Rüzgar, başını arabanın penceresine yaslayıp geçen manzarayı izleyen Elena’yı nazikçe okşadı. Ferahlatıcı havada yemyeşil ormanın muhteşem manzarasını izliyordu, ama bundan zevk alacak modda değildi.
Carlisle’nin kurtarma operasyonundan sonra Elena, hana girer girmez yığıldı. Onu kurtardığı andan teklifini kabul ettiği ana kadar, vücudu sanki her yönden tasmayla çekilerek parçalanmış gibi hissetmişti. Kondisyonunun kötü olması onu çok zorlamıştı. E-“....Haaa.”
İç çekti. Carlisle ile olan konuşmasını anımsadı, fakat bunu çözmek labirentin içine düşmek gibiydi. Neden Carlisle teklifini kabul etmişti? Onunla evlenmek için belli bir sebebi vardı ancak veliaht prensin onunla evlenmesi için böyle bir neden yoktu. Bu yakışıklı yüzü, savaş alanındaki yeteneği ve veliaht prens olması gerçeğiyle Elena’dan daha iyi birini seçebilirdi. Hayatını kurtardığında onu ilk sorguladığı zaman Elena’ya kolayca inanacak gibi görünmüyordu. Tam olarak neyini beğenmişti?
E-“Veliaht prensin ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.”
Miğferini çıkarana kadar ondan tiksinmişti. Belki de zırhla bir erkeğe benzediği için aykırı cinsel yönelim yüzündendi? Elena’nın kafasında çeşitli fikirler döndü. Karşılaşmaları çok kısaydı ve niyetini tam olarak anlayamamıştı. Son kez figürüne baktığı zamanki görünüşünü hatırladı, beyaz bandajlardan kan akmasına rağmen, aklına kazınan şey, düz bir ifadeyle doğrudan ona bakan mavi gözleriydi. Onları daha önce bir yerde görmüş gibi hissetti. Geçmişte gerçekten tanışmışlar mıydı? Bu onu delirtiyordu ama öğrenmenin bir yolu yoktu.
E-‘Yeter. düşünmeyi bırak. Her şey zaten yolunda gitti.’
Diğer şeyler unutulabilirdi. Carlisle İmparator olursa ve Paveluc’u iktidardan uzaklaştırırsa, ailesi güvende olduğu sürece başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Eğer kendisini bir prenses yapabilirse, Carlisle’ye destek olabilir ve sonunda onu imparator yapabilirdi. Bundan sonra, sürgün edilip edilmemeyi umursamazdı. Hayır, belki ailesine geri dönmek daha iyi olurdu. Geleceğini nasıl değiştireceğini düşünmekle meşguldü. Ayrıntılar hakkında düşünmek için çok geç değildi. ailesi hayatta olduğu sürece, herhangi bir yaşam önceki hayatından daha iyi olurdu.
E-“On gün içinde benimle buluşacağını söyledi, o zaman hazırlıklı olsam iyi olur.”’ Sophie, Elena’nın arabanın penceresinden dışarı baktığını gördü, sonra dikkatli bir sesle konuştu. S-“Leydim, hala hasta değilsin, değil mi?” Sophie, o gece Elena’nın herkesten habersiz gittiğini bilen tek kişiydi. Duman gibi ortadan kaybolan ve ertesi gün şafak vakti dönen Elena, o zamandan beri şaşkın durumdaydı. Kara sevdalı bir kıza benziyordu ve Sophie gece neler olduğu hakkında meraklıydı, ama direk ona soramazdı , onun yerine dolaylı yoldan sordu.
Elena, Sophie’nin gözlerinin garip bir şekilde parladığını hissetti ve hizmetçisinin o gece neler olduğunu merak ettiğini biliyordu.
E-“ Gereksiz merak yalnızca kötü şans getirir Sophie. Akıllı bir kızsın, ne demek istediğimi anladığını biliyorum.” S-“Ah- evet, Leydim.” Sophie gönülsüzce yanıtladı, fakat kalpten katılmamıştı. O gece Elena’ya bir şey olmuş olmalıydı, aksi halde Glenn’in düğünü için bu kadar acele ederken düğünü atlamak için bir sebep yoktu. Geç bir gece uykusu için hana geri döndükten sonra, Elena aniden kendini iyi hissetmediğini ve Blaise kalesine geri dönmek istediğini söylemişti. Sadece yol boyunca düzgünce yemek yememekle kalmamış, aynı zamanda bu süre boyunca arabanın penceresinden boş boş bakmıştı. Genç hanımı uzak tutan adam kimdi? Elena o gece atmosfere kapılıp bir şey yaptı mı? Ya bir bebeği varsa? (ÇN: coştu bekir selavat getir) Sophie’nin aklında fantaziler cirit attı. Bu gizemli sevgili sayesinde Sophie, araba tutmasını bile unutmuştu.
Araba onları hızlı bir şekilde Blaise kalesine götürürken ikisi de kendi dünyalarında kaybolmuştu. E-“...Ah.” Taze rüzgardan bir esinti Elena’nın yanağını gıdıkladı. Yüzünü ona doğru çevirdi ve geçmekte olan sonsuz ağaç dizisinin tamamen farkına vardı. Berrak bulutsuz gökyüzü ve sakin esinti onu garip bir şekilde heyecanlandırdı. Aklı karmaşık düşüncülere kapılırken, kalbi bu yolun onu ailesine götürdüğünü biliyordu. Babasını, erkek kardeşini ve kız kardeşini tekrar görme düşüncesi onu hafifçe gülümsetti. Böyle geri dönecek bir yer olması çok güzeldi. Bunu korumak için binlerce hatta on binlerce çileye katlanırdı. ** Araba kaleye gelir gelmez kapı açıldı ve Mirabelle’nin sesi yankılandı. M-“Abla.” ÇN: ay ben bu kızı yerim ya Mirabelle Elenaya doğru koştu ve Elena arabadan tamamen inmeden ablasının kollarına atladı. Sanki yıllardır birbirlerinden ayrı kalmışlar gibi birbirlerine tutundular ve Elena Mirabelle’ye sıkıca sarıldı ardından gülümsedi. E-“Ben geldim. Mirabelle.” M-“Evet. Seni çok özledim.” E-“Ben de. Ben yokken bir şey oldu mu?” M-“Hı-hı. Babam eve geleceğini söyleyen mesajlar göndermeye devam etti, ama bugün kesin geleceğini söyledi.” E-“Baba..?” Babası her zaman Dördüncü Şövalye Birliği’nin başı olarak meşguldü ve çoğu zaman orada çalıştığı için başkentten ev almıştı. Elena, Blaise kalesindeki evden sorumluydu. Derek ise aileye ait şövalyelerden sorumluydu. Geçmişte babasının yüzünü uzun süre görmemek normaldi, ama durum şimdi farklıydı. Elena’nın bakış açısına göre, yirmi yıl sonra babasını görecekti. Midesinde kelebekler uçuşuyordu. E-“ O zaman sanırım akşam menüsüne özel dikkat vereceğim.” Mirabelle çoktan plan yapmış gibi güvenle konuştu. M-“Şimdiden şeften babamın en sevdiği balık yahnisini yapmasını istedim.” Mirabelle’nin gururlu ve övgü bekleyen görüntüsü çok tatlıydı, elena ona gülümsedi ve bir eliyle Mirabelle’nin saçlarını okşadı. E-“Aferin. Artık ev işlerinin geri kalanını sana bırakabilir miyim?” M-“Ablam var, bunu yapmam gerekmiyor.” Elena, Mirabelle’nin masum sözlerinden bir suçluluk hissetti. Elena gerçekten prens Carlisle ile evlenirse, Blaise ailesini yönetmek Mirabelle’ye düşecekti. Elena Mirabelle’nin saçını tekrar okşadı, kalbi acıdı. Küçük kız kardeşi hala çok genç ve kırılgan görünüyordu.
E-“Bir gün, evlenirsem, sen sorumlu olacaksın. Artık ev işleri hakkında daha fazla bilgi edinmelisin.” M-“Ah, buna daha çok var.” ÇN: öyle deme enişte kapıda E-“Kimse ne olacağını bilemez. Belki bir gün ilk görüşte birine aşık olur ve evlenmek isterim. Belki bunu sen de yapacaksın.” M-“Bunu asla yapmayacağım!” E-“Umarım evleneceksin, garanti olmasa bile.” M-“Hayır! Asla ablamdan daha çok sevdiğim biri olmayacak!” ÇN: gençler bunu aklınızda tutun ilerde lazım olacak. Elena, mirabelle’ye hafif bir endişeyle baktı, öte yandan kardeşinin nezaketi için minnettardı. Elena, ailesinin onun için önemli olduğu kadar, ailesi için de onun önemli olduğu hissiyle dolup taştı. E-“...Ben de ailemden daha önemli birine sahip olacağımı sanmıyorum.” M-“Ah, lütfen. Mirabelle’nin tüm ailenin en kıymetlisi olduğunu söylemelisin.” Mirabelle’nin yapmaya çalıştığı şey onu güldürdü. Sevimli kız kardeşinin her zamanki haliydi. Elena yavaşça Mirabelle’nin küçük elini tutarak kaleye doğru yürüdü. E-“Şimdi içeri girelim.” M-“Tamam abla. Yolculuğunun nasıl geçtiğini anlat.” E-“Ah, iyi..” Mirabelle’nin sorusu ona, arabadaki o uzun, zorlu günleri hatırlattı. Elena, prens Carlisle ile tanışmış ve suikastçılarla savaşmıştı, ama bunu ona anlatamazdı. E-“...Özel bir şey yok.” Elena bundan sonra konuşmadı. Konuşmalarının bitmesini bekleyen hizmetçiler kısa süre sonra onlara yaklaştı. “Leydim, bagajı nereye götürelim?” E-“Her şeyi odama taşıyın.” Onun emriyle, hizmetçiler ,büyük bagaj sandıklarını düzenli bir şekilde tuttular. El ele yürüyen Mirabelle ve Elena’yı arkadan takip ettiler. Çift. güzel bir manzara oluşturmuştu. Elena uzun zamandır soylu bir kadın olarak yaşamadığı için davranışlarını değiştirmesi zor oluyordu, ama dışarıdan belli olmasına izin veremezdi ve zarifçe yürüdü. Bir kontun sevgili kızı ve hane halkından sorumlu kadındı bu durumda dengesini korumak zorundaydı.
Ayrıca, düşük statüdeki insanların şikayetlerini anlamak ve zorbalık yapmamak da önemliydi. Gençliğinden beri bu noktaya çok dikkat etmişti. Geçmiş yaşamında bu rolü iyi oynadığı için, şimdi Blaise kalesindeki hizmetçiler iyi organize olmuş ve disiplinliydiler.
Mirabelle. Elena’nın kolunu sallayarak tekrar konuştu.
M-“Seyahat nasıldı abla? Hımm?” E-“Şey, bilmiyorum. Ortasında midem bozuldu....” Mirabelle, Elena’nın yolculuğunun ortasında neden geri dönmesi gerektiğini merak ediyordu. Ancak, mirabelle’nin tepkisi, Elena’nın beklediğinden çok daha büyük olmuştu. M-“Ne? Yanlış bir şey mi yedin?” E-“Artık iyiyim—“ M-“Bu yüzden eve beklediğimden erken geldiniz. Doktoru çağıracağım ve hemen seni tedavi etmesini isteyeceğim.” E-“Buna gerek yok—“ M-“Odanda bekle abla.” Mirabelle, Elenayı tedavi etmek için güneydeki en ünlü doktoru getirdi. Elena’nın yapacak çok işi vardı. Fakat gün batana kadar yatakta yatıp dinlenmek zorunda kaldı. Sorun bununla da bitmemişti. Başka bir yerde bilmediği bir şeyler oluyordu. D-“Senden hayatını riske atmanı istemedim mi? Eve dönmesini gerektirdiyse kim bilir ne kadar kötüleşti? Elena’nın geri dönmesinin sebebini sonradan öğrenen Mirabelle’nin aksine Derek, önceden neler olduğuna dair bilgilendirilmişti. Kaleye gelir gelmez, Elena’ya eşlik eden şövalyeler görevlerini yerine getiremedikleri için cehennemi yaşamak zorunda kaldılar. “Üzgünüm, lordum. Artık hayatımı riske atacağım...” D-“Çok geç. Şu andan itibaren bu eğitim salonunda 10 tur koşacak ve daha sonra ilk bitirene göre sıra olacaksınız.” Derek kararını verdiğinde kimse onu vazgeçiremezdi. Eğitim görenler ve onları izleyenler için unutulmaz bir olaydı. Tıpkı Elena’nın basit , genç bir hanımdan hayatını riske atan birine dönüşmesi gibi, olan her şey de Elena tarafında bilinmiyordu.
Gün geçip gece inerken Kont Alphord Blaise de kaleye geldi.
Selam gençler ve kendini genç hissedenler nasıl gidiyor. umarım heyecanla okumaya devam edersiniz.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.