##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
“Mel, neredesin? Gözümüz yollarda kaldı!” Genç görevli onu görünce büyük adımlarla yanına ilerledi, etrafındaki durumu göz ucuyla izlemekten de geri durmuyordu. “En sonunda yeni bir şeyler almışsın. Baksana ne yakışıklı oldun, bu renk seni çok açmış!” Görevli ne kadar neşeliyse, Mel o kadar sinirli görünüyordu. Dördüncü Ev’in görevlisinin bunu anlamaması mümkün değildi. “Mel, kıdemlilerim seni içeride bekliyorlar. Önden gidebilirsin!” Söylenenleri ikiletmeyen Mel olay yerinden ayrılırken, onca zamandır sırada bekleyen öğrencilerden tek bir ses çıkmadı. “Siz, buraya gelin!” Genç görevli rastgele iki kişiyi çağırdı, sıradan fırlayan öğrencilerin yüzleri kireç gibi beyazdı. Bir süre konuştular; görevli bir kez soruyor, çocuklar ağız dolusu anlatıyordu. “Yerinize geçebilirsiniz!” İki genç öğrenci derin bir nefes verip yerlerine geçerken, görevli sıranın dışında duran başka bir ikiliye doğru ilerlemeye başladı. “Sizi tipi bozuklar sizi! Kimin şahsi öğrencisine artistlik yaptığınızı biliyor musunuz?” Belli ki genç öğrenciler Mel’i tanımıyordu ve kızları etkilemenin cazibesine kapılarak öne atılmışlardı. “Üstat Hanry’ nin kişisel öğrencisiyle konuşacak adam mısınız ulan siz!” Genç görevli kolunu havaya kaldırdığı gibi tokatları yağdırmaya başladı, kafasına, gözüne, neresine gelirse vuruyordu. Önce birini yere yıktı; diğeri donup kaldı, yerinden kıpırdayamıyordu. Sıra ona geldiğinde, arkadaşıyla aynı kaderi paylaşacağı belli oldu, tokat sesleri diğer evlerin sıralarından dahi duyuluyordu. İşi bittiğinde, yüzü gözü şiş, elbiseleri kanla ıslanmış iki kişiyi arkasında bırakıp, sefil haldeki kızlara yöneldi. Nefes tutuldu, genç görevli hiddetini dindirmezse kızların hâli haraptı. “Beni dinleyin ezikler!” Uzaktan anlamasa da yanlarına gidince kızların hâlini gören görevli iki adım geri çekildi. Kesif sidik kokusu, gözyaşlarına karışarak dayanılması güç bir manzara oluşturmuştu. “Sizinle aynı sıraya girme alçakgönüllülüğünü gösteriyor diye, kendinizi Büyük Üstat Hanry’ nin kişisel öğrencisiyle bir mi tutuyorsunuz?” Kafasını yerden kaldırıp cevap verecek cesarete sahip tek bir öğrenci yoktu, görevlinin bakışları üzerlerindeydi. “En iyiniz, aynı bahçede üç aydır araştırma yapıyor ve uğraştığınız bahçeler henüz otuzlu rakamlara sahip. Mel, daha yarım ay olmadan beş bahçe araştırmayı tamamladı, nasıl kendinizi onunla bir tutarsınız!” Kabahati işleyen beş kişiydi ama neredeyse bütün Dördüncü Ev öğrencileri azarı işitiyordu. Görevlinin maksadının başka olduğunu bilseler de konuşamadılar, yerde kanlar içinde yatan ikilinin yanına gitmek istemiyorlardı. “Kendine asil diyen aileleriniz, birkaç sene sonra o çocuğun önünde konuşmak için aylarca beklemek zorunda kalacaklar. Siz küçük solucanlar, haddinizi bilin! Bir daha böyle bir şey olursa, karışanlar bu sene bahçe atlamayı akıllarının ucundan dahi geçirmesinler!” Son sözlerini söyleyen görevli, çıktığı gibi hışımla Dördüncü Ev’e geri döndü. Kapıya yakın duran öğrencilerin hepsi yirmi adım geri çekilmişti. “Mel, neden sıraya giriyorsun? Bir daha direkt içeri gel, sen bu eziklerle aynı yerde bekleyecek adam mısın?” Az önce kükreyen görevli, bahar esintilerini kıskandıracak tonda konuşuyordu. Mel, in karşısında eğilip bükülmeseler de görevliler onu kendi denkleriymiş gibi görmeye başlamışlardı. “Bilmiyorum, onlar öylece beklerken yanlarından geçerek içeri girmek doğru gelmiyor. Üstat Hanry’ nin öğrencisi olarak kuralları bozarsam, diğerlerinin akademiye inancı kalır mı?” Üç görevlinin yanıt için ağzına baktığı Mel öyle şeyler söyledi ki Dördüncü Ev sessizliğe büründü. On nefes boyunca çıt çıkmadı, orta yaşın üzerindeki görevli gözlerinin buğulandığını saklamaya çalışıyordu. “Helal olsun sana be çocuk!” Mel’ den birkaç yaş büyük olan ne yapacağını bilemez haldeyken, otuzlarındaki görevli yerinden kalkarak Mel’in omuzunu kavradı. “Üstat Hanry’ nin öğrencisi olmayı sonuna kadar hak ediyorsun!” Beklenmedik olayın sonu geldikten sonra Mel yeni bahçesi için gereken ekipmanları aldı, otuz dördüncü bitki bahçesi onu bekliyordu. Yeteri kadar vakit kaybı yaşadığından olsa gerek, çantasını kaptığı gibi fırladı ama görevlilerin söyleyecekleri bitmemişti. “Mel, bir dakika bekle. Öğrenmen gerekenler var!” İri yarı genç arkasını döndüğünde, masanın üzerine açılmış bir parşömen gördü, üç görevli de başında durmuş onu bekliyorlardı. “Otuz dördüncü bahçeyle beraber, simya bölümünün sipariş ettiği bitkileri toplamaya başlayacaksın. Çantandaki haritanın arkasında bitkilerin listesi var ama sana şahsen açıklamak istiyorum!” Konuşan kişi, Ev’in en yaşlı görevlisiydi. Mel, ayrıcalıklı muamele gördüğünü fark ediyordu. “Yeşil Gölge Akademisi Bitki Bölümü olarak, bahçelerdeki bitkileri beş kategoriye ayırıyoruz. Bir yıldızdan başlayan puanlama, beş yıldıza kadar yükseliyor. Otuzuncu Bahçeye kadar, bir yıldıza sahip bitkileri bulman mümkün. Basit iksirler ve hafif etkilere sahip gelişim hapları için kullanılan bitkilerin isimleri, haritanın arkasında yazıyor. Neye benzediklerini öğrenmek için kitapçığa bakman yeterli. İki yıldıza sahip bitkiler; yirmi dokuzla, yirmi beş arasında bulunuyor. Kısa zaman içinde, onlarla da tanışacağına eminim. Üç yıldızlı bitkiler, yirmi beşinci bahçe ve yirminci bahçe arasında kendilerini gösteriyorlar. Dört yıldızlı bitkiler, başında on sayısı geçen bahçelerde yetişiyorlar. Utanarak söylüyorum ama bu abin bir tanesini bile görebilmiş değil. Beş yıldıza gelecek olursak, onlar birer efsane. Tek haneli bahçelerde bulunuyorlar ve her yakalandıklarında akademide olay oluyor.” O ana kadar sessizce bekleyen Mel, kendini tutamayarak araya girdi. “Kıdemli görevli, yakalandıklarında mı dediniz?” “Şaşırdın değil mi? Onları toplamıyorsun, yakalıyorsun. Tek haneli bahçelere geçtiğinde her şey değişir ama bunları öğrenmek için önünde çok uzun bir zaman var. Şimdi önündeki yola odaklanıp, kısa hedefler koyarak ilerlemelisin!” Mel’in hevesi kursağında kaldı, önünden tatlısı alınmış çocuk gibi dudağını büktü. “Bugüne kadar genel geçer otlar topladığın için burada yazılanları iyi öğrenmeni istiyorum, parşömen sende kalabilir. Yarın geri getirirsin!” Kafasını yavaşça eğen Mel, parşömeni koruyan metal kabı alarak çantasına koydu. Dördüncü Ev’in en yaşlı görevlisinin davranışlarının, Üstat Hanry’ nin korkusundan değil ona duyulan saygıdan olduğu çok açıktı. “İyi niyetiniz ve yardımlarınız için teşekkür ederim. Bunu hiç unutmayacağım, nereye gidersem gideyim, kalbimde saklayacağım!” Mel sözlerini tamamlayıp hızla uzaklaşırken, üç görevli onu izliyorlardı. Bir süre böylece durdular. “Ne çocuk be!” Orta yaşın üzerindekinin dudaklarından iki kelime döküldü, diğerleri konuşmadı. On nefes daha sessizce beklediler ve ardından hayata kaldıkları yerden devam etmeye başladılar. “Ne bekliyorsunuz uyuşuklar. Sıradaki gelsin!”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.