Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




92   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   94 


           

##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

Sırtını ağaca veren Edgan, ışıldayan dolunayı Mel’e gösterdi. İri yarı genç, arkadaşının başında ayakta duruyor, gölgesi bahçe duvarını aşıp dışarıya kadar uzanıyordu.
“Ne kadar muhteşem değil mi?”
Edgan’ın karizmatik yüz hatları, ay ışığı altında etkileyiciydi sanki bu gece sadece onu aydınlatmak için yükselmişti.
“Evet, en güzel halinde!”
Mel de arkadaşıyla hem fikirdi, gökyüzündeki gümüşi tabağın büyüsü onu da cezbetmişti.
“Ayın incecik bir hilâlken dolunaya dönüşmesini kimse engelleyemiyorsa, benim de bu dünyanın bir numaralı dövüş sanatçısı olmamı kimse engelleyemeyecek!”
Müthiş öz güven barındıran sözlerinden sonra Edgan suskunluğa büründü. Mel, arkadaşının neden bu sözleri sarf ettiğini bilmiyordu ve nedenini soracak gibi de durmuyordu. Bir süre daha sessizce bahçede vakit geçirdiler, ardından evin dövüş antrenmanı için ayrılan kısmına geçip uyudular.
Sabah olduğunda, Edgan ve kardeşi Marvina yemeğe kalmadan ayrıldılar, çıkarken genç kızın yüzünde buruk bir ifade vardı. Onları, Mel ile beraber Nalt uğurluyordu. Ev sahibi rolüne iyiden iyiye alışan Nalt, genç kızın arkasından bakarken söylenmeden edemedi.
“Marvina, ne kadar güzel bir isim!”
Mel’in onu duymaması mümkün değildi. Dün gece kaderin buluşturduğu ikiliden bir tanesi, kendini duyguların akıntısına kaptırmıştı. Misafirler gidince, Mel yatak odasının kapısını hafifçe tıklattı ve gelen sesle beraber içeri girdi.
“Günaydın, Kristin!”
Narin Kristin uyanmış, yatağın içinde sessizce uzanıyordu. Bütün geceyi Marvina ile geçirmiş olmasına rağmen moralinin bozuk olduğunu gösteren bir emare yoktu.
“Günaydın Mel!”
Hatta iri yarı gence günaydın derken, sabah güneşinin ışıltısının bir kısmını gülüşüne sığdırıyordu. Sağ yanağındaki gamzenin oluşturduğu hafif çukur gün yüzüne çıkarken, Mel’in burnunun üstü hafiften kızardı.
“Bu sabah nasılsın, ağrın devam ediyor mu?”
Durumu sorulduğunda, genç kız gayet iyi haberler verdi. Mel’in dedesinden miras kalan ilaç sayesinde, iyileşme mucizevi bir hızda ilerliyordu.
“Sağlığım iyi ama iyileştiğim zaman daha büyük bir sorun beni bekliyor!”
Genç kızın hangi konudan bahsettiğini anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Hikâyenin büyük bir kısmını bilen Mel, tahminde bulunarak yanıt verdi.
“Sen bunları düşünme Kristin, iyileşmene bak! Bugün Dördüncü eve uğradığımda, haftalık kotan için gereken bitkileri de teslim edeceğim. Diğer konuları, daha sonra düşünürüz!”
“Mel, hiç gerek yok!”
Kristin bir gayret doğrulmak istese de başaramadı. Dengesini kaybedip geriye düşmemek için yanı başında duran genç adamın koluna sarıldı.
“Kristin, ne yapıyorsun?”
Aniden gelişen olay, Mel’in heyecanlanmasına yetti, genç kızı kuş tüyü tutarmış gibi dikkatle yatağa yatırdı.
“itiraz istemiyorum. Sakince yatıp dinleniyorsun, bütün enerjini iyileşmek için harcayacaksın!”
Mel, sözlerini bitirir bitirmez dışarı fırladı, her hangi bir itiraz istemediğini ancak böyle belli edebiliyordu. Genç kızın gözleri doldu, ince zincirin ucunda sallanan kolyesini iki elinin arasına alarak dua etmeye başladı.
Hızını alan Mel Dördüncü Ev’in önüne geldiğinde, yirmi kişilik sıranın sonuna geçti. Sabah biraz geç kalınca, hep aynı manzarayla karşılaşıyordu. İçeriye, her seferde tek kişi giriyordu. Kapıya yakın olanlar evin görevlilerinden korktukları için suskundalar ama orta kısımda koyu muhabbet dönüyordu.
Özellikle, birbirlerine dönerek konuşan üç kızın sesini duymamak mümkün değildi ve Mel’in bakışları o yöne kaydığında ilginç sözler işitti.
“Sefil, geri gelmedi mi?”
Kız, sefil kelimesine öyle vurgu yaptı ki kalan nefesi diğer iki sözcüğü çıkarmaya zar zor yetti.
“Ortalıkta yok. Eve gelmemiş ama bahçeden çıktığını öğrendim. Çocuğun tekiyle beraber çıkmışlar!”
“Vay, namussuz! Demek temizlikçilik yapmak hanımefendiye yetmedi, kendini satmaya bu kadar erken başlamasını beklemiyordum!”
Hararetli konuşmaları diğerlerinin bakışlarını üzerlerine topladığında sanki hiçbir şey yokmuş gibi devam ettiler.
“Siz kimden bahsediyorsunuz?”
Kışkırtıcı kelimeler başka bir kızın ilgisini çektiği. Öyle bir şey dedi ki belki de herkesin aklındaki sorunun cevabı geliyordu.
“Kim olacak? Yanaşma olarak evimizde tuttuğumuz, sidikli Kristin!”
Sefil sözcüğünde yaptığının aynısını Kristin derken de yapan kız, hemen ardına alaycı bir gülümseme eklemeyi unutmadı.
“Zayıf kızdan mı bahsediyorsun? Onu, şeyle beraber görmüşler!”
“Kimle, kimle söyle? Hangi çulsuzun altına yattı, çok merak ettim!”
Civardan biri sohbete katıldı. Az önceki yalanlarını destekler sözlerden sonra üçlü grubun içindeki en çirkin olanı iyiden iyiye coştu.
“Kesin eziğin birini bulmuştur!”
“Tam olarak emin değilim ama iri yarı birinin sırtındaymış!”
“Ha ha ha! Tamam işte. Yeteneksiz, kalas bir savaşçı bulmuştur kendisine. Onun soluk tenini, etsiz bedenini, öyle bir uyuzdan başka kim ne yapsın!”
Konuşmalar sürerken sıranın sonundan ayrılan Mel, adım adım zehir saçılan yere ilerliyordu. Her adımına bir hakaret, her adımına bir iftira eşlik ediyordu.
“Kızlar, fazla atıp tutmayın bence! Eğer söylentiler doğruysa, ağır kayaya çarparsınız!”
“Hıh, çulsuz savaşçının biriyle düşüp kalkıyor diye bize gücü yeteceğini mi sanıyormuş. Kimmiş o tipi bozuk, cesareti varsa çıksın karşıma!”
Çirkin kız sözlerini tamamladığında, o zamana kadar yüzüne vuran sabah güneşi bıçak gibi kesildi. Koyu siyah bir gölge bedenini kaplıyordu ve gidecek gibi de değildi.
“Sen de kimsin be?”
İki kız, durmadan konuşan arkadaşlarının arkasına doğru geçtiler, çirkin olan kendini kontrol edemeden bağırdı. Bir süredir sergilediği oyunculuk, mimikler ve ses numaraları uçup gidiyordu.
“Bu o! Bahsettikleri çocuk!”
“Ciddi olamazsın. Mel hakkında mı atıp tutuyorlardı bunca zamandır?”
Üç kız ve karşılarına dikilen Mel’in etrafı, göz açıp kapayana kadar boşaldı. En yakındaki insan, en az beş adım uzaktaydı. Kendi aralarında fısıldaşanların ne dedikleri tam olarak duyulmasa da mırıldanmaları kulaklara ulaşıyordu.
“Bir saattir, hakkımda atıp tutuyorsun. Sadece ben olsam, gülüp geçerdim inanın bana ama sen haddini aşıp masum bir genç kıza iftiralar attın!”
Mel bir adım attı, kızlar üç adım geri kaçtılar. Onlarla beraber çemberde hareket ediyordu ama izleyenlerden iki kişi öne fırlayarak süzeni bozuyordu.
“Arkadaşım, sakin ol. Karşında hanım efendiler var!”
“Bizim olduğumuz yerde kimse bayanlara karşı böyle konuşamaz!”
Şövalyelik peşindeki ikili yolu yarıladığında, Mel kafasını yavaşça onlara doğru çevirdi ve dudaklarından iki kelime döküldü.
“Basın geri!”
Ürpertici bir rüzgâr eserek civardakilerin tüylerini diken diken etti, ağızlarını yayarak gülen genç adamlar oldukları yere çivilendiler. Mel’in elleri ejder pençesi formuna geçmişti, kamburlaşan sırtı ve delici bakışları, her an saldırmaya hazırım diyordu.
İkili birkaç nefes sonra kendilerine geldiklerinde, arkalarını dönmeden geriye doğru ilerlediler. Öyle ki sırtlarını Mel’e çevirmekten korkuyor gibiydiler. Üç kızın durumu daha da perişandı, çirkin olan yere çökmüş, diğeri onun arkasına saklanmış ve en sonuncusu da ayakta donakalmıştı. Pembe eteğinin altına giydiği beyaz çorabının üstünden, sarı şeritler geçiyordu ama o bunun farkında değildi.
“Bu ne gürültü? Düzgünce sıraya geçmeyi, ne zaman öğreneceksiniz?”
Çıkan kargaşa, Dördüncü Ev’in en genç görevlisinin dışarı çıkıp öğrencileri azarlamasını sağladı. Yanağında mercimek büyüklüğünde siyah ben olan görevli, sesinin yankılanması bitince etrafı incelemeye başladı ve gözleri Mel’in olduğu yer gelince durdu.
 
 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


92   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   94 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.