Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




82   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   84 


           


##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

“Geçebilir miyim?”
Elinin tersiyle önündeki gencin omuzunu ittiren Mel, açılan boşluktan yürümeye başladı. Onun görünmesiyle beraber sesler kesildi, Dördüncü Ev’in kapısına gelene kadar kimse önüne çıkmadı.
“Mel!”
İçeridekiler onu görüne heyecanla bağırdılar ama yaşlı adam sağ elinin işaret parmağını dudaklarına götürerek, sus işareti yaptı. Mel yaşananlara aşinaydı, yaklaşık bir ay önce kendisi de bu yoldan geçmişti.
Sakince bekledi, on genç çocuk işlerini bitirip dışarı çıkınca etrafına toplandılar. Mel’in gözüyse başka bir yere bakıyordu, dikkati kapıdan can havliyle çıkan ihtiyarın üzerindeydi. Nalt, neler olduğunu anladığı gibi fırlayıp yaşlı adama destek oldu. Yamuk kâküllü çocuk, diğerleriyle beraber olsa da aslında bambaşka bir kişiydi.
Mel’in de yardımıyla ihtiyarı sorumlu olduğu eve bırakıp, diğerlerinden biraz uzak bir yerde konuşmaya başladılar.
“Tebrikler arkadaşlar. Hepiniz Dördüncü Ev’e geldiniz!”
“Sayende Mel. Verdiğin haritayı kullanamasaydık, işimiz zordu!”
İri yarı gencin yüzü biraz kızardı. Mahcup hali etrafındaki kızlardan bazılarını heyecanlandırmış olsa gerek ki iç çekme sesleri kulaklara ulaştı.
“Rica mı dikkate almışsınız. Eğer söylediğime kulak vermeseydiniz bir aydan önce de bahçeyi bitirebilirdiniz!”
Mel, son gece onlara bazı konularda uyarılarda bulunmuştu. Uyarılar, bitkileri toplarken nelere dikkat etmeleri konusundaydı. Nalt göğsünü gererek öne çıktı, on kişilik ekibin liderliği ondaydı ve konuşma işinin çoğunu yapıyordu.
“Acelemiz yok, amacımız Bitki Bilimci olmak. Yavaş ama sağlam adımlarla ilerleyeceğiz!”
“Öyleyse, size kolay gelsin. Bu haritada Kırkıncı Bahçe’deki bitkilerin yerleri ve dikkat etmeniz alanlar işaretli!”
Diğerleri Nalt’ ın eline sıkıştırılan kâğıda bakarken, Mel hızlı adımlarla uzaklaşıyordu, yönü Dördüncü Ev’di. Sıranın sonuna geçtiğinde tuhaf bir olay yaşanmaya başladı, önünde duran kişi sıradan çıkarak uzaklaştı. Bunu bir diğeri ve bir başkası izledi, süreç Mel eve girene kadar sürdü.
 “Kimler gelmiş, kimler!”
“Hızlı Mel değil mi bu?”
“Ta kendisi, bahçelerin içinden geçen dahi çocuk!”
Dördüncü Ev’in görevlileri Mel’i görünce ardı ardına konuştular, abartılı ve büyük hareketleri de sözlerine eşlik ediyordu. Çantasını masaya bırakan Mel cevap vermedi, onun bu halleri üçlüyü durdurmadı. Bilakis daha da coştular.
“Harika çocuk Mel, bir bahçeyi daha bitirmiş!”
İçlerinden en yaşlısı bağırınca, diğer ikisi gülerek ona eşlik ettiler. Dördüncü Ev’in üç görevlisinin keyfi yerindeydi.
“Evet, eğitmenler. Bugün, Otuz beşinci Bahçe için ekipmanları mı almaya geldim!”
Evin kapısından bakanlar içerideki neşeye şahit oluyorlardı, Mel çıkarken bir adım geri çıkıp yolu açtılar.
“Ne bekliyorsun, içeri gir!
“Bütün gün seni mi bekleyeceğiz!”
Dördüncü Ev’in görevlileri, kapıdaki şaşkın kalabalığa doğru bağırdılar. Az önceki halleri kaybolup gitti, yerine asık suratlar ve sert bakışlar geldi. İnsanlar, kendilerinden aşağı gördüklerine baskı yapmayı daha kolay bulurdu, söz dinletmenin ve saygı görmenin en kolay yolunu tercih etmeleri normaldi.
Mel, ekipmanlarını aldığı gibi bahçeye doğru hızlandı, bugün havası bir başkaydı. Girişe geldiğinde kimseyi göremedi. Vakit kaybetmek istemeyen diğerleri çoktan girmiş olmalıydı, Mel de bir an duraksamadan onları takip etti.
İçerideydi, gevrek kayalardan oluşan tepenin tam üstüne ışınlandı. Çantasına uzandı ve bir harita çıkardı. Mel temkinliydi; etrafta onu gözlemleyen birilerinin olabileceğini düşünerek, sanki çantasından sıradan haritayı çıkarıyormuş gibi yaptı.
Onu izleyen biri, Dördüncü Ev’den alınan sıradan haritaya baktığını sanabilirdi ama Mel’in elinde dedesinin mirasından faydalanarak hazırlanmış olan bambaşka bir harita vardı. Bütün bahçe siyah mürekkeple çizilmişti, sadece tam ortada kalan alan kırmızı renkteydi.
“İlk kenarın temelini atma vakti geldi!”
Bulunduğu yeri kestiren Mel koşmaya başladı, hedefine kilitlendiği zaman önünde kimse duramazdı. Doğanın yarattığı şekiller onun için oyun parkı görevi görüyordu, su gibi akışkandı. Kısa sürede istediği yere ulaştı ve burada onu karşılayanlar sarmaşıklardı.
Üzerlerindeki dikenler, yetişkin bir insanın parmaklarının uzunluğuna erişmiş sarmaşıklar öyle sıkı şekilde iç içe girmişlerdi ki, Mel bir diğerinin arkasındakini bile zor görüyordu. Elini uzatıp dikenleri kavradı, sert ve yeşil diken parçalandı ama bir nefes geçmeden yeniden aynı uzunluğa ulaştı.
Mel’in elinde yaralanma yoktu, pençelerinin sertliği dikenlerin keskinliği karşısında galip geliyordu. Sağ eliyle sol elini yaralayan Mel, akan kanı az önce parçaladığı dikenin üzerine sürdü, kan hemen emildi.
Ardından, dikenli sarmaşıklar katman katman soyulurmuş gibi açılmaya başladılar. Ne zaman Mel’in geçebileceği kadar bir yol açıldı, işte o zaman hareket durdu. Açılan tünele adım atan Mel, sarmaşıkların hemen arkasından kapandığını gördü. Yol sadece Mirasçı içindi, onun yanında girebilecek bir başkasına izin yoktu.
Yüz nefes boyunca yürüyen Mel, yolun bitmediğini gördü. Ancak bir yüz nefes sonra sarmaşık kafesinden kurtuldu. İki yüz nefeslik ölüm tuzağı, girdiği yerin ne kadar önemli olduğunu anlatıyordu.
Eğim aşağıya doğru olduğundan, yer altına girdiğini biliyordu. Kendisini nemli mağaranın içinde bulduğunda şaşırmadı, Miras’ın kalıntılarının mağaralarda saklanmasına alışmıştı. Asıl şoku ilk adımını atınca yaşadı, kendi bedeninden daha kalın kökler, her yerdeydi.
Dışarıdan gördüğü kadarıyla, bu köklere sahip olabilecek bir ağaç yoktu ama yerin altındaki kökler başka şeyler söylüyordu. Mel, ortadaki sunağa doğru ilerledi. Vardığında, yerdeki köklerin sunağı sardığını ama tepesine gelince sanki kılıçla kesilmiş gibi son bulduklarını gördü.
“Gel bakalım ufaklık!”
Mel sağ elini uzatıp, avucunu yukarı doğru çevirdi ve ince gövdeye sahip filiz yavaşça belirmeye başladı. Gövdesi tamamlanınca, cılız kökleri Mel’in elini sardı. Üzerindeki yeşil çiçekler sanki göz kırpar gibi taç yapraklarını oynattılar. Zaman geçirmeden bitkiyi kaidenin üzerine bıraktı ve bir iki adım geriye çekilip olanları gözlemlemeye koyuldu.
Cılız kökler, her nefeste minnacık uzuyordu. Eş zamanlı olarak, yerdeki kalın kökler titremeye başladılar. Mel, kalp atışını andıran seslerin eşliğinde gözlerini yeşil çiçekleri olan bitkiden ayırmadı ta ki kaidenin üzerindekiyle yerdeki kökler birleşene kadar.
 
 
 
 Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.
https://www.youtube.com/channel/UCFLFkHspxIWOS_quuhWnOEAhttps:/


/www.instagram.com/novelturkiye/

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


82   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   84 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.