Temiz havayı ciğerime çektiğimde yaptığım şeyin şokundaydım. Aylardır kapana kısıldığım çukurdan sonunda kurtulmuştum. Bunun şokunu atlatmam oldukça kısa sürmüştü çünkü hâlâ kaçışı tamamlayamamıştım, şimdi planın en heyecanlı noktasında duruyordum. Nasıl bir yerde olduğumu bilmiyordum ve yakalanma şansım çok yüksekti. Her an ensemden birisi tutacakmış gibi oluyordum ve irkiliyordum.
Tuvaletin bulunduğu Ulaş'ın da tahmin ettiği gibi binanın arka kısmındaydı fakat etrafı nasıldı bilmiyordum. Uzun zamandır bulunduğum yere bakarken oldukça uzun olan duvardan başka bir şey görememiştim. Olabildiğince hızlı hareket etmem gerekiyordu. Zaman akıyordu ve o manyak herif kaçtığımı her an anlayabilirdi. Yavaşça duvarın kenarından binanın yan tarafına bakmak istediğimde bunun saçmalık olduğunu düşünüp vazgeçtim. Birisi tarafından fark edilme riskini göze almayacaktım. Biraz uzak mesafede duran tel çite doğru koştum. Çiti tırmanırken oldukça sessiz olmak istedim ama ne kadar engel olmak istesem de biraz ses çıkmıştı. Çitin arka tarafına geçerken kollarımı ve ayaklarımı çizmiştim ama bunun bir önemi yoktu. Tamamen ağaçlık olan bölgeye geldiğimde içimden en kısa sürede arabaların geçtiği yola geçebilmek için dua ettim.
Hiç vakit kaybetmeden koşmaya başladığımda ise sert rüzgar saçlarımın arkaya doğru uçmasına sebep oluyordu. Çıplak ayağıma batan dikenlerin acısını önemsemeden koşmaya devam ettim. Koşma konusunda hep iyi olmuştum ve uzun mesafe koşularda dahi nefes nefese pek kalmazdım. Ama şimdi aylardır hareketsiz olduğumdan yavaş yavaş tıkanmaya başlamıştım. Uzun süredir koşuyordum ve muhtemelen kaçtığımı çoktan fark etmişti.
Ayağıma batan sivri taş ile gözlerim yaşardı. Bağırmamak için elimi ısırmıştım. Badimi çıkarttım ve onu ayağıma sarmaya karar verdim. Ama hava öyle soğuktu ki bundan vazgeçip bedenime yapışmış olan atleti çıkartıp ikiye yırttım. Badimi tekrar üstüme geçirdiğimde ikiye yırttığım atletin parçalarıyla ayaklarımı sıkıca bağladım.
İşimi bitirdiğimde koşmaya devam ettim. Soğuk ciğerimi yakıyordu. Yaz aylarını geçmiş olmalıydık. Uzaktan gelen sesleri duyduğumda işimin bitmiş olabileceğini düşündüm ama pes etmeyecektim.Onlara gözükmemek için bir yol aradım. Koşmaya devam edersem kısa sürede yakalanabilirdim. Aklıma gelen şey ile gülümsedim, beni göremeyeceklerdi. Normal şartlarda bu ağaçlara tırmanmaya doğrusu pek cesaret edemezdim ama şimdi mecburdum. Sesler yaklaşmadan en yüksek ağaca doğru tırmanmaya başladım. Ağaçtan vücudumun içine böceklerin girdiğini hissediyordum ama bunu umursamadım. Ağacın yüksekte bulunan dallarından birine yerleştiğimde bu kadar hızlı çıktığıma hayret etmiştim. Beni burada bulmaları neredeyse imkansızdı çünkü ağacın solgun renkteki yaprakları o kadar çok fazlaydıki gözükmeme engel oluyordu. Sonra bir şeyi fark ettim. Sonbahar ayındaydık. Muhtemelen eylüldeydik çünkü yapraklar henüz çok fazla dökülmemişti. Bu demek oluyordu ki neredeyse 3 ay odada kalmıştık. Hayatımdan 3 koca ay eksilmişti ve ben belki de çoktan 22 yaşıma girmiştim.
Aklıma tekrar Ulaş geldiğinde kendimi suçlu hissetmekten alamadım.Yanağıma damlayan bir damla ile bencilliğime küfür ettim.
Adamların bulunduğum ağacın yanına yaklaştığını görünce içimi kaplayan korku kendini hatırlattı. Sonra onun sesini duydum.
"Bu böyle olmayacak! Çabuk köpekleri getirt Çağrı! Kokusu ile bulmamız daha kolay olur yoksa bu koca ormanda hangi yöne gittiğini bilmeden aramamız ancak bize zorluk getirir!"
Biraz uzaktan gelen bu sesin dediklerini neyseki anlayabilmiştim. Kelimeleri ilk önce beni ümitsizliğe düşürmüştü ama bu uzun sürmedi. Kafamı kaldırıp baktığımda bulutlu havaya gülümsedim. Birazdan yağmur yağacaktı.
Adamlar ağaçtan uzaklaştıktan sonra çok geçmeden gerçektende yağmur yağmaya başlamıştı. Onların oldukça uzaklaştığından emin olunca ağaçtan indim ve bu sefer kuzeye değilde batıya doğru koşmaya başladım. Onlar ile aynı yöne elbette gitmeyecektim ama gördüğüm kadarı ile çok fazla adamı vardı. Bütün ormanın etrafına yayılmış olmalıydılar.
Daha ne kadar koştum bilmiyordum ama hava oldukça kararmıştı ve benim de üstüm başım çamur olmuştu.
Yağmur yüzünden sırılsıklamdım. Soğuk iliklerime kadar işlemiş ve bana acı vermeye başlamıştı.
Acılarıma aldırış etmeden arada nefeslenerek uzun süre karanlıkta koşmaya devam ettim. Hava kararınca duyduğum her hışıltı sesi ile irkiliyordum Bir yılan ile karşılaşmak, isteyeceğim son şeydi.
Yorgun bedenim daha fazla koşmaya mecali kalmadığında tekrar bir ağaca tırmandım. Adamlardan oldukça uzaklaşmış olmalıydım çünkü sesleri hiç duyulmuyordu. Ormanın daha fazla ne kadar büyük olabileceğini düşündüm. Her yer ağaçtı ve bana hiç ilerleyemiyormuşum gibi geliyordu.
Ulaş'a ne olmuştu acaba? Bu merak içimi kemirirken Allah'a ölmemiş olması için dua ettim. Eğer o pislik Ulaş'ı öldürürse ne olursa olsun bunun intikamını ondan alacaktım. Bedenimin yorgunluğuna yenik düşüp gözlerim yavaş yavaş kapanırken son düşündüğüm şey ruhuma dokunan bakışlardı.
●
Uyandığımda ağacın dalından düşmediğim için şükrettim. Etrafı dinlediğimde hayvanların çıkardığı sesler dışında bir ses duymayı bekledim ancak duyamadım. Adamlar ile tamamen farklı yönlere doğru koşmuştuk. Bu işime yarayan bir şeydi.
Biraz düşündüm. Muhtemelen adamların sayısı yarın daha çok artardı ve kolaylıkla beni bulabilirlerdi. Bu ihtimali değerlendirmeliydim ve hemen ağaçtan indim. Hava aydınlanmadan bu ormandan kurtulmalıydım.
Biraz daha koştuğumda gördüğüm şeyle rahat bir nefes almıştım. Sonunda yola yaklaşmıştım. Ağaçların arkasında olduğunu farkettiğim yola ulaşmam çok kısa sürmüştü.
Bir müddet yol kenarında yürüyüp bir arabanın geçmesini bekledim. Gece vakti olduğu için araba ne yazık ki uzun zaman geçmedi.
Sonra uzaktan gelen bir ışık gördüm. Gelen arabayı fark etmemle ellerimi havaya kaldırıp beni fark etmesi için kollarımı salladım. Yanımdan geçen araba ile sinirle taşa vurdum ayağımı ve anında pişman oldum. Canım acımıştı. Arabanın biraz ileride durduğunu fark edince ayağımın acısını unuttum. Arabaya koştuğumda arabanın içerisinde orta yaşlı bir çift olduğunu görünce neşem iyice yerine gelmişti. Gece yarısı tanımadığım yalnız bir adamın arabasına binmek içinde bulunduğum duruma rağmen istemeyeceğim bir şeydi.
"Çok zor bir durumun içerisindeyim. Lütfen bana yardım edip arabanıza binmeme müsaade eder misiniz?" dedim sabırsızlıkla.
Arabanın arkasında bir çocuğun uyuduğunu o an fark etmiştim.
"Anlamıyoruz."
Bunu kadın ingilizce olarak söylemişti. Yabancı olduklarını o an fark ettim. Sözlerimi ingilizce tekrarladığımda birbirlerine şaşkınca baktılar ve tedirginleştiler ama kısa bir süre süren sessizliğin ardından beni kabul ettiler. Onlara bagaja binmek istediğimi bir takım adamlardan kaçtığımı söylemek zorunda kaldım.
Korktuklarını yüzlerinden okuyabiliyordum ama beni orada neyse ki bırakmak istemediler ve bu teklifimi de kabul ettiler.
Bagaja bindiğimde bu insanların üstüne çok geldiğimi düşündüm.Bana yardım eden insanları yanlarında çocukları varken oldukça korkutmuştum lâkin başka seçeneğim yoktu, adamların beni görme riskini göze alamazdım.
Dar bagajda sarsıla sarsıla giderken araba bir müddet sonra durmuştu. Dışardan bir takım insanların sesini duyuyordum ama ne konuşulduğunu anlayamıyordum. Korku içimi kemirirken araba devam etti.
Bagajın içinde uzun bir müddet yolculuğa devam ederken düşünmek için iyi bir fırsat yakalamıştım.
Kaçışım hâlâ bana inanılacak şey gibi gelmiyordu. Orada kaldığım zaman zarfında son nefesimi o odada vereceğime kendimi inandırmıştım. Ulaş'ın önceden söylediği beni oradan kurtaracağı sözlerine pek aldırış edememiştim çünkü ayağındaki zincir hareketlerini kısıtlıyordu. Ama o pes etmemiş ve sözünü yerine getirmişti.
Benim gibi birisi için kendisini riske atmıştı. Ben ise en adi ve fena insan sıfatı ile onu orada bırakıp kaçmıştım. İlk yapmam gereken şey Ulaş'ın bana verdiği numarayı arayıp onun da oradan kurtulmasını sağlamaktı.
Aklıma gelen bu şeyle bir an önce telefon edinmem gerektiğini düşündüm. Bana yardım eden çift bu konuda da yardımcı olabilirlerdi.
Ulaş acaba şuan ne haldeydi. İçim içimi yiyor ruhum onu düşündükçe bedenime sığmaz hâle gelip taşıyordu. Dudaklarımı öyle çok ısırmıştım ki kan tadı geldi ağzıma.
Beni söylediği kadar çok mu seviyordu? Buna inanmak benim için çok zordu ama canını benim için defalarca kez ortaya koyması bana karşı hislerini doğruluyordu. Öyle bir adam beni neden severdi anlayamıyordum. Oysa önceden onunla geçirdiğim zamanlar yok diyecek kadar azdı. Kaba bir konuşma geçmişti aramızda sadece. İmkansız olduğunu bile bile kendini bana kaptırması delilikti. Ne onun ailesi beni kabul ederdi nede benim ailem.. Peki ben istiyormuydum ki onu bu imkansızlığı önemsiyordum.
Hayatını benim için ortaya koyan bir adamdı. Nasıl bir karaktere sahip olduğunu pek bilmiyordum ama insanı heyecanlandıran bir görüntüye sahip oluşu kesindi. Ailesine karşı gelmiş ve katil olmamıştı. Halbuki ailesine çok bağlıydı ve yetiştirildiği koşullar vicdan duygusunu onda bırakmamalıydı. Ulaş hayatımda gördüğüm en vicdan sahibi insandı belkide. Öyle bir aileden böyle temiz çıkmış olması bunun ispatıydı. Kendimi onunla odada yalnızken her şeye rağmen varlığı ile güvende hissetmiştim. Bana bir yardımı dokunabileceğini pek sanmıyordum ama yinede varlığı güven veriyordu. Bana bakışları ise her seferinde ruhuma dokunuyor kalbimin sızlamasına sebep oluyordu. Hayatımda hiç kimseye karşı ona güvendiğim kadar güvenmediğimi o an kendime itiraf ettim.
Duran araba ile düşüncelerim dağıldı. Bagajı açtıklarında indim ve onlara teşekkür ettim. Küçük çocuk uyanmış ve bana şaşkınca bakmaya başlamıştı.
"Her şey için teşekkür ederim." dedim ufak bir tebessümle.
Çocuğun aileside hâlâ tedirgindiler ama bana pek belli etmek istemiyorlardı.
"Size ne oldu?" dedi adam.
"Beni uzun süre bilmediğim bir yerde tutuyorlardı. İnanın bunu hak etmiyorum benden size zarar gelmez lütfen korkmayın. "
Kadın kafasını salladı.
"Bir ara durduğumuzda bize sizi görüp görmediğimizi sordular. Bagajada bakmak istediler ama eşim izin vermedi. O ara bir gerginlik oldu ve Andrey ağlayarak uyanınca bagaja bakmaktan vazgeçtiler."
"Çok teşekkürler beni koruduğunuz için."
Hava yeni aydınlanmaya başlamıştı ve ben evlerin tuhaflığını kadının konuşması sırasında fark ettim.
"Burası neresi? Türkiye'de değil miyiz bu evler niye böyle?"
Çiftin kafasını karıştırmayı oldukça başarmıştım ama benim de kafam çok karışmıştı.
"Kaliningrad." diyen adam ile gözlerim kacaman açıldı.
"Şuan Rusya'da mıyız ?!" Resmen çığlık atmıştım.
Aylardır Rusya'daydım ve bundan haberim bile yoktu.
"Bunu bilmiyor muydunuz?"
"Hayır." dedim kısık bir sesle. Bizi burada bulmaları elbette imkansızdı.
"Telefonunuzu kullanabilir miyim?"
"Tabi buyurun."
İlk dedemi aramayı düşündüm ve sonra bu fikrimden vazgeçtim. Ulaş'ı kurtarmalıydım acilen.
"Uluslararası arayacağım sorun olur mu?"
"Lütfen problem yapmayın ve arayın." dediğinde gülümsedim.
İyi insanlara denk gelmiştim.
Ulaş'ın bana verdiği numarayı çevirdim ve çok geçmeden telefon açıldı.
"Levent Çevik ile mi görüşüyorum?" dedim yanlış numara çevirmemiş olduğumu umarak.
"Evet siz kimsiniz?" Adamın sesi katı çıkmıştı.
Levent Ulaş'ın en yakın arkadaşıydı. Bana ondan biraz bahsetmişti.
"Ulaş." dedim sabırsızlık ile.
"Ulaş'ın nerede olduğunu biliyorum. Biz Rusya'dayız. Kaliningrad'da bizi aylardır bir odada tutuyorlar."
"Ulaş'mı?! Tam olarak neredesiniz? Hem sana nasıl inanayım." dedi şok ile.
"Bak numaranı Ulaş'tan aldım. Şuan hayatı tehlikede. Bana bu numarayı verdi ve ona yardım edebileceğini söyledi. Ben kaçmayı başardım ama Ulaş.. Lütfen bana inanın."
"Sen kaçabiliyorsunda Ulaş nasıl kaçamıyor?"
"Benim için hayatını.. Neyse ne bunlar şimdi konuşulacak mevzular değil.Ulaş'ı biran önce kurtarmalısınız."
"Tamam ama sen kimsin. Ulaş ile ne bağlantın var sizi kim alıkoydu?"
"Bizi alıkoyanın ismini bilmiyorum ama 15 tatilde bir okulda bir kadın ölmüştü hatırlıyor musun? "
"Evet biliyorum o olayı."
"Kadının adı Yağmur onun abisi bizi kaçıran."
"Sen kimsin?"
"Asya Karahanlı."
"Ne ?!"
Yutkundum. Adam ismimi duyduğu anda bunun bir komplo olabileceğini düşünebilirdi.
"İnan bana söylediğim her kelime doğru. Ulaş polise değilde sana haber vermemi söyledi."
"Tamam Asya inanıyorum sana. Sen şimdi 3 aydır Ulaş ile birlikte bir odada kapalı kalmıştın ve daha bu gün kaçabildin. Doğru mu?"
"Evet doğru."
"Ailenden birini aradın mı?"
"Hayır ilk seni aradım. Çok acele etmeniz lazım daha aynı ülkede bile değiliz."
"Tamam sakinleş ve beni dinle. Biz seni ve Ulaş'ı oradan alacağız sen sakına aileni arama."
"Onlarda beni çok merak etmişlerdir ne olursa olsun size güvenemem. Sen Ulaş'ı kurtar ailem beni buradan alır."
""Asya sakına aileni arama. Bunu senin iyiliğin için söylüyorum lütfen bana güven yoksa çok pişman olursun."
O Ulaş'ın arkadaşıydı. Her ne kadar tanımasamda Ulaş'ın güvendiği kimseye nedensizce ben de güvenecektim.
"Tamam sana güveniyorum ama acele et."
"Sen şimdi ikinizin adresini tam olarak bildir bana ve beni beklerken güvenli bir yer bul."
Adres.. Ben hangi ülkede olduğumu bile yeni öğrenmiştim. Daha önceden hiç ayak basmadığım bir ülkede!
Yanımda olduklarını yeni hatırladığım ve bana tuhaf şekilde bakan çifte döndüm.
"Buranın adresi ne?"
Adamın söylediği adresi aklımda tutamayınca telefonda kendi söylemesini rica ettim ve adam beni kırmadı.
Beni buldukları ormanın adresini de söylemesini istedim ve bu adamı biraz uğraştırdı. Yeri oldukça karışık tarif etmişti ve ben zor anlamıştım.
Telefonu tekrar elime aldım.
"Anladın mı yolu?"
"Evet ama o adam kim?"
"Bana yardım eden birisi. Bir aile. Yanında karısı ve çocuğu var. Herneyse. Bu aile sana tarif ettiği yerden beni aldılar. Bizim bulunduğumuz yer bu ormanın yakınında. Ben tuvalette kazıdığımız duvardan kaçtım ve sonra çitin arkasından ormana atladım. Gece yarısına kadar koştum ve anca yola ulaşabildim. Sonra bahsettiğim insanların bagajına binip buraya geldim."
"Peki.Sen şimdi o aileyi ikna et ve onların evine git. Sonra benim gelmemi bekle. Merak etme en fazla 4 saate ikinizide tamamen kurtaracağım."
"Tamam teşekkürler sana inanıyorum." dedim.
"Asya kendine dikkat et." dedi tereddütle.
"Sende acele et."
Telefonu kapatıp yanımdaki çifte verdim.
"Aradığım kişi 4 saat sonra beni alacak. Çok fazla oluyorum biliyorum ama bu zaman diliminde yakalanmamam lazım. Saklanabileceğim bir yerde yok. Sizin ile kalabilir miyim?"
Yüzsüzlüğümden ötürü kızardığımı hissediyordum. Ne yapacaklarını onlarda şaşırmıştı. Resmen tanımadıkları biri yüzünden hayatlarını riske atıyorlardı.
"Evimiz burası. Buyurun." dedi kadın gülümseyerek. Bende ona gülümsemiştim.
Geniş evlerine girdiğimde beni koltuğa oturmam için davet ettiler. Kiremit turuncusunun hakim olduğu bir evdi.
Bana su getirdiklerinde buna çok ihtiyacım olduğunu o an fark ettim. Ulaş aklımdan çıkmazken bir soru daha takılmıştı kafama. Niye ailemi aramamam gerekiyordu.
Tırnaklarımı parmaklarıma geçirirken çocuk ile göz göze geldik. Bana gülümsemişti. Tatlı bir gülümsemesi vardı, ben de ona gülümseyip göz kırptım. Oda aynı hareketi bana yapınca bu sefer küçük bir dil çıkardım. Gözleri büyüdü ve bu hareketimi ayıp bulmuş olmalı ki bunu yapmadı.
"İstersen kıyafetlerimden sana verebilirim. Bedenlerimiz birbirine yakın duruyor. Yeni iç çamaşırları da var. Bu şekilde ıslak kalmamalısın hasta olabilirsin.Hem çok kirlenmişsin banyomuzu da kullanabilirsin."
Kadına baktığımda beni inceliyordu. Islaktım ve hatta çamura bulanmıştım. Söylediklerinde haklıydı.
Karşımdaki insanların nezaketleri beni mahçup duruma düşürüyordu.
"Çok teşekkürler size borcumu ödemek isterim."
"Buna hiç gerek yok,ben sana banyoyu göstereyim. Arkadaşların gelene kadar biraz toparlanmış olursun."
"Çok kibarsınız." dedim ayağa kalkıp onu takip ederken.
"Burada duş alabilirsin kıyafetlerini şuraya bırakıcam. Getireceğim iç çamaşırları yeni ama yeni bir elbisem yok. Çok kullanmadığım bir elbisemi giymen sorun olmaz umarım."
"Hayır hayır sorun olmaz gerçekten bu kadarı bile fazla."
"Önemli değil zor bir durumun içindesin eğer yardımcı olmazsam kendimi kötü hissederim. Hadi sen daha fazla ıslak kalma ve duşa gir. Temiz havlu ve kıyafetleri getirim bende."
"Çok teşekkür ederim ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Daha fazla teşekkür etmemen benim için yeterli olur." dedi sıcak bir gülümseme ile.
"Bu arada ben Asya memnun oldum." dedim elimi uzatırken.
"Bende Olga canım. Tanışma faslını sen duştan çıktıktan sonra sürdürürüz." dedi.
"Peki." deyip banyoya girdim. Ferah bir banyoları vardı.
Aynaya yansıyan görüntüme bakınca durumumun içler acısı olduğunu fark ettim. Gözlerim iyice içe çökmüştü ve elmacık kemiklerim belli olmaya başlamıştı. Çok zayıf ve bitkin duruyordum. Ellerim ile yanaklarıma dokunduğunu yanak namına bir şeyin kalmadığını anlamam iyice içerlenmeme sebep oldu. Oysa önceden hafif tombul denilecek yanaklara sahiptim ve oldukça balık etliydim. Siyah saçlarım hiç olmadığı kadar dağılmış gözüküyordu. Ve oldukça uzamışlardı.
Aylardır üzerimden çıkmayan kıyafetleri bir kenara bırakırken daha şimdiden rahatlamıştım. Saçım ve vücudum yapış yapıştı. Ilık su ile buluşan vücudumdan akan kir kendime iyice acımama sebep olmuştu. Kapkara bir su akıyordu bedenimden. Suyun rengi yavaş yavaş açılırken hiç bilmediğim markalardan biri olan şampuanı elime döktüm. Ferahlatıcı bir kokusu vardı. Mentollü olduğunu anlayınca içten içe sevindim. En ihtiyacım olan şey ferahlamaktı.
Duş esnasında her şeyin çok basit geliştiğini düşündüm. Bu kadar kolay oradan kurtulacağımı hiç düşünemezdim. Özgürlüğüm elimdeydi ve bu inanılacak şey değildi. Hiç aklımdan çıkmayan Ulaş sadece kalbimi sızlatıyor ve beni telaşlandırıyordu. Şansımın bu kadar yaver gitmesi belki de hiç hayra alamet değildi.
Banyodan çıktığımda kadının verdiği kıyafetleri giydim. Siyah uzun kollu bir elbise vermişti. Vücuduma biraz geniş gelselerde oldukça işime yaramıştı temiz kıyafetler.
Eski kıyafetlerimi alıp orada bulunan çöp kovasının içine attım.
Tekrardan salona geçince daha demin oturduğum yere oturdum ve tekrar teşekkür ettim.Kadın elinde sıcak bir kahve ile yanıma oturdu ve kahveyi bana uzattı.
"Eviniz çok güzel." dedim dekorasyonu incelerken.
"İç mimarım. Her şeyi en ayrıntısına kadar ben tasarladım."
Bu cümlesi ile evi daha dikkatli inceledim.
"Çok hoş bir zevkiniz var."
"Bu konuda pek mütevazi olamayacağım." dediğinde ikimizde gülüştük.
Kocası etrafta gözükmüyordu ama bunu sorgulamadım. Adının Andrey olduğunu öğrendiğim çocuk boyama yapmaya başlamıştı.
Evleri sıcaktı ve bu hoşuma gitmişti. Önceden sıcaktan nefret ettiğim geldi aklıma, artık soğuktan nefret eder olmuştum. İnsan gerçekten çok değişken bir mahluktu. Bir şeye fazla maruz kalınca direk ondan soğumaya başlıyorduk.
Kadın ile sohbetimiz biraz ilerlemişti ve ben ona kısa detaylar ile olanları anlatmıştım. O da benim gibi bize yapılanların delilik olduğunu düşünüyordu.
Konuşmamızın ortasında kapı çaldı ve ben heyecan ile ayağa kalktım. Levent'in bu kadar çabuk gelmesi imkansızdı.
"Ben bakarım kapıya sen otur. " dedi ve kapıya yöneldi. Kapı olduğum yerden gözüküyordu.
Oturamamış ve ayakta durmuştum. Bu kadar erken saatte kim gelmiş olabilirdi ki?
Açılan kapı sayesinde gördüğüm kişi ile tüm umutlarım yerle bir oldu. Bitmişti işte, başarısız olmuştum! Onu görür görmez merdivenlere doğru koştum ancak o benden daha hızlıydı. Saçımdan tutup beni yakaladı.
Uzamış tırnaklarımı ellerine geçirirken yüzünden en ufak bir acı kırıntısı görememiştim.
"Vay bizim vahşi kediye bak sen! Tırnaklarını da geçirmeyi bilirmiş! " dedi beni sürüklerken.
Yukarıdan inen kadının kocası ile göz göze geldik.
"Sakına yaklaşma yoksa çocuğunu son görüşün olur!" diye bağırdı.
Adam yerinde donup kalmıştı.
Ben hâlâ adamın kolları arasında çırpınıp duruyordum.
"Size bir zarar vermeyeceğim sadece bu kızı alacağım. Bir hata yapmanız pişmanlığınıza sebep olur."
Bu cümleleri zar zor anlamıştım çünkü Rusça konuşmuştu.
Devamında birkaç şey daha söyledi ama ne dediğini pek anlamadım.
Saçımdan sürükleyip beni evden çıkarırken oldukça öfkeliydi. Ona tekme atmaya çalışıyordum ama başaramıyordum.
Beni arabanın içine fırlattığında ellerime kelepçe takmıştı arabadaki 3. adam.
Başıma tuttuğu silahı benden uzaklaştırmasını söyledim ilk defa gördüğüm adama ama bir işey yaramadı.
"O bir Rus Asya. Seni anlayamaz." dedi arkasını dönüp pisçe bana sırıtırken.
"Kendini çok zeki sanıyorsun değil mi? Ulaş ve sen benden daha akıllı olabileceğinizi sandınız ama yanıldınız. Yaptığınız hatanın acısını ikinizdende çıkaracağım."
"Ulaş iyi mi?" dedim korku ile.
"Ona ne yaptın seni pislik!"
"Daha yeni mi aklına geldi Ulaş? Onu arkanda bırakıp kaçarken hiç umursamamıştın oysa."
Cevap vermedim.
"O kadın ile adama niye zarar vermedim biliyor musun? Çünkü hayatlarını tanımadıkları bir kadın için tehlikeye atıp sana yardım ettiler. Sende asla olmayan bir duygu var onlarda. Merhamet!"
"Sende var mı o duygudan peki? Sen ne kadar merhametlisinde hiç tanımadığın insanlara aylarca işkence ediyorsun! Bu kadarsın işte sen! Busun! Pisliğin teki!"
"Beni kışkırtma Asya yoksa sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın."
"Sunuçlarına kıtlınmak zorında kılırsın." dedim onu taklit ederek.
"Ne sonucu bu ya! Manyak zaten aylardır bana işkence ediyorsun! Hala neyin katlanmasından bahsediyorsun sen!"
"Görürsün neyin katlanması olduğunu! Sana asıl şimdi dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim!" diye bağırdı.
Ondan korkmuyordum ancak son söylediği şey ruhuma kamçı olarak vurmuştu.Bir anda ezildiğimi hissettim. Duyduğum şey doğru olmamalıydı.
"Seni tutsak ederek aslında sana iyilik ediyorum. Tüm Türkiye seni konuşuyor Asya. Herkes senin bir dolandırıcı olduğunu söylüyor. Belli ki ailen seni o kadar da önemsemiyormuş. Seni insanları dolandırmak ile suçladılar.Her yerde aranıyorsun. Türkiye'ye adım attığın an seni hapse atıcaklar. Üç aydır gözümün önünde olduğunu bilmesem gerçekten ben de inanıcaktım senin bir dolandırıcı olduğuna."
Kahkaha attı. Gözlerinden zevk aldığını görebiliyordum.
Kelimeleri vücuduma diken gibi batıyordu.Yalan söylüyor olmalıydı, dedikleri hiç anlamlı şeyler değildi. Neden ailem bana bunu yapsındı ki? Herkes buna izin verse dedem izin vermezdi.
"Doğrusu merak ediyorum, nasıl bir insansında ailenin bile bu denli nefretine sahip olabiliyorsun?"
Bu sefer gözlerinde saf nefret vardı. Ama canımı yakan onun nefret değil ailemin bana karşı olan merhametsizliğiydi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.