Uzun ama rahat bir araba yolculuğunun ardından nihayet opera salonuna varmıştı. Elena bir şey söylemeden araba kapısı açıldı ve dışarı çıkar çıkmaz gözleri önünde duran manzara karşısında büyülendi.
E-“Ne... bu nedir?”
Arabadan indiği yerden itibaren etrafı siyah afişlerle çevrelenmişti. Şaşkınlıkla ilerledi. Afişler elena’nın adımlarına göre ilerlediler. Yakından baktığında etrafını saran , afişlerini tutan ve onu aristokratların görmesini engelleyen insanlar olduğunu gördü.
Tuhaf sahnede bir vızıltı duyuldu.
-“Bu kim?”
-“Onurlandırılan kişi kim?”
Elena afişlerin dışındaki seslerin sahiplerini belirleyemedi. Elena, Carlisle’nin onunla burada buluşma konusundaki rahatlığını şimdi anlamıştı.
Elena, bu tür bir durumda kendisini asla hayal etmediği için ayakları dondu. Ama durmaya devam ederse diğer insanların dikkatini çekerdi. Elena’nın tereddüt etmesi üzerine en öndeki afişi tutan afişçi kısık bir sesle konuştu.
-“Lütfen beni takip edin.”
E-“..”
Elena, önündeki sancaktarın rehberliğinde bir şey demeden ilerledi. Elena’yı sadece sesinden tanıyacak kaç insan olabilirdi?
E-‘Beni VIP koltuklara mı götürüyor?’
VIP koltuklar zengin aristokrat adamların iş konuştukları popüler bir yerdi. Operanın maliyeti o kadar yüksekti ki nereye götürüldüğünü tahmin edemedi.
-“Bekle, orada kimse var mı?”
-“O başka bir ülkenin prensesi miydi?”
Diğer aristokratların afiş dışında söylediklerini açıkça duyabiliyordu. Bununla birlikte aklında bir sürü soru olmasına rağmen yürümeye devam etti.
Sancaktarın durduğunu gördükten sonra Elena nerede olduğunu görmek için etrafına baktı.
E-“Ah...”
Ağzından bir ah kaçtı. Operanın en pahalı locasındayken kendini VIP alanında hayal ettiği için güldü.
Locaları yalnızca uzaktan görmüştü ve ilk kez bir locaya giriyordu. Opera salonundaki diğer koltuklar gibi satın alınmak için ayrılmamış, sadece sahipleri tarafından özel olarak erişilebilen yalnızca birkaç özel loca vardı. operadaki normal koltuklar sıradan bir kişinin aylık maaşına denk olduğu için Elena, özel bir locanın maliyetini düşünemiyordu bile.
Elena’ya rehberlik eden sancaktar tekrar konuştu.
-“İçeri girin.”
Elena kendini toparladı, başını salladı ve içeri girdi. Beklenti duyularını hassaslaştırırken kapı gök gürültüsü gibi bir sesle açıldı.
Odanın içinde Carlisle kollarını kavuşturmuş sakin bir şekilde oturuyordu. Koltuklar gölgeli bir alana yerleştirilmişti bu yüzden onları orada otururken görmek zordu.,
Carlisle Elena’nın içeri girdiğini fark ederek kapıya doğru döndü. Gözleri buluştu ve Carlisle’nin karanlıkta hafifçe parlayan mavi gözlerini gördü. Avına bakan aç bir avcıydı.
Bir an sessizlik oldu. Kapı Elena'nın arkasından kapandı ve başı refleks olarak sese doğru döndü. Carlisle bir an baktı ve konuştu.
C-“ Bu gece kimsenin seni görmemesine sevindim.”
E-“...”
C-“Görselerdi, can sıkıcı bir şey olabilirdi.”
E-“Ne demek istiyorsun...?”
C-“Çünkü çok güzelsin. Sana bakan erkeklerin gözlerini oyardım.”
Elena’nın yüzü kızardı. ,ilk kez böyle bir iltifat almıştı.
E-“Bunu söylediğin için teşekkürler ama bu şaka biraz abartılı.”
Carlisle Elena’nın kızarmış yüzüne gülümsedi.
C-“Lütfen otur.”
Elena tüm bu olanlardan şüpheliydi ama buraya kadar gelmişti artık geri dönemezdi. Onun isteği üzerine yanına oturdu, ama huzursuzluktan kurtulamadı.
C-“Sizi bilmiyorum leydim ama ilk defa böyle bir yere geldim. Ben yalnızca savaş alanlarını biliyorum.”
E-“...”
C-“Bu yüzden seninle gelmek istedim.”
Onu operaya davet etmesini beklemiyordu. Aklını toparladı ve sonra sakince cevap verdi.
E-Bu koltuklar tanıdığınız bir tarafından mı ödünç verildi?”
C-“Hayır.”
Çok kısa ama net bir yanıttı. Ama soruyu başka bir açıdan değerlendiriyor gibiydi.
C-“Opera sevmiyor musun?”
E-Hayır öyle değil...”
Muhtemelen bazı soylular sevse de Elena operadan çok hoşlanmıyordu ama sorun bu değildi sorun aşırı pahalı bir locada olmalarıydı. Ne kadara mal olduğunu bilmiyordu ama bilse bile bu onu rahatsız etmemiş gibi davranamazdı.
C-“O zaman umarım gelecekte birlikte daha fazla opera izleriz.”
Carlisle’nin sözleri bu locayı aldığını ima ediyordu. Elena böylesine önemli bir gerçeği bu kadar gelişi güzel açıklamasına şaşırmıştı. Veliaht prens için bile bu fazla olurdu. İmparator olmadığı sürece devlet kasasına özgürce ulaşamıyordu.
Dahası Carlisle’nin çok sosyalliği yoktu ve savaş alanından başkente geleli çok fazla olmamıştı. Bu miktarda bir parayı nereden bulduğunu sormalıydı. Onunla bir görüşme için neden bu kadar çok para harcadığını anlayamıyordu. Paranın birçok kullanım alanı vardı. carlisle imparator olacaksa onu gelecek için saklamalıydı.
E-“Gereksiz yere çok fazla para harcamışsın.”
Carlisle ona boş bir ifade ile baktı.
C-“Ben çok zevkli bir adamım.”
E-“Ne kadar çok olduğu önemli değil. Nasıl yapabilirsin-“çn:paramı boşa harcayınca annem
C-“kimse tarafından görülmek istemediğini söyledin bu yüzden bu locadan memnun olmadınız mı?”
E-“Şey...”
Carlisle’nin söylediklerinde yanlış bir şey yoktu bir şey demedi. Elena’nın şaşkın ifadesini görünce ses tonu yumuşadı.
C-“Bilmediğin bir şey var.”
Elena Carlisle’ye baktı. Ne demek istediğini sormak üzereydi ama Carlisle ondan hızlı davrandı.
C-“Bana o gözlerle baktığın zaman sana her şeyi vermek istiyorum.” ÇN: kyaaaa
bölüm resmi var
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.