Meyer Çelik, kıtadaki birkaç anonim şirketten biriydi. Bu Van Derek Meyer’e ait olan mülkün hisse senetlerini satarak, sermayeyi artıran bir ‘girişim’e dönüştürmek kraliçe olarak anilan Caitlyn Meyer’in bilgeliğiydi.
Caitlyn doğduğundan beri bir iş kadınıydı. Sisyasi bir çatışmanın ardından çökmesine kadar, babası baharat ticaretinde başarılı bir iş adamıydı ve en büyük kızı, Caityln, aynı yeteneği miras almıştı.
Dük Meyer hastalandıktan kısa süre sonra, Reinen ve Richards gibi ortakların desteği ile ciddi bir şekilde işle ilgilenmeye başladı.
Sadece doğal iş yeteneğini göstermekle kalmadı aynı zamanda kadın olarak sahip olduğu dezavantajı nasıl kullanacağını da biliyordu. Kadın olduğu için bu işte iyi olmadığını söyleyerek erkeklerin gösteriş yapmasına izin verdi ve rakiplerinin gardını indirmelerini sağladı.
Zamanda Caitlyn’in yanındaydı. Kıtada meydana gelen savaşlar ve içi savaşlar sayesinde, silah üretimi için gerekli olan demire olan talep önemli ölçüde arttı.
Caitlyn ve ortakları Meyer Çelik’in kurucuları ve Mihenk taşlarıydılar. Yatırımcıların ve yöneticilerin onu bir tanrı gibi takip etmekten başka seçeneği yoktu.
Bu nedenle Caitlyn emekli lduğunu ve başkanlığı genç halefine devredeceğini açıkladında, orada burada muhalif seslerin duyulması normaldi. Hadius Meyer çok genç ve tecrübesizdi. Ayrıca buharlı tren işine girme arzusunu da dile getirmişti. Meyer Çelik’in toplantı pdası günden güne alay ve güvensizlik sesleri yükseldi.
“Unutma,Prens. Meyer Çelik silah üreten bir şirkettir. Silah, top ve ateşli silahlar için çelik üreterek bugün olduğumuz yere geldik.” “Tren icat edilmiş olsa da ticarileşmeden önce muazzam fonlara ve ulusal desteğe ihtiyacı var. Dahası kıtanın ulaşımı kanallar ve atlar arasında serbest bir şekilde hareket ediyor. Neden demiryollarına ihtiyaç olsun ki?” “Arazi alımından araç geliştirmeye hatta ekipmana aldığınız her nefeste demiryolu işe giriştiğiniz andan itibaren büyük yatırımlara ihtiyacınız olacak. Sonunda hepsi borç olacak. Risk çok fazla.”
Temsilci pozisyonuna geçmekle her şey bitmiyordu. Hadius’un Meyer Çelik’in gerçek sahibi olabilmesi için insanları kontrol etmesi gerekiyordu. Caitlyn bunu herkesten iyi biliyordu, bu yüzden Meyer Çelikten kolay kolay vazgeçemezdi.
Varlığının öne çıkarılmasını bekleyen oğlunun iyi olmasını isteyip aynı zamanda başarısız olmasını ummanın mantıksız kıskançlığı, kimsenin kolayca kabul edemeyeceği bir duyguydu. Sadece Hadius Meyer annesinin çarpık zihnini görebiliyordu.
“Görüşlerine saygı duyuyorum. Yeni temsilci olduğum için kendi kararlarımı vermeye hiç niyetim yok. Her şeye annem ya da büyük dük Reinen2e danışılarak karar verilecek. Yani içiniz rahat olsun.”
Hadius’un mevcut güçleri bastırmak için kullandığı ilk kart uzlaşmaydı.
Değişmeyi reddeden mevcut güçler için bir tehdit olarak görülmek, kendi mezarını kazmaya benzer. Şimdi kavga etmenin zamanı değildi. düşmanları ve müttefikleri seçtikten sonra gücünü gizlice arttırman gerekiyordu.
Annesi de dahil mevcut güçlerin gardını indirmesi gerekiyordu. Dikkatsizlik ihmale neden olma eğilimindedir ve o an geldiğinde muhalif güçleri ortadan kaldırmak için çok geç olmayacaktı.
Hiçbir zaman sabırsız olmamıştı ve kendi iradesiyle düşmanın önünde başını eğerdi. Daha sonra bazı yatırımcılar ve yöneticiler arasında garip bir atmosfer oluştu.
‘Hadius Meyer annesinin eteğinin arkasına gizlenen bir adam. Böyle birini birçok şekilde kullanabilirsin. Belki de kurnaz Caitlyn Meyer’den çok daha kolay yönetilebilir.’ ‘Halef çok genç.’ , ‘halef çok aceleci.’, ‘Umarım Bayan Meyer geri gelir.’ Sözleri yavaş yavaş kayboldu.
Nihayetinde, tartışmanın üzerinden bir ay geçmeden Hadius Meyer, Meyer Çelik’in ikinci temsilcisi olarak hissedarların onayını almayı başardı.
“Tebrikler Genç efendi. Sonunda başardınız.”
Grozhang sahneden inen efendisine genişçe gülümsedi ama Hadius biraz bile gülmemişti.
Bu daha başlangıçtı. Nihai hedef tam kontrol sağlamaktı. Meyer Çelik’ten başlayarak bankalardan gayrimenkule, karar verme gücünü temsil eden aile mührüne kadar her şeye sahip olmalıydı.
Dikkatini çeken ve onu heyecanlandıran kadın dahil.
**
Beppy arabayı her zamankinden daha hızlı sürdü. Emilia’yı yineden Hadius’u görmek istemesine neden olan iyi şey neydi bilmiyordu ama yine de Laura’yı görmek kadar heyecan vericiydi.
Ancak Emilia köşke vardığında Hadius orada değildi.hayal kırıklığını bastıran Beppy atı ahıra bağlarken, uşak Tabias çıktı ve Emilia’yı selamladı.
“Genç hanım... yani, Bayan Bern, Genç efendinin ne zaman döneceğini bilmiyorum. Bugünlerde çok meşguldü ki benim bile onu göremediğim zamanlar oldu. Neden şimdi geri dönüp gelecek sefer buluşmak için sözleşmiyorsunuz?” “...” “Bunu söylüyorum çünkü çok fazla bekleyebilirsiniz.”
Tobias sesinin onu kapı dışarı ediyor gibi çıkmasından korkarak hemen bunu ekledi. Hatırladığı kadarıyla genç hanım ona genç hanım dememesini söyleyerek , genç efendinin ona verdiği elbiseyi hemen geri çeviren ve kaçan bir insandı.
“Yok, endişelenmeyin. Uzun sürmeyecek. Sadece bir iki saat bekleyeceğim ve geri dönmezse geri döneceğim.” Emilia oturma odasındaki sandalyey oturarak cevap verdi.
Tobias hizmetçiye çay getirtti. Hiçbir şey yiyecek hali yoktu ama aristokratlar dünyasında çayı geri çevirmek kabalıktı o yüzden Emilia sunulan içeceği isteksizce içti. Bir saat böyle geçmişti. Emilia hala hareketsizce oturuyordu. Onun böyle olmasına dayanamayan tobias yeniden ayağa kalktı.
“Sanırım Genç efendi geç kalacak...neden beklerken köşkün etrafına göz atmıyorsunuz?”
Reddetmek üzere olan Emilia fikrini değiştirdi. Sorun olmasa da oturma odasını işgal eden misafirler rahatsız olur.
“Gezeyim mi?”
Emilia güldü ve yerinden kalktı. Tobias ona evi gezdirdi. Koridorda, mutfakta, yatak odasında ve ziyafet salonunda dolaşırken Emilia’nın yüzünde yavaş yavaş hayranlık belirdi.
Basilion evi çok zarif ve sofistike bir köşktü. Diğer soyluların evleri gibi bronz ve altın varaklarla dekore edilmemişti. Duvarlarda portreler yerine ünlü tablolar ve sanat eserleri asılıydı ve ağır süslemeler yoktu.
“Burası Genç efendinin en sevdiği yer.”
Tobias kapıyı açtığında büyük bir çalışma odası göründü. O kadar büyüktü ki Cavendish malikanesi ile karşılaştırılamazdı. Ortada büyük bir piyano vardı.
“Bu piyano Eimhardt’tan. Kıtada yalnızca on tane var.”
Tobias’ın sesinde derin bir gurur duygusu vardı. piyanonun kapağını geri itti ve sanki Emilia’ya denemesini söylüyormuş gibi avucunu açtı.
“İstediğiniz zaman çalabilirsiniz. Beklemek sıkıcıdır ve eğer Genç hanım sıkılırsa ben de rahatsız olurum o yüzden kendinizi evinizde hissetin.”
Saygılı bir şekilde başını eğdi ve odadan ayrıldı.
Yalnız kalan Emilia ellerini birleştirdi ve etrafa baktı. Duvarı dolduran uzun kitap raflarına kitaplar sıkıca yerleştirilmişti.
Burada kaç kitap vardı? yüzlerce? Hayır, binlerce? Her türden kitap eski kitap, tarihi kitap ve ansiklopediler vardı, gerçekten muazzamdı. Hayranlıkla farkında olmadan kolunu kalın bir ansiklopediye uzattı. Sonra durdu.
...buraya kitap okumaya gelmemişti.
Emilia kolunu indirdi ve elini cebine koydu. Yüzüğü tuttu. Onu geri vermeye gelmişti.
Emilia kararını verdi ve piyano sandalyesine oturdu. zaman yeniden geçti. Yavaş yavaş gerilmeye başladı.
Çok geç olmadan geri dönmek zorundaydı. Ne yapmalıydı? Sadece yarım saat daha beklemeli miydi?
Emilia saate baktı ve istemsizce piyanoya baktı. Açık bir piyanonun önünde duran herkes gibi bilinçsizce bir tuşa bastı. Düşük ve derin bir eko odada yankılandı.
Bir kez daha basmalı mıydı?
Emilia duruşunu düzeltti ve parmaklarını hareket ettirmeye başladı. Beppey ile ıslıkla çaldığı şarkıydı ‘Der Lindenbaum’. Tuşlara tereddütle bastıktan sonra, hemen kendini kaptırdı. Üç kez tekrarladıktan sonra duymayı başardı. Ancak ‘Der Lindenbaum’u ıslıkla yaptığı gibi sorunsuz çalmak imkansızdı. Aynı yerde defalarca hata yaptıktan sonra kaşlarını çattı.
“Tuhaf... nasıldı?”
Aniden girşten birinin sesi duyuldu. “D#” ÇN: müzikte bir terim Tuşlara basamadan t,treyen elleri dondu.
“Ani ziyeretler yapanın yalnızca ben olduğumu sanıyordum.”
Hafifçe gülümsedi ve kapı pervazına yaslandı.
“Devam et. İyi çalıyordun.”
Emilia çabucak ellerini klavyeden çekti. Onu selamlaması gerekiyordu ama dilini yutmuş gibi hiçbir şey diyemedi. Muhtemelen tavernadan geri döndükten sonra ayrılıklarının ardında ilk karşılaşmaları olması yüzündendi. Bütün hisleri kaybolmuştu yalnızca kalbi kontrolsüzce atıyordu.
“Sana yardım edeceğim. Eğer bu bölümü atlarsan...” “Gerek yok.”
Emilia’nın ürkmüş bir geyik gibi tetikte olduğunu fark etse de etmese de, meraklı gözlerle devam etti.
“...Neden sinirli görünüyorsun? Birbirimiz için beslediğimiz kötü duygulardan kurtulmaya karar vermedik mi?”
Emilia ne diyeceğini bilemeden tereddütlü iken, başının üstüne uzun bir gölge düştü ve farkına varamadan onun yanına oturdu.
Sonra inanılmaz bir şey oldu. Arkadaşça olmayan bu duyguyu hafifleten güzel bir melodi duyuldu. Adamın uzun parmakları ‘der Lindenbaum’u harika bir şekilde çalıyordu.
“Beppy Dilson söyledi bana. Bu Emilia’nın en sevdiği şarkıymış. Ne zaman kendini kötü hissetsen bunu mırıldanıyorsun değil mi?”
Emilia aniden kendine geldi. Rahatlayıp müzük dinlemenin zamanı değildi.
“Bay Beppy ... bir casus mu? Sıradan bir arabacı gibi dvranırken benim hayatımı Genç efendiye mi anlatıyor?” “Hayır, öyle değil. Ona kendim söyledim. Günlük hayatını rapor etmemesini.” “Şey, gerçekten size inanmıyorum.” “İnan bana. Seni izlemiyorum. ‘Der Lindenbaum’u tesadüfen öğrendim. Beppy, Grozhang ile ne zaman buluşsa, o kadar çok ıslık çalıyormuş ki bundan bıkmış.”
Sakin cevapta en ufak bir yalan hissetmedi. Ustaca piyanoyu çalan adam bir süre sonra daha da şaşırtıcı sözler söyledi.
“Bildiğim halde sana aynı şeyi yapamam.” “Ne.. demek istiyorsun?” “İzlenmenin acısını.”
Sadece onun sıradan ifadesine baksa yanlış duyduğunu düşünebilirdi. Ama açıkça ‘acı’ demişti. Birkaç spekülasyon ve fikir aklına geldi. Derinden endişelenmişti.
Hadius bir şey olmamış gibi çalmaya devam etti.
“Son hediye nasıldı? Beğenmedin mi?” “He.. diye ?”
Emilia başını eğerken aniden aklına belgeler geldi. Cavendish ile ilgilenmek istediğinde kullanması için ona verdiği kanıt...
“Bugün bu kadar gergin olmanın nedeni bu olmalı değil mi?” “Hayır, o değil. Cavendish’i araştırman biraz rahatsız edici ama... yine de minnettarım. Düşüncesizce kullanmayıp bana karar verme hakkı verdiğin için...” “O zaman neden kızgınsın?” “Kızgın falan değilim. Mesafemi korumaya çalışıyorum. Geçmişi affetmek, Genç efendiyle görüşmeye devam edeceğim anlamına gelmiyor.”
Hadius omuz silkti.
“Doğru yap Emilia. Vazgeçmeyi ve kabul etmeyi bilmelisin.” “Neyi kabul etmeyi?” “Kim olduğumu.”
Emilia bir an ne diyeceğini bilemedi ve Hadius sakince çalmaya devam etti. Piyano çalma yeteneği vals yeteneği kadar iyiydi.
“Bu bir hatıra performansı Emilia.” “Hatıra mı...?” “Sonunda istediğim bir şeye sahibim.”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.