Yukarı Çık




11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 

           
Nihayetinde artık tahammül edemedim ve aklımdakileri söyledim. Sovieshu şaşkınlıkla bana baktı. Gözlerim dökülmemiş gözyaşları yüzünden sıcaktı, ama onları tutmak için dilimi ısırdım. İmparatoriçe gururunu korumak adına ağlamamalıdır.

"Söylentileri duyduklarını söylemişler, benim söylediğimi değil. Kaynağı bilmediğin söylentiler için beni mi suçluyorsun?"

"Ne kadar düşünürsem düşüneyim bundan kazanç sağlayacak senden başka kimse yok."

"Ne kazanacakmışım?"

"Rashta senin için romantik bir rakip gibi, değil mi?"

"!"

"Bana Rashta'nın kaçak köle olduğu hikâyesini anlatan sen değil miydin? O zaman söylentinin kaynağı hakkında tek kelime etmemiştin. Daha önce bilmiyordum ama en başından beri sen olabilirsin."

Sovieshu’nun suçlaması tek taraflı ve aşağılayıcıydı. Nefesimi stabilleştirmeyi ve soğukkanlılığımı korumayı başardım. Ama ben sakinleşmeye çalıştıkça Sovieshu benden daha da şüpheleniyordu. Bir dakika sürdü ama sonunda normal gelen bir ses çıkarmayı başardım.

"Cariyen benim rakibim değil."

"Ne?"

"Sana aşık değilim, bu durumda nasıl benim için bir tehdit olabilir?"

Sovieshu’nun ifadesi değişti. Sırtımı düzleştirdim ve ona bir aynanın önünde yüzlerce kez pratiğini yaptığım bir gülümseme verdim.
 
"Ben sizin için diğer herkesten farksızken, bir cariye sizin için çok değerli. Bundan yorulmaya başladım, bu yüzden tekrar edeyim, Majesteleri -cariyenizle olan sorunlarınıza beni bulaştırmayın."

Etrafımda dolandım ve kapıdan kendimi gördüm. Maliye bakanı holde gergin bir şekilde volta atıyordu ve başını bana doğru çevirdi. Bakışları beni bulduğunda gözleri büyüdü. Yüz ifadelerimi kontrol edemediğim belliydi.

Ona gülümseyip hızlıca holü terk ettim ve batı bölgesine gittim. Nedimelerin olmadığı yuva şeklindeki gizli koltuğuma koşup içine gömüldüm. Kendime sarıldım ve elimden geldiği kadar hıçkırıklarımı bastırdım. İmparatoriçeler ağlamaz. Başkalarının önünde ağlayamazlar. Kafamın içinde, Sovieshu ve cariyesi beni sarsamayacak kadar küçük ve önemsizdi. Ama kalbimde bir boşluk vardı.

Neticede hava karardı. Koltuğuma sarınmış bir şekilde uzun süre kalmıştım. Nedimelerimin beni aradığına emindim ve yavaşça gerindim. Saatlerce kıvrılmış bir pozisyonda oturduktan sonra kollarım ve bacaklarım ahşap bir oyuncak bebek kadar sertti.

Biraz sonra uzaktan keskin bir çığlık geldi. Yuva koltuğumdan yukarıya baktım ve gökten büyük bir kuşun geldiğini gördüm.

“Ah!”

Bu sarhoş yabancıdan not getiren büyüleyici kuştu. Yine bana doğru gelip kucağıma kondu ve bana yakından baktı. O kadar sevimli görünüyordu ki kıkırdadım ve kuş büyük gözlerini kırpıştırıp başını yana eğdi.

"Beni görmeye gelmişsin."

Kuşun bacağına yine bir not bağlanmıştı. Notu açınca zarif bir el yazısıyla karşılaştım,

-Bir adı mı olması gerekiyor? Eğer öyleyse sen koyabilirsin.

Kuşu inceledim ve kuş da bana baktı. Bakışları normalden daha keskin hissettirdi. Moralimin bozuk olduğunu biliyor muydu?

"Kuş."

-...

"Kuş."

-...

Parlak gözlerine baktım, neredeyse beni anladığına inanacaktım.

Hayır, bu aptalcaydı... Ama zeki kuşlar insanları anlayabilirdi değil mi? Bir an tereddüt edip etrafa bakındım, sonra kuşa sarıldım ve tüylü kafasına fısıldadım.

"Burası... benim gizli yerim."

Kuş değişerek bana boş bakışlar attı. Kuşun arkasını okşadım ve garip bir şekilde tekrar devam ettim.

"Ağlayabileceğim hiçbir yer yok. Ama burada kalbimdekiler için ağlayabilirim. Bur bir sır, yani başka kimseye söyleme."

Kuş tekrar büyük gözlerini kırpıştırdı. Ardından yavaşça bir kanadı kaldırdı ve sanki beni rahatlatmak ister gibi yanağıma sürttü, gülümsedim.

"Sevimli kuş."

Minnet duyarak başını öpünce kuş komik bir ciyaklama sesi çıkardı ve gagasıyla nota dokundu.

Bir cevap mı istemişti? Gerçekten zeki bir yaratıktı. Neyse ki yanımda not kağıdı ve cep kalemi taşırdım. Onları çıkarıp kuş için doğru bir isim üzerine düşündüm ve yazdım.

-Kuşun ismi 'Queen'.
(ÇN: İsim olduğu için olduğu gibi bıraktım ama 'kraliçe' demek biliyorsunuzdur zaten.)

Notu bitirdiğimde, kuşun yazıma harfleri okuyabilecekmiş gibi baktığını gördüm. İri pençesiyle “Kraliçe” kelimesine dokundu.

"Bu senin adın. Eğer bunu sahibine ulaştırabilirsen."

Notu kuşun bacağına bağladım ve tekrar hafifçe sarıldım.

İmparatoriçe. Evet… Ne olursa olsun ben İmparatoriçe'ydim. Sovieshu ne derse desin, bir cariye cariyeydi ve imparatoriçe de imparatoriçe. Bir mendil çıkarıp gözlerimin etrafındaki şişmiş bölgeyi okşadım ve derin bir nefes aldım. Annenin ne dediğini hatırla -Onlarla ilgilenmemeliyim.

"İnsanlar benden İmparator tarafından sevilen bir İmparatoriçe olmamı beklemiyor."

-!

"Hayattaki amacım da İmparator tarafından sevilmek değil."

En mükemmel imparatoriçe olmak için öğrenim görmüş ve yaşamıştım. İnsandım ve incinebilirdim, ama umutsuzluğa düşemezdim. Zaten kendime yeterince üzülmüştüm. Şimdi kalkmam gerekiyordu.

Nefesimi düzene sokup kuşun kafasını tekrar öptüm ve gökyüzüne uçmasına izin verdim. Kuş bir an için benden ayrılmak istemiyor gibi gözüktü ve kafamın üzerinden bir kez daire çizdi ama sonunda döndü ve uçup gitti.

Gülümsememi bir kez daha prova ettim ve ardından saraya döndüm.

***

Büyük kuş doğrudan yakındaki bir dağa uçtu. Halihazırda bir kuş sürüsü ile dolu uygun bir tünek bulana kadar ağaçları sıyırıp geçti ve oraya kondu. Büyük kuşun görünümü diğer küçük kuşların saçılmasına sebep oldu ve büyük kuş açık alandaki bir kayaya tünedi.

Sonra, inanılmaz bir şekilde kuş genç bir adama dönüştü. Yakışıklıydı, hem de oldukça. Tüm vücudu iyi oranlanmış ve sağlam kaslarla şekillendirilmişti.

"Bir erkeğe 'Kraliçe' demek..." (Çn: 'Queen')

Genç adam kendi kendine homurdandı ve başını kaşıdı. Yakındaki bir ağacın üzerine tünemiş mavi bir kuş aşağı sıçradı ve o da bu sefer mavi saçlı bir adama dönüştü. Mavi saçlı adam başka bir ağaçtan kırmızı bir pelerin çekiştirip diğerini azarlamaya başladı.

"Ne demek istiyorsun? Keşif yapacağını söylemiştin. Başka bir yere gitmedin, değil mi-"

“O-oh. Hayır, keşif yapıyordum."

"Güzel kızları mı?"

"Neden bahsediyorsun? Saraya gittim, saraya."

"...Emin misin?"

Mavi saçlı adam kuşkuyla ona bakınca yakışıklı delikanlı yüzünü buruşturdu.

"Bana güvenmiyor musun?"

Mavi saçlı adam kırmızı pelerini genç adamın omuzlarına sardı.

"Bu asla olmayacak. Ama lütfen eylemlerinize dikkat edin, Ekselansları. Batı Krallığı'nın varisi olduğunuzu unutmayın."

***
Ehem, bir gün geciktirmiş olabilirim ama eminim görmezden gelirsiniz🙈  Yorum okumak da çok mutlu ediyor tekrardan teşekkür eden herkese rica ederim cansınız😚 Bölüm resmi yorumlardadır, atmamışsam bir-iki saat sonra bir daha bakın😂


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.