D-“Aniden egzersiz yapmaya başlamana sebep olan nedir?” Derek’e Elena’nın egzersize yapmaya başladığı söylenmişti, fakat elena’nın uzun zaman geçmeden bırakacağını düşünmüştü. Konutun sevgili kızları olan Elena ve mirabelle, bir seradaki bitkiler gibi korunaklı büyümüşlerdi. Mirabelle son derece zayıftı ve Elena kuvvetsizdi. Derek Elena’nın her an bırakacağını düşünmüştü, ama günlerce devam etmesi, onun merakını uyandırmıştı. Şimdi kız kardeşiyle koştuğundan, kardeşini daha farklı bir açıdan görmüştü. Elena birden bire vazgeçecek biri değildi. Yaptığı işi sürdürecek güçlü bir isteğe sahip olmalıydı. E-“Fitness, ne iş yaparsan yap önemlidir. Sevgili kardeşim bunu bilmiyor olabilir ama ev işlerini yapmak için güçlü olmalıyım.” D-“...Öyle mi?” E-“Evet. Egzersize devam edecek misin? Şimdi gideceğim.” D-“ Evet, ama aşırıya kaçma. İlk başta kendini zorlarsan, vücuduna zarar verirsin.” E-“Bunu aklımda tutarım.” Elena hafifçe Derek’e karşı eğildi ve Derek Elena’nın yeni eğitim görmüş figürüne bakarken Elena kaleye geri döndü. ** Elena odasına gelir gelmez ayak bileklerinin üzerindeki ağırlıkları kontrol etti. Her ince bileğe bağlı üç küçük kum torbası vardı. Görerek bile ağır oldukları söylenebilirdi. Derek’in tavsiyesinin aksine, Elena kısa sürede form tutabilmek için elinden geleni yapıyordu. Birkaç gün boyunca şiddetli kas ağrısından muzdarip olacaktı, ancak deneyimlerinden bunun sonradan ortadan kalkacağını biliyordu. Ayak bileğindeki ağırlıklara baktı ve kendi kendine mırıldandı. E-“...Bir tane daha eklemem gerekir mi?” Neyse ki, soylu bir kadının hayatı monotonsa oldukça basitti. Soylu genç kadınların çoğu kahvaltı, öğle yemeği, sonra akşam yemeği yiyip zamanlarının geriye kalanını kendilerini güzelleştirmek için kullanıyorlardı. Saç stili değiştirme, elbise seçme veya cilt bakımı yapma. Her şey kendileriyle ilgilenmekten ibaretti. Kadınların statülerini yükseltmelirinin en kolay yolu yüksek rütbeli adamlarla evlenmekti, ve güzellikten daha çekişmeli bir rekabet yoktu. Elena’nın durumu, babasının servetini kişisel olarak yönettiği için olağandışıydı. Normalde evlendikten sonra eş ev halkını idare ederdi, ancak Alphrod yeniden evlenmediği için bu iş Elena’ya düşmüştü. Belki de bu yüzden yaşından daha olgundu. Babasının kazancını, aile harcamalarını ve diğer çeşitli harcamaları hesapladıktan sonra parayı idare etmeyi öğrenmişti. Diğer aristokratlar normalde müsrifçe harcama yaparlardı, bu soyluların kızlarını evlendirmek istemelerini anlaşılır kılıyordu. Dahası, çocuklar statülerini yükseltmede başarısız olursa, çoğu sonunda kendilerine benzer statüdeki biriyle evlenirdi. Sonra çocukluktan beri yapılan müsrifçe yatırım boşa harcanmış olurdu. Bu şekilde diğer çocukları görünce, Elena doğal olarak para biriktirdi ve gerekmedikçe sosyal toplantılara katılmayı reddetti. Elena fazladan zamana sahip olmayı seviyordu. Ailesinin öğünleriyle ilgilendikten ve ev sahibi olarak görevlerini yerine getirdikten sonra, Elena yalnız kalıyordu ve kimse tarafından rahatsız edilmiyordu. Sabah egzersizleri ve her zamanki temel işlerden sonra Elena ofisindeki masasına oturdu. Bir duygu dalgası üzerine çöktü bir defaya mahsus aşinalığını kaybetmişti, ama buna çabucak adapte olabildi. Glenn’in düğününe gidip gidemeyeceğini hala bilmiyordu ve son birkaç gün içinde biriken birçok belge vardı. Bir çırpıda hepsiyle uğraşabilirdi, ama dayanıklılığını artırmak şu anda daha önemliydi, bu yüzden kendini her gün biraz meşgul etti. Elena makine gibi belgeleri inceleyip Blaise’nın onay mührünü basarken,bir davetiye gözüne çarptı. E-“B...bu ne zaman geldi?” Beyaz zarfın ortasında damgalanmış kırmızı bir kartal, Elena’nın iyi bildiği bir evin mührüydü. Markuez Holland. İmparator, savaşlarından birinde ölen bir adama ölümünden sonra markiz ünvanını vermişti. Bazı açılardan, markizsiz bir markizliğe sahip olmak anlamsızdı, ama bu durumda öyle değildi. Savaşta ölen adamın karısı Marissa Holland güney sosyetesinde güçlü bir konumun keyfini çıkarıyordu. Davetiyeler gönderir ve kişisel olarak çay partileri düzenler ve biriken parayı ihtiyaç sahiplerine verirdi. Sosyetede daha az aktif olsalar bile, herkesin katılmak zorunda olduğu toplantılardı. Carlisle’nin on gün içinde onu ziyaret edeceği sözünü vermesinin üzerinden bu yana bir hafta geçmişti. Bundan üç gün sonraydı ve çay partisi bir gün önceydi. Carlisle ile tekrar görüşmeden önce mümkün olduğunda fazla antrenman yapmak istiyordu ve zamanını beklenmedik sosyal etkinliklerle geçirmesi gerektiğini düşünmek sinir bozucuydu. E-“Geçmiş yaşamımda ne yaptım? Bu çay partisine katıldım mı?” Önemli olayları hatırlıyordu, ama yirmi yıllık eski anılardaki küçük detayları hatırlamak zordu. Çay partisine uygun eşyası olup olmadığını merak ediyordu. Elbiseler ve mücevherler gibi lüks eşyalara para harcamaktan hoşlanmıyordu ve giymek için sık sık eski elbiselerini yamıyordu. Elena mümkün olduğunca basit şekilde yaşamayı seviyordu, ancak hala aristokratların bir parçası olduğunun farkındaydı. Bir sümsük gibi görünürse bu doğal olarak Blaiselerin göz ardı edilmesine neden olurdu. Bu toplantılarda göze batmak istemiyordu, ama özensiz görünmek de istemiyordu. E-“...Keşke bunu yapmak zorunda olmasam.” Gereksiz işlerden dolayı yakınmasına rağmen, Elena sandelyesini kenara itti ve giyinme odasına doğru yürüdü. Sosyetede görünmesinden yana bir hayli zaman geçmişti, ancak çocukken öğretilen şeyi unutmamıştı. Dedikodu ve eleştiri doluydu. Moda trentlerinden geri kalan bir elbise giyerse, diğer Leydilerin söyleyecekleri şeyi yalnızca hayal edebiliyordu. E-“Çok gösterişli bir şeye ihtiyacım yok. Katılmak için yeterli bir şeye ihtiyacım var.” Tıpkı Elena’nın beklediği gibi, gardırobundaki bütün kıyafetler çok eski modaydı. Babasını karşılamak için kıyafet araken sefil bir durumda olduğunu fark etmesinin üzerinden çok geçmemişti. E-“...Haa.” İç çekmesine engel olamadı. Odaya açılan kapı gıcırdadı ve mirabelle’nin başı içeri doğru uzandı. M-“Ne yapıyorsun abla.” Mirabelle genellikle ev işleriyle meşgulken ablasını rahatsız etmemeye özen gösteriyordu, ancak ablasının giyinme odasına gittiğini görünce kendine engel olamadı. Elena sevimli, küçük Mirabelle’yi görünce, küçük bir gülümsemeyle ona cevap verdi. E-“Bir çay partisine davet edildim bu yüzden giyecek bir kıyafet arıyorum.” M-“Çay partisi mi?” E-“Davetiye geleli bir süre olmuş olmalı ve çok geç öğrendim.” M-“Bu kadar önemliyse, bu durumda giyecek kıyafetin olduğunu sanmıyorum?” Mirabelle, Elena’nın basit hayatını herkesten daha iyi biliyordu, bu yüzden gardırobun durumunu görmek için giyinme odasını kontrol etmek zorunda değildi. mirabelle ablasına daha çok söylenmek istedi, ancak elena’nın endişeli yüzünü görünce ağzını kapalı tuttu. Elena giyinme odasına baktı ve kendi kendine mırıldandı. E-“Birinin değişmesi ne kadar sürer?” Elbiselerin modası geçmişti, ama bir kaçı bir terzi, kollarına ve beline ekstra dantel ekleyebilirse giyilmeye değer olabilirdi. Mirabelle başını sallayarak cevap verdi. M-“Muhtemelen veliaht prensin çıkış balosu için çok fazla sipariş vardır, çay partisi yakındaysa mümkün olmaz.” E-“Gerçekten mi?” M-“ Geçen defa bir baloya katılmak için elbise sipariş ettiğimizi zamanı hatırla. Bitirmek için çok geç kalmalarının bahanelerini işitip durduk.” Mirabelle’nin sözleri uzun zaman önce olan başka bir hatıraya benziyordu.. Mirabelle, prens Carlisle’yi görmeyi dört gözle bekliyordu, ve sonunda elbiseleri tamamlandığında onlar sanki ödül kazanmış gibi hissetmişlerdi. Elena elbette ki bunu söylemedi, mirabelle tuhaf bir şekilde ona baktı. Elena garipçe gülümsedi ve hemen cevap verdi. E-“Ah, doğru. Öyleydi.” Mirabelle önce Elena’ya baktı, sonra soylu bir kadına ait olamayacak kadar küçük giyinme odasına baktı. M-“...her neyse, bu önemli.” Elena sinirli olmamasına rağmen, eli kolu bağlıydı. Blaiseler aşırı zengin olmamasına rağmen, elena’nın basit yaşam tarzı sebebiyle asla para sıkıntısı çekmemişlerdi. Ancak, yanlış bir şey yaparsa dedikoduların hedefi olabilirdi. Elena en güzel elbiseyi çıkardı. E-“Yapacak bir şey yok. Hazır olmamak benim suçum.” M-“Hayır, yeni dikilmiş bir elbisem var. Danteli elbiseden çıkarabilir ve kendi elbisene dikebilirsin.” E-“lütfen, hayır. Bu elbiseni mahvedecek.” M-“Hadi ama, daha sonra tekrar dikebiliriz.” E-“Fakat-“ M-“İnsanlar senin hakkında dedikodu yaptığında bundan hoşlanmıyorum. Ama karşılığında bir şey istiyorum.” E-“Nedir?” Mirabelle dışarından genç görünmesine rağmen, yaşı için akıllı bir çocuktu. Elena’yı şaşırtacak bir şeyi zar zor isterdi. M-“Çay partisine seninle geliyorum!” E-“Ne?” Elena, mirabelle’nin beklenmedik şartı karşısında şaşırdı. Mirabelle dışarı çıkmak için çok zayıf ve güçsüzdü. Sosyetede görünmek istemiyor değildi ama nadiren öyle de oldu. Elbette bu onun seçimi yüzünden değildi, ama partilerde çok tecrübesi olmayan Mirabelle’nin aniden katılmak istediğini söylemesi bir şekilde tuhaf görünüyordu. E-“Neden birden bire çay partisine katılmak istiyorsun? Temiz hava almak içinse , seni daha iyi bir partiye götüreceğim, böyle küçük bir toplantıya değil.” M-“Lady Selby de orada olacak mı?” E-“Partiye Markuez Holland ev sahipliği yapıyor, bu yüzden olağan dışı bir şey olmadığı müddetçe katılacaktır.” M-“Bu bana yeter.” Dedi Mirabelle kararlı bir şekilde , elena’nın merakı daha da arttı. Mirabelle Lady Selbyle anlaşamıyor muydu? Sosyal toplantılarda bulunmazken birine nasıl kin besleyebilirdi? Mirabelle şu an sosyeteden ilgi görmüyordu. Yalnızca o da değil. Elena ve Blaiseler hiçbir zaman ilgi odağı olmamıştı.Hangi hatırayı unuttuğunu merak etti. E-“Leydi Selby’le ne oldu? M-“Bunu çoktan unuttun mu?” Mirabelle çok fazla ayrıntı vermedi. Elena hatırlamaya çalıştı, gözlerini yukarı doğru çevirdi. Hiçbir şey hatırlamadığından, tekrar dikkatle yanıtladı. E-“...Hatırlamıyorum.” M-“Sorun değil. Anlamazsın.” E-“...?” M-“Sen unutsan bile, Mirabelle asla bir kini unutmaz. Oh, evet.” E-“...Kin mi?” Bu kez Elana kız kardeşine yakışmayan sözleri dinlerken şaşırmıştı. Tsh- Mirabelle elbiseyi Elena’nın elinden çekti. M-“Her neyse, elbiseni alıp tamir edeceğim. Seninle gelebilmem için babamdan izin al.” Böylece mirabelle elbiseyi aldı ve gittii. Elena’nın leydi Selbyle bazı belirsiz anıları vardı,ama başka bir şey aklına gelmemişti. Helen Selby Markiz Selby’nin tek kızı ve hayatında hiçbir şeyden mahrum kalmadı. Güzel görünüşü, ince vücudu ve iyi bir soyağacıyla hayranlık duyulasıydı. Elena’nın önceki yaşamında , soyluların çoğu leydi Selby’e evlenme teklif etmişti. E-‘...N’oldu?’ Elena , ailesinin ölümünden sonra ruford’un sınırlarının ötesinde başka bir ülkeye kaçtığı için leydi Selbyle ilgili anıları belirsizdi. Leydi Selby ona layık bir adamla evlenmiş olabilir. Elena yalnızca bir şövalye olduktan sonra , Ruford’un diğer soylularıyla ilgilendi böylece Paveluc’dan intikamını alabilirdi. Ancak markuez Selby hatırladığı isimler arasında değildi. lady Selby başkentteki asillerden olmadığı için miydi? Artık bunu bilemezdi. Ancak, Helen Selby adını düşündüğünde, garip bir sahneyi hatırladı. Kalabalık bir partide, ona diğerlerinden farklı bakan biri vardı. Nedenini anlayamadı ama bu uğursuz bir duyguydu. Soğuk gözlerle ona bakanın güzel Helen olduğunu düşündü.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.