Nathan Malvin’in Zelkova ormanını ziyaret etme haberi Hadius meyer’e iki gün sonra ulaştı. Bu haberi veren ne kumaş tüccarı ne de Beppy Dilsondu. Ormanı koruyan paralı askerler Bern ailesinin özeline saygı duyuyordu fakar ziyaretçilerine karşı aşırı temkinliydiler. Raporu alan Grozhang’ın iç geçirerek efendisinin kapısını çalmaktan başka şansı yoktu.
“On dakikadan daha kısa bir süre konuştuklarını söylediler. Beppy onları ahırdan onları izlediği için yalnız değillerdi.”
Grozhang, efendisinin sormadığı şeyleri özenle açıkladı.
“Bay Melvin de dedikoduların farkında olmalı.”
Hadius hiçbir reaksiyon göstermedi ve sessizliğini bozmadı. Kağıdın üzerinde oynayan kalem dahi durmadı. Ama Grozhang her şeyi açıkça görüyordu.
Soğuk gözleri, gergince sıkılaşan gömleği, tendonlarla kaplı kolları, böyle şeyler.ÇN: bu ne demek yani sinirli mi?
“Bay Melvin’in Bayan Bern ile görüşmesinin arkasındaki nedeni ve ne konuştuklarını bulacağım.”
Hadius başını salladı.
“Yapmamı istediğiniz başka bir şey var mı?”
Kalem bir an duraksadı ve gözleri Grozhang’a döndü.
“Git ve Bayan Bern’e mümkün olduğunca çabuk Basilion evine gelmesini söyle.”
Grozhang yutkundu.
“Redderse.. ne yapmalıyım?” “Nathan Malvin ile görüştüğünü bildiğimi söyle. Eğer gelmezse benim bizzat onu getireceğimi söyle.” “...Anladım.”
Hadius yeniden başını çevirdi ve kağıtlara daldı. Duraksayan kalem yavaşça hareket etmeye devam etti.
**
Sonraki gün Grozhang sabah erkenden zelkova ormanına gitti.
Hadius Meyer’i hatırlatan varlığın önünde Emilia sersemlemişti ve olduğu yere mıhlandı. Sonra ona vazgeçer gibi bir bakış attı.
“Eğer gitmezsem Genç efendi Malvinle ‘ilgilenecek’ mi? Sör Cavendish gibi mi? Genç efendi bu kadar ileri.. gider mi?”
Grozhang sessizlikle onayladı.
“Genç efendi Malvin’i izliyorsunuz değil mi? Bay Beppy hep buradaydı yani tek bir cevap var.” “...Lütfen cevap veremediğim için beni bağışla.”
Emilia iç çekti ve Grozhang’ın arkasından arabaya bindi.
Arkasına yaslanmış ve elleri dizindeyken iyi görünüyordu ama içinde fırtınalar kopuyordu.
Nathan ile görüştükten sonra yüreği yanaıyor gibi hissetmişti.
Teklifi hayal gibiydi. Hiçbir yanlış anlaşılma olmadan destek alabileceğini düşünmek yeterince eğlenceliydi. Üniversitede elinde kalın bir kitapla burslu okuyan Emilia. Bunu hayal etmek bile kalbini çarptırdı. Tek yapması gereken gözlerini yumup kabul etmekti ve ona ulaşacaktı.
Kalbindeki kızgınlık mı yoksa hayal kırıklığı mı belli olmayan duygular büyümüştü. Zaman geçtikçe onu tek sinirlendiren şey bu değildi. cavendish sorunu da vardı.
Hadius Meyer açıkça söz vermişti. cavendish meselesi ona bırakacağına dair.
‘ bu belgeler Cavendishlerin yün yolsuzluğunu kanıtlıyor. Dilediğim gibi Cavendishlerle ilgilenmemek için elimden gelenin en iyisini yaptığımı bilmeni isterim.’
Ona böyle sıcak sözlerle bir mektup yazmamış mıydı ve hatta Charlotte’ye tırtılları anlatmamış mıydı?
Emilia o zaman çok duygulanmıştı. Bu konuda ona tamamen inanmış ve güvenmişti. Ama sonuçta sözünü tutmamıştı.
Nasıl bötle utanç verici bir şey yapardı? Onu rahatlattı.. kendisine güvenmesini sağladı!
Emilia kalbindekiler hala onu rahatsız ederken Basilion evine vardı.
Çalışma odasının kapısını açarken Hadius çalışma masasına yaslanıyordu.
“Gerçekten de Cavendisler ile ilgilendin, bana verdiğini sözü bozdun.” ÇN: ilgilenmek diye çeviriyorum ama icabına bakmak anlamında kullanılıyor.
Emilia açıkça söyledi. Hadius başını sallayarak cevap verdi.
“Nasıl sözünden böyle dönebilirsin? Nasıl? Bana hiç sormadan?” “Sabrım taştı. Sana sorsaydım cevabın belliydi.”
Sanki geçen karıncaları izlermiş gibi sakin olna gözlerinin önünde Emilia hayalkırıklığı yaşadı.
“Beklendiği gibi, genç efendi güvenilmemesi gereken biri. Her türlü yalanla insanlara güven veriyorsun ve sonra onlara böyle ihanet ediyorsun. Sakın bunu benim için yaptığını söyleme.” “...Evet, bu senin için değildi.”
Emilia bunu gelişigüzel bir şekilde itiraf eden adama inanamadı.
“Ben.. cavendish köşkündeki uşağa yardım etmek ve defterleri yönetmek istedim. Orada kitap okuyabiliyorum. Çalışabiliyorum ve hatta muhasebeye yardım ederek para kazanabileceğimi bile düşünndüm.” “Lüenlerin balosunda olanlardan sonra bile orada çalışacak mıydın?” “Evet, Bay Haspel bunu sır olarak saklamak istemişti zaten.”
Hadius cevap vermedi. Kaşlarını ona bakan kişinin nefesini kesecek kadar bile kıpırdatmamıştı.
“Genç efendi elimdeki tüm iyi seçenekleri aldı. Beni köşeye sıkıştırıp gidecek bir yer bırakmadı.”
Hadius bunu reddetmedi bile. Ne olmuş? Der gibi bakan yüzü gören Emilia’nın kalbinde bir şeyler patladı.
“ Düşündüm ki.... ayrıldıktan sonra özgür olacağım....açgözlülükle suçlanmaktan kurtulup normal hayatıma geri döneceğimi düşündüm... ancak... nasıl bana böyle negel olursun? Neden şimdi müdahale edip hayatımı mahvetmeye çalışıyorsun?”
Emilia neredeyse ağlayacaktı. Ayrıca itiraz ediyordu. Ama Hadus yalnıza; “Söylemek istediğin şeyi söylemeyi bitirdin mi? Şimdi benim konuşma sıram mı?” dedi.
Bu kadardı.
Bir an için Emilia’nın kafasına vurulmuş gibi başı döndü.
Nasıl bu kadar kayıtsız olabilirdi? Nasıl diğer insanların duygularını böyle gözardı edebilirdi?
Emilia konuşmaz bir haldeyken Hadius Eğik vücudunu düzeltti.
“Natahn Malvin ne halt söyledi?”
Emilia şokla karışık bir öfkeye kapıldı. O adam onu dinlemiyordu bile. Ona güvenmiyor, ona sempati duymuyor ve acısını umursamıyordu. Nathan Malvin’e karşı kıskançlık denmesi bile gülünç olan saçma, mantıksız rekabetten başka bir şeyi yoktu.
Bunu düşündüğü an bedeni buzlu suya düşmüş gibi dondu. Çatık kaşları düzeldi ve gözyaşları kurudu.
Emilia karşısındaki adama onunki kadar soğuk gözlerle baktı. Kendi düşüncelerine saplanmak, karşındakiyle iletişim kuramamak ve tüm çabasının boşa gitmesi bunları istemiyordu.
Vazgeçiş, öfke ve umutsuzluk içinde konuştu.
“Genç efendi malvin ...özür diledi. Onun yüzünden garip söylentiler etrafta dolaştığı için üzgün olduğunu söyledi.” “Ah, öyle mi?”
Sırıtan adamın önünde, Emilia’nın göğsünü sıkan son ip kopmak üzereydi.
“Genç efendi Malvin gerçekten özür diledi. Kendinden çok beni düşündü.”
Emilia kalan son enerjisini kullanrak tüm kalbiyle konuştu ama karşısındaki kişi sanki köpek havlıyormuş gibi kayıtsız kaldı.
“O nazik, ilgili ve sağlam. Birilerinden tamamen farklı.” “Katılıyorum.”
Sakin cevabı Emilia’nın kalbini yine tutuşturdu.
“O gerçekten iyi bir insan. Böyle alaycı biri değil. Kesinlikle.” “Yani, etkileniyor musun? Ondan?”
O anda Emilia kendini kaybetti.
“...Evet, elbette. Kim böyle bir adamdan hoşlanmaz?”
Hadius’un yüzü birden soğudu. Emilia biraz sevindi.
“Beni yine tehdit et, genç efendi malvin’in icabına nasıl bakacağınla ilgili. Çünkü benim de elim armut toplamayacak.” “Ne yapacaksın?” “Sen düşün. Eğer birbirine karşı hisleri olan bir kadın ve bir erkek durdurulmaya zorlanırsa ne olur? Romeo ve juliet’i bilmiyor musun?”
İkisi de dürtüsel sözleriyle aynı anda dondu. Hadius bağlı kollarını serbet bıraktı ve dik bir şekilde ayağa kalktı. Onu tehdit etmiyordu hatta ona yaklaşmıyordu bile ama boğuluyormuş gibiydi.
“...Dürüst olmak daha iyi. Şimdi onu yakalayıp öldürmeliyim.”
Emilia şok olmuştu ama bunu belli etmedi.
“Ne yapacaksın? Düello mu yapacaksın?” “Yapayım mı?” “iyi blöf. Biri seni görse bana kör kütük aşıksın zanneder. Yüce Genç Efendi Meyer.” “Ben o gün arabada zaten duygularımı gösterdim, oldukça tutkulu bir şekilde.” “Seni çılgın...”
Bilinçsizce ağzından çıkan küfür karşısında daha da şaşırdı ama cevap olarak duyduğu tek şey alçak bir kahkahaydı.
“Bilmem hatırlıyor musun ama o günde farklı değildin. Daha fazlasını isteyen kimdi?”
Kalbi battı. Sarhoşlukla silinen bazı sahneler canlandı, onu boğdu. Emilia yükselen yanma hissini kontrol edemedi ve yanağını ısırmak zorunda kaldı.
“Malvin’in ataları çobandı. Şimdi bile koyunlara bakarak geçimlerini sağlıyorlar. İstersem böyle sıradan bir Kont’un ailesini çiğneyebilirim.” “Gerçekten... çok çocuksu...” “Ne kadar çocukça olduğumu bilirsin.”
Emilia homurdandı. Ama bir sonraki an, bacaklarındaki gücü kaybetti. Çünkü onun Cavendislerle nasıl ilgilendiğini hatırladı.
“Senin samimi olduğunu düşünmüyorum. İnanıyorum ki Genç efendi bu kadar ileri gitmez.” “Şey, benim önümde sana bunu uzattığı anda çoktan öldü.”
Bir hışımla masanın üstüne “Muhasebenin ilkeleri” ni koydu. Emilia bedeninden kanın çekildiğini hissetti.
“Neden böyle ... yapıyorsun? baloda görmedin mi? Biz yanlış hiçbir şey yapmadık... genç efendi Malvin yalnızca özür dilemeye geldi. Ne haltı yanlış yaptım ben...”
Umutsuzluk içinde mırıldandı ve sonra aniden şiddetle on baktı.
“Bana ver, o benim.”
Kolunu kitaba doğru uzattı ama ulaşamadan eli tutuldu.
“Bırak!”
Kolunu bükmek işe yaramadı. Bunu yaptıkça damın gücü arttı.
“Yemin et. O zaman sana veririm.” “Yemin mi?” “Evet, bu piçten tekrar etkilenmeyeceğine yemin et.” “Ne!”
Homurdanan onun aksine Hadius ciddiydi.
“Aklıma gelmişken o piç biliyor mu? Nasıl buraya dokunmama izin verdiğini?”
Soğuk gözleri dudaklarına kaydı. Emilia kolunu istemsizce yukarı kaldırdı. Adamın yanağına tokat atmadan hemen önce Hadius onun diğer kolunu da yakaldı. Sonra başını yavaşça aşağıya indirdi. “...!”
Emilia’nın kalbi ona yavaşça yaklaşan adamın dudaklarının önünde durmuş gibiydi
Sanki onu öpecekmiş gibi ona yaklaşan adam, onunla alay edercesine yakın bir mesafede durdu. Dudaklarına değen nefes korkunç derecede şehvetli ve çok soğuktu.
“Yalnızca burası mıydı?”
Bakışlarını indirdi. Arabada ısırılma ve yalanma hissi canlandı ve karnı ısındı. Emilia kendinden aşırı derecede iğrendi.
“Kes şunu.”
Neredeyse onunkine dokunan dudakları büküldü ve acı bir şekilde gülümsedi.
“Elver’de böyle demedin. Değil mi?” “...Açıkça söyledim. O gün sarhoştum ve bir hatayaptım. Bu benim hayatımda en çok silmek istediğim... hayır, silemem gerek hatıra. Neden biliyor musun?”
Adamın boynundaki damarlar belirdi. Her an boğazına yapışacakmış gibi görünüyordu ama Emilia umursamadı.
“Aramızda Bayan Meyer var. Kız kardeşim Charlotte Bern de. İkisinden biri ölmedikçe bir araya gelemeyecek insanlar.”
Donup kalmıştı. Sonra bileğini tutan elinin gücünü azalttı.
Serbest bırakılan Emilia bacaklarına güç verdi ve sendelememek için vücudunu düzeltti. Bulanık görünüşü yavaş yavaş netleşti ve nefesi normale döndü. Coşan duygular yatıştı ve atmosfer gevşedi.
“Bütün dünya Charlotte’ye deforme olmuş bir insan diyor, ondan nefret ediyor ve küçümsüyor. Özellikle Genç efendinin dünyasında. Dünyada en çok sevdiğim ve değer verdiğimi kişinin bir tür bulaşıcı hastalık gibi olduğunu hissediyorum... böyle davranılmasına dayanamıyorum.” “...” “Biz ancak ayrılınca mutlu olabileceğimiz bir ilişkideyiz. Kendi dünyamızda özgürce yaşamak zorundayız.”
Emilia her kelimesinde samimiydi.
“Tüm içtenliğimle sana yalvarıyorum. Çılgınca şeyler yapmayı bırak. Sana karşı hissettiğim bütün güzel duygular kaybolmadan önce.”
Emilia titreyen elini cebine soktu ve yüzüğü çıkardı.
“Al bunu. Parmağıma uyuyor diye düşüncesizce kabul edemem.”
Yüzüğü kabul etmekten çok uzak olan Hadius gözleri kararmış bir şekilde hareketsiz duruyordu.
“Genç efendien farklı düşünüyorum. Birbirimize hiç sahip olmadık bu yüzden ayrılmak kolay.”
Emilia uzanıp yüzüğü ceketinin cebine soktu. Soğuk hava kayboldu ve karanlık onu içine aldı.
“...Hala gerçekten ne istediğimi bilmiyor musun?” “Evet bilmiyorum...hayır bir şey biliyorum. Genç efendi bir domuz istiyor. Dağınık bir şekilde sahip olabileceği.” “Hayır, ben Elver’deki ‘seni’ istiyorum. Hayatımdaki mutluluğa yakın tek anı.”
Adam güldü. Bu Emilia’nın Hadius’da görmeyi beklmediği bir gülüştü.
“Ona tekrar sahip olmam gerek. Aksi halde azmış bir domuz gibi zorla üstüne çıkmam gerek.”
Emilia şaşırmıştı. Ona Charlotte’u bile anlatmakta zorlanıyordu....nasıl oluyordu da duymamış gibi bu kadar sakin davranabiliyordu?
“Ne? Yapamayacağımı mı düşünüyorsun?”
Arabadakinden tamamen farklıydı. Son derece ölçülü, hesaplı bakışları giderek Emilia’yı korkuttu.
“Sana zaman vereceğim. Bir hfatan var daha fazlası yok.” “Hayır, olamaz... genç efendi bunu yapamaz...” “Sorun ne? Biz nişanlıyız.”
Islak bir ses yılna gibi süründü ve onu boğdu.
“Sitmerdeki villaya gel. Senin için hazırlamış bir yer.” “Aklını mı kaçırdın? Böyle bir şeye izin vereceğimi mi düşünüyorsun?” “İzne ihtiyacım yok. Seni kırmanın sayısız yolu var. Tecrübeyle sabit.”
**
O gece Emilia yine hastalandı.
Onu soğuk terler içinde yatarken bulan ilk kişi Charlotte oldu. Kallia bunun ateş yüzünden olduğunu anladı ve aceleyle ılık havlu hazırladı.
“İyiyim. Uyuduktan sonra iyi olurum...”
“Neyden bahsediyorsun? Ateşler içindesin.”
Mitch Beppy ile doktoru almaya gitti.
Her yeri gezdiler ama doktor bulmadılar. Ya iş gezisinde ya da başka bir yer ziyeret ediyorlardı. Nihayetinde eczaneden ateş düşürücü almakla yetindiler.
Neyse ki ilaç işe yaradı. Ertesi gün , ateşi ailesinin ilgisiyle hiç olmamış gibi düştü. Emilia alnındaki havluyu kaldırıp yataktan kalkmaya çalıştı.
Yulaf ezmesi yapan kallia kızını görünce sevindi.
“Charlotte nerede?” “Beppy ile ahududu toplamaya gitti. Ona izin verdim çünkü ertlersem lezzetlerini kaybedeceklerini düşündüm. Mitch kulübeye gitti.” “AHH...” “Nasılsın?” “Artık iyiyim. Anne dinlenmelisin. Benim yüzümden çok çalıştın.”
Kallia kızının belli belirsiz gülümsemesi ile rahatladı. Ama onun kasvetli gözleri ve bir deri bir kemik kalmış yüzü onu üzdü.
“Biraz daha uyuması gereken sensin. Çocuklar gelince gürültüden uyuyamayacaksın.” “...Tamam dinleneceğim.”
Kallia odadan çıkmadan önce Emilia’nın uykuya dalmasını bekledi. Oturma odasını topladıktan sonra kıyafetleri kolalamak üzereydi ki aniden köpeğin havlamasını duydu. Kapıyı açtığından beklenmedik bir yüz gülerek ona bakıyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.