Return of the Female Knight 2019 - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 


           
E-“Ben nesiller boyu kraliyet ailesine hizmet eden Dördüncü Şövalye Birliğindenim.”
C-“...Elena Blaise.”
Elena adını söylediğini duyunca  hayrete düşmüştü. Onu tanıyor muydu? Ama nasıl? Elena, Carlisle’ye şüphe dolu gözlerle baktı.
E-“Beni tanıyor musunuz?”
Bunu beklemiyordu. Prens Carlisle çocukluğundan beri savaş alanındaydı ve hiçbir zaman sosyetede boy göstermedi. Başkentin güneyinde yaşayan onunla tanışmasının bir yolu yoktu.  Babası gibi bir kont ya da erkek kardeşi gibi bir varis değildi... en büyük kızı tanıma ihtimali çok düşüktü. Gökyüzüne atılan bir iğnenin başına düşmesi daha olasıydı.
Carlisle’ye şaşkın gözlerle baktı, daha önce kendisiyle veliaht prens arasında bir görüşme olma ihtimalini düşünerek.  Yine de adını nasıl bildiğini çözemedi.  Bu sırada Carlisle’nin şaşkın ifadesi geçmiş ve yerine her zamanki gizemli,  duygusuz yüzünü takınmıştı.
C-“Tehlikede olduğumu nereden bildin? Ve ne zamandan beri kılıç dövüşünde iyisin?”
Carlisle’nin ani sorusuyla Elena karışmış aklını topladı ve hazırladığı yanıtları vermeye hazırlandı. Ona gerçeği söyleyemezdi. Ama yine de ona makul bir cevap vermek zorundaydı. Ona gelecekten geldiği için burada bir suikast olduğunu bildiğini söyleseydi, onun deli bir kadın olduğunu düşünürdü.
E-“Ailemde... kılıç dövüşünü öğrenmem beklenmiyor. O yüzden tek başıma  çıktım ve veliaht prensi tehlikeli bir durumda buldum ve ona yardım ettim.” ÇN: yani ailemden gizli geldim diyor.
C-“Yani bir tesadüf mü? Bunların hepsi mi?”
Carlisle’nin gözlerine bakarak ona inanmadığını söyleyebilirdi.  Tabii ki inanmazdı. İddialarında birçok boşluk vardı. Her şey yalandı. Ama mazeretlerini dikkatlice planladı, ve hepsinden öte hayatını kurtaran kişiydi-   kuşkulanacak bir şey varsa bile şüphelenemezdi. Kötü bir niyeti olsaydı hayatını kurtarmak için kendi hayatını riske atmazdı. Elena’nın eylemleri, inandırıcı herhangi bir açıklamadan daha fazlasını anlatıyordu. Ama hala..
Carlisle,  elena bahanelerini sıralamadan başını salladı.
C-“Tamam... eğer öyle diyorsan.” (ÇN: aşık ya hemen inanmaya hazır işte.)
E-“Ne?”
Biraz önce onu dinlemeye bile istekli değildi ve ani  işbirliği Elena’yı hazırlıksız yakaladı. Carlisle yumuşak bir sesle konuşmaya devam ederken, Elena şaşkınlıkla baktı.
C-“Sana inanıyorum.”
Ne? Neden ona inansın ki? Elena, aklındaki soruları sormamak için kendini zor tuttu. Ne olursa olsun bu iyi bir sonuçtu ve atmosferi gereksiz sorularla bozamazdı. Carlisle fikrini değiştirmeye karar verirse durum daha karmaşık hale gelirdi. Elena sessizce önündeki adamı gözlemlerken carlisle daha da meraklanmış görünüyordu.
C-“Neden bana aniden evlenme teklif ettin?”
Evlenmeyeceğini söylemişti, ama şimdi dediğini unutmuş gibi davranıyordu.
E-“Az önce böyle konuşmuyordun.”
C-“Şimdi farklı.”
E-“Nasıl?”
C-“ Çünkü sen Elena Blaisesin.”
E-“Ne?”
Bu tamamen beklenmedik bir cevaptı.
E-“Soruma cevap vermediniz, bu yüzden yeniden sormama izin verin ekselansları. Beni tanıyor musunuz?”
C-“Beni tanımıyor musun?”
Carlisle’nin gözleri tuhaf bir şekilde parlıyordu. Veliaht prensi hayatında hiç görmemişti. Ayrıca böylesine yakışıklı bir yüzü unutacak kadar zayıf bir hafızası olmadığından emindi.
E-“Seni bugün uzaktan ilk defa görmemle birlikte  veliaht prens olduğunu  anladım.”
C-“Sorduğum şey bu değil.”
E-“Daha önce tanışmış mıydık?”
C-“Eğer hatırlamıyorsan, o zaman tanışma sayılmaz.”
Belirsiz bir şekilde cevap vermişti, bu da karşıklığı daha fazla artırdı. Elena, carlisle’nin yeniden konuşmasıyla düşünmeyi bıraktı.
C-“ şimdi soruma cevap verme vakti. Neden bana evlenme teklif ettin?”
E-“Oh, çünkü..”
Koşullar ne olursa olsun, Elena’nın carlisle ile evlenmek istediği gerçeği değişmemişti. Elena sakin bir sesle devam etti.
E-“Blaise ailesi asil bir ailedir. O ailenin bir üyesi olarak veliaht prensin imparator olarak başarılı olması için can atıyorum. Eğer zayıf gücümü sizinkine eklersem bundan onur duyarım.”
Çok klişe bir sözdü. Yüksek sınıftan birisiyle evlenmek isteyen hırslı bir soylu kadın gibiydi. Kocasını imparator yapmak ve imparatorluğun en üstün kadını olmak istiyor gibi görünüyordu.
C-“İmparator olmamı mı istiyorsun?”
E-“Evet, ekselansları.”
C-“ Ailen soylu mu?”
E-“...Evet.”
Carlisle’nin ifadesi değişmemişti, ancak Elena bir şeylerden emin olmadığını hissedebiliyordu. Kuru kuru yutkundu. Dizlerinin üstüne çöküp pantolonunun paçasına asılarak onunla evlenmesi için yalvarmak istedi. Umutsuzdu.
Kral Paveluc ile başa çıkabilmek için Prens Carlisle tarafında güçlü bir pozisyon edinmeliydi. Carlisle saray politikalarını herkesten daha iyi anlamıştı ve Elena kraliyet ailesinin bir parçası olunca değişebilirdi.  Eğer yanında olamazsa, nasıl onu her daim tehlikeden koruyacaktı?  Prens Carlisle’nin burada ölmesi gerekiyordu.  Hayatta kalmasının geleceği nasıl değiştireceği belli değildi.
Ya reddederse?  Verdiği yanıta bağlı olarak kafasında sayısız cevap  planlıyordu. Beyninin patlayabileceğini düşünüyordu. Carlisle’ın sıkıca kapalı duran dudakları sonunda açıldı.
C-“...Bana teklif etmenizi beklemiyordum.”
E-“Gücün olmak istediğimi söylerken samimiydim. Evlenmek istemesen bile, senin yanında kalacağıma yemin ediyorum—“
C-“Kim istemediğimi söyledi?”
E-“Ne?”
C-“Bu fikir hoşuma gitti.” (ÇN: gider tabii buldun böyle kızı.)
E-“Ne-neyi onaylıyorsunuz?”
Carlisle dudaklarını yeniden ayırırken Elena şüpheyle ona bakıyordu.  O delici ifadelere sahip mavi gözlü bir şeytandı.
C-“Evlenme teklifini kabul ediyorum.”
Elena derin bir nefes aldı.  Bu prens Carlisle içinde kötü bir teklif gibi görünmüyordu. Yasalara göre veliaht prensin kont rütbesinden daha düşük olmayan bir ailenin kızıyla evlenmesine izin vardı, bu da tam olarak Elena’ya uyuyordu.  Daha üst rütbede birisiyle evlenmek zahmetsiz değildi, ama eğer biri kılıç dövüşünde yetenekli olan bir gelin, bir kadın bulmak zorunda olsaydı Elena kötü bir seçim değildi. elena istediği cevabı alınca kalbi küt küt attı.
C-“Sana  şunu sormama izin ver.  İlk gelinimle ilgili kehaneti biliyorsun. Kararınla ilgili bir pişmanlığın var mı? Ve biliyorsun...  canavar  olabilirim.
Carlisle bakışlarını sağ koluna doğru yöneltti.  Elena’nın çehresi endişeyle kaplıydı ama detayları sormaya çekiniyordu. Cevap vermeyince Carlisle ciddi bir ses tonuyla konuştu.
C-“Soruyu cevaplamadan önce dikkatlice düşün. Bu kaçmak için son şansın olabilir.”
Carlisle’nin yalnız ifadesini gören Elena, onunla ilgili sırları henüz kazma zamanının gelmediğini hissetti. Acele etmeye gerek yoktu. Biraz daha zaman geçirdikten sonra onun sırlarını çözerdi.
E-“Canavar olup olmaman umurumda değil.”
C-“Neden? Gerçekten imparatoriçe olmak ister misin?”
E-“Eğer imparator olursan, ben bir imparatoriçenin yapabileceğinden çok daha fazlasını yaparım.”
Carlisle’nin yüz ifadesi kurnaz bir biçimde değişti, sanki cevabı beklenmedikmişcesine.
C-“Mesela?”
E-“Eğer imparatoriçeliğin hak etmediğim bir pozisyon olduğunu düşünüyorsanız...”
C-“Öyle düşünmüyorum.”
E-“Ne?”
C-“Şunu unutma.Bana gelen sensin.”
Elena, Carlisle’nin cevabını duyunca garip hissetti.  Carlisle Elena’ya bir ava bakar gibi bakıyordu, kaçma şansı olsaydı çoktan gözden kaybolurdu. Birbirleriyle yüzleşirlerken sessizlik havada asılı kaldı.
Aniden yavaş yavaş yaklaşan atların toynaklarının sesi duyuldu. Birisi bu tarafa geliyordu. Elena çabucak ayağa kalktı ve gelebilecek suikastçılara karşı kendini hazırladı. Sonra bir bağırma duyuldu.
“Majesteleri! Veliaht prens!”
“Neredesiniz?”
Arama seslerinin geldiği yönde, uzaktan sallanan bir bayrak görebiliyordu. Altın kenarlıklı, görkemli bir bayraktı ve ortasında dişlerini gösteren siyah bir ejderha vardı. Veliaht prens’in muhafızlarının sembolüydü. Carlisle yeni görünen adamlarını kınayarak kaşlarını çattı.
C-“...Geç.”
E-“Majesteleri,onların içinde hala suikastçılar olabilir.”
Diyerek uyardı.
C-“Artık önemli değil. Adamlarım burada.”
E-“Fakat—“
C-“İlk buluşmamız nedeniyle zayıf olduğumu düşünüyorsun.”
Elena  ithamına göz yumdu. Yanlış değildi.  onun güvenliği konusunda çok endişeliydi ve şu an hiçbir şeye güvenmeyi göze alamazdı. Carlisle yarasına rağmen Elena’nı miğferini gelişi güzel bir şekilde yerden kaldırdı.
C-“Evlenmeyi seçtiğiniz adam zayıf bir adam değil. Hiçbir şey için endişelenme ve git. Eğer gitmezsen yakalanacaksın.”
E-“Majesteleri...”
C-“Kılıç dövüşü yeteneklerini mümkün olduğunca gizlemeye çalış. Bu daha güvenli olur.”
E-“...anlıyorum.”
Elena söylediklerini kabul etti. Yetenekleri bilinirse kolayca hedef olabilirdi. Karanlıkta hareket etmek daha iyiydi.
Gitmesi gerekmesine rağmen, carlisleyi bırakmaktan hala rahatsızdı. Carlisle atın dizginlerini tuttu ve acelesi varmış gibi dizginleri Elenanın ellerinin içine bastırdı.
C-“On gün içinde seni ziyaret edeceğim.”
E-“Lütfen...Kendinize iyi bakın, Majesteleri.”
Elena kendini ata binmeye zorladı ve son kez Carlisle’ye baktı. Mavi gözleri hala Elena’ya bakarken tamamen ayaktaydı.  Sonunda dizginleri çekti ve dörtnala koşarken, ona bir uyarı bıraktı.
E-“Lunen Dük’üne dikkat et.”
Paveluc, gelecekte tahtı fetheden hain bir kraldı, ama şimdi Lunen Dükalığı üzerindeki büyük bir düktü.
Carlisle atındaki uzaklaşan elena’nın figürüne baktı, sonra sorgulayan bir sesle mırıldandı.
C-“Amcama dikkat etmek mi? Benim için önemli olan şey şimdi o değil...”
Ancak, soruyu cevaplayabilecek  kişi çoktan girmişti. Carlisle Elena tamamen gözden kaybolana kadar hareketsiz kaldı.
--
Olağanüstü bir kalenin içi.
Beyaz bir güvercin, dünyanın dört bir yanından göz kamaştırıcı  hazine koleksiyonunun bulunduğu bir odanın  köşesine ustaca uçtu.  Bir hizmetçi, mektubu kuştan dikkatlice aldı.
Odanın ortasında lüks bir şekilde dekore edilmiş bir kanepe vardı, üzerinde orta yaşlı bir kadın oturuyordu,  tepeden tırnağa zarif bir bayandı. Kadın sessizce mektubu aldı ve kısa notu okudu. Aniden yumruğuyla kağıdı buruşturdu.
O-“... Ne başarısızlık.”
Onun hoşnutsuz sesi, hizmetçisinin ayağa kalkmasına neden oldu.
“Sorun mu var?”
O-“Yok bir şey, çekil.”
“Emredersiniz,İmparatoriçem.”
Kadın, mevcut imparator Sullivan’ın ve karısı Ruford İmparatorluğu’nun 12. İmparatoriçesi Ophelia’ydı.
Ayrıca Carlisle’nin üvey anasıydı. ÇN: nefret etmelik karakter geldi.
Ophelia, hizmetçisinin kayboluşunu izledi, sonra  mektubun ucunu yanındaki mumun alevine tuttu. Mektuptaki kelimeler yavaş yavaş kararmeya ve yanmaya başladı.
Veliaht prens Carlisleye suikast başarısız oldu.
O-“Prens Carlisle, orada ölmenin daha iyi olduğunu göreceksin.”

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.