Elinde ne tuttuğunu mrak etmişti ama sormadı. O da zaten detayları açıklamak istiyor gibi görünmüyordu.
“Sana söz verdiğim süreye yaklaştık. Şimdi karar ver. Beppy Dilson’u yanında tutacak mısın yoksa tutmayacak mısın?” “Ne?” “Gözetleniyormuş gibi hissettiriyorsa onu artık senin yanında tutamam. Laurayı kurtarma sözümü tuttum. O yüzden baskı hissetme.” “Ha- Hayır. Bunu kastetmedim.”
Emilia hızlıca elini salladı.
“O gerçekten iyi bir insan. Bize karşı çok iyi. Ailem onu artık ailenin bir ferdi olarak düşünüyor. Kardeşim Mirch bile...”
Mırıldanırken aniden sustu. Bu gerçekten tuhaftı. Bay Beppy’i yanında tutup tutmamaya karar vermek...
“O zaman onun yanında tut. Beppy de ailen ile yaşamak isteyecektir. Zaten Laura yakında evlenecek.”
Şaşkınlığın üstüne bir şaşkınlık daha eklendi. Ağzını kapatamayan Emilia’ya baktı.
“Bilmiyor muydun?” “Hayır...” “Sanırım sana söylemedi.”
Ona söylememesinden ziyade Emilia ona sormamıştı. Emilia her zaman tetikteydi. Kendisi de dahil ailesinin Beppy ile çok yakınlaşmasından korkuyordu. Bu yüzden aile bireylerinin bu konuda konuşmamasını sağladı. Ve kişisel meseleler hakkında çok konuşmadılar.
“Düğün iki ay içinde olacak. Üzüm bağında çalışan bir işçiye aşık.” “Bu... gerçek güzel bir şey...” “Beppy Dilson için de iyi. Hiçbir yük hissetmeden ailenin yanında kalabilecek.” “Hayır, onunla yaşamaya devam etmek gibi bir niyetim yok. Elbette, bu onu sevmediğimden değil. Onu garip bir yere satmak için bunu bir bahane olarak kullanmayı düşünüyorsanız...”
Hadius güldü. İçi boş bir gülümsemeydi.
“Endişe etme. Seni böyle zorlamayacağıma söz verdim. Sözleşme sona erdiğinde uygun bir iş bulacaktır. Sadece birkaç ay daha.”
Birkaç ay daha mı? Süre bu kadar önemli miydi?
Yüzünde boş bir ifade ile düşünen Emilia, buraya gelme amacını tamamen unutmuştu.
“Neyse, tebrikler. İstediğin şeye sahip oldun. Mutlu göründüğün için memnunum. Doğrusu, ben.... biraz hoş olmayan bir konuda konuşmak için buradayım.” “...Söyle.”
Emilia kuru dudaklarını diliyle ıslattı ve tereddüt etmeden konuşmaya başladı.
“Ayrıldıktan sonra benimle buluşmayı ve beni ziyaret etmeyi planlıyor musun?” “...Neden böyle bir şey soruyorsun?” “Çünkü böyle bir şeye asla izin vermeyeceğim.”
Çalan müzik uzun bir süre devam etti. Emilia’nın hayal kırıklığına daha fazla dayanamadığı ve tam bir şey sözylemek üzere olduğu an.
“Sebebi ne?”
Adam sordu. Emilia yüzüğü sıktı ve cevap verdi.
“O gün..”
Doğal olarak ‘o gün’ demekten başka seçeneği yoktu. Ancak niyetinin aksine atmosfer değişmeye başladı. Gevşemiş hava tekrar gerildi ve omurgasında garip bir şey hissetti.
“Evet. O gün.”
Unutmaya çok uğraştığı ‘o gün’ bir dalga gibi hızlıca geldi. Etkileyici bir dans, aniden duran bir adam, yumuşak bir yalama ve çok derin bir itme...
“Pişman mısın?”
Adamın bu soruyu sorduğu an, ‘Der Lindenbaum’ doruğa ulaştı. Konuşmanın ortasında bile kesintisiz piyano çalan Hadius’a inanamıyordu.
Ama bu adam tam da ...Bu tarz bir adamdı. Maske üstüne maske taktığı için ne düşündüğünü asla bilemeyeceğiniz biri. En çok Prens ve Yoksul’u sevdiğini söyleyen oğlan, gözetlenmekten çektiği acı ve hayatına hükmeden soğuk yalnızlık.
Başka ne saklıyordu?
Her nasılsa kayıtsız davranışlarının altında bu kadar çok şey sakladığını bilmek Emilia’nın içini acıtıyordu. Yine de Emilia tereddüt etmedi.
“Evet, pişmanım.”
Sonsuza kadar sürecek gibi görünen melodi bir anda durdu.
“Gerçekten bunu yaptığımıza pişmanım. O yüzden sizi görmeye devam edeme Genç efendi.”
Hadius başını çevirdi ve gözleri buluştu.
Başının dönmesi arttı. Ancak o zaman bir süre önce duyduğu gümbürtünün kalp atışları olduğunu fark etti.
“Sorun ne biliyor musun? Pişman olmak için çok geç. Şu andan itibaren buna katlanmayacağım.”
Hadius’un bakışları direk onun dudaklarına kaydı. Bunu baş döndürücü bir şok yaşarken fark etti. Şu anda karnının alt kısmındaki bu yanma hissi de neydi? Bu acı değildi. bu arzuydu. Ne olduğunu anlamayan Emilia arzularına kapıldı.
“Seni uyarıyorum. Eğer bana öyle bakmaya devam edersen, pişman olacak...” Adamın yüzü yavaşça yaklaştı. Kalbi çarptı. Her şey başa dönmek üzereydi.
“Bıkana kadar tekrar edeceğim.” Hadius, doldurulmuş bir hayvan gibi donmuş olan emila’ya doğru dudaklarını indirdi. Emilia kaçamadı. Hayır, belki de kaçmak istememişti.
Yavaşça dudakları birbirine dokundu. Tüy gibi hafif bir dokunuştu ama Emilia’nın bütün bedeni bir kere daha titredi. Hadius’un eli onun ince bileğini kavradı ve omzunun üstüne doğru kaldırdı.
Bir kere daha dudakları buluştu. Bu kez biraz derindi,ta ki yumuşak tenin içine girene kadar.
Emilia geriye yaslanmaya devam etti. Bu anlamsız bir hareketti. Sonra bir an dengesini kaybetti ve sendeledi.
Adamın kollarını nazikçe sırtını destekledi ve adam ağırlığını Emilia’ya vermeye başladı. Emilia’nın sırtı koltuk minderine değdiği anda Emilia yere yığılmıştı. Tamamen ezilmişken adamı kabul etti.
Bu Hadius’un yumuşakça yaladığı zamandan tamamen farklıydı. Emilia’nın üstünde olan Hadius, Emilia’nın ağzını tamamen zorlayarak içindeki arzuyu ortaya koymuştu. Bir kere daha, adamın dili içeri girdi. Onu kaçmaya devam eden yumuşak dudaklarını diliyle ısırdı ve sonra açgözlülükle içine çekti.
A-aah. Hhmmm, nnhg...
Müstehcen bir inilti yükseldi. Dudakları karıncalanıp neredeyse uyuştuğunda sonunda Hadius onu bıraktı.
Başını geriye yatırdı ve nefes nefese olan Emilia’ya baktı. Sonra aniden uzandı ve Emilia’nın dağınış saçlarını nazikçe kulağının arkasına itti.
Geçirdiği şoktan dolayı Emilia’nın bunu kabul etmekten başka şansı yoktu. Karnının altında kaynayan his çok hoştu. Rahatsız edici değildi.
“Hala pişman mısın?”
Saçlarından aşağıya doğru inen eli kızaran yanaklarını sardı. Adamın parmak uçları onun yanağını okşadı, üst dudağın eğrisine doğru geçti. Hasas bir dokunaç gibi, dudakları daha dokunamadan kapanmıştı.
Hadius dikkat etmeden Emilia’nın ıslak dudaklarını parmak uçları ile hafifçe ovuşturdu. Emilia açıkça dokunuşlarında hissediyordu. Hadius tekrar yapmak istiyordu. Bıkana kadar tekrar yapmak.
“Bırak beni.” “Ya istemezsem?”
Emilia dudaklarına dokunan elini durdurdu.
“Bundan gerçekten nefret ediyorum. Kes şunu.” “Yalvarmalı mıyım? Böyle bir şey mi istiyorsun?”
Şaşkın kız başını şiddetle salladı.
“Yalvarsan da tehdit etsen de önemi yok. Ayrıldıktan sonra seni tekrar görmek istemiyorum.”
O anda aşağı doğru bakan gözler hafifçe titredi.
“Genç efendinin ne düşündüğünü biliyorum. Yine bir tuzak kurmayı planlıyorsun. Bu sefer ne tür bir tuzak kurmalısın onu düşünüyorsun ve onu nasıl kurmalısın ki işler senin istediğin gibi gitsin.” “...” “Laura’yı geneleve geri göndereceğini bile söyleyebilirsin. Öyle değil mi?” “Emin değilim.”
Cevap verir vermez Emila’nın bileğini tuttu. Bu kez engelleyemedi.
“Bu iyi bir fikir ama ne yazık ki bunu kullanamam. Çünkü benim stratejimi gördün.”
Hadius sanki kelepçelenmiş gibi bileklerini iki yandan sıktı. Bağlanmış bir mahkum gibi çaresizdi.
“Bırak.” “Endişelenme. Seni incitmicem.” “Bilmem. Kim bilir belki de bırakmazsan ben sana vururum.”
Hadius güldü. Kıvrılmış dudaklarının köşeleri kendini beğenmişlikle doluydu.
“Bunu duymak beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı. Bana güvenmemene şaşmamalı.” “Zayıfmış gibi davranma. Ne yaparsan yap işe yaramayacak. Artık hangi hileleri kullandığın önemli değil. Bırak.”
Emilia bütün gücüyle bedenini çevirdi. Ama hala onun üzerindeydi ve Emilia yerdeydi.
“Ciddiyetle teklifimi dinle. Sonra seni bırakacağım.” “Bir teklif... bu ne demek?” “tehdit değil, göz dağı değil. Reddedemeyeceğin bir teklif. “Reddedemeyeceğim bir şey... Böyle bir şey yok?” “Bir ailen var. Fabrikada çalışan üvey annen, sakat kız kardeşin ve hırslı erkek kardeşin.”
Kalbi attı.
Emilia bembeyaz gömleğin üstünden tavana boş boş baktı. Hisleri birer birer geri gelmeye başladı.
“Güven bana. O zaman aileni biraz daha mutlu yapabilirsin.”
Hadius bir an için kızın bileğini bıraktı. Sıkı tutuşunu telafi etmek ister gibi kızın kızarmış tenini nazikçe okşadı. Kan dolaşımıyla birlikte her kan damarına bir sıcaklık hücum etti.
“Neden kızgınsın bilmiyorum ama artık kes şunu.”
Emilia Reina’yı düşündü. Ailesi için de öyle olmalıydı. Ayrıca bir kadın ve erkek arasında bu tür ahlaksız zevk bonus olarak vardı. ÇN: metres olan kızı düşünüyor.
O farklıydı. Asla öyle yaşamayacaktı.
Zevk kısa ve boştur. Tavernada yeterince tecrübe etmemiş miydi? Havai fişek gibiydi. Patladığında geriye sadece gözleri ve boğazı acıdan kokmuş duman kalır. Ortam hızla soğurken kanın akmadığı karnının altında heyecan yerine yalnızca rahatsızlık vardı.
“Genç efendi ne teklif ederse etsin, kararımı değiştirmeyeceğim. Lütfen bırak... acıyor.”
Adamın yüzündeki son kaygısızlık da kayboldu.
Emilia kalkıp dağınık saçlarını topladı ve kıyafetlerini düzeltti. Sonra tereddüt etmeden yüzüğü çıkardı.
“Lütfen al bunu.”
Hadius ışığı yansıtan küçük metalin ne olduğunu hemen anladı.
“Buraya gelme nedenim bunu geri vermek.”
Emilia yüzüğü piyanonun üstünde bir yere koydu. Anlaşılmayan gözlerle Emilia’ya baktı.
Uzun bir sessizlik bunu takip etti. Emilia’nın tek duyduğu saatin sesiydi.
Hadius renk vermeden yüzüğü aldı. Emilia tereddütle geriye doğru bir adım atmaya başladı.
“Bay Beppy’i zamanı dolunca göndereceğim. Veda etmek zaman alacak. Birlikte geçirdiğimiz zamanın tamamı kötü değildi. minnettar olunacak bir şey olduğunu inkar edemeyeceğim.... hatta iyi bir histi. O zaman güle güle.”
Kapı eşiğine gelen Emilia vakit kaybetmeden ayrılmayı planlıyordu. Ama...
“O adam yüzünden mi?” “Ne?” “Nathan Malvin.”
Emilia duyduklarından şüphe etmesine neden olan bir isim işitince kaskatı kesildi.
“Hayır... nasıl.. ne böyle düşünmene sebep oldu bilmiyorum... ben.. bu... Genç efendi Malvin ile bir ilgisi yok...” “Ona böyle mi sesleniyorsun?” “...Ne?” "Genç efendi Malvin.”
Sanki bir şeye tahammül ediyormuş gibi mırıldandı.
**
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.