Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




117   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   119 


           

##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

“Sen, kendi bilincine sahip olan ama saldırmayan bitkilerin bulunduğu son bahçenin, en çok aranan ismisin!”
Mel’in avucunda tuttuğu bitki küçük, sarı bir şeydi, şekliyse tuhaf diye tabir edilecek biçimdeydi. Tatlı, mahzun ve sevimli bir yavru kediyi andıran bitki, dolu gözlerle Mel’e bakıyordu.
“Yok, yok, hiç bekleme! Bu numaralarını kaç kere yedim, sayısını ben bile unuttum! Bu sefer kutumun içindeki yerini alıyorsun Binbir Suratlı Lanet!”
Bitkinin adı buydu ve Mel, Altıncı Bahçede’ ki otuzuncu gününü geçiriyordu, Yeşil Gölge Akademisi’ne adım attığından beri Bitki Bahçesi incelerken geçirdiği en uzun süreydi.
“Her akşam çıkıp, sabah aynı yere gelmekten usandım! İçim parçalansa da seni Şişman Moe’ ye vereceğim, kusura bakma!”
O an, sevimli kedi dehşet verici dişlerini göstererek hırladı, yaydığı hava tamamen değişti.
“Seni küçük şeytan! Bu yüzünü bana daha erken gösterseydin ya!”
Mel’in hüzünlü ifadesi silindi, gözlerini düşman olarak gördüğü Binbir Suratlı Lanet’ in üzerine dikti. Sadece bitki mi havasını değiştirebiliyordu? Mel savaş moduna girmese de ciddileştiğini hissettirdi ve bitki bayılıverdi.
“Herkes, ilk beş bahçenin çok daha zor olduğunu söylüyor ama ben girmek için sabırsızlanıyorum. Öldürme Döngüsüne giren bitkilerle savaşmak mı? Çok uzun zamandır bunu bekliyorum!”
Mel maun kutuyu alanlar arası boşluğa aldı ve üzerindekileri tek harekette çıkarıp attı. Altıncı Bahçe dev kum tepelerinin arasına gizlenmiş vahalardan oluşuyordu, bir tanesinin yanında olan genç adam fırsatı kaçırmak istemedi.
Bedeni geçen seneye göre daha kaslı duruyordu, özel bir çalışma yapmamasına rağmen kütlesi ağır ağır artıyordu. Suya ayağını soktu ve direkt geri çekti, dudakları büzüşürken söyleniyordu.
“Ne biçim yer burası? Dışarısı yanarken, suyun içi buz gibi. İçerken iyi de yıkanmak epey cesaret istiyor!”
Sözlerini bitirir bitirmez ayakları yerden kesildi ve tek hamlede bütün bedeni suyun içine daldı. Mel, şiddet sevmiyordu ama cesaretten yoksun olduğunu kimse söyleyemezdi. Yine de çok duramadı, yüz nefes sürmeden dışarı çıktı, kirden arınmış bedeni parlıyordu.
Açık yeşil pantolonunun ardından, uzun cübbesini giydi ve belini kemerle sabitledi. Adımları hızlıydı, bahçeden çıktığında sabahın ilk ışıkları yere düşüyordu.
“Bitkiyi Moe’ ye vereyim, belki öğlen yapacağı arttırmaya koyar!”
Hızını bozmadan dükkânın olduğu çıkmaza geldiğinde, kepenklerini açan Kristin’i gördü ve ses çıkarmadan onu izlemeye başladı. Genç kız beyaz elbisesinin altına açık pembe ayakkabılarını giymişti.
Saçları açıktı, yüzüne düşmesin diye ayakkabılarla aynı renkte bir taç takıyordu Kristin sabah güneşinin altında çalışırken, Mel gözlerini ondan alamadı.
“Bizim âşık gelmiş, gözüm yollarda kaldı!”
Mel Kristin’i izliyordu ama bilmediği şey, başka birinin de onu izlediğiydi. Dükkân sahibi konuşunca Kristin arkasını döndü ve sevgilisini hemen orada buldu.
“Mel, hoş geldin!”
Genç adam beklemeyi bırakıp yürüdü, dudaklarından öperek Kristin’e günaydın dedi.
“Hayırdır, sen bu saatlerde gelmezdin?”
 Moe dayanamadı ama Mel’in acelesi yoktu.
“Önce içeri geçelim!”
Mel ve Kristin dükkâna girdiler, Moe söyle bir etrafa baktıktan sonra onlara eşlik etti.
“Binbir Suratlı Lanet kutunun içinde, öğlen yapacağın açık arttırmaya koyabilirsin!”
“Oh be! Sonunda!”
Mel’in kaşları çatıldı, bu tepkiyi beklemediği açıktı.
“Yanlış anlama Mel, Kasper’ in adamları gün aşırı gelir oldular. İlk iki hafta sesleri çıkmıyordu ama sonra…”
“Anlıyorum, senin de işin kolay değil! Kristin, bugün Beşinci Bahçe’ye girmeyi düşünüyorum ama söz geceleri yanında olacağım!”
Genç kızın alt dudağı sarktı, Mel’in yanından kalkarak tezgâha doğru yürüdü.
“Söz daha erken geleceğim!”
“Hep öyle diyorsun ama gece yarısından önce yüzünü göremiyorum! Sorduğumda eğitim yapıyorum diyorsun, ben hiç gece eğitim yapan Bitki Bilimci duymadım!”
Genç kız haklıydı, Mel çöp yığınlarının olduğu uçurumda hortumlarla savaştığını söyleyemediği için Bitki Bilimci olarak eğitim yaptığı yalanını uydurmuştu.
“Enerji kontrolü üzerine çalışıyorum hayatım! Gerçekten söz veriyorum, gece on iki olmadan gelmiş olacağım!”
Her saniye dibe battığını anlayan Mel koşarak uzaklaştı, Kristin’ in söylenmeleri ve Şişman Moe’ nin kahkahaları onu takip ediyordu. Birinci Ev’e rekor sayılabilecek bir sürede geldi ve arkasına bakarak kapıdan içeri girdi.
“Yavaş ol biraz. Önüne baksana!”
Önce bir el, ardından iki yumuşak şey onu durdurdu, tiz bir kız sesi kulaklarında çınlıyordu.
“Şey, ben… pardon!”
Mel, önünü döndüğünde yerde yatan birini gördü, açılmış eteği ve kızarmış yüzüne bakılırsa bu bir kızdı.
“Seni köylü! İki sene geçti ama hâlâ medenileşememişsin!”
“Maria, özür dilerim! Seni göremedim!”
“Önüne bakmazsan göremezsin tabii ki. Ne duruyorsun, kalkmama yardım et!”
Yerdeki kişi Maria Gloove den başkası değildi, Mel’in uzanmış elini tuttu ve tek hamlede ayağa kalktı.
“Üstüm başım rezil oldu!”
“Gerçekten çok özür dilerim! İstemeden oldu!”
Mel ne kadar özür dilese de genç kız birkaç kez daha söylendi ve onu daha çok özür dilemek zorunda bıraktı.
“Altıncı Bahçeyi araştırdığını duydum. Neredeyse bir aydır ordaymışsın, bu sefer şansın yaver gitmedi mi?”
Mızmızlanma faslı bitince, Maria Gloove duvar boyu uzanan sedire oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
“Evet, epey uğraştırdı. Binbir Suratlı Lanet söylendiğinden daha da sinsi çıktı!”
Mel ayaktaydı, mahcup bir ifade takınarak yanıt verdi.
“Ne diyorsun? Binbir Suratlı Lanet’le karşılaşmayı başardın mı? Onun için Bitki Bahçeleri içinde yakalanması en zor bitki deniliyordu!”
“Söylenenler boşuna değilmiş. Aslında karşılaşması çok zor olmadı ama yakalaması bambaşka bir meseleydi?”
“Yakalaması derken?”
“Evet, yakalaması. Binbir Suratlı Lanet benim tarafımdan yakalandı ve öğle vakti açık arttırmaya çıkacak!”
Aldığı haber sonrası genç kızın yumrukları sıkılıydı, tek kelime etmeden Birinci Ev’i terk etti.
“Ne oldu ki şimdi? Ne güzel sohbet ediyorduk!”
Mel bir süre onu izledi, gözden kaybolana kadar yaşananları düşündü.
“Ah siz erkekler, hiçbir şeyden haberiniz yok!”
Ses Birinci Ev’in bankosundan geldi, tezgâha yasladığı ellerinin arasına kafasını yerleştirmiş bir kadın Mel’e sesleniyordu.
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


117   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   119 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.