Mitch bir an tereddüt etti. Okuldaki sınıf arkadaşlarından bunu duyduğunda o da sinirlenmişti.
Kendini tavan arasına kapatarak yaşayan masum bir çocuk için bu çok şok edici olmaz mıydı? Yine de ağzını kapatamadı.
“Metres.” “Met..res.” “Kesinlikle bir metres. Bu çok kötü bir şey. Kadınları mutsuzluğa götüren bir kestirme. Emilia’nın o adamın metresi olmasını istemezsin değil mi?”
O sırada kapı hızla açıldı. Emilia isi. Charlotte irkildi ve Mitch aniden yere yığılacakmış gibi sıçradı.
....duymuş muydu?
“Çalışıyor muydunuz?”
Emilia parlak bir şekilde gülümsedi ve elinde tuttuğu tavuk yemi kutusunu dolaba kaldırdı. Nazik, hafif adımlarla tavan arasına yürüdü. Br uğultu duyudu ve ardından “Çkiç nerede?” diye mırıldandı.
Kesin duymamıştı. Mitch rahat bir nefes aldı ve Charlotte’ye döndü.
Metres, aşık demek. Sadece bir aşık değil, evli bir adamın aşığı demek.
Charlottenin açık olan ağızı daha da açıldı.
Bir süre sonra Emilia yeniden göründü. Aradığı çekici elinde tutuyordu. Mitch, hiçbir şey olmamış gibi davranarak sordu.
“Ne? Ne yapacaksın onunla?” “Çitler titriyor. Bay Beppy salıncağı tamir ediyor, o yüzden ben yapacağım.” “İyi, bırak. Ben sonra yaparım...” “Hayır. Tatil ödevlerini yap. Geçen dönem yazmada az daha kalmıyor muydun? Tatiller oyun oynamak için değildir. Eksik olduğun konuları tamamlaman için bir fırsat.”
Dırdır eden Emilia mırıldandı. “Charlotte sen de özenle çalış. Ablan çalışıp seni körler okuluna gönderecek.” Dedi ve kapıya doğru yürüdü. Kapı açıldı ve ablaları genç kardeşlerin önünde bir rüzgar gibi kayboldu.
Elbette Emilia açıkça ‘metres’ kelimesini duymuştu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.