Love Doesn’t Matter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




46   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   48 


           
47. BÖLÜM – SENİN İÇİN DELİRİYOR
 
Neyse ki, Hadius yüzünde güzel bir gülümseme ile kitabı kabul etti. Herhangi bir memnuniyetsizlik veya reddetme hissi yoktu.
 
“İzin vermek mi hadi ama. Nişanlımı çok önemsediğini duydum. Bugün bunu size teşşekür etmek için bir fırsat olarak kullanmak istiyorum.”
“Bir şey değil. Yetenekli insanlara yardım etmek ve desteklemek ailem için bir gururdur.”
“Yapmam gerekeni yapmadınız mı? Bu beni üzdü.”
“Niyetim asla bu değildi.”
 
Hadius hemen kitabı Emilia’ya gösterdi.
 
“Bunu tutacağım ve arabada sana vereceğim.”
 
Emilia gülen yüzüne aldanmamaya çalıştı.
Ama rol yaptığı besbelliydi.
 
“Hediye için çok teşekkürler. Okuyacağım.”
 
Kafasını tekrar kaldırdığında Bayan Lüen’in onlara doğru geldiğini gördü.    
 
“Buradasınız. Beyler büyük bir sabırsızlıkla sizi bekliyor. Şurada görebilirsiniz?”
 
Bayan Lüen balkonu işaret ederken genç beyler sanki bekliyormuş gibi elleri kaldırdılar.
 
“Neden gelip onları selamlamıyorsunuz?”
 
Hadius başını Emilia’ya çevirip sordu : “İyi olacak mısın?”. Emilia sanki ona izin veriyormuş gibi başını salladı.
 
“Öyleyse gidelim mi?”
 
Bayan Lüen iki adamı genç erkek grubuna götürdü.
 
Yürürken Hadius Nathan ile konuştu.
Nerden bakarsan bak rahat görünen bir yüzü vardı. ‘Onunla ilgilenmek’ hakkında söylediklerinin bir yalan gibi gelene dek.
 
Emilia Rahatladı ve gergin sırtını duvara yasladı.
 
Sütunların arkasından adamların el sıkıştıkları ve birbirleriyle sohbet ettikleri görüldü.
Her zamanki gibi Hadius doğal olarak insaların arasına karıştı. Diğer yandan Nathan sadece selamlaştı ve uygun bir mesafe koydu.
 
Bir düşününce Nathan Malvin hep böyleydi. Neden?
 
“Ne düşünüyorsunuz Bayan Bern? Parti hoşunuza gitti mi?”
Ani sesten dolayı başını çevirdi ve Bayan Lüen’in kızını gördü, Josephine Lüen oradaydı. Emilia çabucak gülümsedi.
 
“Evet. Sanırım anneniz baya hazırlanmış. İlk balom olduğundan  benim için daha akılda kalıcı olacak.”
“Bayan Bern’in hatırlayacağı bir balo. Çok gururlandım.”
“Bunu söylemen büyük incelik.”
 
Sadece basmakalıp resmi bir cevap verdiğini bilmesine rağmen elinde değildi.
Sonuçta, burası Cavendish’in dünyasıydı, Emilia onun aşırı konukseverliğine gösterişçi gülümsemesine aldanacak kadar saf değildi.
 
Ne yazık ki o genç kadın onunkinden farklı bir görüşe sahip görünüyordu. sanki en iyi arkadaşıyla buluşmuş gibi kocaman gülümserken  birden kollarını onunkine mi bağladı? Emilia’nın bedeni temasla hafifçe kasıldı. Josephine göğsüne elleriyle bastırdı ve ona hayranlıkla baktı.
 
“Bayan Bern şimdiye kadar gördüğüm en güzel ve onurlu kadın. Sör Maxion’un ‘Çay Fincanlı Kadın’ tablosunu hiç gördünüz mü? Resimdeki kadına çok benzeyen bir havanız var.”
 
Emilia ne diyeceğini bilemeden bir an tereddüt etti. Uyanıklığından  kaçmak zordu.
 
“Hiç görmedim. Ama kesinlikle bakacağım. Ne desem bilemiyorum çünkü söylediklerinizi hak etmiyorum.”
 
Resmi ve birazda dürüstlükle karışık bir cevap verdi.
Diğer taraftan bu üzücüydü. Nasıl bu kadar şüpheci ve ihtiyatlı bir insan olmuştu?
 
“Ah, Josephine burada mısın? Hadi, gidelim. Bayan Moria seni arıyor.”
 
Bayan Lüen diper yandan onlara yaklaştı. Josephine Emilia’ya dönüp göz kırptı.
 
“Daha sonra salonda konuşuruz tamam mı?”
 
**
 
Soylular arasındaki toplantılar genellikle hafif bahislerle başlar, kumar ve sporla devam eder ve siyasi konuşmalarla sona ererdi.
 
Hadius, ruh halini uygun tepkiler ve gülümsemelerle eşleştiren Nathan Malvin’i sessizce izliyordu.
 
Şöminenin yanına yavaşça eğildi. Sıkılmış gibi davranıyordu ama Hadius bunu hemen fark edebilmişti. Bakışları, Emilia’ya dönüktü.
 
“Meyer Çelik madenlerin yanı sıra buharlı lokomotiflerin geliştirilmesine de yatırım yapmayı planlıyor mu?”
 
Bilmiş gibi davranan biri Hadius’a engel oldu. Hadius  hafifçe gülümsedi ve nazikçe cevapladı.
 
Bu sırada Malvin Emilia’ya bir kez daha baktı. Sonra Aniden kendi hareketlerinden irkildi ve başını salladı.
Kahverengi saçları hafifçe sallanırken açılan alnı , güzel burnu ve keskin çenesi ortaya çıktı.
 
Başkasının dış görünüşünü hiç bu kadar önemsemiş miydi?
 
Nathan Malvin’in ‘yeterince iyi’ olmaktan ziyade ‘son derece yakışıklı’ görünümü Hadius’un boynunu seğirtmeye yetiyordu. Uzun olması da diğer bir hoş olmayan faktördü.
 
Kaşlarını çatarak boşluğa bakan NathanMalvin aniden kararlı bir yüzle kollarını kavuşturdu. Ondan sonra bir daha Emilia’ya bakmadı.
 
O sahnede Hadius kendini çocuk gibi hissetti.
Kahretsin.
Sonuna kadar meraklı zihninin gitmesine izin vermedi.
 
O sadece çocuksu, rustik ve kaba bir adamdı.
Ancak umutları kesinlikle paramparça olmuştu.
 
Bu ağır duygularını derin bir nefes alarak kucakladı.
 
“Herkes birbiriyle konuşarak keyifli vakit geçirdiği için mutluyum. Ama Pertneriniz çok bekletemezsiniz. Değil mi? Artık gidelim mi?”
 
Lüen’in sözyleriyle adamlar birer birer salondan ayrıldı. Hadius da hemen Emilia’nın yanına gitmeye çalıştı. Ama NathanMalvin aniden onu durdurdu.
 
“Afedersiniz, biraz konuşabilir miyiz?”
“...Elbette.”
 
Nathan hızını kontrol etmeye çalışıyormuş gibi yavaşladı. İnsanlardan uzak durmaya çalıştığını anlayan Hadius da kasten yavaş yürüdü. Bir süre sonra istedikleri gibi yalnız kaldılar.
 
“Kaba gelebilir ama size gerçekten sormak istediğim bir şey var.”
 
Kibarca konuşan Nathan tehditkar veya kışkırtıcı değildi.
Şüphesiz, onun gözünde, Hadius nişanlısını terk etmeye can atan sıradan bir adamdı. Ne eksik ne fazla.
 
Yine de Hadius boynunu kırmak istedi. Sabırsız ellerini ceplerine soktu ve devam etmesini söyler gibi başını salladı.
 
“Ne zaman ayrılacağınızı öğrenebilir miyim?”
“Neden böyle bir şey sorduğunuzu merak ettim.”
 
Nathan sakince cevapladı.
 
“Şu andan itibaren, ona kitapları kendim bizzat vermek istiyorum. Böyle prosedürlere gerek kalmadan.”
 
Hadius’un kalbi şiddetle attı ve kan beynine sıçradı.
**
Adamlar salondan çıkıp nihayet Hadius göründüğünde, yüzüne ilk bakan Emilia oldu. O her zaman ifadesiz bir olmuştu, bu yüzden ne düşündüğünü anlamayı beklemiyordu ama bir şekilde kontrol etmek istedi.
 
Neyse ki, gözleri daha sakindi. En azından orada bir şey olmadı demekti.
 
Rahatlamış hissederken Nathan Malvin’i merak etti.
 
Başını salona doğru çevirmek üzereydi ama Hadius onu engelledi. Elinde tuttuğu şampanya bardaklarından birini Emilia’ya uzattı.
 
“Ah, teşekkürler.”
 
Emilia bardağın içindeki köpüklü alkole bakarken, Nathan Malvin’in iyi olup olmadığını sormak için konuşmamaya karar verdi.
 
O gün, Hadius ,Nathan ile olan ilişkisinden şüphe duyduğunda neden böyle bahaneler ürettiğine kızmıştı ama gerçek şu ki, dikatli olmaktan zarar gelmezdi.
Majestelerinin emriyle nişanlandıktan sonra başka bir adamla ilgili bir dedikoduya karışmak yanlıştı.
 
“Hava kararmış.”
 
Yan yana dururken pencereden baktılar.
Alacakaranlık çöktü ve zayıf yıldız ışıkları gökyüzünde teker teker belirmeye başladı.hizmetçiler meşgul bir şekilde etrafta dolaşıp lambaları açarken, yapraklar rüzgarda sallandı ve altın rengi ışık oraya buraya yansıdı.
Tuhaftı. Emilia bir şey söylemeliydi...
 
Düşünüp duran emilia, ona açıklayacak bir şey olduğunu hatırladı.
 
“Biraz önce genç efendi Malvin2in bahsettiği şey. Yanlış anlamayın diye şimdiden söyleyeceğim Cavendish Malikanesinde gelinlik dersleri alırken ben bazen...”
“Defter tutmaya yardım ettin. Nathan Malvin bu süreçte ortaya çıkan pek çok sorunun çözülmesine yardımcı oldu.”
 
Emilia gözlerini kocaman açtı ve başını sallayarak ‘evet’ dedi.
 
“Hesap yapmayı nasıl öğrendin?”
“Öğrenmek değildi. sadece birkaç kitap okudum.”
“...Yani tek başına çalıştın.”
“Evet, yani harika değilim. Birazcık biliyorum sadece.”
“Alçak gönüllü olmak zorunda değilsin. Akıllı olduğunu biliyorum. Neyse  bu harika.”
 
Tuhaf bir şekilde kulakları ısındı. Emilia kayıtsız gibi davranarak ‘teşekkürler’ dedi ve kızaran yüzünü diğer tarafa çevirdi.
 
“Çalışma odamda böyle bir sürü kitap var. Ya da senin için bir çalışma odası da yapabilirim.”
 
Hadius, Nathan’ın ona verdiği kitabı uzattı.
 
“Ama kendi kendine çalışmanın sınırı var. Resmi olarak bir okula gitsen daha iyi olur. Sana yardım edeceğim.”
“Hayır, düşünmeniz yeter.”
 
Reddedilme karşısında alaycı olacağını düşünmüştü ama o sadece omuz silkti.
 
“...Yavaş yavaş düşün.”
Hayır.
 
Cevap vermek üzereyken nedense ağzını açamadı.
 
Onu zorlamıyordu sadece bir tavsiyeydi.
Ayrıca Nathan’ın pna verdiği kitabı tereddütsüz almamış mıydı? Düşüncesizce kızılacak ve reddedilecek bir şey değildi.
Her şeyden önce Emilia az önce oluşan huzuru bozmak istemiyordu.
 
“...Cavendish’in uşağı Haspel miydi?”
“Evet, tamamen ücretsiz olarak ona yardım ediyordum ama Genç efendi Malvin bunu tesadüfen öğrendi ve Bay Haspel’i uyardı. Bana makul bir ücret vermesi gerektiğini söyledi.”
 
Nedense ne zaman Nathan’dan bahsetseler hırlayan adam bir şey demeden içksini yudumladı. Birden cesaret geldi.
 
“Genç efendi Mlavin’in adaletsizliğe tahammülü yok. Zayıf birinin acı çekmesinden rahatsız olduğunu söyledi.”
“...Böyle mi dedi? Senin önünde?”
“Evet, bana karşe bir şey hissetmiyor.”
 
Bardağa dokunan dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi.
 
“Evet, ben de bir şeyden eminim. En azından Meyerlerin nişanlısının ilişkisi olduğuna dair bir dedikodu çıkmayacak.”
 
Bir anda dizlerinin bağı çözüldü. Emilia rahatlayarak nefes alıp bardağı ağzına götürdü. Şampanya o kadar tatlıydı ki alkollü içecek olduğuna inanmak zordu.
 
“Neyse.. minnettarım.”
“Minnettar mı? Niçin?”
“Yanlış anlaşılmaları böyle kolayca düzelttiğin için.”
 
Adam bir an durakladı. Dudaklarında saçma bir gülümseme kaldı.
 
“Yanlış anlamayı düzelttim mi? Böyle komik bir fikir nasıl aklına geldi?”
“...Sen.. değil miydin?”
“O piç neden birden bire önümde Haspel ile konuşmasından bahsetti? Konuşulacak onca şey varken neden bu?”
“Bu... çünkü fark etmediğim önemli bir şey. Aynı zamanda kişisel sebeplerden dolayı görüşmediğimizin kanıtı.”
“Peki. Şu herif sadece şüphe edilmeyecek cevaplar verdi. Duygularının herkesin önünde açığa çıkmasından korktuğu için önceden savunmaya geçmişti.”
“Hayır, öyle değil. Bu spekülasyon.”
 
Hadius yine omuz silkti. Hiçbir çekicin kıramayacağı bir duvara benziyordu.
 
“Yine söylüyorum, Genç efendi Malvin’in bana karşı özel hisleri yok. Sadece benim durumumdaki insanlara yardım etmek istiyor.”
“Saçma. Sürekli sana balıyor. Malvin ailesi, yetenekli insanlara kapısının açık olduğunu söyleyerek asıl istediklerini gizler. Bak, o da aynısını yapıyor.”
 
Emilia farkında olmadan balkona baktı.
Nathan gerçekten ona bakıyordu. Gözleri buluştuğu an garip bir şekilde Nathan’ın yüzü aniden karardı. Sonra sanki ondan kaçıyormuş gibi başını çevirdi.
 
“Sana gerçeği söyleyeyim mi?”
 
Emilia tekrar Hadius’a baktı.
Karakteristik havalı ve duygusuz gözleri tamamen  kayboldu.
 
İnce bardağı kıracak gibi tutarak öfkesini gösterdi.
 
“Bu herif senin için deliriyor. Azgın bir hayvan gibi.”
 

  

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


46   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   48 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.