Çay partisinden sonraki gün. Helen ve suç ortaklarının partide yaptıklarının dedikodusu kısa sürede güney sosyetesinde yayıldı. Söylentiler Margaret’ın Helen ve Sarah’yı kendi planına zorladığı yönündeydi, ancak aklı başında olan birisi Helen’in gerçek suçlu olduğunu anlardı. Margaret çok utangaç birisiydi. Yine de hiç kimse açıkça bundan bahsetmedi. Helen, Markiz Selby’nin gücüyle desteklenmişti. Elena ‘nın adı da pek çok kimse tarafından söylenmişti, ama Elena buna dahil olmaktan kaçındı. İlgilendiği tek bir şey vardı. Veliaht prens onu ziyaret edecekti. E-‘ Blaise kalesine resmi bir kraliyet ziyareti yapmaz değil mi?’ Hem özel olarak hem de alenen Carlisle ve Elena’nın birbirleriyle hiçbir ilişkisi yoktu, resmi bir ziyaret pek çok açıdan mantıksızdı. Prens Carlisle bir savaş kahramanı ve tahtın varisi idi ve hareketleri tüm dünya tarafından yakından takip ediliyordu. Ayrıca bütün halk baloda ilk çıkışı için heyecanlıydı. Ülkenin güneyinde bile, soyluları taşımak için sayısız taşıma aracı hazırlandı. Elena’yı ziyaret etseydi kesinlikle dikkat çekerdi. Basit bir mesaj bekliyordu, ama çok geçmeden, bu arada bir şeyler olduğundan endişelendi. E-“Bana bir araba getirin. Bir süre gitmek zorundayım.” Belki de dışarı çıkarak Carlisle’ye ona yaklaşma şansı tanımak iyi olurdu. Yanındaki hizmetçi Mary hemen cevap verdi. M-“Evet Leydim.” Kıskanç bir bakış Sophie’nin yüzünde belirdi. S-“Dışarı çıkmak için hazırlanmanıza yardım edeceğim.” Elena Sophie’ye baktı. Veliaht prensi kurtarmaya gittiğinde yanında olan hizmetçiydi. Altın ödülüne rağmen Sophie o zamandan beri kibirli davranıyordu. Elena, Sophie’nin davranışını beğenmemişti. E-“Hayır teşekkürler. Mary bununla ilgilenecek.” M-“Evet Leydim.” Mary hazırlıklarla meşgulken Sophie, Elena’ya kızgın bir bakış attı. Elena, Sophie’nin bakışını görmezden geldi ve Mary’nın nazik hareketleriyle kendisini hazırlamasına izin verdi. Elena bir gün Sophie’nin bu davranışına müdahale etmek zorunda kalacaktı, ama şimdi zihni Carlisle ile ilgili şeylerle o kadar doluydu ki başka bir şeyle uğraşacak vakti yoktu. Carlisle’nin ne tarz bir yol izleyeceğini bilmiyordu. Ama onunla birlikte en az bir muhafız olurdu? Carlisle’nin, Elena’nın olduğu yeri bildiğinden emin olmak için onunla dışarıda buluşmanın daha iyi olacağına karar verdi. İzleyen pek çok gözün olduğu Blaise Kalesinden daha güvenli olurdu. Elena kaleden aceleyle çıktı ve kıdemli uşak Northman’ı arabanın önünde beklerken buldu. N-“ Şövalyeler size eşlik edecek, o yüzden lütfen bekleyin-“ E-“Uzağa gitmiyorum, o yüzden bugün kendim gideceğim.” N-“Ama Leydim-“ Elena çabucak arabaya bindi ve arabacı sordu. -“Nereye Leydim.” E-“Ana caddeye.” Onu bulmanın kolay olacağı en kalabalık yere gitmek zorundaydı.
** Güneyin en işlek caddesine vardıktan sonra Elena, arabacıya onu akşam almasını söyledi ve arabayı geri gönderdi. Sokakta yürüdükten kısa bir süre sonra takip edildiğini anladı. E-‘... Tahminim doğru muydu?’ Bir süre kalabalık caddede dolaşınca Carlisle’nin ortaya çıkacağını umuyordu. Ancak sorun bir ya da iki takipçiden çok daha fazlasının olmasıydı. Neden bu kadar çok vardı?
**
gecikme için özür diliyorum. yeniden bağımsızım umarım keyif alırsınız.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.