“Aptal olma. Bu garip hikayeyi nereden duydun bilmiyorum ... kendi kendine yanlış anlama.” “Öyle yapacaktım ama bunu görmek fikrimi değiştirdi. Başka sebep düşünemiyorum.”
Yüzüğü tutarken sıkıca yumruğunu sıktı.
“Duydum. Nathan Malvin sana yardım etmiş.”
“Beni gözetlemediğini söylemiştin, yalancısın.”
Emili kesin olarak bunu haykırdı. Hayır olduğu sanmıştı. Lanetli bir deniz kızı gibi hiçbir şey söyleyemiyordu.
“Seni suçlamıyorum. Geçmişinde ne oldu veya nasıl hissettin. Umrumda değil.” “Geçmiş.. böyle birşey yok. Genç efendi Malvin ile bir ilişkim yok.” “O zaman göster ban.” “N-ne?” “Bir şey olmadığını. O baloya katılacak değil mi?”
Emilia bir süre dilini yutmuş gibi sustu.
“Baloya gitmekte ısrar etmenin nedeni... o yüzden miydi?” “Artık bir sebep haline geldi.”
Soğuk bir gülümseme bir duvar gibi onu engelledi.
“Ya ben... kesinlikle gitmek istemezsem?” “O zaman kendi yöntemlerimle halledeceğim.” “Halletmek mi?” “Seni suçlamadığımı söyledim ama bu onu rahat bırakacağım anlamına gelmez.”
Bir yanı üzülürken diğer yanı öfkelendi.
Neden günahkar gibi bahaneler uyduruyordu? Neyi yanlış yapmıştı? Nathan Malvin iyi bir insandı. Dürüst, doğru ve hoş bir çekiciliği olan gerçek bir aristokrattı. O adam olmasaydı, baloya onunla gidebilirdi.
“Evet bu doğru. Genç efendi Malvin’e karşı iyi düşüncelerim var. O da aynı düşünüyor gibi. Ne olmuş? Bu ‘halledilmesi’ gereken bir hata mı? Genç efendi ile ne alaksı var?”
Hadius’un boynu seğirdi. Zarif yüzünün altında duygusal bir çatlak hissettiğinde kalbinde bir acı hissetti. ÇN: aman bu da adamı seviyo ama sevemem diyip duruyor
Suçlu biri gibi mazeret uydurmak istemiyordu ama sözlerine burada son verirse onun spekülasyonlarını iyice körükleyeceğini düşündü.
“Genç efendi Malvin ile hiçbir ilişkim yok. Yanlış anlaşılmaları engellemek için gerçekten çok uğraştım. Yüce Meyer ailesinin başını derde sokmamak için çok uğraştım.” “Yani.” Soğuk bir kış gecesi gibi alçak bir ses duyuldu.
“Teşekkür mü etmeliyim? O adamla takılmak istemeye katlandığın için teşekkür mü edeyim?” “Onu kastetmedim.” “Kendi gözlerimle görmek istiyorum. Siz ikiniz ne halt paylaştınız. Ne kadar yakınsınız. Sonra karar vereceğim. Nathan Malvin ile nasıl başa çıkacağıma.”
Emilia umutsuzluğa düştü.
“Hayır bunu yapma. Lütfen senden rica ediyorum.” “Böyle çıkışlar yapman beni tuhaf hissettiriyor. Bunu yaparsan, sözümü bozabilirim ve her şeyi kendi bildiğim gibi halledebilirim. Cavendish de dahil.”
O anda Emilia patladı. “...Gerçekten... ne kadar kaba ve çocuksu olduğunu biliyor musun?” “Evet. Kabayım. Utanmaz ve kötüyüm. Bilmiyor muydun?”
Emilia şaşkın bir ifadeyle boş boş ona baktı. Ortalık karşmıştı. Her şey karmakarışıktı.
“Gerçekten anlamıyorum... neden genç efendi böyle...” “Umrumda değil.”
Gece kadar kara gözleriyle konuştu. “... anlayıp anlamaman umrumda değil.” ** ‘Bir insanı elde etmenin genellikle iki yolu vardır. bir iyilik yaparak onlara kendini sevdirmek ya da para ve güçle onlara baskı yaparak, bunu kaçınılmaz kılmak. Hangisinin daha iyi olduğunu düşünüyorsun? Elbette, ilki. Bundan daha doğal ve ideal bir yol yok. Ama bundan daha zor ve pervasız bir şey de yok.’
Hadius, Emilia’nın ayrıldığı boş çalışma pdasının boğucu sessizliğinde büyükbabasının ona bir vasiyet olarak bıraktığı bu cümleleri düşünüyordu.
‘Çünkü Hadius. İyilikler herkese uymaz. İnsanlar farklı şeyler ister. Verdiğim nezaket karşımdaki kişi için bir anlam ifade etmeyebilir ve benim için imkansız olan başka biri için vazgeçilmez olabilir. Sonuç olarak tüm bunlar gereksiz ve yararsız bir çabadır.’
Büyükbabası sanki son nefesini alır gibi güçsüzdü ama gözleri öyle parlıyordu ki bunun onunson anları olduğuna inanamak zordu.
‘Özellikle bizim gig yükseklere tırmanana ve çok şeye sahip olan insanlar içi. Babana bir bak. Sırf değersiz bir kadını elde etmek için neredeyse hayatını ve tabi ki ailesini son derece zor bir duruma sokmuştu. Senin akıllı annen olmasaydı ailemiz er ya da geç mahvolurdu.’
Mücadele eden sesin pişmanlıla dolu olduğunu fark eden Hadius, neredeyse kahkahaya boğulacaktı. Büyükbabası her zaman otoriter bir adam olmuştu. Torunları da dahil olmak üzere akrabalarına hiçbir sıcaklık göstermemiş ya da kibar bir şekilde konuşmamıştı. Ama o da ölüm karşısında son derece güçsüzdü.
‘Gereksiz iyilikler yapma. Eğer bir şeye sahip olmak istiyorsan, duygularını görmezden gel. Gerçek bir Meyersen, yalnızca onları ez. Böylece aldatılmazsın. Bu şekilde güçsüz ve başarısız olmazsın. Babanın başarısızlıklarını sen de yapma, hadius. Ailemizin refahını devam ettir. Lütfen.’
Büyükbaba, torunun elini bile tutmuştu. Yaşlı adamın buruşuk eli soğuk bir şeye benziyordu. Hadius isteksizce elini tuttu, neden olduğu tahriş hissine karşı kaşlarını çatmamaya çalıştı.
Büyükbabası bir hafta sonra öldü.
Vasiyet olrak bıraktığı sözler zamanla unutuluştu. Sevgi dolu bir ilişkileri olmadığı için hatırlamak bile istemedi ve özellikle saygı da duymuyordu. Ama neden o kadar zaman içinde şimdi hatırlamıştı?
Hadius yüzüğe baktı.
‘Eğer benim Genç efendi Malvin’e karşı hiselerim olsa ya da O bana özel duygular beslediğini söylese, bu Genç efendiyi neden ilgilendirsin ki?’ Emila haklıydı. Onunla bir alakası yoktu. O asla duygularına ya da herhangi bir şeye boyun eğmezdi. En başında ondan hoşlanmanı beklemiyordu. İstediğin hayatı o sana veremezdi. Yani çok doğaldı. Ona karşı hislerin olmaması, ondan nefret etmen ve ona gücenmen. O duygularını zorla değiştirmeye çalışmayacak. Başkasına baksan bile sadece ondan kurtulacak. Seni kendi dünyasına getirecek. Eğer gerekirse, sadece sana baskı yapacak. ÇN: buradaki “o” hadius “sen” de Emilia.
Hadius yüzüğü elinde tuttu. Yakıcı iradesinin aksine, gözleri korkunç derecede soğuktu.
Boşuna çabalama. Asla.
-* Emilia eve geldiğinde, iranik bir şekilde, Vinetta’nın butiğinden özel dikim elbisesi gelmişti. Kayısı rengi dantelle süslenmiş yumuşak krem rengi elbise ‘ucuz saten’ ile yapılmasına rağmen güzel görünüyordu.
“Gerçekten çok güzel.” Yalnızca Kallia ve Beppy heyecanlıydı. Mitch kız kardeşinin aşırı derecede stresli olduğunu anlamıştı ve Charlotte somurtmaya devam ediyordu.
“deneyecek misin?” “Sonra.”
Emilia biraz şaşırmış görünen Üvey annesinin yanından geçti ve odasına gitti. Olduğu gibi yatağa çöktü.
Göğsüne baskı yapan bir çaresizlik hissi vardı. böyle bir konuşma yapacaklarını hiç hayal etmemişti.
Ağzından ‘metres’ kelimesi çıkamamıştı. Cavendish yolsuzluğunun kanıtlarının geri kalanı ile ilgili soru sormayı unuttu.
Garip bir yanlış anlaşılma ya da değil, Nathan Malvin ile ‘ilgilenmesi ya da ilgilenmemesi’ , Emilia sadece boş vermeliydi... ama yapamadı. Ne Nathan’ın ne de Cavendish evindeki insanların ‘ilgilenilmesine’ izin vermemeliydi. Bu öylesine bir merhamet değildi. faydalı nedenleri vardı.
Bu dünyada hiçbir şeyden korkmayan Meyerlerin aksine, Emila ayrılıktan sonraki hayatını düşünmek zorundaydı. Bay Haspel’in defter tutmasına yardım etmeye devam etmek istiyordu.
Hadius tamamen silkelenmeliydi. Bir metres siteyip istememesi önemli değildi. böyle bir şeyi merak etmesi onun tereddüt ettiğinin kanıtıydı.
Bu son seferdi. Balo ya da mezuniyet töreni olsun, kendisine söyleneni yapacaktı ama her şeyin onun istediği gibi gitmeyeceğini artık anlayacaktı.
Yani, sana denileni yap. Sadece bu seferlik onun istediğini yap. Kalbi yanıyormuş gibi hissediyordu. Hareketsiz yatarken Emilia’yı rahatsız eden şeyler vardı. Köpek havlaması, dolabın açılması, takırtı....
Emilia kulaklarını yastıkla kapattı. Hiçbir şey düşünmeden yalnız kalmak istiyordu. Ama ciğerleri parçalanıyormuş gibi gelen öksürük sesi bunu yapmasına engel oldu.
Emilia kapıyı açıp odadan çıkarken mutfakta olan üvey annesi elini salladı.
“Yorgun olmalısın. Git dinlen. Beppy gelir gelmez bir fare kapanı yapacağız.” “Yok iyiyim.” “İyi olan benim. Hadi git..”
Cevap vermek yerine Emilia kollarını kıvırdı.
“Seni durduramam valla.”
Gülen üvey annesi tekrar öksürdü.
“Bence bir doktora görünmelisin.” “...Endişe etme. Bay Schlemann’dan biraz öksürük ilaçı aldım.” “Bay Schlemann bir eczacı bir doktor değil.” “Evet, zaten bir doktora gitmeyi planlıyordum o yüzden endişelenme.”
Emilia sepetten tomatesi aldı ve bıçakla kesmeye başladı.
“Genç efendi Meyer ile görüştün mü?”
Domatesi kesen bıçak bir anda durdu. Sonra tekrar devam etti.
“Evet. Nişan günü verilen yüzüğü geri verdim.” “Ah..”
Annesi ağzı açık kala kaldı. Arkasındaki Mitch ve Charlotte’nin de kulak kesildiğini fark edebiliyordu.
“Ona ayrıldıktan sonra asla görüşmemeliyiz dedim. Ama, sanırım baloya ve mezuniyet törenine katılmam gerek. Kesinlikle gitmek istemedim amam genç efendi ısrar etti. Majestelerinin evliliğimizi bozmamız için bize resmi izin verene kadar nişanımızı sürdürmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Sakin sesi yüzünden miydi? Üvey annesi bir şey demeden başını salladı. Kardeşleri de sözleşmiş gibi bir şey sormadılar.
“Elbette, iyi yaptın Emilia. Bu gerçekten iyi. Aslında... biraz endişeliydim. Genç efendinin gelmeye devam etmesinden.. ikinizin görüşmeye devam etmesinden... Biraz tuhaf değil mi? Kendim onları ziyaret edecektim ve isteyecektim. Ya Genç efendi ile ya da Bayan Meyer ile yüz yüze görüşecektim.”
Üvey annesinin de tuhaf hissetmesi gerçeği karşısında kalbi yine sıkıştı.
“Dikkatli olmalsın böyle dedikodular yayılmaz. Bunu daha önce yaşadın. İnsanlar, soylu bir adamın yanındaki sıradan bir kadına garip bir şekilde bakmaya eğlimlidir. Özellikle senin gibi güzel bir kıza.”
Bıçağın sesi giderek yükseldi.
“Daha önce de söylediğim gibi. Yeni biriyle tanışmalısın. Bizim gibi sıradan kadınlar için iyi kalpli ve cömert bir erkek en iyisidir. Böyle biriyle tanışmanı istiyorum...”
O anda bıçak domatesi değil elini kesti. Kesikle birlikte, bütün bedenini delen bir acı oluştu.
“Ah...!”
Emilia bıçağı bıraktı ve parmağını tuttu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.