Oda - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




29   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   31 


           
Dumanı dışarı üflerken çenesinin keskin hatları fazlasıyla dikkat çekici gözüyordu. Adamın elindeki sigaraya baktı.

"Çok mu rahatlatıyor seni?" 

"Öyle, İçmek ister misin?" 

Kafasını salladığında, Deniz elindeki sigarayı Asya'nın ağzına götürdü.

Adam karşısındaki manzarayı izlerken yutkundu. 

Genç kız bunu kast etmemişti fakat tepki de vermedi. Asya dumanı içine çekerken aklına o sahne geldi.

'Sigara kokusundan nefret ederim içme bir daha.'

Bunu dinlemesini beklememişti fakat o kabul etmişti.

'Bu benim için zor olacak ama tamam, senin için bırakacağım.' demişti.

Ne güzelde oynamıştı oyununu diye düşündü öksürüklere boğulurken.

"Bana göre değil kesinlikle." dedi tekrardan balkonun duvarına yaslanıp.

Deniz Asya'nın dudaklarına değmiş sigarayı dudaklarının arasına alırken sanki teni yanmış gibi hissetmişti.

Kafalarını kaldırıp gökyüzüne baktı ikiside.

"Biz insanların ne kadar aciz olduğunu kanıtlar cinste şu ay, insan elinin karıştığı bütün bu parıltılı manzarayı yanında sönük bırakıyor."

Bakışlarını kızın yüzüne vuran ay ışığına çevirince hafifçe gülümsedi.

"Evet haklısın, çok güzel."

Asya'nın donuk gözleri kendisini bulduğunda duygusuz bakışları canını yakmıştı.

"Niye hep bana yardım ediyorsun? En zor anlarımda bir anda beliriyorsun. Sana kızmalarıma rağmen peşimi bir türlü bırakmadın."

Gözlerini kaçırdı Deniz.

Bunun gerçek nedenini ona söyleyememek adamı bitiriyordu.

"Hayatımı kurtardın." dedi kısık çıkan sesiyle.

"Ve sen bana eziyet ettin. Hep bunu diyorsun. Çok uzadı bu mevzu."

"Benden çok mu sıkıldın?"

"Evet. Çok sıkıldım. Akşamları evime gelmenden bıktım. Gelme bir daha."

"Tek arkadaşını kovmak mı istiyorsun?"

"Sıkıcı bir arkadaş." 

"Sana bir itirafta bulunayım mı?"

"Bulun, senin sırlarını öğrenmek hoşuma gidiyor. Zaten onun için yanımda durmana izin veriyorum."

Deniz'in kalbini kırmaktan hiç korkmuyordu Asya. Kendi kalbini fazlasıyla kırmışlardı ve acısını yanındaki adamdan çıkartıyordu.

" İstanbul'da olduğun zamanlar uzaktan seni izliyordum. Onunla mutlu olduğunu görünce yanına yaklaşmadım."

Yalanların getirdiği bir mutluluk diye geçirdi Asya içinden. 

"Sapıksın. Beni takip etmeyi bir daha aklından  geçirme."

Sesi sinirli bile çıkmamıştı. Asya'nın duygularını böylesine kapadığını fark etmek Deniz'in canının yanmasına sebep olmuştu.

Artık Rusya'ya yerleştiği ilk zamanlardaki gibi değildi genç kız, bunu çok net görebiliyordu. Ağlamaktan, yakınmaktan vazgeçmişti. Fakat adam yanındaki kızın tekrardan o hallerine dönmesini istiyordu, içindeki zehri dışarıya akıtmasını. Ama yapmıyordu Asya, önceden olduğu gibi tüm acılarını gözlerinin ardında tutuyordu. Bir hüzün vardı bakışlarında. Deniz Asya'nın gözlerinin içine bakmaktan korkar hâle gelmişti. Ona baktıkça kalbindeki sızı kendini belli ediyordu.

"Biraz kendinden bahsetsene Deniz." dedi aralarında oluşan sessizliğin ardından.

Deniz ile beraberken aralarında oluşan sessizlikten hoşlanmıyordu. Sanki bu zamanlarda adam yaşadıklarından dolayı kendisine acıyormuş gibi geliyordu. Muhtemelen acıyordu da, öyle düşündü. Fakat bunu hissetmek istemiyordu. Bir zavallı olmak istemiyordu, Deniz'in kendisine acıyan bakışlarını da görmek istemiyordu. Terk edilmek korkunç bir histi, ve bundan uzak kalmaya çalışıyordu. Her ne kadar başaramasada..

"Hakkımda bilmen gereken her şeyi biliyorsun, daha fazlasına gerek yok." dedi Deniz sıkıntıyla.

Asya'ya kendisini anlatamamak gücüne gidiyordu. Yaptığı işleri zamanında Yağmur'dan bile gizlemiş, üstelik kendisini ölü sanmasına sebep olmuştu. Her ne kadar buna zorlanmış olsa da ilk defa yaşadığı hayatı biriyle paylaşmak istiyordu. Şuana kadar hiç birisine içini dökme ihtiyacı hissetmemişti. Neden şimdi her şeyini bu kızla paylaşmak istiyordu çok iyi biliyordu. Kabullenmek istemediği, kaçtığı duygularının farkındaydı. Ve son günlerde artık kabullenmişti hislerini.. Akşamları kendi evinden önce Asya'nın evine gelmeye başlamıştı. Başlarda kıza yardım ettiği için bunu yaptığını düşünse de bu bir yalandı, içinde onu görme arzusunu bastıramıyordu.  Genç kız her ne kadar onu etrafında görmek istemediğini söylemiş olsa da buna aldırış etmiyordu, çünkü ondan uzak durmak isteklerinin sonunda dahi yer almıyordu. 

"Buraya geldiğinden beri hakkında öğrenebildiğim tek şey bir ressam kimliği ile yaşadığın. Fakat her ne kadar güzel resim yapsan da ben senin asıl işinin bu olduğunu düşünmüyorum. Sırf bunun için kendini ölü göstermiş olamassın."

Hafif bir gülümsemeyle Asya'ya baktı. Ulaş'tan başka bir şey düşünmediğini sanıyordu fakat kendisini de merak ediyordu. Bu hoşuna gitmişti, biraz olsun ilgisini üzerine çekebilmeyi başarmıştı demek..

"Sırrımı yakaladın küçük." dedi kıza doğru eğilerek.

Kızın gözlerini şimdi daha net görebiliyordu.

"Aslında ben azılı bir suçluyum."

Asya'nın ifadesiz gözleri eğlencesini bölse de umursamadı.

"İtirafına devam et, fakat bana bir iyilik daha yap ve elime kanıt ver. Böylece seni hapse sokabilirim."

Bir kahkaha atarak geri çekildi Deniz.

"Eğer böyle bir niyetin varsa bunu bana söylememelisin. Eline kanıt vermem fakat nasıl bir işle ilgilendiğimi söylerim."

Asya'nın beklenti dolu bakışlarla Deniz'e bakıyor olması adamın bu işten iyice zevk almasına sebep olmuştu.

"Müzelerdeki orjinal resimleri kendi yaptığım sahte resimlerle değiştiriyor ve fahiş fiyatlara satıyorum. Türkiye'nin en zengini olmam yakındır."

Genç kız şaşkın bakışlarla Deniz'e baktı. Bunun gerçek olma olasılığını düşünüyordu fakat Deniz'in alaylı gülüşü kendisiyle dalga geçilmiş olduğunu anlamasını sağlamıştı.

"Uyuz." dedi Deniz'in göğsüne yumruk atarak.

Adamın tüm neşesi yerine gelmişti. Asya buraya geldiğinden beri ilk defa bir ruh gibi durmuyordu karşısında. En azından kendisiyle dalga geçilmesine karşı bir tepki göstermişti. Olaylara tepkisizliğinden  bir nebze kurtulmuştu.

Asya ise kandırıldığı için oldukça sinirlenmişti. Bundan da öte birinin daha onu kandırmasına izin verdiği için kendisine öfkeliydi. 

" Dalga geçtiğimi anlayacağını sanmıştım, bu kadar saf olabileceğini tahmin edemedim." dedi Asya'yı biraz daha sinirlendirmek isteyerek.

Fakat kızın kırıldığını oluşan sessizlikten anlayınca yaptığı şeyin bir hata olduğuna karar verdi.

"Geçen benden istediğin şey.."

Asya dikkatle Deniz'e baktı.

" Yoksa kayıtları mı buldun?"

"Evet, ama dediğim gibi görmesen senin için daha iyi olur."

"Lütfen bu konuya girme. Sadece görmek istiyorum."

"Peki." dedi pişmanlıkla.

Bu yaptığının bir hata olduğunu biliyordu, bulamadığını söylemeliydi ona fakat yalan söylemekte istemiyordu.

Telefonundan videoyu açıp Asya'ya uzattı.

Kız içinde oluşan korkuyu belli etmek istemeyerek tedirgince telefonu eline aldı ve videoyu başlattı. Mobese kamerasından çekildiği için görüntü kaliteli değildi.

İki arabayı da çok iyi tanıyordu. Amcasının arabası Ulaş'ın arabasının önünü kesmişti. Ulaş'ın durması ile üç araba daha durmuştu. Kahraman elindeki silahı Ulaş'a doğru uzatmıştı, kameraya sırtı dönük olduğu için yüzü gözükmüyordu. Kahraman'ın tek olmasına karşın Ulaş'ın yanında bir çok adam vardı. Başta babası.. Tam Ulaş'ın yanında duruyordu ve bir şeyler diyordu. Ne dediğini merak etti Asya, son sözleri ne olmuştu acaba? Oğlunun düğün gününde ölebileceği muhtemelen hiç aklına gelmemişti, zaten bir düğünde olmamıştı.  Dakikalar süren bir tartışmanın içine girdiler. Bir müddet sonra polis arabası yanlarında durmuştu. Polisler ellerindeki silahları amcasına çevirmişlerdi.

Dedesi babasına dikkatli olmayı çok iyi öğretmişti fakat amcasına asla öğretememişti. O an aklından bu geçmiyordu, sadece korkunç bir his duyuyordu. Az sonra neler olacağını çok iyi bilse de saçma sapan bir ümitle amcasının elindeki silahı kullanamadan tutuklanmasını diliyordu. Fakat saçma bir ümitti. Bir anda Erdem Beyin Ulaş'ın önüne atlaması ile neye uğradığını şaşırdı. Ulaş'ın kollarının arasına düşmüştü. Yaşlı adam yere yığılırken Ulaş babasının koltuk altlarından tutuyordu. Görüntüden yüz ifadesi çok belli olmuyordu fakat yine de Asya adamın çektiği acıyı kalbinde hissetmişti. Annesini de aynı Ulaş'ın yaptığı gibi kurtarmaya çalışmıştı, sanki 8 yaşında yaşadığı o ana geri dönmüş gibi acıyı taptaze hissediyordu . Annesi kendi kolları arasında can veren bir çocuk.. Ulaş'ta bu korkunç hissi tatmıştı. Genzi yanıyordu. Buna kendi sebep olmuştu. Kim bilir Ulaş kendisini ne kadar suçlamıştı onu kurtaramadığı için..

Devamında ise amcasının silahı elinden düşürmesini fırsat bilen polisler onu tutuklamışlardı.

Asya devamında olanları algılayamıyordu bile. Bir yanı Ulaş'a karşı öfke doluyken bir yanı da onu anlayamadığı için kendisine kızıyordu.

Babasını kaybetmesine sebep olan bir kadınla nasıl bir adam hayatını birleştirirdi ki?

Fakat yinede kızıyordu adama, ona ümit vermemeliydi. Bir sahtekardı.

"Teşekkür ederim." dedi telefonu Deniz'e uzatarak.

"Şimdi bazı şeyleri daha iyi kavrıyorum."

Kızın tüm kanı yüzünden çekilmiş ve anında sararmıştı.

"İyi misin Asya? İstersen bir elini yüzünü yıka."

"Evet, yıkasam iyi olucak." dedi titreyen elini gizleyerek.

Deniz giden kızın ardından temiz havayı içine çekti. Asya'nın da diğer insanlar gibi normal birisine dönüşeceği günü sabırsızca bekliyordu. Birkaç gün önce genç kız onu fazlasıyla korkutmuştu. Haftalardır neredeyse hergün geçtiği evine giden yolu unutmuş ve Deniz'i aramıştı. Asya'yı evi ile alakasız ara sokaklardan birinde bulunca oldukça şaşırmış ve telaşlanmıştı. Resmen kız hergün 45 dakika yürüdüğü yolu unutmuştu. Asya'nın kaybolduğunu gördüğü anki korkusunu hâlâ atlatabilmiş değildi. Ama Deniz'i görünce ona sıkıca sarılması.. O an kalbi neredeyse göğüs kafesinden çıkacaktı. Zaten o an duygularını inkar etmekten vazgeçti. Onu hep orada istiyordu, kollarının arasında..

Dolan gözlerini nasılda gizlemişti kendisinden.. Gizlemesin isterdi, karşısında rahatça ağlasın.. Fakat bunu yapmıyordu. 

Asya'ya yaptıkları, dedikleri aklına geldikçe kendisini kızgın ateşlere atmak istiyordu. Hayatında gördüğü en acı çekmiş insan oydu.. Herkesten bir darbe yemişti, ona acımasızca davranan insanlardan birisi de kendisi olduğunu bilmek onu bitiriyordu. 

Kızın uzun süredir gelmediğini fark edince adımlarını lavaboya doğru attı. Aralık kapıdan Asya'yı gördüğünde ise telaşla içeri girdi.

Yere eğilmiş ve kolu ile ağzını kapatmış ağlıyordu. Daha demin onun ağlamasını istediğine inanamıyordu, Deniz kızın bu haline dayanmakta güçlük çekiyordu. Onu böyle gördükçe kalbine bir ağrı saplanıyordu.

Onun gibi yere eğildi. Deniz'in geldiğini fark ederek başını utançla kollarının arasına gömmüştü fakat ağlamasının şiddetinin artmasına engel olamamıştı.

"Şşt tamam, hepsi geçti Asya. Yapma böyle, bırak artık geçmişi. Önünde çok güzel günler var."

Duymuyordu Deniz'i. 

"Niye böyle oluyor, niye kötü şeylerin sebebi hep ben oluyorum?" 

Gözyaşları dudaklarından içeri girerek damağında tuzlu bir tat bırakmıştı.

"Hiçbir şey yapmıyorum, insanlara zarar vericeğim korkusuyla onları hayatıma bile sokmuyorum. Ama giriyorlar, zorla da olsa giriyorlar. Ulaş'a dedim, biliyorduk.. Anlayamıyorum beni bırakmayacağını söyledi. Off, inanamıyorum hiçbir şeye. Babasını kaybetmemeliydi, herkesi koruyacağına söz vermişti. Bu sonu biliyordum ama ona inandım. Kahretsin ben sebep oldum babasını koruyamamasına."

"Hayır. Ne olur kendini suçlama. Sen hiçbir yanlış yapmadın."

Ağlaması hıçkırık seslerine karıştı.

"Battıkça batıyorum Deniz. Geçer demiştin, geçmiyor işte. Geçmiyor."

"Yapma böyle." dedi acıyla.

Kafasını olumsuz halde salladı, Deniz'in yüzüne bakmaktan hâlâ korkuyordu.

"Yetmezmiş gibi bu hayatta ait olduğumu hissettiğim hiçbir yer yok."

"Sahne var ya Asya, hayaline kavuştun sen. En azından buna tutunsan."

Karşısındaki kadının perişan haline dayanamıyordu. İzin verse tüm yaralarını sarmak istiyordu fakat buna müsaade etmiyordu.

"Ben kendimi o insanların arasına layık görmüyorum. Hepsi konservatuar mezunu, ben ise sadece küçükken aldığım eğitimle onların yanındayım. Kendimi hep ezik görüyorum, onlara haksızlık yaptığımı hissediyorum. Bütün muhteşemliklerini mahvediyorum."

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü adamın.

"Hayır tabi ki, sen büyüleyicisin. Seninle muhteşem oldular. Sensiz eksiktiler, onları sen tamamladın!"

Genç kız olumsuz anlamda kafasını salladı.

" Beceriksizim, başardığım hiçbir şey yok. Girdiğim her yeri yok ediyorum. Ailem bile beni istemedi Deniz. Babam benim gibi bir evladı istemedi. Haklıydı, korkunç biriyim. Abimi unuttum. Ne için? Allah aşkına söylesene ben abimi niye yok saydım? Onu öldüren adamla aynı sofraya oturdum. Aşk için mi? Miğde bulandırıcı bir duygu için mi? Lanet olsun, lanet olsun o berbat his hâlâ ruhumu ele geçirmiş durumda."

Göz yaşlarına engel olamıyordu.

" Kendimi herkese karşı suçlu hissediyorum.En çok ona karşı, babası öldü. Benim yüzümden. "

Sesi kısık çıkıyordu. Eksik ve hatalı olduğunu düşünmekten kendisini alıkoyamıyordu.

"Senin kardeşin öldü, yine benim yüzümden. Ben eğer o adamı sinirlendirmeseydim.."

"Yeter artık Asya! Yeter! Kendine gel artık. Olan her şeyi kendi üzerine alamazsın."

"Bunu sen mi söylüyorsun? Sen.." dedi gözlerini sıkıca kapatıp.

"Taşıyamıyorum. Bana teselli verenin sen olduğunu da kaldıramıyorum. Yanımda olan tek kişi sensin, bir zamanlar ölmemi isteyen adam.. Yada vicdan azabı duymamı istiyordun değil mi Deniz? Ben daha ne kadar vicdan azabı çekebilirim inan bilmiyorum."

Pişmandı, bu kışkırtıcı duygu her yerini sarmıştı. Asya'nın kendisini her konuda suçlayıp böylesine bir yıkımı yaşadığını görmek istemiyordu.

Çekingence ellerini kızın omuzlarına koydu.

"Sen suçlu değilsin Asya, vicdan azabı çekmene gerek yok. Yapma kendine bunu."

İnanmıyordu adama. En başında bu duyguyla yüzleşmesini isteyen Deniz'di. 

"Bana yalan söyleme!" dedi hırsla.

"Suçluyum işte, hep hata yapıyorum. İnan ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. Doğruyu yaptığımı sanıyorum fakat seçtiğim kapı hep yalnış yere sürüklüyor beni."

Allak bullak olmuştu, ne düşüneceğini bile bilemiyordu adam.  

Kızın nasıl bir tepki vereceğini umursamadan onu kollarının arasına aldı. 

"Keşke kendini benim gözümden görsen ve ne kadar masum olduğunu anlasan." dedi hüzünle.

Asya Deniz'in kendisine böyle yakınlaşmasına karşı gözyaşlarını silip ayağa kalktı.

"Ahh tam bir sulu göze döndüm son zamanlarda. Bu hallerimi çekmeye mecbur değilsin, ben bile hoşlanmıyorum şu halimden. Çekilmez bir insan oldum çıktım." dedi zoraki bir gülümsemeyle.

Asya'nın ona yakınlaşmasından rahatsızlık duyduğunu anlayınca kalbinde parçalanan duygularının esiri olmamak için ondan uzaklaşmaya karar verdi. En azından o an bunu yapabilirdi..

"Bir anda kendine geldin, tuhafsın." dedi ayağa kalkarken.

"Öyle, dengesizleştim iyice."

Hâlâ kendine gelememişti oysa, fakat Deniz'e içini daha fazla dökmeye niyeti yoktu.

"Neyse Lyubof yarın erken gitmemi istedi. Saatte baya geç oldu şimdiden kendimi yatağa atsam iyi olur."

Kaçtığı şey Deniz'di. Onunla bu kadar yakın olmak istemiyordu.

"Beni kovuyorsun yani."

"Anladıysan ne mutlu." 

"İyi peki gidiyorum ama sakın ben gidince ağlamaya devam etme. Gözlerin şişince korkunç gözüyorsun."

"Tek derdim şiş gözlerim zaten." dedi mırıldanarak.

"Bu arada Asya, kalbini kırmak seni incitmek istemiyorum fakat sana demem gereken bir şey var."

"Neymiş o?"

Kıza baktı, kalbi sızlıyordu.

"Boşver."

"Deniz insanı uyuz etmede söyle, yarım kalan şeylerden hiç hoşlanmam. Bir cümleye başladıysan bitirmelisin." 

Ağlamanın etkisiyle hâlâ perişan gözüküyordu. 

"Söylersem beni dinleyecek misin?"

"Ne diyeceğini bilmeden bir şey diyemem."

"O zaman şöyle yapalım, yarın sen benim misafirim ol. Bende yarım kalan cümlemi bitirmiş olurum. Hem  yaptığın tatsız tutsuz yemekler yerine lezzetli bir şeyler yemiş olursun. Gerçekten yemek yapma çabaların boşa.. Bu konuda ne kadar uğraşsanda berbatsın."

"Kendi damak tadıma göre yapıyorum." dedi sinirle.

"Tuzsuz ve lapa pilav yemeyi seviyorsun yani."

Asya'nın dikkati biraz olsun dağıldığı için memnundu.

"Aynen öyle."

"Üstelik dibi yanmış."

"Evet tamda öyle yemekleri seviyorum, beğenmezsen yemezsin."

"Peki öyleyse, yarın yemekleri buna göre hazırlayacağım. Tuzsuz ve yanık. Bunu öğrendiğim iyi oldu. Misafirimi memnun etmek isterim." 

Deniz'in bunu yapmayacağını umuyordu.

"Sevinirim, öyle yap yemekleri."

"Emin olabilirsin."

Her fırsatı değerlendirip kendisi ile dalga geçen bu adamı yavaş yavaş arkadaşı olarak görmeye başlamıştı Asya. 

"Hadi git artık."

"Peki görüşürüz öyleyse."

Onu yolculamamıştı, asla yolculamazdı.

Adam gidince kendisini yatağa atmış ve hep olduğu gibi uzunca bir müddet tavanı izlemişti. En kısa zamanda uyku hapı almaya kararlıydı.

Ertesi gün erken saatte çalışmaya başlamışlardı. Lyubof çok iyi bir şefti, bir kadın olarak orkestra şefi olmayı başarması bunu kanıtlar nitelikteydi. Fazla disiplinliydi. Mesafeli gözükse de aslında tanıyınca samimi bir insan olduğu anlaşılıyordu. Kendisine karşı başından beri kibar olmasının sebebinin Deniz olduğunu anlaması pek zor olmamıştı. Deniz ile çok yakın dostlardı, Deniz'in ona yaptığı birkaç resmi hediye ettiğini bile söylemişti. Onun aslında bir Türk olduğunu bilmemesi hoşuna gitmese de yine de Deniz'in yalanına ortak oluyordu. 

Deniz o gün kendisini şaşırtarak çalışmasını dinlemeye gelmişti.

Lyubof bakışlarını Deniz'den çevirmeden Asya'nın kulağına eğildi.

Deniz'in meraklı bakışları, ona dikkatle bakarak Asya'nın kulağına bir şeyler fısıldayan kadındaydı. Asya'nın değişen surat ifadesiyle kendini bir garip hissetti.

Bugün ve yarın pek bir işinin olmaması oldukça hoşuna gitmişti, böylelikle Asya'yla daha fazla vakit geçirmek için zaman elde etmiş oluyordu. Üstelik işlerinden ötürü kızı sahnede izlemeye sadece bir kere fırsat yakalayabilmişti.

Dakikalar sonra çalışmaları bitince Asya ve Lyubof'tan önce orkestrada arp çalan Natalia Deniz'in yanına gitmişti.

Natalia'nın Deniz'e karşı ilgisini o an fark etti Asya. Deniz'in yanına geldiğinde bıyık altından adamın bıkkın haline gülümsüyordu. Güzel Natalia'dan hoşlanmadığı bariz ortadaydı. 

"Bugün Dmitriy beni yemeye davet etti, sizde gelmek ister misiniz?" 

Natalia kıskanç bakışlarını Asya'dan Deniz'e çevirmişti.

"Onu evine mi davet ettin? Oranın senin mabedin olduğunu ve asla kadın sokmadığını söylemiştin oysa." dedi öfkeyle.

Natalia'nın Rusça dediklerini Asya anlayamamış ve Lyubof'a imayla bakmıştı.   Lyubof kıza doğru eğilerek Asya'ya ingilizce tercüme etmişti. Bu karışık durumdan fazlasıyla eğleniyordu kadın.

"Öyle mi? Evine kadın sokmamak gibi bir kuralın varsa bu kuralı bozmamalıyım."

"Hayır birtanem, bu kuralı senin için çiğneyebilirim."

Şaşkınca gözleri büyüdü, resmen kendisine sarkıntılık yapmıştı.

"Öyleyse Lyubof sonra görüşürüz, bugün Asya ile hoş bir gün geçirmek için can atıyorum. Umarım bana kırılmıyorsundur?"

"Hayır tabiki siz eğlenin."

Natalia öfkeyle kendisini görmezden gelen adama bakıyordu.

"Öyleyse sevgilim, hadi gidelim." dedi Natalia'nın  kıpkırmızı olmuş yüzüne bakmadan.

Dışarı çıktıklarında Asya Deniz'in koluna sertçe vurdu. Deniz kolunu acımış gibi tutarak kıza baktı.

""Ne yaptığını sanıyorsun sen? " dedi Asya.

"Ne yapmışım?"

"Bana sevgilim  dedin!" 

Çapkınca gülümsedi, ona böyle hitap etmek hoşuna gitmişti.

"Natalia peşimi bıraksın diye söyledim. Ne var yani. Kız laftan anlamıyor yakama yapışmış durumda. Biraz bana yardımın dokunsa ölmezsin. Hem sen niye davet ediyorsun ikisini? Misafirimin başka misafirleri peşinden sürüklemesinden hoşlanmam."

"Bir daha olmaz, sende bir daha bana öyle davranma. Bu sefer Natalia filan dinlemem ona göre."

"Peki majesteleri. Emredersiniz."

"Ukala."

Deniz'in yaşadığı eve geldiğinde adamın oldukça zengin olduğunu öğrenmiş oldu. Nasıl bir işle uğraşıyordu da  böyle kocaman bir villada yaşıyordu anlam verememişti. Tanınmayan  bir ressamın elde edemeyeceği bir yerdi bu ev. 

Belkide müzelerdeki resimleri çaldığını söylerken ciddiydi diye aklından geçirdi.

Deniz yemekleri hazırlamadığı için mutfağa geçmişlerdi. Normal standartlardan daha büyük bir mutfaktı, oldukça modern bir görünüme sahipti. Asya sandalyeye otururken adam siyah renkteki mutfak önlüğünü üstüne geçirdi.  Genç kız fark etmesede Deniz mutfak önlüğü ile karizmatik haline sempatik bir görüntü eklemişti. Muhtemelen onun yerinde başka bir kadın olsaydı Deniz'in bu görüntüsüyle kalbinin ritmi değişirdi fakat Asya için bu mümkün olmayan bir şeydi.

"Asya, bugün Lyubof kulağına ne söyledi?"

Anlamayarak adama baktı.

"Efendim?"

"Lyubof benimle ilgili sana bir şey mi söyledi?"

Bir müddet düşündükten sonra aklına gelen şeyle gerildi.

"Senin benden etkilendiğinle ilgili bir şeyler dedi.. Saçmaladı anlayacağın. Ama bana insanların içinde daha resmi davranırsan iyi olur, yoksa yanlış anlamaların önü kesilmez."

Ona Lyubof'un dediklerinin doğru olduğunu söylemek istiyordu, fakat bunu dediği an kızın kendisinden kaçacağına emindi. Ulaş'ı unutması ve kendisine alışması için ona zaman vermeye kararlıydı.

"Haklısın fakat ikimiz hakkında kimin ne düşündüğü pek umrumda değil. Seninde insanların hakkındaki düşünceleri pek önemsemediğini biliyorum."

Alnını kaşıdı Asya. Kendisini huzursuz hissediyordu.

"Doğru, önemsemiyorum. Eğer biraz bile umursasaydım beni küçük gören o bakışların ortasında kalmaya devam edemezdim."

"Kim seni küçük görüyor?" dedi Deniz kaşları çatılırlen.

"Orkestradaki çoğu kişi, haklılarda. İçlerinden bir kaçı önceden konservatuarda öğretim vermiş insanlar. Ben ise daha yaptığım işin okulunu dahi okumadım."

"Eğer işini düzgün yapıyorsan bu bir eksiklik değil."

"O senin düşüncen." dedi masanın üstündemi elmayı alırken. 

"Yemekler yanık ve tuzsuz olucaktı değil mi?"

Ayağa kalkıp elmasını yıkarken Deniz'e sertçe baktı.

"Pilav da yapacaksan lapa olsun." dedi elmasından ısırık almadan önce. Hâlâ ters bakışları Deniz'in üzerindeydi.

Deniz, tezgahına sırtını yaslamış kendisine sert bakışlar yollayan kıza bakarken kalbinde bir sıcaklık hissetti. Elmasını ısırırken böylesine cezbedici olması adamın  tüğlerinin diken diken olmasına sebep oluyordu. 

Çok güzel kadınlar geçmişti hayatından.. Üstelik çoğu Asya gibi değildi, bir erkeği nasıl etkileyeceklerini çok iyi biliyorlardı.  Fakat hiçbirinin basit hareketlerinden böyle etkilenmemişti. 

"Evini gezebilir miyim? Oldukça büyük, odaları nasıl döşedin merak ettim."

"Tabi. Fakat odaları ben döşemedim, eve sahip olduğumda aynı bu şekildeydi. Doğrusu birkaç yıl önce bana böyle bir eve sahip olucağımı söyleselerdi hayatta inanmazdım. Ama şimdi burası benim evim. Bazen güzel şeylerde oluyor, ne dersin?"

"Bilmem, böyle bir eve sahip olmak seni mutlu etmeye yetiyorsa ne mutlu."

"Yetmiyor, fakat tatminlik hissini bir nebze sunuyor bana."

"Peki neye sahip olsan gerçekten mutlu olurdun?"

'Sana' diye geçirdi içinden.

"Galiba bu ülkeye gelmeme sebep olan işi başardığımda mutlu olucağım."

O işin ne olduğunu sorgulamaya ara vermişti Asya. Bu onu yoruyordu.

" Olmayacaksın." 

"Hmm, niye öyle dedin?" dedi kaşları havaya kalkarken.

"Biz insanlar hayal ettiğimiz şeyler gerçekleşince mutluluğu elde ediceğimizi sanıyoruz fakat bu duygu çok geçici. Acı gibi uzun süre bizle kalmıyor. Mesela ben, sahnede olmanın bana tarifsiz bir mutluluk ve huzur vereceğine inanırdım. Ama sahneye ilk çıktığım gün dışında başka hiçbir zaman hissedemedim o hissi. Hep özlüyorum o duyguyu, ama geri gelmiyor. Sende işte o gün geldiğinde hissedeceksin istediğin duyguyu, fakat hemen kaybolacak. Çok kısa sürecek, hiç olmamış gibi."

Hiç olmamış gibi.. Hissettiklerini başka bir şekilde anlatamazdı. Onunla yaşadıkları bir hayalin parçasıydı sanki, hiç yaşanmamış gibi.

Her şeyi atlatabilmişken niye onu atlatamıyordu aklı almıyordu. Eksik hissediyordu kendisini. Yarım kalmıştı.. Dünyanın neresine gitse, hayatına sayısız insan da soksa, çok başarılı işlere imza atsada asla tamamlanamayacaktı. Bunu bilmesine rağmen hayata tutunmaya çalışıyordu, bu hayatta yapmak istediği tek bir şey olmamasına rağmen diğer insanlar gibi hayata devam ediyordu.

Tek istediği önceden kendisine yaptığı gibi geçmiş acılarını kendisine unutturmaktı. Ne yazık ki başaramıyordu bunu. Acıların zamanla dineceğine olan inancı yok olmuş durumdaydı. Ruhundaki ızdırapla yaşamaya alışmaya çalışıyordu. Bu her ne kadar zor olsa da.

İçindekileri Deniz'e anlatmak bir nebze de olsa ona iyi geliyordu. 

"Fazla kesin bir dille konuşuyorsun. Bu karamsar düşüncelerinden kurtulacağın zamanı iple çekiyorum. Dediklerinde kısmen haklı olsan da tamamen doğru değil. Fakat bunu seninle tartışmayacağım çünkü ne dersem diyeyim kendi fikirlerinden vazgeçmeyecek gibi duruyorsun. Zamanla hatalı düşüncelere sahip olduğunu anlayacaksın."

Omuz silkti Asya, hayatının hep aynı şekilde devam edeceğine inanıyordu.

"Bu arada bana söylemen gereken bir şey vardı. Artık onu öğrenebilir miyim?"

Yutkundu. Bunu Asya'ya söylemekten çekiniyordu. Ne derece kırılgan olduğunu bilmiyordu ve zaten perişan olan kızı daha da üzmek istemiyordu. Fakat iyiliği için söylemek zorunda hissediyordu kendisini.

"Niye öyle durgunlaştın? Kötü bir şey mi söyleyecektin?"

"Hayır, hayırda.."

"O zaman söyle."

Gözlerinin derinliklerine baktı, keşke kapıldığı kadın o olmasaydı. Fazla zordu Asya. Kalbi çoktan başkasına ait olmuştu. Bu canını yakıyordu. Niye ona tutulduğunu bile bilmiyordu, güzel olduğu için miydi? Güzel olsa bile bunu nasıl kullanacağını bilmeyen bir kızdı. Oysa Deniz Asya gibi kızları ilgi çekici bulmazdı, kendisine özgüven duyan ve ayaklarının üzerinde durmayı başarabilen olgun kadınlardan hoşlanırdı. Kimseye ihtiyaç duymayan başarılı ve kendisine özen göstermeyi bilen kadınlardan. Ve en önemlisi cazibelerini sonuna kadar kullanmayı başarabilen kadınlardan. Asya ise kendi karanlığına gömülmüş hayata tutunmayı bile zarzor başarabilen birisiydi. Tüm güzelliğine rağmen bunu kullanmayan biri. İlgi alanının oldukça dışındaydı. Deniz hep neşeli ve karşısındakini eğlendirmeyi bilen sarışın kadınlardan hoşlanırdı. Asya'da bunların hiçbiri yoktu. Ama onu hiçbir kadını arzulamadığı kadar arzuluyor, hayatının sonuna kadar yanında kalmasını istiyordu. Delirmiş olmalıydı, bir zamanlar avı olan kadına aşık olmuştu. 

Asya hâlâ Deniz'den cevap bekliyordu, Deniz'in kalp atışlarının ritminden habersiz..

"Biliyorsun pek iyi bir durumda değilsin. Yani yanlış anlama yaşadıkların herkesin kaldırabileceği şeyler değildi, sen gerçekten iyi dayanıyorsun. Fakat ne kadar zorlandığını görebiliyorum."

Kızın hüzünlü bakışları canını yakıyordu. Keşke bu kadar masum gözükmeseydi diye düşündü. Karşısında savunmasızca duruyordu, bu hali Deniz'de Asya'ya sarılma isteği yaratıyordu. İçinden kendisine küfür etti. Muhtemelen Asya o anda Deniz'in hissettiklerini bilseydi bir daha asla onunla bir araya gelmezdi.

"Yaşadığın bu zor süreçte psikolojik destek alsan senin için iyi olabilir. Bazı şeyleri daha kolay atlatmanı sağlar."

Gözlerini yavaşça kırpıştırdı Asya. 

"Bunu istemiyorum." dedi kesin bir dille.

"Ama.."

"Aması filan yok. Önceden de yardım almıştım bende pek etkisi olmuyor. Demekte zorlandığın şeyin bu olması ne gülünç ama. Bu konuyu kapatalım sende yemek yapmaya devam et, fazla laklak ettik. Karnım aç benim."

Asya ile bu konuyu uzun uzadıya tartışmaya kararlıydı fakat bugün tartışmak istemiyordu. Asya için olmasada onun için özel bir gündü. Tüm gününü onunla geçirme fırsatı yakalamıştı ve bunu bozmamaya kararlıydı.

"Ne terbiyesiz bir misafir ama." diye gülümsedi Deniz.

"Sana çekmişim, kovulupta gitmeyen kişi sendin unuttun herhalde."

"İyi hatırlattın, kötü bir misafir olduğun gibi berbat bir ev sahibisin."

"Her konuda berbatımdır." dedi burukça.

"Neyse ben evini dolaşayım, merak ettim."

Deniz olumlu anlamda kafasını salladı.

Asya odaları dolaşırken evi döşeyen kişinin zevkine hayran kalmıştı. Sonunda merdivenlerden inip Deniz'in atölyesine girdiğinde keyfi yerine gelmişti. Her yer tablo doluydu. Deniz duyguları tuvale  aktarmayı çok iyi bilen bir ressamdı. Genellikle portre çiziyordu. Fakat aralarında çok iyi manzara resimleride vardı. Birçok resmi canlı gibi duruyordu. Kahkaha atan yaşlı bir adamın resmine bakarken istemsizce gülümsedi. Altındaki imza dikkatini çekmişti, aklına gelen şeyle kaşları hafifçe çatıldı. Hiç haberi olmadan Ela'ya Deniz'in tablolarından birini hediye etmişti. Herhalde o zaman Ulaş bunu öğrenseydi deliye dönerdi. Onu düşüncelerinden kovmaya çalıştı. Anında kalbindeki sızı avuçlarının içindede kendisini belli etmişti.

Merdivenin basamaklarından bir iki adım atıp bağırdı.

"Deniz hazineni keşfediyorum! Yalnız beni uyuz ettiğin için birkaç resminden intikam alacağım!"

Sesinin Deniz'e gideceğinden pek emin değildi.

"Seni öldürürüm!" diye bağırdı Deniz.

Asya'nın bunu yapmayacağını umuyordu. Yüzünde aptal bir gülümseme oluşmuştu. Asya ile atışmak hoşuna gidiyordu, aslında kıza ait her şey hoşuna gidiyordu. Başkasında görmekten hoşlanmayacağı davranışları Asya yapınca onları bile seviyordu. Mesela kendisi ile hep sert bir dille konuşuyordu, bundan nefret ederdi fakat Asya onunla öfkeli de konuşsa kıza olan ilgisi artıyordu.

Dakikalar sonra aklına gelen şeyle içine bir korku yayıldı. Asya atölyede olmamalıydı..

Elindekileri bırakıp koşmaya başladı. Böylesine bir hata yaptığı için kendisini öldürmek istiyordu.

Merdivenlerden hızla indiğinde gördüğü şeyle nefesi kesilmişti. Oradaydı, olmaması gereken yerde..

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


29   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   31 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.