##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Edgan, direkt ikinci seneye atlatıldıktan sonra kendisini Dövüşçü Bölümü’nün meydanına bakan iki katlı evlerin birinde buldu. Konutlar, herkesin kendisine ait bir odası olacak şekilde dizayn edilmişti, dövüşçüler evleri sadece dinlenmek için kullanabiliyordu. Mel’in sahip olduğu imkânları burada bulmak mümkün görünmüyordu. Yemek ve antrenman için bölümün içindeki değişik tesislerin kullanması gerekiyordu. Tahmin edebileceğiniz gibi buraları da kişinin maddi durumuyla doğru orantılıydı. Edgan, bir sene boyunca ne ödül kazanılabilirse onun kadar bir ikramiye aldığından cebi doluydu ama kurtlar sofrasını andıran akademide bu pek de sevinilecek bir durum değildi. “Bu günkü haracını hazırladın mı?” Karşısına dikilen dörtlüye bakan genç adam, derin bir nefes çekti ve kaşlarını devirerek konuştu. “Sabahtan beri gelen üçüncü ekipsiniz, diğerlerine de dediğim gibi benden zırnık alamazsınız!” “Vay be, kabul seremonisinde biraz kendini gösterdin diye amma havaya girmişsin. Demir Toynak birliğini karşına almaya cesaretin var mı?” Edgan dört kişiyi baştan aşağı süzdü sanki son söylenenlerin üzerinde etkisi olmuştu. “Demir toynak mısınız, at nalı mısınız ben bilmem ama dediğim gibi ancak avucunuzu yalarsınız!” At kuyruk ördürdüğü saçlarını geriye atarak dörtlünün ortasından geçen genç adam, bir nefes sonra hızla geri adım attı, biraz önce olduğu yere iki yumruk inmişti. “Akademinin içinde bana saldırmaya cüretiniz var demek?” “Kurallar sadece yakalanınca devreye girer, bu ev ve yanındaki iki tanesi Demir Toynak Birliği kontrolündedir. Seni öldüremeyecek olsak da bir kolunu kırmaya hayır diyemem!” İçinde bulundukları koridor kılıç çekmek için çok dardı, bu nedenle dört kişiyi karşısına alan Edgan kollarını sıvayarak yumruk dövüşüne hazırlandı. “Şuna bak şuna, o cılız kollarınla beni mi döveceksin!” Dört kişinin lideri konumundaki genç bir elini duvara yaslayarak Edgan’ın kaçışını engelledi. Koridorun cam tarafında kapana kısılan Edgan için tek çare, odasına geri kaçmak gibi görünüyordu. “Ya da odana kaçabilirsin. O zaman herkes bir sene atlayan yeni çocuğun bir korkak olduğunu bilir!” Kahkahalar koridorda inlerken beklenmedik bir şey oldu, Edgan kendisiyle dalga geçen iri kıyım gencin üzerine atıldı. Bunu gören hasmı gülmeyi bırakıp dönüşüm geçirmeye başladı, göğsünde birbirinin üstüne binen pullar belirdi. “Kendini beğenmiş, büyük kardeşin yaratık dönüşümüne çıplak elleriyle saldırıyor!” “Kolunu koparmaya gerek kalmadı, o eldeki kırık ancak bir senede iyileşir!” Edgan vuruşunu yaptığında, geriye çekilen üçlü kafalarındaki senaryoyu dile getirdiler, daha da konuşacak gibiydiler ama dönüşüm geçiren gencin inlemesi onları durdurdu. “Büyük Kardeş!” Bir nefes sonra yere yığıldığında, Büyük Kardeş diye çağırılan gencin üst bedenini boydan boya kat eden bir kesik vardı. Sol omuzundan başlayan kırmızı renk, belinin sağında son buluyordu. Üç kişi bakışlarını Edgan’a çevirince, işaret ve orta parmaklarından kan damladığını gördüler. Mor bir kıyafet giymiş genç adam, hasmını sadece iki parmağıyla yaralamıştı. “Bunu ödeyeceksin!” İçlerinden biri ayağa kalkmak istedi ama suratına yediği tekmeyle koridorun sonuna kadar uçup, merdivenlerden aşağı yuvarlandı. “Ne geri zekâlıymışsınız siz, elli kere oldu söylüyorum. Ne size ne de bir başkasını hiçbir şey ödemeyeceğim!” Sözlerini bitirince yerde yatanların ortasından geçen Edgan, başını eğmeden dimdik yürüdü. Merdivenlerden indiğinde, az önce tekmelediği genç baygın bir biçimde yatıyordu. “Benim bir kolum yeterli geliyordu değil mi?” Gözleriyle etrafı taradığında kimseyi göremedi, belli ki ona yapılacak infaz için burası bilerek boşaltılmıştı. “Göze göz, dişe diş. Benim bir kolumu istiyorsan, kendininkinden vazgeçmen gerekecek!” Tekmesi yerde yatan gencin koluna indiğinde, baygın yatan hasmı gözlerini kocaman açtı ve bir daha bayıldı. Yaşadığı ani acıya dayanmak için bedeni bütün işlevlerini durdurmuştu. Bu sese de gelen olmadı, Edgan’ı hırpalamak için düzenledikleri organizasyon sayesinde bir başlarına acılarını çektiler. Yakışıklı genç dışarı adımını attığında evi gözleyen birkaç kişinin farkına vardı. İlgisini dağıtmadan ilerlerken, onların konutun içine koştuklarını hissediyordu. Dövüşçü Bölümü, hava karardığında da hareketliliğinden bir şey kaybetmiyordu. Edgan kısa süredir burada bulunmasına rağmen etrafa aşina bakışlar atmaya başlamıştı. Mermer sütunlardan yapılma girişi olan lokantanın önüne geldiğinde bir süre durdu, dışarıdan bakan biri onun içeri gireceğini düşünebilirdi ama yakışıklı genç öyle yapmadı. Yürümeye devam edip alelade görünümlü bir tavernaya attı kendisini, içerisi hınca hınç doluydu. Diğerlerine göre nispeten daha ucuz olan işletmede, her seneden öğrenci tabaklarına kafalarını gömmüş yemek yiyorlardı. “Hey, seninki geldi!” “Yine mi, bu çocuk kafayı yemiş. Neden gidip Beyaz Kuğu lokantasında yemiyor ki, tonla altını olmalı!” Edgan konuşmaları duysa da ses etmeden boş bir masaya oturup siparişini verdi. Birkaç çeşit yemek ve şarap söyledikten sonra sakince siparişlerinin gelmesini bekledi. “Dövüş Bahislerine gidiyor muyuz?” “Herhalde be dostum, dün epey para kazandım. Bugün de şansım yaver giderse, belki üçüncü sınıf bir eve bile geçebilirim!” Taverna cıvıl cıvıldı, hemen Edgan’ın karşısındak, masada uzun sakallı bir genç, yanındaki kel olanın omuzuna vurarak bağırdı. “Neye bakıyorsun sen parlak!” Sakallı olan, göz ucuyla kendilerini süzen Edgan’ı yakalayınca arkadaşının omuzundaki elini çekip hafifçe masaya vurdu. “Dur oğlum, sakin ol! Edgan o!” “Hangi Edgan ulan!” “Hani haraç kesmeye gidenleri, söyletme beni işte, anlasana!” Kel olanın uyarısının ardından, arkadaşı sanki hiçbir şey olmamış gibi bedenini çevirip yemeğine döndü. Haraç kesmeye gelenlerle yaşadıkları, Edgan’a Dövüşçü Bölümü içinde biraz da olsun sükse kazandırmış gibi görünüyordu. “Hesap!” Yemeğini bitiren yakışıklı genç masaya birkaç bakır bıraktı ve hızlı adımlarla yöneldiği çift kanatlı kapıyı açarak dışarı çıktı. Kafasını kaldırıp aya baktığında, sislerin güzelliğini gizlediğini gördü. Dükkânların ışıkları ve yanan dev meşaleler nedeniyle, gümüşi renge sahip huzmelerini görmek mümkün değildi. Yeniden yürümeye başladı Edgan. Çok değil, on dakika sonra kapısında kocaman harflerle Simyager Dükkânı yazan yerde buldu kendisini. Üç katlı yapının dışı ışıl ışıldı, giriş kapısının üzerindeki kazandan dumanlar çıkarken altındaki bir kız heyecanla bağırdı. “Abi, abi buradayım!”
Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz. https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEAhttps:/
/www.instagram.com/novelturkiye/
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.