Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




96   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   98 


           


##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

“Neden yatakta değilsin?”
Kristin’ in yüzü kızardı, sorunun amacını bilse de Mel’ den duymak utanmasına neden oluyordu.
“Kendimi iyi hissediyorum! Size daha fazla yük olmadan, ben gideyim!”
Başını eğen Kristin mırıldanarak konuştu, aklındakileri söyleyecek cesareti yoktu. Mel,derin bir nefes verdi, aralık kapıyı ittirip masanın başındaki geniş sırtlıklı sandalyeye oturdu.
“Kristin, burada istediğin kadar kalabilirsin. Dur, araya girme, biliyorum böyle bir şeyi kabul etmezsin değil mi?”
Sözlerini keserek araya girmeye hazırlanan genç kıza fırsat vermeyen Mel, konuşmaya devam etti.
“Biliyordum, bu yüzden senin için bir şey ayarladım. Israr etmiyorum ama eğer kabul edersen çok mutlu olurum.”
Genç kızın ürkek hali Mel’i de tedirgin etmiş gibiydi. Çok oturmadan kalktı ve kapıya yöneldi.
“Hazır olduğunda dışarıda seni bekliyorum.”
 Evin sakini olan on kişi henüz uykularındayken, Mel’in peşi sıra yürüyen Kristin yola düştüler. Genç kız iyileştiğini söylese de eski gücünü toplayamadığı açıktı, Mel ona ayak uydurmak için adımlarına dikkat ediyordu.
“Mel, nereye gidiyoruz?”
Yarım saat geçtiğinde genç kız dayanamadı, geniş sırtlı gencin onu nereye götürmek istediğini sordu.
“Sürpriz?”
Mel renk vermedi, yeşil elbisesinin geniş  yenlerini sallayarak, kolunu gösterdi. Genç kızın yorulduğu her halinden belliydi, Mel’in koluna girerek destek almaktan başka çaresi yoktu.
“İstersen, yine sırtıma alabilirim.”
Bakışlarını bir an Kristin’ in üzerinde gezdiren Mel, hemen önüne döndü. Burnunun üzeri kızaran genç kız cevap vermedi ama usulca Mel’in koluna girdi.
Normal şartlarda bir saat süren yol, uzadıkça uzadı. İkili, Yeşil Gölge Akademisi’nin Pazar Yerine ulaştığında, hatırı sayılır bir kalabalık toplanmıştı. Üzerlerinde gösterişli kıyafetler yoktu, akademideki en güzel çift olmadıkları aşikârdı ama onlarda başka bir ışık vardı.
İstisnasız, yanlarından geçen herkes dönüp bir defa daha bakıyordu. Kristin önce utandı, insanların bakışlarından rahatsızlık duydu ama yanındaki gencin kolunu daha sıkı sarmasıyla rahatladı. Hızlanan adımları yavaşladı, sekizgen şeklindeki meydanın bir köşesine kadar sakince ilerlediler.
“Kristin, şu mendille burnunu kapatır mısın? Gireceğimiz yer pek güzel kokmuyor!”
Mel hazırlıklıydı, genç kızın onlarca kişinin idrar kokusuna maruz kalmasını istemiyordu. Birkaç adım attıklarında oda koluyla yüzünü kapattı ama bir tuhaflık vardı, sokak kokmuyordu. Hatta biraz güzel koktuğu bile söylenebilirdi, yerleri süsleyen çöpler de gitmişti.
“Mel, Mel, Mel! Sabahtan beri burada sizi bekliyorum dostum. Dur, dur söyleme. Bana güzelliğini anlata anlata bitiremediğin hanımefendi, sizsiniz değil mi?”
Neler olduğunu anlayamadan, Şişman Moe yanlarında bitti. Dükkânın kapısından buraya kadar adeta sekerek gelen genç adam, hızlı bir giriş yapıyordu.
“Lütfen, önden buyurun. Alçakgönüllü işletmeme kadar size eşlik etmeme izin verin lütfen!”
Bir eliyle Mel’in, diğeriyle Kristin’ in koluna giren Şişman Moe, iki genci esareti altına aldı. Mel’in yüzü asıldı, onca yolu genç kızla kol kola geldikten sonra şimdi Şişman Moe’ nin kancasındaydı.
“İşte geldik. Yeni işine hoş geldin Kristin!”
Kapıyı açtığı gibi iki genci içeri fırlatan Moe, kapıyı kapatarak içeri atladı. Bir kez de göbeğiyle çarptığı gençleri dükkânın ortasına savuran genç adamın ağzı kulaklarındaydı.
“Moe, bunu nasıl başardın!”
Daha dün akşam tozdan ve pislikten oturulacak yer bulunmayan dükkân, bal dök yala olmuştu. Mel, gözlerine inanmadığından olsa gerek elleriyle de kontrol etti ama sonuç değişmedi. Her yer ışıl ışıldı.
“Bugünden itibaren, Moe’ nin yerinde Kristin gibi nadide bir hanımefendi çalışacak. Onun klasına ve zarafetine uygun bir ortam sağlamak, boynumun borcudur.
“Moe, iki dakika dışarı gelir misin?”
Moe, şişman lakabını alacak kadar iriydi ama Mel’de hiç fena sayılmazdı. Dükkân sahibini kolundan yakaladıktan üç nefes sonra ikili kapının önünde soluğu aldılar.
“Ne yapıyorsun sen?”
Mel, olanlara şaşırdığından mı yoksa kıskandığından mı bilinmez, Moe’ ye sert çıktı. Suratı asık, ses tonu kabaydı ama onun aksine şişman genç sırıtmaya devam ediyordu.
“Ne oldu çapkın. Kıskandın mı?”
Moe genç çocuğun omuzuna vurup konuştu ve aldığı karşılık hiç sıcak değildi.
“Tamam, tamam, istediğin gibi olsun. Sen dün akşam kızı buraya getireceğini söyleyince, biraz düşündüm. Anlatmama gerek yok, dükkânımın yeri ve halini biliyorsun. Genç bir kızın ne çalışması ne de konaklaması için uygun değildi.
Köşelerdeki köhne işletmelerin kapanmasını bekledim ve işten çıkanlarla anlaştım. Sabaha kadar  hep beraber önce sokağı, ardından dükkânı toparladık. Sana yemin ederim, beş dakika bile uyumadan geceden beri çalışıyorum.”
Şişman Moe’ nin yalanlanabilecek tek bir sözü yoktu, öne sürdüğü gerekçeler ve hareketlerinin nedeni konusunda samimi olduğu açıktı. Mel gereksiz asabiyet gösterdiğini anladığında biraz geç kalmıştı, bakışları istem dışı yere doğru çevrildi.
“Hadi ama yapma dostum. Olur böyle şeyler, takma kafana. Dükkâna dönelim, sevgilin merak etmeye başlayacak!”
İki adam çıktıklarının aksine yavaşça içeri girdiler ve daha ilk adımlarında donup kaldılar.
“Ne oldu? Şu köşeyi silmeyi unutmuşsunuz, iş başı yapmışken halledeyim dedim!”
Kristin, bir eşarpla saçlarını örtüp, eline süpürgeyi almıştı.
“Kabul ettin yani, değil mi?”
Mel şaşkınlıktan ne dediğini bilemezken, araya giren Şişman Moe durumu toparlıyordu.
“Kristin, arka odayı düzenlemedik. Mel ile bakar mısınız? Eksik bir şey varsa, bugün tamamlayalım!”
Dükkânın sahibi put kesilmiş Mel’i belinden ittirerek genç kızın yanına yolladı ve aynı anlarda Kristin’e kafasıyla perdenin arkasından ilerlemesini işaret etti.
İkili, tezgâhın yanından geçip kalın kadife perdeyi aşınca, karşılarında kocaman bir alan buldular. Dükkânın en az on katı büyüklüğündeki alanın uzak köşesinde, tahta paravanlarla bölünmüş bir oda göze çarpıyordu.
Şişman Moe’ nin bahsettiği yer burası olmalıydı. İçine girdiklerinde Mel, Kristin için ayarlanmış odaya geldiklerini anladı; büyük bir yatak, çift kanatlı uzun dolap ve üzeri aynalı çalışma masası onları karşılıyordu.
Kristin, lambaderden başlayarak bütün eşyaları tek tek elleriyle okşadı. Gözyaşları, ahşap zeminde geçici lekeler bırakıyordu. Sonra genç kız birden döndü ve Mel’in yanına gelip yanağına sıcak bir öpücük kondurdu.
“Mel, çok teşekkür ederim!”
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


96   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   98 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.