Love Doesn’t Matter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




48   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   50 


           
49. BÖLÜM – HERKESİN KENDİ DÜNYASI
 
Yine başladık.
 
Emilia içini çekti ve ‘hayır’ dedi.
 
“Ahi kesin okumuşsunuzdur diye düşünmüştüm. Kitapkolik olduğunuz için.”
 
Bir yerlerden alaycı kahkahalar duyuldu.
 
“Ee, romandaki hikaye nasıldı?”
“Ne yazık ki, trajediydi. Kont ve hizmetçi ikisi de öldü.”
 
Etraftaki insanlar ölü bir fare gibi sessizleştiler.
 
“Birbirlerini çok sevselerde gerçeklik dvarlarını yıkamadılar. Kont hizmetçinin bilinçsizce ortaya koyduğu  kaba davanışlarından dolayı hayal kırıklığına uğrar ve hizmetçi aşağaılık kompleksinden kurtulamaz. Kıskançlık yavaş yavaş artar. İğrenç denecek kadar.”
“Aman Allah’ım...”
“Gerçekçi bir hikaye değil mi? Bu aptal ve salak kadınların tuhaf fantazileri olabileceğinden endişe ettim ama beklendiği gibi bir şaheserdi. Gerçeklik farklıdır. Ne düşünüyorsunuz Bayan Bern?”
 
Tekrar Emilia’ya bakmaya başladılar.
 
“Ben de gerçekçi bir hikaye olduğuna katılıyorum.”
 
Önemsiz bir şeymiş gibi omuz silktiğinde gözleri tekrar büyüdü. Emilia sakince devam etti.
 
“Ama aptal ve salak kadınlar terimine katılmıyorum. Buna önyargı derler. Herkesin statüsünü yükseltmeyi hayal ettiğine inanamak dar görüşlü bir inanç.  Bir şeye daha dikkatiniz çekerim. Sırf toplumun duvarlarını yıkamadığınız için bunun statüyle ilgili aşağılık kompleksi olarak yanlış anlaşılmaması gerektiğini düşünüyorum.”
“Şey bu tartışma pek beni sarmadı. Neyse, kitabı en azından bir kere okumalısınız.”
“Ne yazık ki okumaya niyetim yok.”
 
Şaşıran gözler tekrar Shayla’ya döndü. Sakin Emilia’nın aksine onun yüzü kızarıyordu.
 
“Bu ilginç. Bayan Bern’in böyle güzel aşk hikayelerini seveceğini düşünmüştüm.”
“Neden öyle düşündünüz? Aklıma gelmişken, bir şey isteyebilir miyim? Keşke şu andan itibaren beni umursamayı bırakasanız.”
 
Emilia’nın, Shayla’nın kendini tutmasını engelleyen sanki sinek kovar gibi  sinirli bir yüz ifadesi vardı.
 
“Kes şunu, Emilia.”
 
Resmiyetsiz dilin aniden kullanılması ortamı gerdi. İzleyenler yavaş yavaş dondu.
 
“Neden öyle değilmiş gibi numara yapıyorsun? Herkes de biliyor . ne kadar bizim dünyamıza girmek istediğini. Beni yanlış anlama. İlerlediğin bu zor yolda seni destekliyorum.  Bunun yerine birini seç, Meyer’i ya da Malvin’i”
“Şu an beni bir dayanağın olmadan etiketlediğinin farkında mısın?”
“Neden dayanağım olmasın?”
 
Shayla onunla dalga geçer gibi omuz silkti.
 
“Biraz önce gördüm, Meyerlerin yüzüğüyle gurula gösteriş yaptın  sonra Melvin’in önünde güldün. Utanmıyor musun?”
 
Diyecek bir şey bulamadı. Nefes almak bile zordu. Emilia nefesini düzenledi ve duygularına kapılmamaya çalıştı.
 
Shayla mantıktan anlamayan bir insandı. Yani aynı şekilde karşılık vermekten başka seçeneği yoktu.
 
“Neden tuhaf düşüncelere  sahip olmaya devam ediyorum?”
“...Tuhaf düşünceler mi?”
“Kıskanıyorsun. Küçük kıskanç bir kız gibi görünüyorsun.”
 
 
Shayla’nın rengi attı.
 
“..Ben kıskancım?”
“Evet, tam da kısaknalıktan ölecek gibi görünüyorsun.”
“Ha! Şaşrdım... kafayı mı yedin noldu? Bu da senin aşağılık kompleksin yüzünden.”
 
Emilia’nın gözleri öfke kaplıydı.
 
“Beni yanlış anlama. Her zaman evliliğinde başarılı olmanı istedim. Beş yıldır fare gibi davranma izin vermem de bunun delilidir. Ailem sayesin burada hanımefendi gibi davranıyor ve küçük düşürülmüyorsunuz değil mi?”
 
Emilia’nın gözlerindeki son sakinlik belirtisi de kayboldu. Shayla da mantığını kaybetmişti.
 
“Elbette , eğitimin yapamayacağı şeyler de var. Soy gibi.
 
Shayla’nın sınırı geçmeye çalıştığını fark eden birisi ona durması için sinyal verdi.
Ama öfke Shayla’yı kör etmişti.
 
“Kan değişmez. Meyerler ne kadar cömer ve anlayışlı olursa olsun kanları sizinki gibi önemsiz ve bayağı bir soy ile karıştığında buna dayanamayacaklardır. Aynısı Malvin için de geçerli. Dikkatsizce hareket ediyorlari bu yüzden yalnızca yönetimi dinliyorum.”
“...”
“Gerçekten Prens Meyer için üzgünüm. Sözde bir nişan olsa bile, nasıl kanını senin gibi bir insanla karıştırabilir...”
 
Yerde sürtünen sandalyenin sesi sessizliği bozdu. Tüm gözler tek bir yere yöneldi.
 
Emilia onlara soğuk gözlerle bakıyordu.
Aklı bu iğrenç kadını tokatlama düşüncesiyle doluydu.
 
Yap Emilia yap!
  
Ama Emilia yumruklarını sıkabildi.
Tırnakları etine battı. Kalbi patlayacak gibiydi.
 
Sessizliğ bölen beklenmedik bir sesti.
 
“Bayan Cavendish ileriye gidiyorsunuz”
 
Josephine sakin ama net bir sesle konuştu.
 
“Umarım annemin bugünü nekadar önemsediğinin farkındasınızdır. Ne düşünürseniz düşünün, Bayan Cavendish’in davranışları yanlış. Bence Bayan Bern’den özür dilemelisiniz.”
 
Bazı sessizdi, diğerşeri başlarını salladı. Yüzü kızaran Shayla aniden gözyaşlarına boğuldu. İç çekme sesi yankılandı.
 
Sabırlı ol. Şu an sabırlı olan kazanır.
 
Elleri yüzünde Shayla’nın omuzlarının sallandığını gördüğünde volkan gibi kaynayan kendine şaşırdı.
 
“Afedersiniz, bir saniye.”
 
 
Dik, sarsılmaz bedeni yavaşça salonu terk etti.
 
Dışarı çıkan Emilia hayalet gibi yürüdü. Zayıf bacakları için elinden bir şey gelmeyince arka koridorun duvarına yığıldı.
 
Çömeldi alnını dizlerine yasladı.
Göğsünü saran fırtınanın bir an önce geçmesini diledi.
 
“Afedersiniz, Bayan Bern..””
 
Başını kaldırdığında ona azıyan gözlerle bakan Josephine Lüen’i gördü.
 
“Özür dilerim ama şu an yalnız kalmak istiyorum...”
“Buyrun. Bir içki al önce. Zor zamanlar geçirirken alkolden  iyisi yoktur”
 
Emilia ona verdiği şampanya bardağına baktı. Tekrar göz teması kurdular.  İşin tuhafı, reddetme gücü yok oldu.
Bardağı alan Emilia şampanyayı hemen içti.
 
Belki dili uyuşmuştu tatlı içki çok yumuşak geldi.
 
Josephine sormadan Emilia’nın yanına çömeldi. Sınırsız davranışı onu biraz ürküttü.
 
“Bbir ihtimal Genç efendi meyer bunu senden istedi mi? Benim yanımda durmanı?”
“...Ne?”
 
Sorarken Josephine kafası karışmış görünüyordu.
 
‘Yine yanlış anladım’ diye düşündü Emilia.
 
“Üzgünüm. Salonda olanları daha önce de yaşadım. O yüzden temkinli davranıyorum ve nezaketinizin samimi olup olmadığını düşünüyorum.”
 
Emilia biraz soğukça cevapladı.
 
Josephine aniden uzanıp bir şeyi işaret etmeden önce iri gözlerini birkaç kez kırptı. Sahnede müzisyenler vardı.
 
“Şurayı görüyor musun? Piyanisti.”
 
Parmağını izledi kesinlikle bir piyanist vardı. bir erkek için cildi çok beyazdı ve gözleri seçkinlikle doluydu, öyle bir adamdı.
 
“Onun adı Tiffin Lewanski, Nowak’ta yükselen bir piyanist.annesi bir fahişe,  babası bir ayyaş ve kenar mahallede büyümüş ama bunu gizleyip piyano öğretmenim oldu. Ve bir ay önc nihayet sevgili olduk.”
 
İki koca göz Josephine döndü.
 
“Bayan Bern statü duvarlarına takılan tek kişi değil. Bu yüzden sizinle daha çok konuşmak istedim. Her zaman Tiffin benimle yeniden buluştuğunda ne hissedecek diye meraklandım.”
 
Josephine yaşıyla uyuşmayan olgun gözlerle sevgilisi olan adama bakıyordu.
 
“Belki de Tiffin Bayan Bern ile aynı hakaret ve suçlamalara katlanmak zorunda kalacak. Kontes’in kızına nasıl cesaret eder gibi şeyler. Yani, bizim ilişkimiz çok gizli. Dünyada annem ve Shayla gibi çok insan var.”
 
İnsanların ne zaman konuştuğun da biliyor mu?
 
Neşeli ve masum kızın gözleri kayboldu, geriye sadece aşırı olgun bir kız kaldı.
 
“Umarım Tiffin Bayan Bern ile aynı şeyleri yaşamaz. Eğer yaşarsa eninde sonunda bir gün benden ayrılmak ister. Piyanist olarak hayatı mahvolur.”
 
Emila’nın aklına aniden bir şey geldi.
 
“Ama gelecek yıl evleneceğini söylemedin mi? Bunu daha önce salonda söylemiştin. Gronoso’dan bir Kont ile evlenecektin.”
“Ah, şu kişi? Elbette onunla evlenmem gerek.”
 
Anında ve net bir yanıt karşısında Emilia yeniden sersemledi.
“O zaman,şu piyanist...”
“Tiffin benim sevgilim olacak. O da biliyor. Yakında evleneceğimi. Güçlü biriyle evlenmek istiyorum. Bu, piyanist olarak kariyerinde ona yardım edecek.” ÇN: bu ne biçim bir ilişki evlerden ırak
 
Emilia ağzını kapatamayınca Josephine kıkırdadı.
 
“Müzik kariyerini desteklemeye devam edeceğim ve aşkımız devam edecek.”
 
Kocan ne olacak?
 
Bunu sormak üzere olan Emilia sadece sustu. Dili yenmemesi gerekne bir şeyi yemiş gibi katı ve donuktu.
 
“Neyse biraz önce gerçekten harikaydın.  Soğukça tepki vermek iyiydi. Biliyordum. Bayan Bern asillerden daha aristokrat.”
“Hayır, öyle değil.”
 
Emilia başını şiddetle salladı. Ne kadar öfkeli olduğunu bilse şu kız ne şaşırırdı ama.
 
“Buna dayanmak için bir nedenim vardı. pek de zarif olmayan bir neden. Aslında Sör Cavendish’in evinde ,ben...”
 
Muhasebeci olarak çalışmayı düşündüğünü söyleyecekti ama birden vazgeçti.
Paraya ne kadar ihtiyacı olursa olsun gizliydi... gerçekten Cavendishlerde çalışabilir miydi? Emin değildi.
 
“Neyse, beni iyi bir insan olarak gördüğün için teşekkürler. Ve bunun için de teşekkürler.”
 
Emilia bardağını kaldırıken josephine gülümsedi, kendi bardağını kaptı ve onları tokuşturdu. İkisi gülümsediler ve içtiler.
 
“İyi içiyorsun.”
 
Josephine kıkırdadı ve elini hizmetçiye kaldırdı. Hizmetçi elinde şampanyayla belirdi. Bir an tereddüt ettikten sonra Emilia bunun son olacağına karar verdi  ve yeni bardağı aldı.
 
“Neyse, Shayla’yı unut. Sonuçta yakında sosyeteden tamamen dışlanacak.”
“Neden?”
“Malvinleri gücendirmeye cesaret etti. Halk içinde böyle söylentiler yaydığına inanamıyorum. Ülkedeki hödükler için yapabileceğimiz bir şey yok.”
“Ne demek istiyorsun? Söylentiyle?”
 
Josephine sessizce Emilia’ya baktı ve bilmiyor muydun? Dedi. Ve dedikoduyu anlatmaya başladı.
 
Emilia için oldukça şok edici bir hikayeydi.
 
“Shayla mezarını kazdı. Bayan Bern’e eziyet ediyor ama uyuyan aslanı uyandırdığının farkında değil.”
 
Heyecanlı olan Josephine’nin aksine Emilia’nın aklı karman çormandı.
Çok dikkatli olmasına rağmen sonunda söylentiler çıktı hatta ‘metres’ kelimesi bile duyuldu...
Hadius çoktan biliyor olmalı değil mi? Bu yüzden o adam yüzünden olduğu konusunda ısrarcıydı.
 
Gözleri daha önce buluştuğunda Nathan’ın neden öyle davrandığını da anlamış oldu.
 
Korkmuştu.
Emilia hayal kırıklığına uğramış hissediyordu ve çabasına rağmen olan tüm bu şeylerden korkuyordu. Aşktan ve aşıklardan bahseden Josephine Lüen’in yüzü ışıl ışıldı.
 
Hadius’un dünyasına ne kadar tanırsa anlamak o kadar zor oluyordu.
Emilia tuttuğu yüzüğü parmağından çıkardı.
 
Ona özel davranmak  hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. İnsanların kendi alanları vardır. tıpkı nehir balıklarının denizde yaşayamaması gibi.
 
Emilia yüzüğü sıkıca kavradı.
Bir yandan da içkisini yudumladı.
 
Neden şampanyanın tadı bu kadar acıydı? Sanki önceden hiç tatlı olmamış gibi...
 

 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


48   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   50 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.