Omniscient Reader’s Viewpoint - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 


           
Redaktör: Jeun, kansoku.sha | Düzenleyen: Dwt.exe
https://monomanga.com/wp-content/uploads/2022/11/titlepage800-1.png
Bölüm 8: 2. Kısım
Ana Karakter – II
[Sponsor Seçimi sona erdi.]
Havada uçuşan mesajları izlerken derin bir nefes aldım.
[Bazı takımyıldızlar seçiminizden büyük ölçüde etkilendi].
Evet, asıl şimdi başlıyordu.
[Takımyıldızı ‘Abisal Kara Alev Ejderhası’ seçiminizden hoşnut değil.]
[Kara Bulut’a ait takımyıldızlar Abisal Kara Alev Ejderhası’nın öfkesiyle sarsıldı. Bir süre için Kara Bulut nebulasının takımyıldızlarının hiçbiri tarafından desteklenmeyeceksiniz.]
Şaşırmadım, bu zaten beklediğim bir şeydi. Ama yine de sırf o reddedildi diye nebulasındaki herkesin bana sırt çevirmesi… Görünüşe göre kitapta bu adam Kim Namwoon’un sponsoruydu. Tencere kapak olmuşlar.
[Takımyıldızı ‘Şeytani Ateş Yargıcı’ hayal kırıklığına uğradı.]
[Gelecekte adaletinizi devamlı izleyecek.]
Başmelek Uriel ise sadece hayal kırıklığına uğramıştı. Her şeyden önce, Mutlak İyilik’in takımyıldızları büyük bir adaletsizlik yapmadıkları sürece nadiren birinden nefret ederdi.
[Takımyıldızı ‘Gizemli Entrikacı’ seçiminizle ilgileniyor.]
[200 jeton sponsor oldu.]
Gizemli Entrikacı’nın mesajı beklenmedikti. İsmi göz önüne alındığında, belki de ihtiyatım ilgisini çekmiştir.
[Takımyıldızı ‘Altın Başlığın Esiri’ seçiminizle ilgileniyor.]
Cennetin Dengi Büyük Bilge’ye gelince…
Endişeliydim açıkçası. Doğru seçimi mi yapmıştım? Bilmiyordum. Belki de önümdeki muazzam fırsatı kaçırmıştım.
[Sponsor seçmediniz.]
Ancak, belirli bir takımyıldızı seçmek, olasılıkla sınırlandırılmak anlamına geliyordu. Sponsor Sözleşmesi asla adil bir anlaşma değildi. Hayatta kalacaktım kalmasına ama onların oyuncağı olacaktım. Eğer beklentilerim doğru çıkarsa, sponsor almadan da güçlü olmanın bir yolu vardı. Belki de en güçlü takımyıldızın enkarnasyonundan daha güçlü olmanın bir yoluydu bu.
[Haha, gerçekten mi… Biri ilginç bir şey yapmış gibi? Neyse. Başka bir şans daha olacak nasılsa.] Dokkaebi’nin hilâl gözleri bir an üzerimde kaldı. [Şimdi, artık herkes seçimini bitirdiyse bir süre burada dinlenin. Bir sonraki senaryoyu hazırlamam gerekiyor. 10 dakika sonra görüşürüz!]
Sponsor Seçimi bittikten sonra dokkaebi ortadan kayboldu. Bize dinlenmemizi söyledi ama bu 10 dakika gerçekten çok önemliydi. 10 dakika içinde bu durumu çözmem ve sonraki senaryolara hazırlanmam gerekiyordu. Kafamda yeteneklerimi hatırlamaya çalıştım.
[Karakter Listesi] ve [Bilge Okuyucunun Bakış Açısı]. Henüz tam olarak nasıl kullanılacaklarını bilmiyordum ama bu beceriler hakkında genel bir fikrim vardı. Bir şekilde işe yarayacaklardı.
“Herkes bir araya toplansın.” Hayatta kalanlar sözlerim üzerine toplandı. İlk elini uzatan Lee Hyunsung oldu.
“Merhaba, ben Lee Hyunsung.”
“Kim Dokja.”
“Sizinle tanıştığıma memnun oldum… Gerçi bu kelimeler duruma uygun mu bilmiyorum ama. Daha önce de söylediğim gibi, ben bir askerim… daha doğrusu askerdim demeliyim.”
“Biriminizle iletişime geçemiyor musunuz?”
“…Maalesef.”
Elimi kavrama şekli bile kayda değerdi. Hayatta Kalma Yolları’nın ilk bölümlerinde ortaya çıkan kalkandan beklendiği gibi. Lee Hyunsung’u yanıma almalıyım. Şu anda pek bir şeye benzemiyor olabilir ama Lee Hyunsung, Hayatta Kalma Yolları’nın son bölümlerinde giderek daha önemli bir figür haline geliyordu.
“Ah, Dokja-ssi.”
“Evet?”
“Size teşekkür etmek istiyorum. Eğer Dokja-ssi olmasaydı, hepimiz ölmüş olurduk.”
“Hayır, pek de öyle sayılmaz.”
“Yaşasaydım bile bir insan olarak yaşayamazdım. Çok teşekkür ederim. Ve ayrıca… özür dilerim.” Lee Hyunsung derinden eğildi.
Aklım biraz karışıktı. Aslında, Lee Hyunsung hiçbir şey yapmasam bile hayatta kalacaktı. Sonra birinin omzumu tuttuğunu hissettim.
“Haha, çalışanımız bayağı büyük bir şey yaptı gerçekten. Dokja-ssi, adımı biliyor musun?”
Arkama bakmadan kim olduğunu anlayabiliyordum. Elini omzumdan çektim ve “Biliyorum, Han Myungoh-ssi” dedim.
“Ha, Han Myungoh-ssi? Bana Bölüm Başkanı demen gerekmez mi?”
Han Myungoh bu durumda bile hâlâ konumunu kullanmaya çalışıyordu. Tam da Mino Soft’un otorite kralına yaraşır biçimde.
“Burası şirket değil.”
“Hah, şuna bak. Şimdi de işe gitmemeyi mi planlıyorsun? Temel görgü kurallarını nereden öğrendin böyle?”
Han Myungoh’un öfkeli yüzünü gördüğümde, bildiğim dünyanın bittiğini bir kez daha anladım. Karşımdaki adam, senaryo başlamadan önceki dünyanın ‘yırtıcısıydı’ ve ben sadece, o yırtıcının bir avıydım. Ama bu o zaman içindi.
“Hem nasıl düşünürsem düşüneyim, az önce yaptıkların çok fazlaydı. Değil mi? Böcekler sendeyse bana haber vermeliydin. Ne diye onları öyle fırlattıysan?”
“…”
“Bak Dokja-ssi, benle iyi anlaşmalısın. Kontratının bitmesine ne kadar kaldı?”
Birdenbire saçmalamaya başladı. Eskiden yaşadığım dünyada çok zayıftım çünkü. “Han Myungoh-ssi.”
“Eh?”
“Kapa çeneni.”
“N-Ne?”
“Hâlâ durumu kavrayamadın mı? Az önce o piç tarafından vurulmamış mıydın? Mino Soft mu? Dünyanın sonu geldiğinde şirketin hala var olacağını mı sanıyorsun?”
Han Myungoh’un yüzü bembeyaz oldu ve solgunlaştı. Gözlerimi diğerlerine çevirdim. Madem başlamıştım, devam ettirmeliydim. “Tek sorun Han Myungoh-ssi değil. Herkesin uyanması gerek. Dokkaebi’nin dediği gibi, bu bir şaka değil.”
“…”
“Hepiniz durumu kabaca kavramış olmalısınız. Nitelikler penceresinde özel yetenekler, beceriler. Oyun benzeri bir arayüz. Hala gerçekleri anlamayan var mı?”
Gerçekten de kimse elini kaldırmadı. Bir Güney Koreli için bunu anlamak kolaydı. Akıllı telefonların yüksek penetrasyon oranı sayesinde, RPG oyunu oynamamış tek bir kişi bile yoktu. Oyun oynamamış olsalar bile en azından bir kez fantastik bir roman okumuşlardır.
Lee Hyunsung içini çekti, “Bu, görevdeyken okuduğum bir romana benziyor ama yine de anlayamıyorum. Bu gerçekten bir rüya değil mi?”
“Gerçek.”
Sert cevabım Lee Hyunsung’un gözlerinin hafifçe değişmesine neden oldu.
[‘Lee Hyunsung’ karakteri size karşı hafif bir güven hissediyor.]
[‘Lee Hyunsung’ karakteri hakkındaki anlayışınız arttı.]
Lee Hyunsung başını salladı. “Emin olmanız iyi bir şey. O halde şimdi ne yapacağız? Dokja-ssi, bir fikrin var mı?”
“Buradan çıkmak zorundayız.” Tereddüt etmeden cevap verdim.
“Ç-çıkmak derken? Delirdin mi sen?!”
“Dokja-ssi, bunun iyi bir fikir…” Bu sefer Yoo Sangah da katıldı. Görünüşe göre herkes hâlâ uyanmamıştı.
“O zaman burada daha ne kadar kalacağız?” Aslında argümanım pek mantıklı değildi. Hele dışarıda canavar cenneti varken. Yine de biiyordum. Şu anda buradan çıkmalıydık. “Peki ya aileleriniz? Ailenizin bu karmaşada güvende olduğunu düşünüyor musunuz?”
“Hat bir süredir çalışmıyor. Kakaotalk yok…” Yoo Sangah umutsuzca haykırdı. Demek gerçekten de Konfüçyüsçülük¹ Güney Kore’de hâlâ güçlüydü. Lee Hyunsung ve Han Myungoh’un yüz ifadeleri bile ‘aile’ kelimesi karşısında karardı.
Başını eğmiş olan Lee Gilyoung’un omzunu tuttum. Ayağa kalkan ilk kişi Yoo Sangah oldu.
“Peki. Ben dışarı çıkacağım.”
“Hayır! O küçük şeyin ne dediğini duymadın mı? Burada dinlenin dedi! Hareket edersek kafalarımız patlayabilir!” Han Myungoh umutsuzca haykırdı.
“Oylama yapalım.”
Önce Yoo Sangah elini kaldırdı, onu ben ve Lee Gilyoung takip ettik. Ancak, bu kadardı.
Lee Hyunsung, “…Üssüme gitmem gerekiyor ama bu durumda hareket etmek tehlikeli görünüyor. Uyarısı da vardı.”
“Kahretsin, siz gidin! Ben gelmiyorum! Dışarı çıkmayacağım!”
Han Myungoh umurumda değildi ama sorun Lee Hyunsung’du. Ne olursa olsun Lee Hyunsung’u yanımda götürmeliydim.
Kuuong!
Kalın, demir bir levhadan yüksek bir ses çıktı. 3707 numaralı vagonun demir kapısı hafifçe yamuldu.
“Ne?” Demir kapı yine kulakları sağır eden bir ses çıkarırken Han Myungoh’un çığlığı duymazdan gelindi.
Kuuong!
Birisi kapıyı kırmaya çalışıyordu. Bu beklenmedik bir durumdu, bu yüzden düşünmek zorundaydım. Bir sonraki senaryo bu muydu? Hayır. Dokkaebi henüz geri gelmemişti. O zaman…
Beynim hızlı çalıştı. Tüylerim diken diken oldu ve vücudumu kısa bir ürperti kapladı. Bu o adamdı.
“Ne oluyor be? Herkes durdursun!” Han Myungoh bağırdı ve kapıya doğru ilerledi. Lee Hyunsung da ardından ilerledi ama ben onu durdurdum.
“Onu durduramazsın.”
“Ha?”
“Gitmemiz gerek.”
Ağır gözlerle demir kapıya baktım.
“Ha? Ama…”
“Eğer şimdi gitmezsek-”
3707 numaralı vagondan kurtulan tek kişi. Demir kapının ardında kimin olduğunu çok iyi biliyordum.
“Bir sonraki senaryo gelmeden önce hepimiz öleceğiz.”
Evet, o adam sonunda geliyordu. Bu hikayenin ‘gerçek’ kahramanı.
Konfüçyüsçülük: Eski bir Çin ahlâkı ve Çin felsefesi sistemi olup başlangıçta bilgin Konfüçyüs’ün öğretilerinden yola çıkarak gelişmiştir. Ağırlığı insan ahlâklı ve iyi amellerdedir.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.